Sevgili okurlarımız;
Malum pandemi döneminin etkileri halen bütün dünyada çok sert biçimde devam ediyor. Hal böyleyken bütün sektörlerde olduğu gibi havacılık sektöründe de yakın bir zaman diliminde herhangi bir öngörüde bulunulamıyor.
Tüm ticari sektörlerimiz bu dönemde öz kaynaklarını tüketme pahasına ayakta durma mücadelesi veriyor. Bu süreçte bazı ülkelerin getirdiği kısıtlamalarla ülkemizin karşı karşıya kaldığı çifte standartlar, açıkçası Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur sözünü doğrularcasına. Rusya, İran, Orta Asya, Pakistan, Hindistan, Çin gibi ülkelerin kısıtlamaları devam ederken, Ayrıca İngiltere’nin de Türkiye’yi kırmızı listeye alarak durumun daha da sertleştirdiğini görüyoruz.
İngiltere’nin düşmanca tavırları sadece aşılama bahanesiyle olsa yine neyse… Ancak işi daha da büyütüp daha önceden UEFA Şampiyonlar Ligi finalinin 2021’de İstanbul’da yapılacağı deklere edilmesine rağmen, Manchester City- Chelsea isimli iki İngiliz takımının maçı Porto’ya alındı. Bu yaptırımın yanı sıra yine İstanbul’da yapılması planlanan Formula1 de iptal edilerek yeni bir tarih verilerek 2023 yılına ertelendi.
UEFA Şampiyonlar Ligi finali ve Formula 1 neden mi önemliydi? Düşünsenize dünyanın her ülkesinden insanlar akın akın İstanbul’a gelmek isteyecekler. Otellerimiz, Restoranlarımız dolacak. Alış veriş hızlanacak. Uçaklarımız yolcu taşıyacak kısacası ülkemizin turizm ekonomisine önemli katkılar sağlanacaktı…
Bir an düşünüyorum da ülke olarak ne kadar da çok düşmanımız varmış…
Kısacası bütün önemli pazarlar kapanırken, işletmeler için süreci yönetmekte gittikçe güçleşiyor. İşletmelerdeki yöneticilere gidişatı sorduğunuzda; “önce şirketi koruyamazsak, çalışanları ve istihdamı nasıl koruyabiliriz ki” cevabını alıyorsunuz. Kısacası “Önce Can Sonra Canan” diyorlar.
Yaşanan bu süreci, THY çalışanlarına sorduğunuzda, sorduğunuza bin pişman oluyorsunuz. Yapılan kesintilerden dolayı haklı olarak yaşadıkları maddi zorluklar ve yaşanan mağduriyetlerin altında ezildiklerini söylüyorlar… Öte yandan THY’nin ayakta kalma ve bu süreci en az yarayla atlatma çabasını da anlayabiliyorum. Bir yandan yeni havalimanına taşınmanın ve artan maliyetlerin yükü, bir yandan devam eden yeni tesis inşaatlarıyla taahhüt edilmiş yatırımların durumu derken THY’nin de can derdine düşmesini yadırgayamıyorum.
Hani sıklıkla kullanılan bir argo benzetme vardır ya’’ İki ucu B….Değnek ‘’ deyimi, işte mevcut duruma cuk diye oturuyor.
Başımı ellerimin arasına alıp objektif olarak düşündüğümde, aklıma toplu iş sözleşmeleri bitiminde dağıtılan imza paraları ve yine Antalya toplantılarında, sadece yöneticilere verilmesi planlanmışken son anda çalışanlara da ekstra dan dağıtılan milyonlarca lira geliyor. Normal koşullarda böyle bir yasal zorunluluk yokken, çalışanlarını mutlu etmek için bonkör davranan yönetim de aslında yine aynı yönetim iken şimdilerde “ÖNCE CAN SONRA CANAN” diyorlar.
THY yönetimi de bu duruma çalışanlar kadar üzgün olmalı. Şahsen ben düne kadar bayram harçlığı verdiğim çocuğum ya da yeğenlerime bu bayram harçlık veremezsem stres yapardım.
Ben bu stresin THY yönetiminde de yaşandığını düşünüyor ve bilhassa İlker Aycı’nın mecburiyeti olmadan çalışanları mutlu etmek için yaptığı hovardalığı (Eli Açıklık) imkân bulduğunda yine yapacağını düşünüyorum.
Devlet kademelerinde yönetimini anbean takip edenler var. Devlet kademeleri için yönetimlerin değişimi, en fazla iki dudağın arasında…
THY’de dün de böyleydi bugün de öyle. Kazançlıysan problem yok ama kaybettiğinizde fatura anında yönetime kesilir ve verir veriştiririz… Siyasetin ve bu beklentilerin altında stresle görev yapmak da çok zor olmalı. Aşağıdakilerin beklentileriyle üsttekilerin beklentilerini, hele de böyle bir dönemde ortada buluşturmak imkânsız gibi…
İlker Aycı’nın TEKNİK A.Ş ziyaretinde bu dönem için beklentilerin karşılanamayacağının sinyallerini vermesi de yaklaşan TİS le herkes de büyük hayal kırıklığı ve huzursuzluk yaratmış durumda… Pek umudum yok ama bakalım sendikalar bu imtihanı nasıl verecek. Bir işe yarayacaklar mı birlikte göreceğiz.
Çalışanların mağduriyetleri, hak kayıpları gibi konular için yasal sendikalarınız var. Siz çalışanların asıl muhatabı, sizin hak ve menfaatlerini korusun diye kurduğunuz ve yaşattığınız sendikalarınızdır. İşveren de yasal sendikalar da yasal kuruluşlardır. Sizler mağduriyetlerinizi ve hak kayıplarınızı sendikalarınıza aktaracak ve onları zorlayacaksınız. İşin komik yanı ne THY nede Teknik AŞ çalışanları sendikalarını beğenmemesinin yanı sıra değiştirebilmeyi bile beceremiyor.
İŞTE ASIL SORUN BURADA…
Şimdide gelelim kendimi bildim bileli ülkemizde yaşanan torpil mekanizmasına
1975 senesinden itibaren meslek hayatımın 30 yılının 20 sini UTED başkanlığı olarak geçirdim. Bu 30 yılda sürekli üst yönetimlerde değişimlere şahitlik ettim. Biri giderdi, ötekisi gelirdi. Bu gelenlerin hepsinin de arkasında mutlaka siyasi ya da bürokratik torpiller olurdu. THY’nin kurulduğundan beri tüm üst yönetici kadrolarının her zaman dönemin siyasi iktidarları tarafından atanarak belirlendiğini bilmeyeniniz yoktur sanırım. (tabii ki bu ülkede yaşıyorsanız) Bu nedenle, THY’deki üst yönetimler her zaman için mevcut siyasi partilerin arka bahçesi gibidir…
Muhakkak ki, koskoca THY’yi kendi haline bırakıp nasıl istiyorsanız öyle yönetin top sizde diyecek değiller ya… Bu nedenle 1975 yılından itibaren bana bir isim söyleyin ki torpilli gelmemiş olsun (isteyen özelimden yazabilir, Whatsapp ile mesaj atıp sorabilir veya telefonla arayıp kimin arkasında kimin olduğunu öğrenebilir)
Bu uygulama her ne kadar hepimizde liyakat ve ehliyet hususunda şüpheler ve endişeler uyandırsa da, iktidara gelmiş tüm partilerin bütün kamu şirketlerinde benzer alışkanlıklarla kadrolaşmalara gittiğini gözlemlemeniz mümkün.
(Bu arada bana sakın ola ki THY özel şirket falan demeyin. Çünkü THY’nin özel şirket statüsünde gösterilmesinin sizin de bildiğiniz bazı gerekçeleri vardı. (örneğin, ihale uygulamaları gibi)
THY’nin en azından yakın geçmişini bilmeyen sözde havacılık yazarlığı yapan bazı kimseler kim gelirse gelsin vay efendim, bu kişinin torpili kimdir veya bu kişide nereden çıktı diyerek işin magazinsel boyutunun peşine düşeceğine, yeni yönetim anlayışını ve yönetimden beklentileri sorgulasın.
Bana göre böyle aptalca popülist sorularla anca günlük siyasi beklentilerinize malzeme üretirsiniz.
Yahu ne zaman Türkiye’de bir üst yönetici için sınav ya da mülakat yapıldığını gördünüz?
İşe alınan sıradan vatandaşlarımız arasında hiç torpilli yok mu sanırsınız? Böyle bir değerlendirme ile atama yapılmadığına göre ne konuşsanız boş… Sektörün bunca derdi tasası varken bu boş sularda gezmenin faydası kime? Peşinden koştuğunuz partilere mi yoksa sizden haber uman okurlara mı hizmet etmenin derdindesiniz?
Teknik AŞ’deki son gelişmelerde, Ahmet Karaman’ın vefatından sonra Teknik AŞ yeni bir genel müdür ataması gerekti. THY içinde o kadar çok birilerinin tavsiye ve torpili ile gelen kişi var ki saymakla bitmez. Şefinden müdürüne, müdüründen başkanına, başkanından, genel müdür yardımcısına, genel müdür yardımcısından, genel müdüre, genel müdüründen yönetim kurulu üyelik ve başkanlıklarına kadar bu mekanizma öyle farklı çalışıyor ki tahmin edemezsiniz. Bu yeni değil yani… Torpil yarışları, entrikalar, iktidar savaşları, itibar suikastları, çatışmalar ve kavgalar yıllarca akıp gitti. Yani Eskiden de böyleydi, şimdilerde de böyle… Partizanlık, hemşericilik, cemaatçilik, cemiyetçilik ahbaplık vs… Bir dolu yönetici bu tarz yollardan gelip ve yine bu yollarla gönderildi.
Şimdi bu sistemin zaten baştan yanlış olduğunu hepimiz bilmemiz gerekirken, belki de yine aynı sistemi, kullanarak işe girenlerimiz var iken, Yeni atanmış ve henüz masasına bile oturmamış herhangi bir karar ya da tasarrufta bulunmamış birine saldırırsanız adama, “hele bir durun bekleyin görün be kardeşim’’ derler.
Mevcut düzen içinde yukarıda yazdığım gerçekler ışığında, henüz yerine yerleşmemiş, masasına bile oturmamış birinin, henüz ne bir icraatını nede eleştirebilecek bir kararını gözlemlemeden toplumu provoke etmenin kime ne faydası olacak ki…
İlgili kişinin, yaşı, tahsili, iş tecrübesi vs bunlar bizim yöneticiliğini ölçüp değerlendirebileceğimiz kriterler değil ki. Biz ancak şimdilik bunca sorun ve sıkıntının ortasına hem de bu kadar kötü bir dönemde atanmış bir kişiye tecrübelerimizi ve bize gelen sorun ve beklentilerle ilgili görüşlerimizi aktarabiliriz. Herkesi düşmanlaştırıp vatan haini gibi saldırmanın yeri de zamanı da değil.
Zaten biliyorduk ki; Ahmet Karaman’ın vefatıyla boşalan bu kadroya, aynı geleneklerle istedikleri adamı atayacaklardı. Bizim önerdiğimiz, istediğimiz birilerini atamayacaklarına göre illa içlerinden birisi gelecekti. (İyi ki dışarıdan biri gelmedi) Şimdi gelen bu kişinin THY’nin içinden olması çalışanlar için en azından bir avantaj olur diye düşünüyorum. Dışardan gelip hangarları ve sektörü bilmeyen biriyle daha çok zaman ve enerji kaybı yaşanmaz mıydı? Kısaca öyle ya da böyle, bu makama gelen kişinin, hangarlar da mühendislik ve yöneticilikle geçen 10 yılı aşkın bir süre çalışmışlığı var.
Ben kendisini hiç görmedim, tanımam da. Sadece yeni görevi için hayırlı olsun dileklerimizi iletip Allah utandırmasın diyerek kendisini takibe aldım. Ancak bundan sonraki süreçte alacağı kararlar ve takınacağı yönetim anlayışı hakkındaki izlenimim daha doğru şekillenecektir.
Malum birileri, yazacak konu sıkıntısı çekiyor olmalı ki ne bulursa yazıyor ve hep de eleştiriyor. Yahu, hala ilişkinizin devam ettiğini düşündüğüm Bay Hamdi fırıncılık sonra muhasebecilik yapmış biri idi. Onu neden eleştirmediniz?
Sadece sizinle menfaatleri uyuyor diye mi? Hamdi’nin tahsili, deneyimi yaptığı göreve uygun muydu? Bırakın her hangi bir yabancı dil bilgisi olmamasının yanı sıra Türkçesi bile anlaşılamıyorken o makamlara getirilmesi malum site tarafından hiç eleştirilmiş miydi?
Bazıları, her geçen gün düşen ve düşmeye devam edecek olan reytinglerini düzeltmeye çalışıyorlar. Bir dolu da yorumları da kendileri yazıp konuyu kızıştırıyorlar. İşin komik yanı, maalesef bunları okuyan az da olsa bir kitle mevcut.
Şahsen ben, “ bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye”. Bu kadar basit…
NOT/ THY’nin geçmişindeki yönetici atamalarını, “İKTİDAR SAVAŞLARI” isimli bölümümüzden öğrenebilirsiniz. Yukarıda ki yazdığım torpilli atamaların her zaman var olduğunu okuyarak göreceksiniz. Ayrıca AirlineHaber olarak Airport TV yönetim kurulu başkanlığımın yanı sıra her hafta sunduğum KARAKUTU isimli programlarımdan bulabildiklerime çok rahat ulaşabilmenizi sağlayıcı bir bölüm açtık. Havacılıkla ilgili diğer onlarca video mu buldukça aynı bölümde yayınlayacağım.