THY’nin büyük jesti ve Bakımcılık

Bu haftaki gündem yazımı düşünürken, Yapı Kredi Bankası’ndan gelen telefonla irkildim; banka görevlisi arkadaş, THY’nin hesabıma 37.000 YTL civarında para yatırdığını söyledi. İşimden, hukuka uygun olmayan uygulamalarla, zorunlu emekli edilmenin ve kazanılan işe dönüş davasının bedeliydi bu paralar. Buna ek olarak; THY’den ayrılırken 20.000 YTL de ihbar tazminatı aldığımı da düşünürseniz, şu anda 57.000 YTL emekli ikramiyem dışında fazla para aldığımı anlarsınız.
Benim durumumda olan ve THY’ye geri dönüş davası açan 250 kişiyi hesapladığınızda, bu rakamlar 14.250.000 YTL’yi bulur ki, buradan THY Yönetim Kurulu’nun yapmış olduğu hatayı ve kurumun uğratıldığı zararı daha da iyi görmüş olursunuz.
Aslında, THY yönetiminin yanlış yaptığını onlara ispat etmek için açmış olduğum davada kazandığım bu tazminatı, halkımızın verdiği vergilerle zararını kamufle eden THY yönetiminden, dolayısıyla devletimden değil de bu yanlış karara imza atan THY Yönetim Kurulu üyelerinin cebinden ÇIKACAK ŞEKİLDE almak isterdim. (Kendileri ödeyecek olsalar kesinlikle yargı kararları önemlidir der ve geriye dönmeleri için personeli özür dileyerek, yana yakıla bizzat ararlardı.)
Ben de ocak ayında zorunlu olarak emekli edilen 300’ü aşkın personelden biriydim sadece. Teknik olarak 94 kişinin zorunlu emekli olduğunu düşünürseniz ve bunların %85’inin şu anda başka şirketlerde çalıştığını, geri kalanın da balık tuttuğunu ve son derece mutlu olduklarını gözlemlediğimin altını çizmek isterim. Geriye dönüşü kazanan bu kişilere, THY tarafından geriye dön denildiğinde, maksimum 5 ile 10 kişilik fire dışında büyük çoğunluğun dönmeyeceğini vurgulamak isterim. Bunu anlayabilmek için; THY’nin zorunlu emekli ettiği kişilerin son durumu ile ilgili bir soruşturma yapması ve biraz da akıllı davranabilmesi yeterliydi.
Çünkü, THY geriye dönüş talebi yapsa ve kabul etseniz, ihbar tazminatı olarak işinizden ayrılırken aldığınız tazminatı şirkete geri vermek durumunda kalacaksınız, ayrıca,yeni girdiğiniz işyerinin işten ayrıldığınızda size uygulayacağı tazminatı ödemek zorunda kalacaksınız. Psikolojik olarak son derece tedirgin bir dönüş yapıp nelerle karşılaşacağınızı bilemeyeceksiniz. Ve sonunda; THY’nin acemi yönetimiyle tekrar baş başa kalıp çile çekip, şirketin her geçen gün kötüye gittiğini görüp üzülecek, fakat, engel olamayacaksınız. Kabul etmezseniz (ki, etmeyecektik…) THY hiçbir ödeme yapmayacaktı.

THY yönetimi, akıllı bir karar alıp ta yanlış bir uygulama ile zorunlu emekli ettiği ve yargının işe dönüş kararı verdiği bu kişilerin işe geri dönüşlerine müsaade etseydi, aslında dönen olmayacaktı, böylece, yargıya saygılı davranmış olacaklar ve bu yazılanları hazmetmek durumunda kalmayacak, ilerde kendilerine mutlaka açılacak davalardan kurtulacaklardı. Ayrıca, ortalama 14.250.000 YTL civarında paranın (ihbar tazminatı dahil) devletimizden, dolayısıyla şirketimizden gereksiz yere çıkmasını önleyeceklerdi.
Sonuç olarak;
Şuna inanıyorum ki, THY’nin bu yönetimine, ortaklarına ve devlete verdikleri zarardan dolayı mutlaka bir gün soruşturma açılacak ve bu rakam kendilerine ödettirilecektir.
Sivil Havacılıkta Bakım Hizmetleri

Havacılık şirketlerimiz dolu dizgin yol alırken, havacılığın sadece havayolu işletmeciliği olmadığının altını çizmek isterim. Herhangi bir otomobil bayiinin bile faaliyet haline geçebilmesi için, servis açma şartının mutlaka yerine getirilmiş olmasının gerekliliğini hepimiz biliriz.
Durum böyleyken,17 tane havayolu işletmeciliğine onay veren Bakanlığımız, nedense hangar yapımı VE UÇAK BAKIM UYGULAMALARINI için her hangi bir girişimin destekleyicisi veya yönlendiricisi olmadığı gözlemlenmektedir.
Havayolu şirketi kuranlar da hiç zorlanmadan alt yapısal her hangi bir zorluk çekmeden JAR 145’i olan her hangi bir bakım kuruluşu ile anlaşma içine girerek veya anlaşma yapmış görünerek, havayolunu rahatlıkla kurabilmektedirler.
Koskoca Türkiye’de irili ufaklı; 250’si ticari olmak üzere 600 uçak ve 70’e yakın havalimanı varken; sadece İstanbul’da konuşlanmış üç tane jar 145 ve shy 145 yetkili tesis gözlemlenmektedir. ( THY Teknik a.ş ; MNG Teknik a.ş ve Prima havacılık a.ş ) Bunlardan THY’nin iki , MNG’nin bir adet hangarı kontrol ettikleri bilinmektedir. Bence asıl Konu, ülkemizde uçak bakım hizmetlerine yatırımın – eğitim denetim ve imalat konuları da beraber olmak üzere – önünü açmak olmalıdır.
Bu anlamda uçak bakım hizmetlerinde yatırım yapan firmalara hava limanında ,
· Tesisleri için kira alınmaması veya kiranın düşük tutulması
· İthal ve ihraçlarda kolaylıklar sağlanması
· Her türlü genel giderlerden ( elektrik su) vs maliyet dışında muaf tutulması
· Her türlü yatırım ve idari konularda uluslararası standartlara uygun bir yasal zemine kavuşturularak rekabetçi bir yapı içine oturtulmaları
En kısa zamanda düşünülmeli ve gerçekleştirilmelidir.
( Türkiye de uçak bakım ve tamirine yönelik konu üzerinde çok yorum ve düşünce üretilmesi gereken v e gelecekte Avrupa , bdt ve Ortadoğu ülkelerinin de taleplerini içine alacak boyutta yeniden ve birden fazla sayıda yazı konusu edilecek bir konudur ve yeniden başka haftalarda da bu konuya döneceğimizi de belirtmek isterim )
THY’nin HABOM projesinin suya düşmesi ve özel girişimcilerin her nedense bu önemli konuya el atmaması veya attırılmaması, ülkemizin sivil havacılık sektörü bazında elini zayıflatmaktadır.
En fazla 40-50 milyon USD’ye kurulabilecek bu tür bir hangarın, ülkemizin ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacağını, ayrıca, bu tür teknik hizmetlerin, low cost taşımacılığa geçerek kar marjını azaltmak zorunda kalan havayolu şirketlerimiz için ayrı bir avantaj kapısı olacağını düşünmekteyim.
Sözü edilen teknik üslerin mutlaka bir havayolu şirketi tarafından yapılması da şart değildir. Artık tüm dünyadaki trendi izleyenler bilirler ki artık havayolları sadece bilet satmaya yönelmekte ve her türlü hizmeti outsource etmeye yönelmektedirler . ama bunun yapılabilmesi için de Kamu otoritesinin bunu yapacak kuruluşlara yer göstermesi yasal ve idari teşvik etmesi gerekmektedir. Bu iş artık bir işkoludur ve kimler bu konuda kural ve kaidelere uyabiliyor ise onların yapması gereken bir iş ‘ tir. Tabiî ki, bunun yanında bu konuda yatırım yapan kuruluşların yaptığı işe havayollarının da müşteri olmasının da gereği açıktır.
EASA-FAA-JAR-SHY kurallarına uymak koşuluyla, bir ya da birkaç yatırımcının bir araya gelerek bu önemli boşluğu çok acilen doldurması gerektiğini düşünüyorum. yada mevcut yerli kapasitelerin %100 kullanılması için havayollarının teşvik edilmesi gerekliliğini düşünüyorum.
Sayın Bakanımızın, pilot kurslarının yakıt fiyatlarının indirilmesinde gösterdiği duyarlılıktan çok daha önemli olan bu projede; yatırımcıya uygun yer verilmesi ve yatırımcıyla hükümet arasında kabul edilebilecek bir anlaşma yapılabileceğine dair iyi niyetli bir konuşma veya beyanat bile bu işi hızlandırır.
Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada bakım tesisi ve airline orantısı, bakım tesisi aleyhine gittikçe bozulmaktadır. Bakım tesisinin olmadığı yada yetersiz olduğu ve bu işin kolay ve uluslararası rekabet koşullarında yapılamadığı bir yerde nasıl kaliteli uçak bakım hizmeti verilebileceğini tartışmak bile abestle iştigaldir.
Ülkemizde bu tür bir tesis hem istihdam açısından hem de ekonomik yönden ülkemizi önemli bir konuma getirecektir.
Çünkü, bu tesislerin iyi koordine edildiği takdirde; ülkemiz uçaklarına verilen hizmetin yeterliliğinin yanında, dışarıdan gelecek talepleri de karşılayarak büyük gelirler elde edilebileceği ispat edilmiş uygulamalardır.
Son zamanlarda özel hava yollarımızın ve bazı yatırımcılarımızın bu projeye sıcak baktıklarını görmek, gerçekten sevindirici olmuştur. Hangar kurulacak yer hususunda çekilen zorlukların yanı sıra, hangar yapım sözleşmesindeki devletin yerine getirilmesini istediği zor koşulların tamamen yok edilerek yada en aza indirilerek bu konuda sadece bilgi ve becerisi olan kişilere yatırım teşviki verilmesinin veya yardımcı olunmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum.
Hatta daha da ileriyi düşünüp, havayolu şirketi kuranların sadece bilet satışıyla uğraşmaları, belki sadece hat bakım hizmeti için çok az sayıda teknik eleman barındırmaları, bunun yanında mecbur oldukları periyodik bakımlarını; SHGM onaylı tüm havayolu şirketlerimizin uçurdukları tip uçaklardan sertifika sahibi teknik elemanlarla donanmış, bütün havayollarımıza yeterli bir tesiste yaptırabilmeleri, hiç de zor görünmemektedir.
Atatürk Havalimanı bu tür bir tesis yapılanmasına uygun değilse, bu tesis Sabiha Gökçen, Antalya, Ankara, Çorlu da da oluşturulabilir. Sayın Bakanın, bu konuda yapacağı bir girişim, şu ana kadar havacılık sektörümüze yaptığı en büyük alt yapısal destek olacaktır.
Ülkemizdeki yetişmiş insan kaynağından faydalanmak, hem onlara istihdam yaratmak, hem de ülke ekonomisine katkı yapmak adına son derece önemlidir. HABOM’u THY yapamadıysa, başkalarının yapamayacağı anlamına gelmez.

Şimdiye dek, “ben yapamıyorum, başkası da yapmamalı” mantığıyla hiçbir yere gidemedik ve gidemeyiz de. Destek değil, köstek olmayı bir başarı olarak görenlerin, aslında bu tutumlarıyla yaşadıkları ülkeye verdikleri büyük zararları görmelerini diliyorum.
Saygılarımla.

Exit mobile version