Ülkemizde kurumlar arasında yaşanan kargaşanın aynısı THY’de yönetim ve çalışanların örgütlendikleri yerler olan sendika ve derneklere de sıçradı. Ülkemizde gücü eline alan, vurdukça vuruyor. Vicdanmış, hakmış, hukukmuş bu günlerde OUT!
Bu haftaki yazımda sizlere, 28 kabin memurunun boy/kilo oran cezasının magazin boyutuyla ilgilenmeyip, konunun oluşmasına katkısı olan detayları masaya yatırmakta yarar görüyorum.
Son günlerin en çok kullanılan sözcüğü olan “Ya bizdensin ya da hiçsin” yaklaşımında, yönetimden farklı düşüncelerde olan çalışanlara ve temsilcilerine yaşam gittikçe zorlaşmaktadır. Tabiri caizse, çalışanlardan 3 maymunu oynaması isteniyor da diyebiliriz.
08 Ağustos Pazar günkü Habertürk gazetesi, bu konuyu farklı görüşler eşliğinde masaya yatırmış.Benim de konuya ilişkin fikirlerimi telefonla aldılar ve aynen yazmışlar. Konuyu farklı görüşlere yer vererek kamuoyunun önüne servis etmek bence çok önemli, Kutlarım.
Betül Mardin-Güntay Şimşek-Muzaffer Çetingüç-Sema Kendirci ve Hava İş sözcüsünün konuya ilişkin görüşlerini okuduğunuzda, görüşler arasında farklılıklar ortaya çıkıyor.
THY için her dönemde, kabin memurlarının boy/kilo kriterleri etken olmuştur. Ancak, bu tür 6 ay ücretsiz izin zorlaması yaptırımına THY tarihinde hiçbir zaman rastlanmamıştır. Şüphesiz kabin memurluğunda bilgi, beceri, deneyim kadar, görsellik de önemlidir. Ancak, Güntay Şimşek’in THY’yi bu konuda haklı bulan yazısındaki ikileme dikkat çekmek istiyorum. Değerli uzmanımız; ABD’deki bir çok havayolunda kilolu hosteslere rastlandığını, ama ABD’de uçuşun bir ihtiyaç(!) gibi kabul edildiğini, Türkiye’de ise, hizmet ve kalite odaklı bir havacılık görevi yürütüldüğünden, görünüşe önem verildiğini belirtmiş. Bu beyanı anlayan, lütfen yorumlarıyla birlikte bana açıklayabilir mi?
Ben bir şey anlamadım… Benim anladığım, ABD’de uçuş ihtiyaç, bizde ise ihtiyaç çok önemsenmiyor. Önemli olanın; ikram ve onu servis edenin fiziği mükemmel kabin memurları olduğunu buyurmuşlar. Bu tez doğruysa kabin ekibinin aldığı emergency durumlardaki eğitime ve yaptıkları “securty” görevlerine falan gerek yok.
Hoş geldiniz-güle güle deyin ve göze hitap edin yeterli.
Bu tez THY yönetimince de uygunsa, kabin memuru alımlarını durdursunlar. Bir manken ajansı ile ortak çalışma yürüterek, hem daha ucuza hem de 90-60-90’lık kızlar ve Behlül gibi genç çocuklar bulsunlar.
Konunun özünden uzaklaşmadan, bu kilo konusunun kabin memurlarının neden başlıca sorunu haline geldiğine bir bakalım.
THY’nin uçucu ekipleri tüm dünya ülkelerine sefer yaptıklarından, oradaki yerel yemeklere adapte olamayıp fast food tarzı yiyecekleri sıklıkla tüketiyorlar… Bu dengesiz beslenme alışkanlıkları ve sıklıkla yaşadıkları jet lag sorunu, düzensiz ve yoğun uçuş programları onları istemedikleri kiloları almak zorunda bırakıyor.
Bu kilo/boy oranını tutturamayanları cezalandırma yolu, hiçbir zaman onları bir anda 6 ay gibi uzun bir süre, kiralarını veya kredi kartlarını ödeyemeyecekleri bir boyuta getirilmemeliydi diye düşünüyorum. Çünkü cezaların verilme amacı her zaman için caydırıcılık amaçlı olmalıdır. THY’de yönetmeliklerdeki cezalara baktığınızda İhtar-Uyarı-3 yevmiye kesimi-kıdem terfiinin durdurulması ve iş akdinin feshi gibi seçenekler varken bir anda 6 ay ücretsiz izne çıkartılmada neyin nesi oluyor. Cezalar toplu iş sözleşmesi kitabında net olarak belirtilmiş ve hangi suça ne ceza verilir yazılmış olup 6 aylık ücretsiz izin cezası yoktur.
Ancak; aldığım duyumlarda çalışana yönelik bu tür bir ceza olmadığından ara çözüm(!) bulunmuş “ya, 6 ay ücretsiz izin isteyen dilekçe yaz ya da, iş akdin fesh edilecek” denilerek iş çözülmüş. Ancak bu aşağılayıcı ve zorbaca yaptırıma hayır diyen bir arkadaş “buyurun atın ben imza atmayacağım” diyerek yürekli bir yaklaşım sergilemiş. Kendisini bu kaliteli ve onurlu davranışından ötürü kutluyor ve imza atmayanlar hala varsa kesinlikle imza atmamalarını öneriyorum. İster imza atsın ister atmasın bu 28 kişi gözden çıkarılmıştır. Eninde sonunda işten çıkartılacak listede kendilerini bulacaklarından “korkunun ecele faydası yoktur” gerçeği ile o zoraki dilekçeyi imzalamayan kızcağız gibi dik durmalarını tavsiye ediyorum.
Benim anlayamadığım; Bu kilolu kabin memurları işinimi aksatmış, hırsızlık mı yapmış, ahlaksız davranışlarda mı bulunmuş ki iş akdi fesh edilebilecek duruma gelinerek bu kadar çok sert bir yaptırımla karşı karşıya kalınmış. En fazla alın onları uçuştan yere. Dolayısıyla, uçuş parası kesilir sadece kıdem ücreti ve kredilenmiş ücretini alabilir ve mağduriyetleri cezaları olur. Ne zamanki kilo sorunu çözülür o zaman uçuşlara yollayın. Bu arada bu kişilere bir diyetisyen kontrolünde yardımcı bile olabilmek mümkün. Tüm samimiyetimle söylüyorum ki. Bu tarzda bir yaptırım ayıptır. Günahtır.
Bence; Kabin memurlarına yönelik bu yaptırım “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” tarzı bir göz korkutmasıdır. THY yönetimi, bu yaklaşımı ile tüm personeline ne kadar acımasız olabileceklerine yönelik bir mesajı vermiş bulunmaktadır. Bu cezanın verilmesini isteyenlere çanak tutanlar ne yazık ki kabin memurları içersinden özenle(!) seçilmiş sözde yöneticiler ve kendisini işverene teslim etmiş sendika yönetimidir.(8.maddeyi unutmayın)
Şimdi bu haksızlığa uğramış kişiler kime dert yanacak ve kimden yardım isteyeceklerdir. Sendika ne zaman ve kimin için eylem yapabilmiş ki bunlar için mi yapacaktır? Tassa başkanı ve genel sekreteri cezalandırılmış, biri tamamen biri ise 6 ay işten uzaklaştırılmışken Tassa’dan kim çıkar da bu konuyu yukarılara taşır. İş bitmiş ve infaz kesinleşmiştir.
Bu yaptırımlar yarın diğer personele, hatta pilotlar, kaptanlar içinde geçerli olabilir. Yarın bir aklı evvel çıkıp ta pilotları hantal ve kilolu bulup 100 metre yarışına sokarak sona kalan 28 pilotu 6 ay ücretsiz izne çıkarırsa kim ne diyebilir ki?
Kabin memurluğunu sadece kilo/boy oranları içinde değerlendiren bu yöneticiler bu mesleğin sadece görsellikten ibaret olmadığını bilmek zorundadırlar. 5yıldızlı havayolu olmayı ikramda verilen karnıyarık, hünkârbeğendi vb. gibi yemek çeşitlerinin manken gibi süslü bebekler eşliğinde lezzetli servis edilmesi olduğunu sanan ve uçuş emniyet ve güvenirliliğini ikram kadar önemsemeyenlerin yönettiği her şirkette bu tür yaptırımlar kaçınılmazdır.
Şimdi ne mi olacak? Evet, şimdi Hava-İş Sendikası sözde bir bildiri yayınlayıp bu yaptırımı kınayacak. Başkanını, genel sekreterini kaybeden TASSA ise, sessiz kalmak zorunda. Diğer derneklerin ise üstlerine ölü toprağı örtülmüş gibi. Sistem artık toplumsallıktan çıkarak, bireysel çözüm arayışlarına dönüyor.
Yalakalık, ispiyon, dedikodu, partili olmak, hemşeri, tarikat vb. ilişkileri geçerli. Kısaca günün moda sözcüğüne göre IN…
Hayırlı uçuşlar. Allah kolaylıklar versin.