THY’DE İÇ BARIŞ SAĞLANMALI… “TAŞERON SENDİKACILIK”  THY VE TASARRUF

THY’yi buradan izlediğimizde, aynı amaçla çalışan farklı birimlerdeki çalışanların arasında birlik ve beraberlik ruhunun gün geçtikçe kaybolduğunu görüyoruz.
Teknik A.Ş de yaşanan sendikal tepkiler sonrasında yaşananlar, işten atılanlar hala aklımda. İşverenler bu taktiği uzun zamandır yapıyor. Bir yerlerde huzursuzluk mu var… Çözüm için uğraşılacağına, insanlar tek tek dinlenip, huzursuzluğun kaynağının tespit edilmesine gidilip çözüm bulmaya çalışılacağına hemen birkaç kişi seçiliyor ve işten çıkartılıp birlik ve beraberlik sona erdiriliyor. Biz buna “Adam Kıyma Makinesi” adını vermiştik, hatırlarsınız.
Kokpit ile Kabin çalışanlarının yanı sıra Teknik AŞ’de uçak bakım üniteleri ile komponent ve destek birimleri arasında da sorunlar var.
Aynı sistem THY AO’da da geçerli. Hava-Sen sürecini hatırlayın…
THY AO ve Teknik AŞ’nin farklı sendikalara geçirilişinin nedenlerinden biridir; Böl-Parçala-Yönet Sistemi…
THY AO çalışanları ile Teknik AŞ çalışanları sanki ayrı şirketler gibiymiş gibi birbirlerine yapılan haksızlıkları sadece izlerken, kurbanlık gibi sıranın kendisine gelmesini tevekkülle bekliyor.
Sendikalar baktığımızda ise tam bir komedi sergileniyor… Sendikalar taşeron şirket gibi görülüyor derken taşeron sistemine de birlikte bir bakalım.
THY’de net olarak sayılarını bilmemekle beraber birçok taşeron çalışanları olduğunu biliyoruz. THY birçok işini bu arkadaşlara yaptırtıyor. Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki; madem THY’nin işçiye ihtiyacı var kendi alsın ve çalıştırsın. Doğrusu bu ama işverenler konuya öyle bakmıyor, daha doğrusu baktırtılmıyorlar.
Çünkü siyasi destekli sendika ağaları olduğu gibi taşeron ağaları da var. Bu taşeron ağaları bir şirket kuruyor ve işçi alıp o işçileri firmalara kiralıyorlar. Örneğin;  THY’nin taşeron işçiye ihtiyacı varsa kendi kadrosuna alacağına, taşeron firma aracılığı ile ilgili şirketten kiralıyor. Bu kiralık işçilerin işe alınmaları, atılmaları kolay. Mahkeme ile işe geri dönüş alamazlar. Tazminat hakları yok. Çalışma saatleri patronun keyfine göre belirleniyor. Senelik İzinlerde öyle tabii ki. Taşerondan işçi kiralayan şirket, kişi başına taşeron firmaya ücretini ödüyor. Peki, taşeron firma aldığı ücreti ne yapıyor? Kişi başına anlaştığı rakamın içinden kendine aslan payını alıp, geri kalanını işçisine dağıtıyor. Kısaca taşeron ağaları da nasipleniyor. İşveren memnun, taşeron ağası memnun, bir tek kiralık işçi memnun değil.
Aslına bakacak olursanız SENDİKALARDA öyle.  Sendikalarda da taşeron ağalığı görevini yapmak için birkaç konfederasyona bağlı onlarca sendika var. Her konfederasyonun iş kolu bazında kurduğu sendikalar var. Bu konfederasyonların arasında da anlaşamamazlık had safhada.  Bu konfederasyonlar, iş dalına göre kurdukları sendikaları işverene yolluyor ve orada biz örgütlenmek istiyoruz diyerek yardım istiyor. Hani sözde seçim falan yapılıyor ya… Aslında işverenin hangi sendikayı destekleyeceği belirlenmiş vaziyette.
Çalışanların o sendikayı isteyip istememesi önemli değil. İşveren istediği sendikaya yol verdi mi iş kolay. Hava-İş ve Özçelik-İş in nasıl çalıştığını biliyorsunuz. İşverenin Çelik İş sendikasından istifa eylemine bu kadar sert tepki vermesi nedendir acaba? Çünkü o sendika orada kalmalı diyen bir siyasi güç var. İşveren o gücü hiçe sayarsa kendisi için de iyi olmayacağını biliyor.
Az kalsın unutuyordum. Birde simsarlar var. Bu simsarlar, şimdilik teknisyen ve pilot pazarlıyorlar. Bir pilot okulunun ihtiyacı nedir? Pilot olmak isteyen öğrenci…  Uçuş okulu bunlar için açılmış. Peki, okula öğrenci nasıl bulacaklar?
İşte tam burada, simsarlar araya giriyor ve size öğrenci bulup yollasam, kişi başı ne alırım diyor ve pazarlık başlıyor. Al gülüm ver gülüm, bir şekilde anlaşıyorlar. Aralarında bir anlaşma yapıyorlar ve simsarın okula getirdiği pilot adayı başına ücret belirliyorlar. Tabii ki bu parayı öğrenciden tahsil edeceklerinden, simsarın ücreti öğrenciden çıkıyor. Aracı, komisyoncu veya simsar aynı şey.
Sistem nasıl çalışıyor?
Simsar önce bir havayolu yönetimi ile anlaşıyor(!) Sonra pilot okuluna gidip size pilot adayı yollayacağım ve her pilot adayından % ( örneğin 15) pay alınacağı konusunda anlaşılıyor. Simsar, hemen dönüp anlaşma yaptığı havayolundan pilot adaylarını anlaştığı okula yollamasını istiyor. İlgili havayolu yönetimindeki yönetici pilot adaylarını o uçuş okuluna yolluyor.  İş tamam. Çocuğu pilot olsun diye evini, barkını, aracını satan veya bankadan borç alan ana babalar bu simsarın alacağı %15 i ödeyenler oluyor. Mesela A havayolu pilot eğitimi için 100Bin dolar yeterli diyorsa buna %15 de simsar ücreti eklemeli ve öğrenciye 115 Bin dolar demeli ki simsarın parası da oradan çıksın.
Simsarın aldığı komisyonları, pilot adaylarını oraya yollayan şirket + Pilot okulu+Simsar paylaşıyor olmalı.Organize olmuş illegal bir oluşum var gibi…(Bunlar belgeli suçlamalar.Bu belgeler bende ve THK’unda mevcut ve mahkemelik konu) Kısaca herkes işine bakmıyor. İş tanımı dışında bir çok entrikalar çeviriyorlar. Sonrada ahlak,namus,dürüstlük,hak vb…söylemleri dillerinden ve attıkları twitlerden düşürmüyorlar. Ellerinde ki haber sitesi ile onu buna laf atıp pes etmesini sağlayarak nemalanmalarının önünü açmaya çalışıyorlar.
Bu Komisyoncu, yani Simsar size kimi hatırlatıyor?  Havacılık camiasının yakından tanıdığı ve ekşi sözlükte şahsına methiyeler(!) düzüldüğü bu kişiyi cümle âlem tanıyor da mensubu olduğu siyasi parti tanımıyor mu? Mümkün mü bu? 
İsmini cismini, belgelerini hepsini sizlerle paylaşmıştım. Belgeli olarak yayınlamış ve haber yalan ise beni dava etmesini istemiştim. Henüz dava açan falan yok. Bu simsar hala görevde ve maalesef aynı zamanda,aynı kişi belediye meclis üyesi olduğundan İyi Partinin de ismi kullanılmış oluyor
O siyasi partinin başındaki kişiler, sözde gazeteci, özde ise illegal örgütlenmeler eşliğinde ticari yapılanma içinde olan bu simsarı orada tuttuğu müddetçe havacılık camiasından oy alamayacağını bilemiyor mu? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır… 
Sonuç olarak;  İşte bu sömürü sistemi böyle asalaklarla sürüp gidiyor.   
THY VE TASARRUF…
Bildiğiniz üzere, THY şanssız bir sene geçirdi. İstanbul havalimanına geçiş, MAX sorunu, taşınma maliyetleri, yeni havalimanında yapılanma maliyeti, binalar, hangar yapımı, havalimanı kiraları vb… Gerçekten altından kolay kalkılacak konular değil bunlar. THY tarihinde bu kadar, arka arkaya böylesine sorunlarla karşılaşan başka şanssız bir yönetim görülmedi. Ancak yine de ayaktalar ve bu seneyi karlı bitireceğiz diyorlar. THY nede olsa bayrak taşıyıcımız. Yönetiminde kim olursa olsun başarılı olmasını istemeyecek Türk vatandaşı olamaz.
THY’de bu aralar tasarruf gündemde. Tasarruf denince her şeyden tasarruf edilebilir anlaşılmasın. Tasarruf tabii ki önemli. Ancak THY tasarrufa yanlış yerden başladı. Bir aile düşünün ki, baba ve anne çocuklarından tasarruflu davranmalarını isterken kendileri zevk-ü sefa içinde hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bu ailede önce çocuklar arasında, sonra baba ve anne ile kavga başlar…
İşte THY’nin bugünkü durumu budur. Baba ve Anne kendi zevk-ü sefa masraflarından vazgeçmeyerek hayatlarını devam ettirirken çocuklarından tasarruf yapmasını istiyor. Mümkün değil bu…
Peki, ne yapmalı?
Aslında çok kolay. Öncelikle genel müdür ve icra kurulundakiler hariç hepsinden makam araçları geri alınmalı. Bu araçlar yerine, eskiden olduğu gibi şoförlü görev araçları konmalı. İşte tasarrufa başlanacak yer burası. Aslına bakacak olursanız araç gideri çok fazla olmasa bile yine  göze takılacak ilk noktadır.
Çünkü çalışanlardan tasarruf yapmaları isteniyorsa önce bakın bizlerde araçlarımızı bıraktık ve giderlerimizi minimuma indirdik diyebilsinler ki laf olmasın.
Yönetici kadrosunda bulunan beyefendiler kendi özel araçlarını eşine, çocuğuna veriyor, kendileri şirketin arabası ve şirketin yakıtı ile işe gidip geliyor. NE GÜZEL DÜNYA BU YA… Birde koruma falan verseydiniz keşke… Flama ve Çakarlı araç… Çakarlı dedim de bizim ÇAKICI Hüseyin aklıma geldi. Allah bilir onun da makam aracı vardır. Kendi aracını kim kullanıyor acaba? Eşimi, çocuklarımı?
İnsan utanır sıkılır yahu… THY Teknik Genel müdür yardımcısı (o zamanlar teknikte genel müdür yoktu) Rahmetli Cemil Kayahan kendi özel aracı ile gelir giderdi. Ki kendisi tekniğin en üst makamındaydı.
AirportTV nin yönetim kurulu başkanlığını yaparken bizim de bir tane makam aracımız vardı. Ben kendi aracımı kullanır, o aracı da yayın yönetmeni kullansın diye ona bırakmıştık.  ( bu malum şahısın kendi özel aracı yoktu o aralar…Sonra yürü kulum oldu, o başka)
Program konuklarımızı görev araçlarımız ile evinden aldırır tekrar evine bıraktırırdık.
Sevgili THY; var mı böyle tasarruf başlangıcı. Tutar mı bu sistem…
Nalıncı keseri gibi tahtaya vurdukça yongalar hep kendi önünüze düşüyor.  Gelin komple tasarruf genelgesi yayınlayın ve yukarıda yazdığım gibi tasarrufa önce yönetim kadrolarından başlayın ki inandırıcı olsun. Binsinler servise gelsinler, Çok önemli ve acele işyerine yetişmeleri gerekiyorsa görev aracı yollayın alsın getirsin veya başka yerlerde görüşmeleri varsa götürsün.
Ayrıca, yöneticilere özel yemekhanenizi de kaldırın. (Gn Md Tezcan Yaramancı zamanında yapılmıştı. Kompleksli bir düşünce ile yaptırılmıştı)  O zamana kadar genel müdür ve yardımcıları, başkanlar, müdürler hepsi aynı yerde yemek yerlerdi.
Bırakın bu imtiyazlı sınıf saçmalığını…
Yahu sizler de THY çalışanı iseniz ki öylesiniz, neden diğer çalışanlarla aynı mekânda yemek yemiyorsunuz? Siz onlarla beraber yerseniz yemeğin kalitesi de artar, servis hizmetinin de… Onlardan biri olduğunuzu ve THY’nin bir aile olduğunu onlara hissettirin ki çalışanların randımanı artsın. 
Aynı yemekhanede ayrı ve tabii ki yöneticilere açık bir bölüm yapabilirsiniz. Ancak aynı yemekhanede olmalı ve aynı yemekler yenmeli. Sizler dünyaya gökten zembille gelmediniz ya, bardağınız, tabağınız, çatal kaşığınız da çalışanlarla aynı olmalı. Toulese de Airbus kursu görürken beyaz yakalılar ve mavi yakalılar hepsi aynı yerdeydi. 
Özünüze dönün lütfen…                 
Konumuz Medya;
THY’nin B737 tip uçağının Odessa inişinde pist dışına çıktığını yazdık çizdik. Tabii ki benim mesleğim teknisyenlik. Bu uçakla ilgili gövde, motor sertifikalarım ve lisansım var. Ayrıca, Kaza kırım kursları da gördüm ve pistten çıkan bir çok uçak gördüm.
Bu haberi ilk Airlinehaber’den okudunuz. Gece yarısı gelen bir telefon ve whatsapp dan atılan resimlerle doğrulayarak haberi yaptık. 45-50 dakika sonra da diğer medya haberi paylaştı.
Tam bir rezalet… TALPA bile bu rezalet habercilik anlayışından sonra bildiri yayınladı ve bilir bilmez yazmayın demek istedi. Haklılarda… Bu bildiriyi bizde okuduk ama bize bu tür yazamayacaklarından üstümüze almadık.
Uçak gövde üstüne indi yazan bile oldu (uçağın gövdesi yere az da olsa sürtünürse buna gövde üstü iniş diyorlar. Zamanında o kadar da öğrettim onlara ama nerdeeee
Bunu yazan da hava/magazin ve aracı kurum tarzı çalışan ve bel altı muhabbet haberleri ile ünlü bir haber sitesi.
Gövde üstüne iniş te tüm iniş takımlarının kapalı olarak iniş yapması gerektiğinden haberleri yok Haber manşetine “Büyük faciadan dönüldü” diyen mi dersiniz hepsi var. İşi bilen bilmeyen eline kalem kâğıdı almış yazmış çizmiş. TALPA bildirisi sanırım onlara yönelikti.
Bizim haberi okuyanlardan hiç menfi yorum almadık. Haber doğruydu ve doğru anlatmıştık. Bildiğimiz konularda konuşuruz ve kimseden de icazet almayız.
Yazımızda yorum köşesi açık. Orada herkesle konu hakkında fikirlerimizi tartışabiliriz.
 
 

Exit mobile version