TEK TARAFLI UYGULAMALAR. TEKNİK AŞ YE NE VERİLDİ DE GERİ İSTENİYOR?
Sevgili okurlarım;
Bir süredir Avşa’da bulunmam nedeniyle, sizler kadar sektörü takip edemesem de can alıcı gelişmelerin hepsinden haberim oluyor. Bildiğiniz üzere yaşananları kendi gözümden değerlendirerek, ben olsam ne yapardım, diye düşünüyorum. THY’deki çalışma hayatım çok renkli geçtiydi. THY emeklilerin kurduğu whatsapp grupları var. Bunlara da üye olduğumdan yazılarımı onlar da okuyorlar. Kısaca beni tanıyan ve yaptıklarımı veya yapamadıklarımı yakından izleyen binlerce eski THY’li var.
Bu hafta yine birilerini kızdıracağım gibi içimde bir his var. Hadi Hayırlısı diyelim.
Önce toplu iş sözleşmelerine ve toplu iş sözleşmesi dışında yapılan iyileştirmelere bir göz atalım.
“İşveren ve sendika arasında akdedilen toplu iş sözleşmesi kararlarına uyulmaksızın alınan tek taraflı kararlar hukuki olmayıp, karşılıklı imza atılarak yürürlüğe konulan anlaşmaları hiçe saymak olur” Bu çok doğdu bir cümle. Bu haftaki yazımı öncelikle bu gerçek doğrultusunda değerlendireceğim.
Çalışanların farklı işlerde görev yaptığı THY gibi şirketlerdeki toplu iş sözleşmeleri sıklıkla delik deşik ediliyor. Bu uygulamalar, THY gibi çalışan gruplar arasında bilimsel ücret/iş değerlendirmesi yapılmamış şirketlerde tamiri imkânsız sorunlara yol açıyor.
Yine bir başka yazımda iş değerlendirmelerine atıfta bulunarak bu gerçeği belirttiğimde bazı kaptanların “bizi örnek göstermeyin” diye cevap yazdığını hatırlatmak isterim ki, kaptan ve pilotların bu değerlendirme skala seviyesinin en üstünde olduğu halde…
Bu değerlendirmeler, şirketin tüm iş kollarına yönelik yapılır. THY Yön Kur Bşk Cem Kozlu zamanında, yabancı bir firma tarafından yüksek ücretler karşılığı ve aylar süren çalışmalardan sonra bitirilen değerlendirme çalışması her nedense sümen altı yapılmış ve üst yönetim dışında çalışan diğer bireylere gösterilmemişti. Kapalı kapılar ardında neler döndü ki bu skala bir türlü yayınlanmadı bilinmiyor. İşverenin hoşnut kalmadığı bazı sonuçları gösterdiğini sanıyorum.
Bu çalışma yayınlanmayınca bizler de aynı firmanın başka havayollarındaki çalışmalarını elde etmiş ve yurt dışı sendikalar ile yazışarak, THY’de kendi kendimize uygulamaya çalışmıştık. Çok güzel bir değerlendirme idi. Şimdilerde ise bilimsel verilere veya yurt dışı örneklerine göre değerlendirme yapılmış bir skala yok. Yapılanlar Tam bir Türk İşi… Ben yaptım oldu mantığı hâkim.
Bu konuda değerlendirilmesi yapılmış ama uygulama aşamasına geçilmemiş THY’de geçmişte yapılan sözleşme sisteminin doğru olduğunu kabul edilip, her iş grubuna belirli rakamlar ilave edilerek toplu iş sözleşmesi hazırlanıyor. Yamalı bohça gibi. Eski sözleşmeye yeni ilaveler veya çıkartmalar eşliğinde yeniden yayınlanıyor. THY’de İşte bu kadar demode bir sistem hakim.
Hal böyle olunca;
Bildiğiniz üzere, karşılıklı imzalanmış THY Toplu İş sözleşmesi dışında tek taraflı iyileştirmeler ile toplu iş sözleşmesi kevgire dönmüş durumda. Kim çok bağırır ve “bak başka şirketlere gideriz haaa” derse, ona biraz sus payı verilir hale geldi.
Aynı İş kolunda farklı farklı sendikalar oluştu. THY Taşımacılık İş kolunda ama THY uçaklarının bakım, onarım ve arızaları ile uğraşan bölümü ise Metal İş kolunda. Sanırsın Teknik A.Ş’de metalden uçak imal ediliyor :)
Tabii ki bu değiştirmeler yani yeni değerlendirmeler belirli iş grubuna yapılığında “bravo işte bu” sözcükleri ile yönetim alkışlanırken sendika bu tek taraflı toplu iş sözleşmesi dışında yapılan iyileştirmelere ses çıkartmıyor. Bu tek taraflı yapılan iyileştirme, aynı sendikaya üye olan herkese yapılmayınca birileri sevinirken birileri küstürülüyor.
Burada önemli olan toplu iş sözleşmesi dışındaki tek taraflı yapılan değişiklikler, artı veya eksi (hele hele tek bir gruba yönelik ise) yeni toplu iş sözleşmesine kadar yapılmamalı. Toplu iş sözleşmesini, çalışanın lehine de olsa, bir kez dahi deldirdiğinizde, ondan sonra ne denge kalır ne iş değerlendirmesi ve ne de yazılı toplu iş sözleşmesi…
İŞTE THY’DE DURUM MAALESEF BUDUR.
İşte şimdilerdeki gibi… Uçuş işletmede ki Pazar yevmiyelerinden sonra şimdi de pandemi döneminde eksiye doğru giden yeni ücret skalası…
Sendika ve çalışanların Pazar mesaileri gittiğinde verdikleri sıradan tepkiyi birlikte gördük. Formalite olarak da olsa Genel Müdürlüğün önünde Pazar mesailerinin gitmemesi için toplantı yapan Hava-İş’i tiye aldık. Kimse o toplantıya gitmedi ve Hava-İş de “mahkemeye verdik” diyerek topu taca attı. Bu fiyasko girişim işverenin ağzını sulandırdı. Çalışanların sendikaya olan güvensizliğin had safhada olduğunu gören İşveren, tek taraflı negatif uygulamalarına (fiyakalı sözler eşliğinde) devam ediyor.
Aslına bakacak olursanız, işverenin Toplu İş Sözleşmesini (+) olarak deldiğinde ne sendikadan nede çalışanlardan ses çıkmayınca, bu sefer pandemi dönemi nedeniyle yapılması planlanan (–) uygulamalara da karşı çıkmak zor. Sendika çıkıp Toplu İş Sözleşmemizi deldirmeyiz demedi ve diyemiyor. Başka bir yöntem bulmak lazım. Çünkü Toplu iş sözleşmesi deline deline kevgire dönmüş durumda.
Kısaca; Her ne olursa olsun sendika ile yazılı olarak yapılan toplu iş sözleşmesini, iyi veya kötü anlamda bozucu her değişikliğe karşıyım.
Bazı pilotların devamlı olarak örnek gösterip “şu şirket bu kadar veriyor, şu şirket şu kadar veriyor, vermezseniz gideriz” söylemleri ile şirketin sıkıştırıldığını ve bu sıkıştırılma neticesinde sadece kaçabilecek çalışanlara yönelik iyileştirme yapıldığını unutmayalım. Şimdi ise çark tersine dönmüş ve işveren “nereye gidersen git ya” der hale gelmiş.
İşverenler, bu aralar “giden gitsin” mantığında bakıp burunlarından kıl aldırmıyorlar. İşvereni “biz de uçmayız o halde” diyerek tehdit etmek mümkün mü? Bu toplumla imkânsız. Bence en büyük yanlış, toplu iş sözleşmesini deldirtmekti. Bu toplu iş sözleşmesi neden delinmişti? Pilotlar kaçıyor diye…
Peki, şimdi kaçan maçan yok. Ne olacak şimdi?
Aslına bakacak olursanız ben kişilik yapısı olarak pansumanı tedbirleri sevmem. Bu işin çözümü aslında çok kolay ama bunu yapabilecek yürekler olmalı. Hak verilmez alınır sözünün içeriğine baktığınızda anlarsınız. Bu işler için başkan değil lider lazım. Bizim buradan şunu yapın bunu yapın diyerek ahkâm kesmemiz normal değil. Hak verilmez alınır sistemini devreye sokamıyorsanız, ılımlı bir politika izlemek zorunda kalırsınız.
Bu tür durumlarda herkes atar tutar. Pek inandırıcı değildir. Umar ve dilerim ki, önünüze mevcut işveren görüşünü kabul edenler ve etmeyenler diye bir seçenek konmaz. Bu sandık konduğunda çıkacak neticeyi sizde ben de biliyoruz.
TEKNİK AŞ DE NEDEN KESİNTİYE GİDİLİYOR Kİ…
Hepimizin bildiği üzere Pilotlar kaçıyor diye toplu iş sözleşmesi dışında iyileştirmeler yapılarak pilotların kaçışının önü kesilmeye çalışıldı. Şimdi de önü kapalı olunca paraları verin bakalım geriye deniyor. Bu uygulamayı anladık diyelim. Peki, Teknik A.Ş nin o rezil toplu iş sözleşmesinden sonra verilen ekstra bir zam oldu da ben mi atladım diye düşünüp durdum. Neyi geri alıyorsunuz? ŞAKA MI BU?
Geçen sözleşmede enflasyon + 2 veya bilemedim 3 zam verip sözleşmeyi imzaladınız. Enflasyon farkı zaten verilmek durumundaydı. Eeeeeee o halde sendika ne almıştı? %2 -3 civarında değil miydi?
Sendika ve dernekler ne diyorlar acaba? Hadi diyelim ki UTED çok büyük bir çalışma içinde “Kurumsal Kimlik” değişimine girişmişler. Yok, yok genel kurulda değil keyfi olarak biz yaptık oldu diyecekler. . Bu değişim için gece gündüz cansiperane çalışıyorlar. Onları rahatsız etmek de istemiyorum. Kurumsal Kimlik değişimi tamamlandığında her şey çözülecek ve dernek bir anda atılıma geçerek, kaybedilen hakları tek tek geriye alacaktır J Bu kötü gidişatın faturası eski dernek yönetimlerinin, UTED’in kurumsal kimliğini bilmediğinden kaynaklanmıştır. Bekleyin ve Görün…
Bu arada Özçeliik İş sendikasının çalışmalarından haberim yok. Mutlaka gece gündüz uğraşıyorlardır. Özçelik İş sendika yönetimini sizlerde hangara çağırabilirsiniz? Sakın ola ki siz onların yanına gitmeyin. Onlar sizin yanınıza gelmeli. Onlarda Hava-İş gibi sizlerden maaş alıyorlar. PATRONLARI SİZSİNİZ…
Ayarlayın bir salon ve Sadece şube değil asıl sendika yönetimini de davet edin.
Kimsenin ayağına gitmeyin onlar sizin ayağınıza gelmek zorundalar. Bu davet konuları çok önemli. Örneğin; THY’nin genel kurulunda İlker beyle tartışmıştık. Genel kurul bittiğinde İlker Aycı beni odasında çay içmeye davet ettiydi. Makam odalarına gitmek Âdetim değil deyip teşekkür etmemin yanı sıra ben sizi davet edeyim birlikte yemek yiyelim dedim. İlker Bey’de tamam neden olmasın bir gün ayarlayalım dediydi. Tabii ki o gün hala gelmedi :) Kısaca kendi sahanız varken deplasmana gitmenin bir alemi yok.
Eyyyy işveren; sizin zamanınızda Teknisyen pilota, pilot teknisyene, kabin memuru pilota, teknisyene ve diğer yer çalışanlarına, velhasıl, herkes birbirine düşmüş durumda. Kısaca İş barışı bozuldu. Aynı sektörde iki ayrı sendika peydahlattınız. Özçelik İş ve Hava-İş… Bu yanlışların mimarı olan Bay Hamdi şimdi ne yapıyordur acep? Bu beceriksizliklerinin acısını çekiyor şirket.
Müsaade ederseniz zaman tünelinde biraz ilerleyeyim; 305 olarak anılan eyleme ve 211 olarak hatırlanan listeye kısa bir bakış atalım.
Hava-İş’in Atilay Ayçin döneminde yapılan ve 305 diye anılan o eylemi neden yapıldı? Eyleme katılanlara ne söylendi? Yasal mıydı? Peki, Hava-İş bu eylemin yasal olmadığını bilmiyor muydu?
Peki, Neden çalışanları riske attı? ÇÜNKÜ HAVACILIK SEKTÖRÜNDE GREV YASAĞI UYGULAMASI İMZALANMA AŞAMASINDAYDI. BU EYLEMLE O GREV YASAĞI KANUNUNUN ÇIKMASINI ERTELETMEK VEYA GEÇİŞTİRMEK İSTENİYORDU.
Bu 305 eylemine katılanları o zaman yoldan çevirmeye çalıştım ama olmadı. Bir dolu saf kabin memuru İŞÇİYİZ-GÜÇLÜYÜZ nidaları ile bağırdıklarında YASAL GREV BAŞLADI SANIYORLARDI. Kısaca KANDIRILDILAR. Bu arada fotoğraf makinelerin flaşları Hamdi Topçu ya servis edilmek için patlıyordu. Bu eyleme katılanların fotoğrafları Bay Hamdi’nin eline odasına rahatlıkla giren haber sitesi tarafından taşınıyordu. Kısaca o eyleme bilinçsizce katılanlar servis edilen fotoğraflardan tek tek tespit edilip işten çıkarıldılar
Peki, 211’e ne diyelim? FETÖ suçlaması ile işten çıkartılan ve mahkemelerimizde suçsuz bulunan bu kişilere kim destek verdi? BYLOCK’culara ne demeli? Onları sadece Airlinehaber gündem de tutmadı mı? Diğerleri “aman ha bize de bulaşmasın” diye kaçacak yer ararken Airlinehaber’de haksızlıklar var tarzında kaç tane yazı çıktı hatırlar mısınız bilmem. Ayrıca, kayıtları, devlet kademelerine kadar giden THY’nin genel kurulunda, “211 olayında yanlışsınız, hata yaptınız” diyerek bu görüşü ve isteği kayda geçirten kimdi?
Kendi mesai arkadaşları boyunlarında haksız yere suçlu yaftaları ile dolaşırken sendika ve dernekler neden destek olmadı? Kanarya sevenler derneği bile bunlardan daha aktif
Onlar aidatlarını vermiyorlar mıydı? Üyeleri değiller miydi? Dün bu korkaklığı sergileyenlerden bugün ne beklenir ki?
Affedersiniz yine konudan saptım gibi :) Aklıma geleni yazıyorum işte.
Şimdi de gelelim, THY pilotlarının sendikayı bastı haberimize…
Herkes gibi benimde bir dolu pilot arkadaşım var. Bu arkadaşlarımdan birisi bana telefon ederek, “THY’nin 100 ü aşkın pilotu şu anda Hava-İş sendikasında” dedi. Davet mi edildiler? diye sordum. Hayır, davet yok, bizim telegram grubunda karar alındı ve hepimiz birden buradayız dedi.
Bu önemli bir haberdi. Her haber gibi ilginç başlıklar ile okuru habere çekmek ilk defa yapılan bir uygulama değildir. Ayrıca toplantının videosu da tarafımıza yollandı tabii ki, pilot arkadaşlar tarafından.
Biz de haberi yaptık. Birde baktım ki esas konu unutulmuş, herkes “bastı” sözüne odaklanmış. Yahu randevu veya davet alınmadan 100 ü aşkın pilotun birlikte sendikaya gitmesi şimdiye kadar rastlanmış bir olay değildi ki. Bu, habersiz baskın şeklinde yapılan ziyaret şimdi de olsa, Pilotlar Hava-İş i bastı başlığı ile servis ederim.
Ayrıca basılmayacak gibi de değil ki. Bir türlü işveren ve sendika anlaşamıyor. Topu birbirlerine atıp duruyorlar. Tabii ki pilotların işverene gidip bağırıp çağırması farklı, maaşını verdiği, kendine hizmet etmek ve haklarını aramak için var olan sendikasında görev yapan elemanlara bağırıp çağırması farklı uygulamalar. Parayı verenin, çalışanına her zaman için hesap sorma hakkı vardır.
Ancak, önemli bir yanlışlık var bu ziyarette. Pilotlar değil, sendika yönetimi, pilotların istediği yere gelmek zorundaydı. Aynı yanlışı TALPA’da yapmıştı. Parasını verdiğiniz çalışanınızın ayağına siz neden gidiyorsunuz ki?
Gün ve salon belirleyin, davet edin. Gelmek zorundalar. Gelmezlerse, bağıra çağıra basarsınız orayı. Mevcut sendika yönetimi seçildiğinde, o zamanlar yönetim kurulunda olan Sedat Emanet beni sendikaya davet etmiş ve seni başkanla tanıştırayım demişti. Bende ona benim ne işim var orada ya saçmalama lütfen diyerek geri çevirmiştim. Hala da gitmiş değilim. Medyada gidenler oldu mu derseniz oldu tabii ki… Bu bir tarz meselesi.
Hiç unutmam;
Hava-İş’in eski başkanı Atilay Ayçin ve yönetimini, benim UTED başkanı olduğum zaman teknisyen odasına çağırıp herkesin içinde tartışmıştık. (yine bir sözleşme öncesi idi) Yanımda da bizim o zamanki UTED yönetimi vardı. Hatta bir ara ortam elektriklenmiş ve yönetim kurulu üyemiz Cahit Yurtsever ile Atilay Ayçin teknisyen dinlenme odasında birbirine girecek hale gelinmişti.
Ayçin ve ekibi full kadro gelmişti. Ayrıca aynı uygulamayı Teknik AŞ’nin motor atölyesinde de gördük. Yine başka bir grup tarafından sendika yönetimi çağrılmış ve sendika yönetimi tüm kadro ile oradaydılar. İŞİN DOĞRUSU BUDUR?
Bu nedenle beni arayıp “yüzün üzerinde pilot sendikadayız” dendiğinde ben bu girişimi BASKIN olarak algılarım. Bu baskın sözü, öyle vurup kırarak yasalara aykırı yapılan bir eylem değil, oldukça fazla sayıda üyenin habersiz ve davetsiz olarak beklenmedik bir zamanda yaptıkları sürpriz bir ziyaret