Değerli Okurlar,
Havacılık dünyanın en prestijli ve ekonomik değeri kadar stratejik önemi olan da bir sektör. Bir pilotun aldığı eğitimler, katlandığı zorluklar, üstlenilen maliyetler, uçuş tecrübe saatleri, tip eğitimleri dahil olmak üzere tüm süreçte başlı başına bir servet ve emek harcanıyor. Kaldı ki aldıkları maaşları dünyadaki emsallerine göre bakınca nasıl ki döviz, kur vb. kıstasları gözetsek bile sektörün altında görüyorsak aynı kıyası bakım yapan yetkili bir teknisyen ve yetkili bir tasarım mühendisi içinde sürekli yapıyoruz.
Bugünlerde eski bir THY çalışanı tarafından THY yönetiminin maaşları tüm ülkenin gündemine taşındı. Hal böyle olunca işin aslını astarını sorguladığımızda rakamların hormonlu ve şişirme olduğu belirtiliyor. Yöneticilerin çoğunun geniş gövdede üst düzey tecrübeli bir kaptanın altında bir maaş seviyesi olduğu da söyleniyor. Ayrıca yaklaşan THY’deki olağan yönetim kurulu öncesi maksatlı bir haber olduğu iddiaları da var. Neticede bu tarz koltuklara taliplilerin muhalif kesimlerde infial yaratması için her türlü kirli algı ya da yalan haber yaptırmalarının mübah olduğu bir dönemdeyiz.
Kendini birilerinin yerine hazırlayanlar yahut konumlandıranlar muhalefete belden aşağı vurulabilecek her türlü malzemeyi servis ederek gündemdeki insanları yıpratmaya çalışır. Bu bakımdan ülkemizde bu tür anlayışlarla yapılan politikaları açıkçası çok şaşırtıcı bulmuyorum. Bir yetkili teknisyenin, kabin memuru ya da kaptanın ücretini, asgari ücretli ya da emeklinin maaşları şu kadar üzerinden bakıyor muyuz? Tam tersine dolarla veya euro ile maaş verilen sabit ücretlerle kesintiye uğramadan ücret ödenen ülkelerdeki firmalarla bile kıyaslamıyor muyuz?
Her mesleği dünyadaki emsalleri ile kıyaslarken büyük havacılık şirketlerinin de dünyadaki emsal yöneticilere yıllık ödenen dolar ya da euro cinsinden maaşlarına bakarak sorguladığınızda, tablonun diğerlerinden çok da farklı olduğu söylenemez. Maliyetleri ve riski kadar, istismar ile büyük rantlara da açık makamlarda oturanları bence bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir. Şu an varlık fonu faktörü olmasa özel bir havacılık firması yöneticilerinin maaşını kimse sorguluyor olmazdı. Burada kamu kaynakları ile maaş ödenen bir şirket algısı yaratmak da hatalı olur. Çünkü THY’nin hem yönetim hem finansal açıdan konumu ile hem de denetlenme esasları kamuyla çok çok farklı usullere bağlı. Tabii ki haksız kazançların ve liyakatsiz atamaların sorgulanması gerekir. Dost ahbap çavuş ilişkisi ile ya da cemaat bağıyla THY de ki kadrolaşmalara ve palazlanmalara fırsat verilmemeli. Ayrıca çalışanlar arasındaki ücret dengesi ve fırsat eşitliği de her zaman sorgulanmalı.
Bazen doğru cevabı bulmak için asıl doğru soruyu sormak gerekir. Biz çalışanlardan kesilen yüksek gelir vergisinin hesabını sormalıyız. Ara kademelerde haksız baskı ve mobbingleri sorgulamalıyız. İşten keyfi ya da usulsüz gerekçelerle çıkarılanların hakkını aramalıyız. Bu ara sıklaşan pass biletlerle ilgili keyfi uygulamaları sorgulamalıyız. Her şeyden önemlisi bayram ve pazar mesailerindeki hesaplanma adaletsizliğini ve hatta hak gaspını sorgulamalıyız. Taşerondan iştirak firmalara geçirilen THY bünyesindeki binlerce çalışanın sendikalı olma hakkını sorgulamalıyız.
Bu yetmezse iş kazalarını yahut iş meslek hastalıklarından kaynaklı şikayetleri masaya yatırmalıyız. Alınan önlemleri, çalışma saati ve dinlenme aralığı gibi her detayı sorgulayabiliriz. Yani uçucu personelin yetersiz otoparklardaki yer kavgalarını, yaşanan servis sorunlarını, yemekhanelerdeki kalite ve hijyeni sorgulayabiliriz. Bir pilotun planlama vicdansızlıkları ile tükenen enerjisini, aldığı rapor ya da kullandığı mazeret izni ile sürekli tehdit alan kabin memurlarını da konuşabiliriz. Maaşları, özel sağlık sigortalarını ve hatta terfi koşullarını da konuşabiliriz.
Bu kadar çok sorun ve sıkıntı varken on binlerce çalışanın olduğu bir şirkette bizi başka gündemlere maksatlı yönlendirmelerini de sorgulamamız lazım… Ama Ahmet Bolat döneminde kurulan iştirak firma ile önü açılan taşeronların halen yetersiz ve eksik koşullarına rağmen THY’nin iştirak kadrolarına alınmalarını her ne kadar gerçekçi bulmasak da TÜİK rakamlarının neredeyse 2 katı zam oranlarının verildiğini de inkâr etmemeliyiz. Dağıtılan kar paylarını, seçim nedeniyle popülist anlayışla ödenen bayram ikramiyelerini ya da toplu sözleşme imza paralarını da yok saymamalıyız. Yani her dönemin yanlış ve eksiklerini ortaya koyup eleştirme cesareti kadar iyi işlerini takdir etme erdemi göstermeden maksatlı ve çıkar amaçlı yazılara ve haberlere kimsenin itibar göstermesini beklemeyin.
Nasıl ki ben ülkemdeki kaptanıma, kabin memuruma yahut teknisyenime global düzeyde değer biçip nasıl ki ücret ve haklarını bu bakımdan sorgulayıp asgari ücret ya da emekli aylıkları üzerinden tartışmaya açmıyorsam açıkçası büyük bir holdingin CEO ya da genel müdür maaşlarını hem de yalan yanlış rakamlarla bir de yaklaşan olağan yönetim kurulu öncesi tartışıp gündem yapanlarında niyetini sorgularım…
Hepinize sağlık ve mutluluk dolu bir hafta diliyorum…