THY’DE İKTİDAR SAVAŞLARI 11.BÖLÜM

WhatsApp Image 2020-10-22 at 18.35.03-2

Yönetim Kurulu devre dışı, Komiteciler işbaşında…
2006 yılı THY için dönüşümün zirve yaptığı yıldı. Kamunun elindeki bir kısım hissenin satılması ile kamu payı % 50’nin altına düşürülmüş, yasal olarak devlet denetimi ortadan kalkmıştı. THY artık dikensiz gül bahçesiydi. Sendika ve personel tepkisizdi. Sendikanın adet yerini bulsun kabilinden açtığı bir davanın dışında ne kamuoyundan ne muhalefetten ciddi bir tepki oluşmamıştı. Hesap vermekten kurtulan THY’nin acar yönetimi izleyen yıllarda çok can yakacak ama iş işten geçmiş olacaktı. THY’nin “üst aklı” bu kadarla yetinecek değildi. Özelleştirmeden 4­-5 ay sonra Yönetim Kurulunu bypass eden yeni bir icatla çıktılar.
İcra Komitesi kurulacaktı. 3 kişiden oluşan komitede Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin, Başkan Vekili Hamdi Topçu ve Genel Müdür Temel Kotil yer alacaktı. Yönetim Kurulu, İcra Komitesinin kuruluşuna karar verilen toplantıda yetkilerinin büyük bölümünü İcra Komitesine devretmeye razı(!) olmuştu. Yönetim Kurulu artık ayda bir toplanan içi boş, sembolik bir yapıya dönüşmüştü. Komiteye yönetmelik çıkartma yetkisi bile verilmişti. Garip olan Yönetim Kurulunun 2 kişi ile toplanmasına onay verilmesi idi. 3 kişiden ikisi Komiteyi toplayacak ancak farklı görüşte olurlarsa bir kabul bir red oyu ile karar alınamayacaktı. Bu küçük(!) detay atlanmış mıydı, yoksa “bizden çatlak ses çıkmaz” diye mi düşünülmüştü, bilinmez..
Satış memurunu atayamayan Genel Müdür
İcra Komitesi sadece Yönetim Kurulunun yetkilerinin büyük bölümünü almakla kalmamış, Genel Müdürün yetkilerini de tırpanlamıştı. Öyle ki, Genel Müdür sıradan bir memurun tayinini bile yapamıyordu. Adana’daki bir satış memurunun tayini için Temel Kotil’i ziyaret eden AKP milletvekiline Kotil’in verdiği cevap gerçekten ibretlikti: “Yapamam çünkü yetkim yok !”
İhaleler Hamdi Topçu’dan sorulur!
Genel Müdürün harcama yetkisi de kısılmıştı. İhaleler, Hamdi Topçu’nun onayı olmadan bağlanamıyordu. Bunun için özel form bile bastırılmış, Topçu’ya “onay” hanesi açılmıştı. Garip bir durum ortaya çıkmıştı. Kurallara uygun şekilde yürütülen ve sonuçlandırılan ihaleler, Topçu onaylamazsa kesinleşmiyordu. Komitenin bir takvimi de yoktu. Her gün Genel Müdürlükte olan komiteciler “hadi toplanalım” deyip bir araya geliyor, kesmezse iki gün sonra yine toplanıyorlardı.
Çayeli’nin Karaağaç köyünde adam kalmadı.
Kadrolaşma ise tam gaz devam ediyordu. Yönetimdekiler eşini­ dostunu, işsiz yeğenini THY’ye doldurmakla meşguldü. Hamdi Topçu’ya yetişmek ise mümkün değildi. Artık akrabayı taallukat bitmiş, iş köylülerine kadar uzanmıştı. Rize’nin Çayeli ilçesinin Karaağaç köyü THY’ye adeta akın başlatmıştı. Hamdi Topçu’nun son derece pervasız kadrolaşma hamleleri diğer Yönetim Kurulu üyelerini de hareketlendirmişti. Bunlardan biri de Candan Karlıtekin’di.
Candan beyin akrabasına “özel” sözleşme
Bir söylentiye göre yeğeni, bir söylentiye göre yakın akrabası olan Serdar Öztürk’ü işe aldırmıştı. Ama ortada bir gariplik vardı. Uzun saçlı, tombul ve sempatik Serdar bey, THY’ye kadrolu olarak girmemişti. THY’de çok kullanılmayan bir unvan verilmiş ve Eylül 2006’da Danışman olarak sözleşme imzalanmıştı.
Sözleşmeye bakınca, Serdar danışmanın yükü oldukça ağırdı! THY’nin iletişim konusunda yapacağı her türlü çalışmayı değerlendirecek, görüş bildirecekti. Gazete reklamları, TV reklamları, kurumsal kimlik çalışmaları, sponsorluklar, medya satın almaları, PR çalışmaları, hatta ajanda, takvim gibi promosyon malzemelerinin içeriği, konsepti, seçimi artık Serdar beyden sorulacak, fuarlar, THY ofislerinin dizaynları, Skylife gibi dergilerin içeriği ve konseptinden de sorumlu olacaktı. THY’de çalışanlar, bu çalışmaların yıllardır yapıldığını, iyi ­kötü bir sistemin işlediğini bilirler. Peki, bu kadar “iş” niye Serdar beyin sözleşmesinde yer almıştı? Sebebi basitti. Sağlanan avantajları makul göstermek…
Danışmana sınırsız harcama yetkisi
Peki, Serdar Özer Öztürk’e ne gibi avantajlar sağlanacaktı? Öncelikle bir araç tahsis edilecekti. Benzini, bakımı, hatta otopark parası bile şirkete aitti. Önce Renault Megane tahsis edildi. Devletin kesesinden eşe­dosta saçmayı çok seven THY’nin bonkör(!) yönetimi, 3 yıl sonra sınıf atlayarak tüm yöneticilerine ve tabii ki Serdar beye de Volkswagen Passat’ları teslim etti. Başka ne avantajları vardı Serdar beyin? Görevle(!) gittiği tüm gezilerde bedava uçak bileti verecek, otelini, yeme içmesini, diğer ulaşım giderlerini ve hatta yapacağı görüşmelerde harcayacağı yemek paralarını yani temsil giderlerini de karşılayacaktı. Dikkat buyurun, bir sınır konulmamıştı.
Kendi personeline sadece otel ve günlük harcırah veren milli havayolumuz Candan beyin akrabası olan Danışman beye sınır koymamıştı. Sadece küçük bir ricası vardı! Yaptığı harcamaların fiş veya faturasını getirecekti!
Biletler de bedava, üstelik “aile boyu”
THY’de çalışan tüm personele pass bilet verilirken Serdar Bey öksüz mü kalacaktı? O detay da atlanmamıştı. Her yıl Serdar beye “kendisi ve ailesi tarafından kullanılmak üzere” 4 yurtdışı, 8 yurtiçi bedava bilet verilecekti. THY çalışanları işe girdikten 1 yıl sonra iç hat, 2 yıl sonra Avrupa ve Ortadoğu, 5 yıl sonra da ER denilen uzak seferlere (ABD, Uzakdoğu vb) bilet alabilirken, Serdar Öztürk sözleşmeyi imzalar imzalamaz bu hakka kavuşmuştu. Üstelik “aile” kavramının da içi doldurulmamıştı, sadece eş ve çocuklara mı verilecekti biletler, yoksa ana­baba, kardeş de mi” aile” kavramına giriyordu?
Danışmanın maaşı Başbakanı bile solladı
Bu ülkede, sadece yukarıda sağlanan avantajlarla bile maaş almadan çalışacak binlerce nitelikli insan var iken, Serdar beye bonus olarak bir de maaş öngörülmüştü. KDV dahil NET tam 9.450.­TL… Bugün için bile büyük para olan bu maaşı daha iyi anlamak için gelin bir kıyaslama yapalım. 2006 yılında bir profesörün aldığı maaş 2.505 TL,, Müsteşar 3.283.­TL, milletvekili 7.405.­TL, sıkı durun Başbakan 7.660.­TL…Bir de dolara çevirip bakalım: Serdar beyin işe başladığı Eylül 2006’da dolar kuru ortalama 1.470.­TL… Yani Serdar Öztürk tam 6.420 dolar alıyormuş.
Nasıl iyi para değil mi? Din, iman, kul hakkı diyenlerin eş dost akrabaları nasıl kalkındırdığını bundan daha iyi anlatan bir örnek olabilir mi? Allah’ı var şimdi, Serdar bey THY’de çalıştığı süre zarfında işinin hakkını (!) verdi, gezmediği ülke kalmadı, bir gün ABD’deydi, ertesi gün Londra’da, ertesi hafta Tokyo’da!
Ye, iç, gez, eğlen, üstüne de çuvalla para al !
İşte yeni THY dedikleri buydu…

Exit mobile version