Değerli okurlarımız;
Geçen hafta yazdığım ve malum haber sitesinin sahibine yönelik bilgilerden sonra yorumcular unuttuğum ilaveler yaptılar. Bu nedenle, yazdıklarımın dışında unuttuğum yaşanmış, yapılmaması gereken yanlışları tekrar hatırlatmış olmaları nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum.
Sevgili okurlarımız ülkemizde onlarca havacılık haber sitesi mevcut. Bir tanesi hariç hepsini takip ediyoruz. Hatta bazıları ile haber paylaşımı yapmak ile ilgili anlaşmamız bile var. Çünkü Airlinehaber olarak habercilik dışında bir uğraşımız yok. Tabi ki biri hariç diğer haber sitelerinin de olmadığı gibi…
Haber sitelerinin çoğalması kimseyi rahatsız etmiyor. İsteyen istediği haber sitesini takip edip etmemekte özgürdür. Ancak, geçen hafta yazdığım ve serzenişte bulunduğum malum sitenin sizlerin ve bizlerin de bildiği farklı amaçlar için kullanıldığını ispatlamak durumunda kaldık. Bu nedenle ilk defa uyarıcı olan bir yazı yayınlamak zorunda kaldık. Umarım etkili olur ve senelerdir yanlış yolda devam etmek isteyenleri doğru yola sokar.
Bildiğiniz üzere THY’nin ve diğer havayollarımızın pandemi dönemindeki gidişatını devamlı olarak gündeme getirip, bu başarılı gidişatın sonunda, çalışanların hak kayıplarının acilen giderileceğine olan inancımız devam ediyor ve tabi ki edecekte… Dış politikada Türkiye aleyhine sürdürülen hamleleri birlikte gözlemliyoruz. Bu yanlış politikaların, Türkiye’nin ve bilhassa sivil havacılığımızı, dolayısıyla en büyük gelir kaynağımız olan turizm kaynaklı mağduriyet yaratılmasına çalışıldığı da ayan beyan ortada iken tüm havayolları ve havalimanlarımızın direnci, takdire şayan…
——————-
Sevgili Okurlarımız;
Haber sitemizin iki defa hacklenmesi ve tekrar yayına açılması aşamalarında eskilere dayanan birçok haber ve anıl yazılarımızın kaybolduğunu gözlemledik. Bu nedenle, haber dışında silinen anılarımıza ilişkin köşe yazılarını tespit ettik ve tekrar yayınlayarak arşivde kalmasını sağlamaya çalışıyoruz.
Bu nedenle, seneler önce yayınlanmış olmasına rağmen teknik nedenlerden ötürü kaybolmuş yazılarımızı yeniden gördüğünüzde şaşırmayın. Çünkü bu anılar Türk sivil havacılığının tarihteki geçmişini sergilemekte olduğundan önemlidir.
1975 yılından itibaren havacılığımızın tam içindeyim. Hangarlarda geçen 30 seneyi aşkın meslek hayatım var. Bu senelerdeki havacılık, şimdiki gibi modern koşullarda ve modern uçaklar eşliğinde yapılmıyordu. Çalışma şartları çok daha zordu. Yağmurlu havalarda hangarımızın damı akar ve biz o şartlarda çalışmaya devam ederdik. DC-10 gibi geniş gövdeli uçakların bakımlarını ise hangara sığmadığından hangar dışında apronun orta yerinde yapılmak zorunda kalırdık. Şartlar şimdiye göre çok zordu ama arkadaşlık ve dostluğun getirdiği yardımlaşma ile her sorun çözülürdü. Kısaca mutluyduk. Kimse alınmasın ama biz THY’nin zor geçen ama altın yıllarını yaşadık.
Meslek hayatımda benim B-707,B727, B737, DC-10, A310, A320 motor ve gövde yetkilerim vardı. Tüm bu uçakların bakım ve arızalarında yetkili teknisyen olarak çalışmamın dışında sayısını unuttuğum birçok uçuş görevlerine de giderdim. O zamanlar tüm uçuş, kokpit ve kabin ekipleri bizi, bizde onları tanırdık.
THY filosundaki en yaşlı uçaklar B707 idi ve benim ilk göz ağrımdı. Boeing 707 aslında askeri amaçlar için Boeing 367-80 kod adıyla tasarlanan uçağın sivil versiyonudur. İlk Sivil Boeing 707-120 10 Aralık 1957’da test uçuşlarına başladı. THY’nin bu uçakları filosuna dâhil etmesi 1970 senelerinde olmuştur. Kısaca ben mesleğe başladığımda bu uçakları THY sadece yolcu uçağı olarak kullanırken sonraları kargo taşımacılığında da kullanır oldu. Benim ilk tip kursum B707 idi.
En çok anılarım bu uçakla geçti. Teknisyen ve uçuş ekibi için yoğun emek isteyen zor uçaklardı. Üzerinde en çok çalıştığım bu uçak tipi ile birçok görev uçuşunda bulundum.
Mecburen kapının kilidini dışardan açarak içeriye girdik. Ben içeriye girer girmez hanım beni kolumdan yakaladı. Hanımefendi kapıyı açtık lütfen benim kolumu bırakın artık dediğimde, kalkamıyorum cevabı aldım. Çok ilginç klozetteki kadın benim kolumu yakalamış ve kalkamıyorum diyor? Aklıma hiçbir şey gelmiyor ama kadın hala bağırarak ben gidiyorum demeye devam ediyor.
Neyse ben ayağımı tuvalete dayayarak kadının kolunu çekerek kaldırmaya çalıştım ama yine olmadı. Yaşanan olayın mantığı yok ki… Tüm gücümle bir ayağım tuvalet klozete dayalı kadının kolunu çekiştirmeye devam etmeme rağmen kadında kıpırdama bile yok.
Bu arada kokpitten kaptanımız çıkarak “Sefa ne oluyor, ne bu gürültü” deyince yaşanan olayı anlattım. Bir anda bende jeton düştü. Hemen oturduğum koltuğun altındaki takım çantamı açıp iki tane ayrı boylarda tornavida alarak tuvalete geldim. İki tornavidamı yolcuya zarar vermeyecek şekilde kadının kalçaları ile klozet kapağı arasına sokarak sağlı sollu kanırtarak kabin basıncını buralardan kaçırmaya başladım. Bu arada kadın benim kolumu bırakmış kaptanımızın koluna sarılmıştı. Kaptanımız ise, ayağını klozete dayamış ve hala kadını çekmeye çalışıyordu.
Kabin ekibinin hepsi de arkamızda bizi izliyor (tabii ki meraklı yolcular da var) benim büyük boy tornavidalar işe yaradı ve bir anda kadın fırlayarak kaptanın üstüne düşüverdi. Şimdi kaptan altta en az 80-90 kiloluk teyzemiz kaptanımızın üstündeydi. (Okurlarımız gözlerinde şu an canlandırıyordur) Komik üstü komik bir durum. Kokpit ve tuvaletin önü ana baba günü olmuş. Kadın ağlayarak kilodunu çeke çeke yerine koşmaya çalışıyordu.
Herkes yaşananlara gülüyor ama işin gerçeği neydi?
Kadın yapıştığı tuvaletten kalkar kalkmaz tuvaletten rüzgâr sesine benzeri ses gelmeye başladı. Bu sesi duyunca olayın nasıl oluştuğunu anlamıştım. Tuvaleti boşaltıp temiz su basan yer görevlisi boşaltma borusunun ağzındaki tıpa görevi yapan contalı kapağı kilitlemeyi unutmuş. kabin basıncı tuvaletten bu yolla dış atmosfere kaçıyormuş. Hanım yolcumuzda bayağı etli butlu olduğundan dış atmosferin vakum gücü ile klozete yapışıp kalmış, kalkamıyor. (Bir nevi kabin tazyikini kaçırtmıyor )
Sizlere bu yaşanmış olayı detaylı anlatmamın nedeni, yaşanan olayı gözlerinizde canlandırabilmenizi sağlamak amaçlıydı.
Tuvalette sıkışan yolcumuz, uçaktan inene kadar battaniyenin altında yüzü görülmeden yolculuğunu tamamlayabildi.
Bu yaşanan olayın aynısı PAN-AM da da yaşanmış ve klozet kapağına mod getirilmiş. Bu olay bizde de yaşandıktan sonra aynı modu bizde uyguladık ve klozet kapaklarının en öndeki bacaklar arasında kalan kısmı işte o nedenle 8-10 cm kadar aralıktır.
O klozet kapağının ön kısmındaki eksik bölüm, bu tür olaylar yaşanmasın diye emniyet açısından yapılmıştır. FAA bu olaydan sonra yayınladığı bir AD ile tüm uçaklardaki klozet kapaklarının ön tarafı aralık, modlu olanları ile değiştirilmişti. Şimdiki modern uçaklarımızda zaten tuvalet sistemi dış atmosferle bir bağlantısı olmadığından bu tür bir olay yaşanması mümkün değil.
O tarihlerde bu olayın dışında B707 uçuşlarında, neler yaşandı neler… Teknisyen için en zor uçak B707 idi. Yakıt alınmasından tutun, kapıların kapanmasına kadar o yaşlı uçaklarla çok boğuştuk. Uçağın kapıları kapalı ve dışarıdan da kontrol edilmesine rağmen pilot “sağ arka kapı açık görünüyor onu bir kez daha kontrol edin” diye istek yaptığında, aynı kapıyı tekrar açıp kapatıp tam olarak emniyetli olduğunu gördüğümüz halde illa da kokpitteki ışığın sönmesi şart diyen kaptanı rahatlatmak için yapılan ve hiçbir kitapta yazmayan ama bizim buluşumuzla yapılan uygulamaların yanı sıra
uçağın arkasında yolculuk yapan yolcunun koltuğundan kalkarak kabin memurlarına “kafama su akıyor. Uçak mı delindi acaba” şikâyeti karsısında B707’nin kabinin tavanında yer alan temiz su deposundan akan suyu yine havada iken durdurma mücadelemiz, takozla reverse kapatma uğraşımız, Yakıt alırken dripstik çekip bize verilen yakıt miktarını görebilmemiz için (yakıt göstergelerine itibar etmezdik.) miktarı belirlemeye çalıştığımız sırada kafamıza akan yakıtla ıslanıp uçağa yakıt kokusu ile binmemiz gibi neler neler…