Sevgili Okurlarım;
On gündür yaşadığımız orman yangınlarından her Türk vatandaşı gibi çok etkilendim. Bu konuda köşe yazarımız Rauf beyin “Havada uçak yok, bu ne dumandır ” başlıklı köşe yazısının, çok doğru noktalara parmak basmış olduğunu görünce bu hafta yine ilgili konuyu yeni gelişmeler ışığında yazmasını rica ettim. Rauf Beyle aynı konuyu yazmaktansa, işveren-sendika ve çalışanlar arasında yaşanmış öykülerime devam etme kararı aldım.
Bu yazı, geçen haftaki “BİREYSEL MÜCADELELER CESARETİN OMUZUNDA TOPLUMSAL BAŞARILARA DÖNÜŞÜR”…başlıklı yazımın ikincisi olacak.
Geçen hafta; (https://www.airlinehaber.com/bireysel-mucadeleler-cesaretin-omuzunda-toplumsal-basarilara-donusur/) başlıklı köşe yazımda toplu iş sözleşmesi biter bitmez yetersiz olduğunu görüp, nasıl iyileştirme yaptırdığımızı ve bu iyileştirmenin Teknisyenlerde %148 diğer çalışanlarda %25 olarak güncellendiğini belirtmiştim.
Bu haftaki yazımda ise, THY uçuş işletme çalışanlarının (pilot ve kabin memurlarının) benim Merhum Turgut Özal ile görüşüp iyileştirme almam gibi onlar da, Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal ile görüşüp o zamanki ulaştırma bakanı Ekrem Pakdemirli’den randevu alınmasını sağlamışlardı.
Pilot arkadaşların isteği toplu iş sözleşmesinde elde ettikleri TL iş tazminatını (uçuş tazminatı) Amerikan Doları cinsinden hesaplayıp, her aybaşında aynı işlemi her maaş günü öncesi yeniden düzenleyip, dolar karşılığı getiri sağlamayı düşünmüşlerdi. Bu sistem ile 1987-88 yıllarında doların TL karsısındaki inanılmaz yükselişinden her ay sürekli zam almış gibi olacaklardı.
Çok akıllıca bir sistemdi. TL’nin değer kaybından etkilemeyeceklerdi. Ancak bu sistemde, uçucu personel (pilot ve kabin memurları) her ay maaşlarında TL bazında artış kaydederken diğer çalışanlar hep aynı TL rakamında sözleşme bitene kadar hiç artış kaydetmeden kalacaklardı.
Bu sisteme ne Hava-İş sendikası ne de Ulaştırma bakanı Ekrem Pakdemirli Hayır dememişti. (İLGİNÇ)
Pakdemirli bu projeye hayır demeyince pilot arkadaşlarımız yeni sistemi her tarafta anlatmaya başladılar. Çok büyük bir başarı idi. Ancak biz hep olduğumuz yerde kalmaya mahkûm olacaktık. Peki, aynı şirkete hizmet edenler için bu bir çifte standart değil miydi?
Ayrıca, Bakanın ve Hava-İş sendikasının atladığı bir başka durum daha söz konusu idi. Bu sistemde tavan-taban arasındaki fark toplu iş sözleşmesi müddetince her ay uçucu kesim lehine artarken diğer çalışanların maaşı hep sabit kalacaktı.
UTED olarak acil toplantıya girdik ve bu sistemin bizlere de aynen uygulanması durumunda destekleyeceğimizi söyleyelim diyerek, Bakan Ekrem Pakdemirli’den randevu istedik. Bakan ile randevu oluşturmak için Ankara temsilcimiz Recep Kumsel’i görevlendirdim. Bakanla görüşme talebimiz Recep Kumsel tarafından gümüş bir tepsiye madlen çikolataları doldurulmuş ve yazılı bir metin eşliğinde bakanın asistanına, bizzat götürülmüştü.
Randevu talebimiz bir hafta sonra kabul edildi ve Ekrem Pakdemirli bizim UTED yönetiminden oluşmuş altı arkadaşımızı makam odasında kabul etti. Merhum Pakdemirli de amatör pilotmuş. Bu nedenle önce kendini ve pilotluk macerasını uzun uzun anlattı. Kısaca çok samimi bir ortam sağlandı.
Bu nedenle önce havacılık konusu açıldı ve sohbete başladık. Muhabbet çok iyi gidiyordu. Merhum Pakdemirli UTED yönetimini çok iyi ağırlıyordu. İşte tam sırası diyerek başladım anlatmaya… Öncelikle THY’deki uçucu çalışanlar için kabul ettiği dolar karşılığında her ay değişen ücret politikasını çok beğendiğimizi ve bizlere de aynı sistemin uygulanması isteğimizi belirttik.
Bakan Pakdemirli “neden olmasın” demez mi… Biz çok memnun kalarak ilk uçakla İstanbul’a döndük. Bizim Ankara’ya neden gittiğimiz bilen arkadaşlar bizi bekliyordu. Onlara Sayın bakan bizi de aynı kategoriye sokacak deyince çok memnun oldular ve haber anında tüm sektöre yayıldı.
Biz söz alıp dönmenin rahatlığını yaşarken, Ekrem Pakdemirli sürpriz bir şekilde, THY yönetimi ile görüşmek için İstanbul’a geldi.
THY yönetimi ile Bakanın toplantısı maalesef kötü geçmiş olmalı ki, Ekrem Pakdemirli hem uçuş ekiplerinin hem de bizim için kabul ettiği yeni yapılanmadan vazgeçmiş. (şirketin bütçesi nedenli sorun çıkmış)
Dananın kuyruğu kopmuştu. Uçuş ekipleri ile aramız gereksiz yere açıldı. Bize, siz neden bakana gittiniz diye laf atanlar oldu. Tabii ki biz gereken cevabı kibarca vererek bakanla yaptığımız toplantıda sizler ve bizler için söz almıştık dedik.
Pilot arkadaşlar o zamanki Cafer Bostan başkanlığındaki TALPA yönetimini acilen toplantıya çağırdılar. Cafer kaptan beni arayıp sizi davet etmek isterdim ama olay çıkabilir, pilotlar size tepkililer bilesiniz dedi. Ben de Cafer kaptana bakanla yaptığımız görüşmeyi anlattım. Biz uçucu çalışanlara yani uçuş ekiplerine dolar bazlı maaş vermeyin demedik ki… Sadece aynı uygulamayı bize de yapar mısınız dedik, bakan da kabul etti. Ancak, sonra hem size verdiği sözden hem de bize verdiği sözden vazgeçti, toplantıya gelip gerçekleri anlatmak isterim dedim.
TALPA başkanı Cafer Bostan Atatürk Havalimanın konferans salonunda toplantı yapmaya karar verdi ve biz 4 kişi o toplantıya gittik. İnanılmaz bir kalabalık bizi pek de misafir olarak görmediler ve Cafer Kaptanla tartıştılar. Bunları buraya nasıl davet edersin diye çıkışıyorlardı. Ortam inanılmaz gergindi. Bana olmasa da yanımdaki UTED yönetimindeki arkadaşlarla elli kollu tartışmalar başladı. Bu atmosferde ben de kürsüye çıkarak gelişmeleri anlattım. Biz hiçbir zaman sizlere dolar bazlı maaş ödenmesin demedik. Biz sadece bu uygulamayı bizlere de yapar mısınız dedik.
Pilotlar devamlı bağırıp duruyorlardı. Biz Ahmet Özal’ı araya sokup bakandan randevu aldık ve kabul ettirdikten sonra siz neden gidiyorsunuz diyorlardı. Tabii ki bu bencil konuşmaya bende aynı sertlikle cevap verdiğimde ortalık karıştı. 4 kişiye karşı en az 200 kişi.
Toplantıda olan uçuş işletme başkanı Oktay Öztekin devreye girdi ve pilotlarla aramızda kaldı. Elli kollu tartışmalar devam ederken Oktay Öztekin’in görevlendirdiği bazı pilotlar bizi dışarı çıkartıp Oktay Öztekin’in arabasına bindirip yolladılar. Sanırım o zamanın pilotları dünyanın kendi eksenleri etrafında döndüğüne inanıyorlardı.
Toplantının artçıları bayağı uzun sürdü. TALPA başkanı bizzat arayıp toplantıdaki çirkin olaylardan dolayı benden özür diledi. Biz bakana uçuş ekiplerine dolar bazlı maaş vermeyin demedik ki. Bize de verebilir misiniz dedik. Bu da bizim hakkımızdı.
Neyse ki şimdiki uçuş ekipleri o zamankiler gibi bencil değil. Bir şirkette unutmamak gerekir ki “hep bana hep bana” yapılamaz. Yapıldığı takdirde o şirkette iş barışından söz etmek mümkün değildir.
SEVGİLİ OKURLARIMIZ;
Gördüğünüz gibi çok meşakkatli yıllardan buraya geldik. Ben ve UTED yönetim kurulundaki arkadaşlarımız gece gündüz çalışırlardı. Evet, çok başarılı dönemler geçirdik ama bu hiçbir zaman tek başına olmadı. Şimdi bu arkadaşlarımız emekliliklerini yaşıyorlar ve hala görüşüyoruz ve bu tür anılarımızı anlatıyoruz.
Şimdikiler ne anlatacak merak ediyorum.
NOT/ Haftaya maliye bakanlığının (Kemal Unakıtan) tarafımdan mahkemeye verilmesi ve Maliye bakanlığının davayı kaybetmesinden sonra uçak teknisyenlerine ödenen 5 yıllık trilyonluk ödemeler…