THY'DE YAŞANAN İT DALAŞI!

“Sun Express /Anadolu Jet’in wetlease’li işbirliği, Pegasus’un 100 uçaklık siparişinin, bu sene mutlaka halka açılacağının göstergesi olduğuna yönelik yazım ve Pegasus’ un halka açılmak için SPK’ya başvurması, Teknik A.Ş/HABOM/MNG Technic konusu, Atlas Jet, Sabiha Gökcen’de iş yapamaz” başlıklarını taşıyan yazılarımla, dile getirdiğim konularda, sizlere mahcup olmadığımı düşünüyorum. Yazılarımı iyice araştırmadan ve sentezden geçirmeden kaleme almamaya özen göstermeyi sürdüreceğimi bilmenizi isterim.
THY’de, 29-05-2012 tarihinde yaşanan eylemin ve yaşanan işten çıkartmaların yankısı hala sürmektedir. Bu eylem sonucunda, bir çok siyasi partinin ve sivil toplum örgütünün bu işe karışmış olması, yaşanan işten çıkartmaları siyasi boyuta taşımış ve konu THY-Hava-İş’ ten çıkıp, siyasi arenada adeta “İt dalaşı(*)” yapılır hale gelmiştir. Bu S…k yarışı haline gelen durum, işten çıkartılan arkadaşlarımıza faydadan çok zarar getirmiştir.
Birileri siyasi arenada isim yapacak diye, bu işten çıkartılanlardan nemalanma ne kadar doğru idi?
Bu konu, 305 kişinin hakları bahane, iktidar şahane haline geldikten sonra. iki taraftan birinin geri adım atabilmesi bence mümkün gibi görünmüyor. Her iki taraf da kanunları arkasına alıp mücadele sürdürmesine rağmen, mahkemeler ve Yargıtay ne karar verirse versin bu mücadelede maalesef THY’nin işe başlatmama şansı, hala çok yüksek.
Bana gelen duyumlara göre; Atilay Ayçin ve Hamdi Topçu, THY binasında 28 Ocak pazartesi günü tek başlarına bir görüşme yapmışlar. Umarım bu kapalı kapılar ardında yaşandığı iddia edilen görüşmeden, işten çıkartılan arkadaşlarımız için olumlu bir çözüm çıkar.
Bizim yasalarımız çok enteresan. Öyle bir yasa yapılmış ki, adeta tavşan kaç, tazı tut oyunu gibi oynanıyor. Bir yasa maddesi ile diğer yasa maddesi çelişiyor. Bir yasa maddesi haksız yere işten çıkartılan bir işçinin mahkeme vasatisiyle işe geri iade edilebileceğini yazıyorken diğerinde ise haklılığı ispatlanmış bir işçinin işveren tarafından tazminat verilme kaydı ile işe başlatılmayacağı belirtiliyor. Yani THY şu anda ortada hiçbir şey yokken keyfi olarak 500 kişiyi bile işten atsa bile en fazla toplu çıkartma yaptı diye bir ceza yer. Top her şartta işverene bırakılmış. Buna da yasa denmiş :-)
Bizim çalıştığımız zamanlarda, yani yasalarımızda yasalarımız da işten çıkartılan bir kişi mahkeme kanalı ve Yargıtay onayı sonucunda işe iadesi kabul edildiğinde, yani, işveren haksız çıktığında, işveren onu işe başlatmak zorundaydı. İşte olması gereken budur.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, 2003-2004 yıllarında bu yasa değişmiş ve işe iade davasını kazanan çalışanların, işveren tarafından işe başlatılabilmesi, maalesef işverenin uhdesine bırakılıyor.
Mahkemelerin verdiği işe iade kararından sonra, işe alıp almamak işverenin tutumuna bağlı bırakılıyor. Yani; tavşan kaç, tazı tut oyunu oynanıyor. Bu yeni kanundan sonra, işverenler işin kolayına kaçıp yine yasalarda olan ve işçi işe başlatılmak istenmezse ödenecek olan 8 ile 12 maaş tutarında oluşan tazminatı ödemeyi daha cazip görüyor.
Bu yasanın 2003-2004 seneleri arasında değişikliğe uğramasını, yeni iktidara gelen bir partinin seçmenine, kendi destekçilerine ve üyelerine yönelik çıkarıldığını düşünmek sanırım pek mantıksız olmaz.
Bu sistem eşliğinde çalışanların bir kısmı tavsiye edilip yenileri işe başlatılır. Zaten 2004 senesinden itibaren THY bu sistemi uygulamaya soktu. Bu 305 kişi gibi binlerce işçi işten sendikanın bakışları arasında verimsiz iddiaları ile çıkartıldılar. Sadece 2006’daki kıyım, 305 kişiden fazla idi. Şimdi, kulağıma içinizden “Sendika ne yaptı peki Sefa bey?” diye sorgulayan bir ses duydum gibi geldi. Merak etmeyin, hemen cevaplıyorum; Hiç bir şey…
Hâlbuki bu uygulama, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. Atasözümüzün tam olarak tezahürü idi.
Sanki bir oyun oynanıyordu. İşveren atıyorken sendika buna karşı çıkmayıp işten çıkartılan işçiyi mahkemede korumak için %10 Avukatlık ücreti istiyordu. Sendika tüzüğünde bu tür durumlarda sendika maddi kaynaklarını kullanır denmesine rağmen!
Tabii ki bu işten çıkartmalar, sendikanın hukuk bürosunu faaliyete geçirdi ve %10 avukatlık ücreti ile işe iadeler (işe başlatma değil) kazanıldı. Yüzlerce çalışan bu davaları kazandılar ve sendikanın anlaşmalı avukatı davaları kazananların aldıkları tazminatlardan %10 aldı. ( İyi yere dükkân açılmış)
Neyse konumuza dönelim;
Bu son işten çıkartma olaylarında iş akitleri feshedilen 305 kişiden de; önceleri %10 Avukatlık ücreti istenmesi, daha sonra, oluşan tepkilerden çekinilerek vazgeçilmek durumunda kalınması da hafızalarınızda mutlaka yer etmiştir. Bu nasıl bir sendikacılıktır anlayan beri gele…
29 Mayıs 2012 deki eylemde; çalışanların argo tabiri ile gaza getirildiğine bizzat şahit oldum.Üzüldüğüm ve hala bu bir yanlıştı dediğim olay kurunun yanında yaşlarında yandığını gözlemlemem oldu. Sendika yönetimi kendini riske atmamakla beraber, çalışanları yasalarla koruyamayacağını bile, bile işverenin kucağına bırakıverdi. Grev yasağının çıkmasına bir gün kala alelacele tam örgütlenemeden eyleme kalkışmak intihardı.
Her zaman söylüyorum bunun bir bedeli olmalı ve bu bedeli, işçi adına onu temsil etmenin yanı sıra hak ve hukuklarını savunacağım diyerek oy ve bu hizmetin karşılığında ücret alan sendika yönetimi ödemeliydi.
İşten çıkartmalar başlar başlamaz, sendika başkanı kendini zincirle bir THY uçağının ön dikmesine bağlayarak eylem yapsa idi yerli ve yabancı medyada çok daha etkili olurdu diye düşünüyorum.
Birçok defa yazdığım üzere, işveren kurularla yaşları ayırt etmeliydi.
Geçen hafta THY Yönetim Kurulu Başkanı bir açıklamada bulundu.
Hamdi Topçu bu beyanında, işten çıkartılan çalışanların THY aleyhine açtıkları davalardan %15’inin sonuçlandığı ve bunlardan bazılarının işe geri dönüş olarak davaları kazandığını, bazılarında ise takipsizlik olarak karara bağlandığını belirterek, sonucun Yargıtay nezdinde bitirilebileceğini özellikle vurgulayarak, bu konuda yanlış varsa kanunlarda(!) neyse onun verileceğini belirtti.
Bu beyanın tercümesi; ben 305 kişiyi kendi gerekçelerimle işten attım. Bu işten atılanların sadece mahkemelerde davaları kazanmaları, bana bir şey ifade etmez. Sonuç, Yargıtay nezdinde karara bağlanacaktır. Yargıtay nezdinde bile THY suçlu bulunsa; “ben bu iş akdini iptal ettiğim çalışanlara, kanundaki karşılığı neyse onu veririm” diyor…
Yani, THY 305 kişiye yönelik en fazla 8+4=12 maaş tutarında tazminat ödeme kararı, Yargıtay’ca kabul görse bile, THY,” ben bunları işe başlatmam” diyor. Kısaca, it dalaşında değişen bir şey yok. Karşılıklı tacizlere devam ediliyor.
İşveren tarafı; “dediğim dedik, çaldığım düdük” misali inatçı bir tutum sergiliyorken, Hava-İş yönetimi bu it dalaşına farklı bir strateji ile giriyor.
Tüm THY çalışanlarına Allah kolaylık versin! THY yönetiminin liyakatsizliğinin yanı sıra, bir de Hava-İş’ in duygu sömürüsü yaparak,” bu 305 kişi işe başlatılmadan ben toplu iş sözleşmesini imzalamam” deyişi var ki, bu işi çok büyütecek olup, son derece tehlikeli bir manevra olarak görüyorum.
Hava-İş Sendikasının 24 senelik yönetimine sesleniyorum; Bulunduğunuz durum, gerçekten zor. Hem iç politikanızı güçlendirip,2013 sonunda ki seçimlere hazırlanacaksınız, hem de mevcut toplu iş sözleşmesini en iyi koşullarda bağıtlama göreviniz var. Zor bir durum.
Sizler, THY’nin toplu iş sözleşmesi sürecindesiniz. Bu aşamanın uyuşmazlıkla sonuçlanan son bölümünden sonra ki gelişmeler de çok akıllı hareket etmek zorundasınız. Sizler, hem THY’nin hali hazırda çalışan personelini, hem de sizin yüzünüzden iş akitleri sona erdirilmiş 305 kişiyi temsil ediyorsunuz. Her iki konumu ayrı değerlendirmeniz gerekirken, siz kalkmış ” işten çıkarılan 305 kişi işe iade edilip iş başı yaptırtılmadıkça, bu toplu iş sözleşmesi imzalanmaz” diyorsunuz.
Bunu yapabileceğinize siz gerçekten inanıyor musunuz? THY’nin toplu iş sözleşmesi bekleyen 17.000 civarındaki çalışanı, size ne diyecektir?
Emin misiniz? Son kararınız mı?
İşten çıkartılan bu insanların davalarına sonuna kadar devam edeceksiniz, buna kimse itiraz bile edemez. Ancak, sakın ve sakın yanlış bir hareket yapmayın ve çalışanlarla işten çıkartılanları karşı karşıya getirmemeye özen gösterin.
Şimdi de sıra geldi, THY’nin bu eylemlerin sonunda; “2 milyon dolar zarar ettim” diyerek yaptığı ajitasyona;
THY’nin 29-05-2012 günü yaşanan iptalleri ve nedenleri THY-UHKM iptal seferler bölümünde mevcut iken THY aynı günkü iptal seferlerin tamamını eyleme odaklamıştı. Hâlbuki inceleme yaptığınızda, THY 29 Mayıs günü 48 seferi, 30 Mayıs’ta ise 29 seferi; güneyli rüzgârda uçamadığı için kendisinin iptal ettiğigörülmektedir. Bu nedenle, eylem sonucunda oluşan zarar çok daha az olmalıdır.
THY yetkilileri bu zararı 2 milyon dolar olarak açıklayarak, tüm iptalleri eylem sonucunda oluşmuş gibi göstermektedirler.
Hava-İş yönetimi olarak; bu eylem sonucunda şirketin uğradığı zararı kesin ve net bilgilerle irdeleyip, “işten çıkartılanları görevlerine iade şartıyla” ödeyeceğini belirtse, acaba ne derler? 2 Milyon doların, Hava-İş için önemli bir rakam olduğunu sanmıyorum. Bu para sonuçta THY çalışanlarının verdiği aidatlar sonucunda oluşuyor. Hava-İş yönetimi kendi kafalarına göre bu 305 kişiye yönelik her ay 2.000TL maaş vermeye muktedirde, THY’nin zararını karşılamaya mı muktedir olmasın? Bu, işten çıkartılan ve davaları kazananları işe başlatmada etkili olacaksa bence değer.
Çünkü Hamdi Topçu ikide bir medyada bu zararı dile getirmeye çalışarak bir anda sütten çıkmış ak kaşık pozisyonuna giriyor. Kendilerinin yönetim beceriksizliğinizden kaynaklanan orada burada bırakılmış milyon dolarları unutup sadece bunu hatırlatıyor. Tabii ki bu kamuoyunda THY’nin işine geliyor. Bence Hamdi Topçu’nun oynama alanı daraltılmalı ve kamuoyuna medya aracılığı ile gerekirse tam sayfa ilanlarla Hava-İş, THY’nin zararını karşılamaya hazır mesajı iletilmeli.
Bu sistem tutmazsa tek yol başbakanın iki dudağının arasında. Başbakan THY yönetimine;” işe başlatın!” dediğinde, akan sular duracak ve tüm işten çıkartılanlar anında o gün iş başı yaptırılacaktır.
Aksi takdirde çalışma bakanının ısrarına rağmen eylem yaptı denenleri işe iadesini kabul etmeyen ve çalışma bakanının ricasına bile başbakan desteği ile Hayır diyen Hamdi Topçu, bu saatten sonra icazet almadan tek başına bu ısrarından istese bile vazgeçemez.
Vazgeçmeye kalksa başbakan ona, “Ya Hamdi, bu kişilerin işe başlatılmaması için ricaya gelen çalışma bakanımı bile kırdım. Sen şimdi çıkmışsın ben bunları işe başlatacağım diyorsun. Bu işi oyuncağa cevirdin Hamdi.” Derse Hamdi Bey ne yapar?
Ayrıca; Hamdi Bey bu aralar uçaklardaki dua, alkol, üniforma gibi havacılığın olmazsa olmazları ile ilgileniyor. Çok meşgul çok… Tam bir havacılık CEO su oldu. Uğraştığı konular uçuş emniyet ve güvenirliliği adına çok önemli konular :-)
(*) İT DALAŞI: İki ülkeye ait savaş uçaklarının birbiri çevresinde burgu gibi dönüşlerle taciz için manevra yapması anlamında kullanılmaktadır. Bilhassa, İt dalaşları Türk ve Yunan savaş uçakları arasında Ege Denizi üzerinde yaşanmakta, iki ülke arasında gerginlik oluşmasına neden olmaktadır.
Exit mobile version