THY’NİN ACAYİP YÖNETİM MODELİ…

rauf-eren-manset

Değerli okurlar, coronadan bahsetmeden başlamak olmaz. Sağlık Bakanı aylardır verdiği aşı rakamları tutmayınca artık aşı sevkiyatlarının açıklanmayacağını söylemişti. Aşı ile ilgili güvensizlik tavan yaptığında ise ilginç bir yöntem bulundu. Coronaya karşı en etkili aşıyı bulan Türk kökenli bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin canlı yayına çıkartılarak kendisinden söz alındı ! Uzun yıllardır ülkeden uzak olan Uğur hoca ne bilsin bizde işlerin nasıl yürüdüğünü? Yarın aşıda bir gecikme olduğunda hep beraber Uğur hocayı gösterecekler: “Valla bize hiç bakmayın, sorumlu o. Sözünü tutmadı.” Umarız Uğur hoca iyiniyetinin bedelini ödemez ve yeni günah keçimiz olmaz …

HAZİRAN ORTASINA KADAR RİSK DEVAM EDECEK

Biliyorsunuz Turizm Bakanımız, 17 Mayıs’ta biten tam(!) kapanmanın ardından vaka sayılarının 5.000’in altına düşeceğini söylemişti. Kapanma bitti, sayılar hala 8.000 civarında. Bu arada bazı münafıklar, bunu test sayısının düşmesine bağlıyorlar. Öyle ya, 350.000’e yakın test yapılıyordu bu ülkede daha 1 ay önce… Vaka sayıları da 30.000’den aşağı düşmüyordu. Son haftalarda test sayısı 200.000’e düştü. Demek ki, eskisi gibi 300.000 test yapılsa vaka sayısı 12.000 civarında olacak. Bir de garip bir savunma geliştirmişler. Efendim, tarama testi yapılmıyormuş. Sadece şikayeti olanlara test uygulanıyormuş. Yani 23 Mayıs günü şikayeti olan 210.000 kişiden sadece 8.000 adedi gerçek covidmiş. Geri kalanı hastalık hastasıymış, vesvese yapmış !

Bilim insanlarına göre diğer bir tehlike, 17 Mayıs günü büyük kentlere ama özellikle İstanbul’a geri dönenlerin 14 günlük kuluçka süresinin sonunda hastalığı bulaştırabileceği, bu bulaştan sonra da yine bir 14 gün beklenmesi gerekeceği ihtimali… Dolayısı ile en iyimser tahminle, 15 Haziran’a kadar tehdit altındayız. Tabii, 1 Haziran’daki açılmanın kapsamı tehdidi büyütebilir. Zaten Temmuz ortasında 9 günlük bayram var. 15 Temmuz ile birleştirilirse 11 gün tatil olacak. Büyük ihtimalle kısmi de olsa o dönemde de yine kısıtlamalar getirilecek. Yani Kurban bayramına kadar belirsizlik devam edecek gibi duruyor. Aşının Haziran’ın başında mı yoksa sonunda mı geleceği de önemli tabii. Ama her şekilde bu sene de turizm sıkıntıda. Belki Ağustos-Eylül aylarında kısmi bir hareketlilik olabilir. Ama bu belayı aşmak ve açılmak için günlük vaka sayısının 1200’e kadar gerilemesi gerektiğinde birleşiyor tüm uzmanlar. Aksi halde “sil baştan” yapmak kaçınılmaz olacak…

CORONAYA YAKALANAN PİLOTLARI BEKLEYEN TEHLİKE…

Bu arada ısrarla yazdığım “sadist işverenin evden çalışması mümkün olan işçilerin sağlığını gözetmeden işyerine çağırmasının mutlaka yargıya taşınması” önerimi bir kez daha hatırlatırken medyaya düşen bir haber dikkatimi çekti. Aşkaabat Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri iken coronaya yakalanan Kemal Uçkun’un ölmesi üzerine eşi, tedavinin yapılmasında ihmali olduğunu öne sürdüğü Sağlık ile Dışişleri Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na dava açmış. Ankara İdare Mahkemesi de, Uçkun’un bir milyon TL’lik tazminat davası başvurusunu kabul etmiş. Bu tür davaları çok göreceğiz yakın vadede. Bir garip olay da 6 ay önce yaşanmıştı. Siverek’te imamlık yapan Osman Çilenti, müftülükteki usulsüzlüklere karşı çıkınca hedef yapılmış, koronadan ölenlerin cenazesini yıkamakla görevlendirilmişti. Koruyucu elbise verilmediği için virüs kapan Çilenti, bir süre sonra yaşamını yitirmişti.

Çalışanların, İşçisinin sağlığını gözetmeyen, toplu taşıma ile gidip gelen işçileri kapalı mekanlara tıkıp coronaya davetiye çıkaran, özellikle kargo seferlerinde 5 kişiyi göz kadar kokpite sokup saatlerce uçuran, virüsün hala kol gezdiği bölgelere gönderen yöneticilere karşı hak aramaktan vazgeçmemek lazım. Hem ceza hem de tazminat davası açacaksın ki, akılları başlarına gelsin. “Coronaya yakalandıysan ne olmuş? İyileştin ya işte.” diyenlere, hastalığı atlattıktan sonra ortaya çıkan yan etkileri hatırlatalım. Kimi uzvunu kaybediyor, kiminde kalp-damar, beyin ve akciğer rahatsızlıkları başgösteriyor. Özellikle pilotların kalıcı lisans kaybına uğramaları yabana atılacak bir ihtimal değil.

GENEL MÜDÜRÜN HEM AMİRİ HEM MEMURU !

THY’nin son Genel Kurulundan sonra biliyorsunuz İcra Komitesi yeniden belirlendi. Üye sayısı 3’den 5’e çıkarıldı. Geçen yıl İcra Komitesine alınmayan Genel Müdür Bilal Ekşi bu yıl da kadroya(!) giremedi. Bilal bey giremedi ama yardımcısı Murat Şeker alındı komiteye. Tuhaf ötesi bir durum. Yürütmenin başındaki Genel Müdürün astı konumunda olan ve Genel Müdürün talimatlarına göre hareket etmesi gereken Murat bey, İcra Komitesine girerek aynı zamanda Ekşi’nin amiri poziyonuna geldi. Düşünebiliyor musunuz makamında iken Ekşi’nin talimatlarına göre çalışan Murat Şeker, üst kata çıkınca Komite üyesi olarak Ekşi’ye verilecek talimatları imzalıyor. 9 kişilik yönetim kurulunun yarıdan fazlasının İcra Komitesini oluşturması da ayrı bir garabet. Bu komite kurulurken hızlı karar alma mekanizmasını oluşturmak amaçlanmıştı. Şimdi o yapı, sayısı yükseltilerek hantallaştırıldı. Aslına bakarsanız, günlük rutin işleri yapmak durumunda olan komitenin giderek Yönetim Kurulunu işlevsiz hale getirecek yetkilerle donanması da anlaşılabilir bir durum değil.

HAVA İŞ’İN İNŞAATINDA HARÇ BİTTİ, YAPI PAYDOS MU?

Hava İş kooperatiflerinde tartışmalar devam ededursun, inşaat denilince aklıma düştü… Bir Genel Merkez binası inşaatı vardı, ne oldu sahi? Hani yeni havalimanına yakın bir yerde Türk İş Başkanı Ergun Atalay’ın temelini attığı? Aslında temel falan yoktu o resimlerde. Arkadaşlar kurdela kesiyorlardı… Gerçi benim bildiğim açılışlarda kurdela kesilir ya, neyse… Kurdelanın kesildiği tarih 15 Mart 2018, aradan 3 yıl 2 ay geçmiş. Yahu denizin dibini boydan boya delip inşa edilen Avrasya Tüneli 5 yılda tamamlandı. Siz alt tarafı 3-5 katlı bir binayı 3 senede bitiremediniz? Yoksa ödenek mi bitti ! Benim asıl merak ettiğim ise farklı bir konu. Biliyorsunuz sendikaların gayrimenkul alım ve satımları Genel Kuruldan onay alınmasına bağlıdır. Biz Genel Kurul kararını göremediğimiz için böyle bir karar alınmış mıdır, bilmiyoruz. Yoksa uyanıklık yapıp “Abi, biz hazır bina almıyoruz ki, sıfırdan bina yapıyoruz. Genel Kurul kararına gerek yok” diyen birileri mi olmuştur? Bu inşaat için kredi kullanıldı mı? Bunun için ne kadar kredi alınacağına ilişkin bir Genel Kurul kararı var mıdır ayrıca? Diğer bir soru işareti de, bu inşaatı kim yapıyor, kaça yapıyor? Sayın yetkili sendika açıklayıverse de bilsek… Merak ettiğim diğer bir konu ise, Köroğlu inşaata sadece bir katının tadilatının 750.000 TL’ye yaptırıldığı iddia edilen şu andaki Genel Merkez binasının, Arnavutköy’deki inşaat bittiğinde satılıp satılmayacağı… Sayın şeffaf ve yetkili sendikamız Hava İş’in, üyelerin aidatı ile yaptığı harcamaları açıklaması hem görevi hem sorumluluğu hem de mecburiyeti…

Exit mobile version