THY VE TEKNİK AŞ DE HUZUR GERİ GELİYOR MU? 

sefa-inan-yazi-teknik

 

Sayın Okurlarımız; Bu hafta İstanbul Havalimanı’nın işletmecisi İGA’nın yaptığı özel davet ile THY ve Türkiye Turizm Tanıtım ve geliştirme ajansımızın ve Routes World isimli şirketin birlikte hazır bulunduğu bir imza törenine katıldım. Bu toplantıda yazılarını paylaştığımız Musa Alioğlu’da vardı. Bu hafta Musa beyin yazı konusu ile benimki karışmasın diye bir başka konuyu değerlendirmeyi uygun gördüm.

 Geçtiğimiz günlerde THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet BOLAT beyin IST yeni havalimanında Teknik A.Ş çalışanlarıyla yaptığı sahur yemeğinde, senelerdir yanlış uygulama diyerek, köşe yazılarımda sıklıkla eleştirdiğim ve her THY genel kurulunda, söz alarak dile getirdiğim bir konu nihayet çözüme kavuştu. 

Ahmet Bolat beyin, senelerdir yanlış uygulanan ve çalışanları özel hayatlarında bile kategorileştirerek,  pass biletlerinde öncelik sıralarını belirleyen senyorite saçmalığı nihayet sona erdi. THY AO’nun ayrılmaz parçası olan Teknik AŞ çalışanları, bu saçma uygulama nedeniyle bir nevi aşağılanıyordu.
Bu şoven uygulama, nihayet kaldırıldı ve Ced bilet uçuşlarındaki sıralamanın, artık kıdem esaslı olacağını (sicil no) duyurmuştuk. 

Ahmet Bolat başkanlığındaki THY, bu hafta da pandemi döneminde 2020 yılında, personelin büyük özveri ile çalışıp seyahat kısıtlaması nedeniyle kullanamadığı pass ve ced bilet haklarının kullanım hakkını 1 yıl daha uzatarak, çok yerinde bir iyi niyet adımı daha attı ve hem personeli onore etti hem de, yapılan fedakârlığa teşekkür etti… Yapılan bu uygulama, eminim ki tüm çalışanların motivasyonlarını olumlu etkileyecektir. 

Bilindiği üzere,  Teknik A.Ş nin A.O’dan ayrılmasıyla yaşanan hak kayıpları önce moralleri bozmuş, Teknik AŞ çalışanlarında, maalesef “ikinci sınıf personel” duygusu yaratmıştı. Bu yanlış uygulamaların ardından, Bay Hamdi döneminde haksız gerekçelerle işten atılan çalışanlar ve yaşanan sendikal gerginlikler arasında Habom A.Ş kurulmuştu. 

Tekniğin bir dönem sonra Habomla birleştirme ve daha düşük ücretle daha çok personel istihdam etme fantezisi olan yönetim, Habom projesini de yüzüne gözüne bulaştırınca Habom’dakiler istifa ettirilip Teknik A.Ş ‘ye geçirilmişti. 

Tabii ki o dönemin hırslı yöneticilerini bu da kesmedi. Ücretleri düşürmek için “10.0” diye yetkisiz teknisyenler için düşük ücretli boş bir iş gurubu ihdas edildi. Ancak bu saçmalıkta yetmedi ve “Teknik Destek” personeli ve “Destek İşçisi” isimli guruplar türetilerek, yaptıkları yanlışlara tüy diktiler.. Aynı işi yapan, aynı niteliklerdeki çalışanlarla, yarıya yakın maaşla yapan, ancak kendi içinde çatışan ve huzursuzluk yaşayan bir kitle yarattılar. 

Tüm bunların üstüne yetkili-yetkisiz teknisyen ayrımı yapayım derken, sendikadan habersiz ek bir protokolle iş gurupları ile oynayıp, 1000 den fazla personelin bir gecede maaşını ve iş gurubunu düşürdüler. Tüm bu uygulamalar çalışma psikolojisini ve çalışanların aidiyet duygusunu alt üst etmesinin yanı sıra, tecrübesiz, niteliksiz ve şirket ve sektör kültürüne uzak tepeden inme yöneticilerle her yeri donattılar. Her şeyin bir müdürlüğünü, her satırlık işin bir şefliğini kurdular. Her gelen cemiyet ya da cemaat kendi taraftarları ile örgütlenerek şirket içinde şirketleşmeye çalıştılar. Gariban, sahipsiz sadece işini yapan çalışanlarsa tüm bu kargaşanın arasında birde geçim kaygısıyla boğulup, sıkışıp kaldı. Yaratılan işten çıkarılma baskı ve korkusuyla kimse sesini çıkaramaz oldu.

Bu dönemin havacılık cahili yöneticilerinin acımasız hataları yüzünden tanıdığımız birçok tecrübeli ve yetkin çalışanlar, istifa edip başka firmaların kapılarına yaslandılar. Tüm bunları, çalışanların ne kadar ezildiğini, o günlerde neler yaşandığını sizlere bir kez daha resmederek, o dönemde, nelerin yaşanıp bu hale geldiğini hatırlayıp gerekli dersler çıkarılması ve tarihe not düşmek için anlatıyorum.

Bu dönemlerde, haklı mazereti olanlar, gerçekten evinde hastası bulunanlar, düğün yapmak isteyenler bile farklı farklı muamelelere tabi oldular. Hastalığın ve yıllık izin hakkının, kendisini gerçekten müdür sanan müdürün kafasına göre uygun olup olmadığına hükmedilemez ki… 

Tamı tamına 30 senesini o çelik hangarlarda geçiren birisi olarak, bana anlatılanları şaşkınlıkla izler ve çalışanlara yardımcı olmaya çalışırdım. 

Aslına bakacak olursak, Ahmet Bolat beyin, tüm bu yazdıklarımı çok çok iyi bilen, yaşanan sorun ve problemlerin hepsine şahit ve hâkim bir yönetici hafızası bulunduğu, şu ana kadar yaptığı uygulama değişiklikleri ile belli oluyor.  

Yukarıda bir kısmını yazdığım bir dolu yanlış uygulamaların, çalışanlara verdiği ağır tahribatın ve pandemi nedenli, ekonomik kriz ve can yakan protokollerle her defasında canına okunmuş bir çalışan kesimle karşı karşıya olduğu bir gerçek…

Kaptanların, pilotların, teknisyenlerin ve kabin memurlarının yaşadığı baskı ve sorunlar, uçakların koridorlarına kadar taşmış, kısık sesli isyanlar eşliğinde, öfkeli çalışanlar yaratılmıştı. Bunların yanı sıra maddi sorunlar tabii ki en önemli konu olarak gündemin başında yer alıyordu. Sağ olsun İlker Aycı bey giderayak üzerine düşeni ve yapılabilecek yüksek oranda zammını yaptı.   

İlker Aycı beyin yarattığı iyimserliğin üstüne Ahmet Bey gelir gelmez, şirketin hedeflerini tutturulduğunda, personelin yaptığı fedakârlığa karşı tarihinde görülmemiş bir ikramiye sözü verdi.  

Hakkını yememek lazım sendikaların da çaba ve gayretiyle sık sık gündeme getirdiğimiz bu senyörita rezaletine (uçuşun kıdem yılına göre değil şirket önceliğine göre yapılması) son vermeleri herkese biraz olsun iyi geldi. Bir de, 2020 yılının kullanılmayan pass bilet ve ced bilet hakkının 1 yıl daha uzatılma jesti bunca yıldır olumsuz havanın bir parça olsun dağılmasını sağladığını okurlarımdan hissedebiliyorum.

Sayın Yönetim;  bu arka atölyeler diye arka plana ittiğiniz ve yetki alamayıp yıllarca mesleğinde ve ücretinde ilerleme fırsatı bulamayan teknik destek ve teknisyenlerinize de sendikalarınızla oturup adil ve hakkaniyetli bir çözüm bulun. Onları o çalıştıkları birimlere, ihtiyaçlarınıza göre siz seçerek gönderdiniz.

Sadece arkası olanları, ya da hatırı geçenleri uçağa ya da yetki alabileceği yerlere geçirerek bu adaletsizliği gideremezsiniz. Bölümler arası ya da unvanlar arası geçiş, adamakıllı bir çizgiye oturtulup bu adaletsizliğin bir an evvel giderilmesi lazım. Burasının ticari bir şirket olduğu kadar, aynı zamanda Türk Sivil Havacılığına nitelikli, deneyimli insan yetiştirildiği bir okul olduğunu unutmayın.

Adamına göre ya da müdürüne göre adam yetkilendirmekten vazgeçin.  Zaten lisans almanın ve sınav modüllerini tamamlasa bile, şirketin karma sınavı ve SHG’nin koyduğu kalite standartlarını karşılamaları ile süreci hayli güçleşen arkadaşların, birde OJT doldurma, tip eğitimlerini tamamlama süreçlerini baltalamayın. 

Bu konuda çok şikâyetler alıyorum. Tüm süreçleri tamamladığı halde, eğitime gidemeyen, ya da gönderilemeyenler oluyormuş. Yahut yöneticilerinin başka özel gerekçeleri ile kişisel engellere takılıp yetkilendirilemeyenler varmış. Tabii ki bir iş planlaması ve arka planda bir ihtiyaç analizi ile sayılar ya da kişiler belirlenecek. Ama bu süreçlerde liyakati ve ehliyeti gözetin. Adil ve yapıcı olun. Bakın en tepenizdeki adam göreve geldiği ilk gün size bu mesajı verdi. Travmalarla aidiyet duygusu ve iş ve işyerine olan bağlılığı yıpratılmış, ayrıca zaten sendikası ve dernekleri tarafından fazlasıyla ihmal edilmiş bu insanları birde ara yöneticilerin egosuna mahkûm etmeyin. 

Bu şirketin daha fazla büyüyerek ekonomiye daha fazla katkı sunması, daha birçok kişiye istihdam sağlamasını istiyorsanız, yönetim anlayışlarınızı gözden geçirin. Körelterek, baskı ve haksızlıklarla küstürerek iş yaptırmak ne kadar verimli olur? Yüzü gülen, işini seven ve bulunduğu kurumla ve camia ile gurur duyan insanlar emin olun size çok daha fazla güç, enerji ve başarı katacaktır.  Taşeronlaştırma mantığı ile sırf daha düşük maliyet için, aynı işi birden fazla ücret ve unvanla yaptırmak sizi büyütmez. Verimliliğiniz ve karlılığınızı sadece teknolojik yatırımlarınız ya da ARGE çalışmalarınızla gerçekleştiremezsiniz. 

Adil yapıcı ve disiplinli bir yönetim anlayışı herkesi biraz olsun mutlu etmeye yeter..

Belki bunca olumsuz ve karamsar düşüncelerin hâkim olduğu bir dönemde, memlekete, THY ve Teknikten başlayarak bir bahar havası bir iyimserlik rüzgârı estirebilirsiniz. Büyük fırsatlar bazen çok karanlık ve dipsiz krizlerden çıkar. 

Bizler, yani havacılık habercileri de bu sektörün sesi ve nefesi olmaya odaklanmalıyız. Öyle davetsiz misafir olarak kendinizi zorla sıkıştırdığınız fotoğraf kareleri ile ya da birilerine tetikçilik yaparak ne habercilik mesleğine nede havacılık sektörüne iyi bir şey katamazsınız. Doğruyu çarpıtmadan en doğru şekilde yazmak, okurlarınızın derdine çare arayıp gerektiğinde yol göstermek gibi sorumluklarınızda var.  İsteğiniz, arzunuz dedikodu ve magazinsel çıkışlarla gündeme gelmekse, gece hayatının aktif olduğu yerlerde takılın. Boşuna kendinizi de etrafınızı da duayen muayen diye aldatmaya çalışmayın.  

Exit mobile version