THY UÇUŞ İŞLETME ÇALIŞANINDAN AÇIK MEKTUP

Değerli AirlineHaber okurları;
Bildiğiniz üzere, AirlineHaber genellikle çalışanların sorunlarına ve çözüm önerilerine yönelik haber ve görüşlere sıklıkla yer vermektedir. Bu yayın anlayışımızdan ötürü, okurlarımız genele (!) hitap eden sorunlarını bizler aracılığı ile daha geniş kitlelere duyurmak istiyorlar. Biz de yollanan yazıyı kontrol edip, hakaret içermediğinden emin olduktan sonra kelimesine bile dokunmadan yayınlıyoruz.
Tabii ki yayınlanan mektupta ismi geçen kurum veya kuruluşların cevap hakkını hiçe saymanın objektiflik ölçütlerimize uygun olmayacağını düşünerek onların da cevap haklarının olduğunu beyan ediyoruz.
İşte yine yukarıda yazdığımız ilkeler çerçevesinde, THY Uçuş işletme departmanında çalışan bir okurumuzun, kendi çalıştığı birimdeki genel sorunlarla ilgili serzenişini aynen yayınlıyoruz.

“Sefa Bey Merhaba,

Bu maili size son bir umut sesimizi duyurmak için yazmak zorunda hissettiğim için yazıyorum. Bu sektöre girdiğim ilk andan beri yayın anlayışınızı sevdiğim, sizi takip ettiğim için.

Bu mevcut Hava-İş sendikası yönetiminin biz çalışanları hiçe sayarak almış olduğu kararların artık dayanılmaz bir noktaya geldiği için yapılan bir çağrıdır. Uçakta kokpitte, galleylerde, ekip odasında, shuttlelarda her yerde insanların konuştuğu, rahatsızlığını dile getirdiği ve artık durdurulamaz bir noktaya getirdiği memnuniyetsizliğin dile getirilmesidir.

İzninizle ben size değil, THY çalışanlarına sesleneceğim. Hava – İş üyesi uçucu personellere haykıracağım artık bu yaşanılanları… Siz de eğer buna ön ayak olursanız bizler içindeki yerinizi daha da sağlamlaştıracaksınız.

Merhaba THY’de farklı pozisyonlarda çalışan emekçi dostum!

Biraz vaktin varsa THY’de yaşanan her gün daha da artan sendikal rahatsızlıktan bahsetmek istiyorum.

Öncelikle sendika nedir, nasıl ortaya çıkmıştır gibi temel kavramlardan bahsetmek isterim ama çok vaktini almak istemiyorum inan. Sendika oluşumu sanayileşme devrimiyle beraber artan fabrikalaşmanın sonucu ilk defa İngiltere merkezli ortaya çıkmış ve dünyaya yayılmıştır. Temel mantık işveren karşısına birey olarak değil, toplu ve teşkilatlı bir şekilde çıkmak, hakların korunmasını bireysel olarak değil kolektif olarak sağlamaktır. Biliyorsunuz ki günümüzde şirketlere karşı bir kişinin bir yaptırım yapamayacağı açıkken on bin kişinin neler yapabileceği ortadadır. Sendika dediğimiz bu tüzel kişi temelde bireyler ile şirketler arasındaki ilişkiyi kurar, haklarını garanti altına alır ve korunmasını sağlar. Kısacası şirketlerin keyfiyetini ortadan kaldırır. Bunlar çalışma süreleri, adil ücret, boş/tatil günleri, ekstra mesailer, adını sen koy bu ve benzeri tüm konuları kapsar. Anlayacağınız üzere sendikanın iyi üyelerine hediyeler vermek, tatillere yollamak değil, onun haklarını savunmaktır, zira her işçi hak ettiği kazanç ile bunları yapmaya muktedirdir.

Şimdi bu kısa girişten sonra mevcut sendika ile ilgili görüşlerimi ve tespitlerimi paylaşmak isterim. Değerli dostlarım, biliyorsunuz 2013 sendika seçimleri sırasında yönetime aday birçok grup vardı. Kimisi kazandığı delegeleri ona oy verenlere sorumlu olmasına rağmen genel kurula giremeyecek kadar korkak, kimisi de kaybedeceğini bile bile genel kurula gidecek kadar cesurdu. Ama o seçimlerde olmayan neydi biliyor musun? Mevcut sendika grubunun kim olduğu… Hiç kimse bu kişilerin kim olduğunu bilmiyordu. Ne bir çalışma yapmış, ne bir hazırlık yapmıştı. Başkan adayları ise THY’de memur olarak çalışan daha önce bırakın herhangi bir sendikal harekette bulunmayı, sendikacılığın ne olduğundan dahi bir haber bir kişiydi. Uçucu personelleri ise tanımıyor, nasıl çalıştıklarını bilmiyordu. Bunlar kendi sözleriydi. Bu kişi seçimden sadece birkaç gün önce seçimden çekilen bir grubun yerine bir anda monte edilmişti… Sizce de garip değil mi? Bir yanda seçim öncesi haftalar öncesinde çalışmaya başlayan gruplar bir yanda da seçimden hemen önce ortaya çıkan bu kişiler. Her şeye rağmen bazı delegeler seçime katılma iradesi gösterebilseydi bu kişiler yine seçilmeyecekti ama yapamadılar. 

Evet değerli arkadaşım, buraya kadar olayı kafanda canlandırdığını umuyorum. Gelelim bu arkadaşların sendikal harekete kattıklarına. Biliyorsun o dönemde THY’de başarısız bir grev süreci devam ediyordu. Bu kişiler seçimden galip gelir gelmez TİS’e imzayı attı greve son noktayı koydu. Üzerine bir de 5 bin liralık bir protokol imzalandı. Kimi çalışanlar aldıkları paranın keyfini çıkarttı greve çıkan arkadaşlarının emeklerini hiçe sayarak. Yaptıkları ilk hata da bu oldu.

Evet nereden başlayalım? 24. dönem tis imzalanmıştı. Hemen o andan itibaren uçucu personel olarak neler kaybettiğimizi duymak ister misin? 

Sevgili arkadaşım eğer işe yeni başladıysan neden düşük maaş aldığını sorguluyorsundur? Sebebini ben söyleyeyim. Yeni sendika yönetimi işe başlangıç maaş seviyesine A0 adı altında bir kıdem ekleyerek başlangıç maaşını iş tazminatının yüzde 55’ine düşürdü. Eski sistemde bu yüzde 80’di. Bunu sizce ne gerekçeyle yaptılar dersiniz? Bilmiyoruz, çünkü söylemediler.

İyi kötü bir sene geride kaldı. Yeni tis görüşmelerinde ekiplere gönderdikleri taslak gerçekten hayal ürünüydü. Herhalde biz istedik ama vermediler diye bahane uydurmak istemişlerdi. Yoksa yüzde 15 zam isteyip yüzde 3 zammı imzalayacak kadar basiretsiz olamaz hiçbir kimse!

Daha sonra hayatımıza FTL adı altında bir prosedür girdi. Her şey bir anda altüst oldu. Halbuki uçucu personelin anayasası TİS’tir ve Tis’te yazmayan hiçbir şey onu bağlamaz. Ancak işçiyle hiçbir bağı olmayan bir sendika olursa şirketler istediklerini yapar sonucunda da herkesin eli kolu bağlanır. Personel FTL adı altında TİS ile uyumsuz uçuşları yaptırmaya zorlanırken sendika yönetimi işçisinden aldığı aidatlarla kooperatifler kuruyor, sonu hayal kırıklığı ile sonlanacak hayaller satıyordu. Sahi hangi kanunda sendikaların inşaat işine girebileceğine dair bir emare var bilmiyorum. Şirket kuralların dışına çıktıkça sendikadan aslı astarı olmayan birkaç yazılı açıklama dışında hiçbir şey gelmiyordu. Bu arada İSG eğitimi altında Abant’ta tatiller, özel günlerde hediyeler aldı başını gidiyordu…

Bu günlerde hiçbir zorunluluk olmamasına rağmen FTL ile Tis’i uyumlaştırmak adına 95. madde tadil protokolü imzalanmıştı. Bunun sebebini merak ediyordum gerçekten, siz etmiyor musunuz? Hali hazırda yeni imzalanmış güncel TİS varken neden güncelleme gerekir ki? FTL uçucu personeli bağlamaz, çünkü TİS bizim çalışma koşullarımızı belirler. Ama imzalandıktan sonra gördük ki bizlerin TİS’e aykırı dediğimiz şeylerin uygun hale getirildiğini gördük. Düşünüyorum acaba dünya üzerinde hangi sendika üyelerine sormadan onların aleyhinde bu kadar değişikliğe imza atar ve utanmadan bunları ilerleme gibi öne çıkarır? Gerçekten bunları imza atanların hiç mi içi sızlamaz.

Gelin sevgili arkadaşlarım belki sizin henüz başınıza gelmemiştir ama neler değiştirmişler beraber hatırlayalım.

Bilmem hatırlar mısınız? Eskiden iş yerinde yer alan Hava İş panolarında inşaat reklamları, dil okulu reklamları vb şeyler değil bizlerin mesai limitleri yer alırdı. Sizce neden artık o limitler yok o panolarda? Acaba artık ortada limit olmadığı için olabilir mi? Eskiden ilgili mesai süreleri, örneğin haftalık 30 saat uçuş; TİS’in içinde yer alan bir maddeydi biliyor musunuz dostlarım, ama artık o bölüm TİS’in içerisinden çıkarıldı. Yani anlayacağınız dostlar, eğer haftalık uçuş saati hala 30 diye sendikanın sözel beyanına güvenip uçuşunuza gitmezseniz, TEBRİKLER, nur topu gibi bir aksaklığınız oldu, hiçbir zaman geri alınamayacak. Çünkü eğer 95. madde tadil protokolünü okursanız 30 saatlik mesai limitlerine dair hiçbir şeyi bulamayacaksınız. Ancak sendika hem bunu imzalayarak işçisine ihanet ederken hem de bu gerçekliği gizleyebileceğini düşünecek kadar art niyetli. Bakın arkadaşlar bu sendika yönetimi muhtemelen korkusundan ıslak imzalı 95. madde protokolünü internetten kaldıracak kadar art niyetli. Yerine koydukları janjanlı belgenin ise bilgi vermenin kenarından bile geçmiyor.

Sevgili dostum, biliyorsun eskiden tek boş gün üzerine 06.00 ve öncesi başlangıçlı herhangi bir görev verilememekteydi. Bu tek gün, iki günün başında ya da sonunda olması durumu değiştirmezdi. Kısacası üst üste 3 gün gözüken boş günlerde 06.00 öncesi planlama yapılamazdı bu günler 1 + 2 ya da 2 + 1 şeklinde değerlendirilirdi. Yani bu görevler için 2 ve 4 günlük periyotlar gerekliydi. Bu sana önemsiz gibi gelebilir fakat sen boş günün üzerine 00.00’da işe gelmeyi benden daha iyi bilirsin değerli kardeşim. Boş gününde evinde dinlenmek zorunda olduğunu yer personeli değil, en iyi sen bilirsin. Boş gününde alanda olmayı ben değil sen daha iyi bilirsin güzel kardeşim, değil mi? Artık boş gün üzerine verilen 21 gmt görevler o kadar standart bir hal aldı ki neredeyse her ay herkes sabit 2 ya da 3 kez bu görevlere geliyor. Bu durum bile başlı başına yaşama standardını düşürüyor, sosyal hayatını, aile ilişkilerini etkiliyor. Şirket bu durumu en uygun planlama böyle yapılır diyerek savunuyor, sen ne yapabilirsin ki? Görev sendikanın bu görevleri müzakereye açmasıdır, ama açtı mı? Açacak mı? HAYIR.

Sen imzalanan tadil protokolüyle nelerin değiştiğini benden daha iyi bilirsin ama ben yine de hatırlatayım sevgili dostum. Hatırlar mısın eskiden GÜN tanımı içerisinde tek bir görev yapılabiliyordu. Yani gün tanımında 00.00 sonrası biten bir görevin varsa o gün çalıştığın için gün içinde başka bir görev yapamıyordun. Şimdi ise ilgili madde nasıl değiştirildi biliyor musun? Eskiden “gün tanımı içinde bir görev ile görevlendirilebilir” diyorken şimdi “gün tanımı içinde bir görev başlatılabilir” diyor. Anlayacağın sevgili meslektaşım artık sabah gelip aynı gün akşam uçuşa gitmeye hazır ol, eğer bu yasal değil, uçuşu kabul etmiyorum diyorsan, tebrikler nur gibi bir aksaklığın daha oldu. Çünkü değerli sendika bu maddeyi de çalışan aleyhine olarak şekilde tekrar düzenledi.

Sahi değerli dostlarım lütfen düzeltin beni, bu protokolün amacı haklarımızın garanti altına alındığının ispatı değil miydi? Sendika ne sebeple bu maddeyi değiştirdi anlatır mısınız bana? Savunma olarak diyorlar ki şirket tek kelimelik değişikliği kendine göre yorumluyor, ben de şunu soruyorum o tek kelimeyi neden değiştin o halde?

Yatı istasyonunda minimum dinlenme diye icat edilen bir şey var ki gerçekten ustalık eseri kokuyor. İnanır mısınız İstanbul’da uçuş süresi x2 olarak geçen kural yatı istasyonunda bir anda 10 saate düşürülmüş. Yani şunu düşünüyor olsalar gerek, oteller evlerinizden daha konforlu olduğu için İstanbul’da 20 saat dinlendirecek bir patenden çıktıktan sonra düzelebiliyor iken yatı istasyonunda aynı görevi 10 saatlik dinlenme ile devam edebiliyorsunuz. Bu gözler MAN GitGel, Adana yat yaptıktan 11 saat sonra IST git LGW gitgel gördü sayın dostlar. İç yatı gerçekten dahiyane değil mi? Arada 10 saatlik bir mesai kazancı var. Buna itiraz eden var mı? Nasıl edeceksin sayın çalışan, bunun altında imzaları var. Sen de çok üzerlerine gidiyorsun daha ne yapacaklardı, bak Abant’ta ne güzel tatil yapıyoruz diyorsun değil mi? Duyacak gibi oldum. Şimdi ben basit bir çalışan olarak düşünüyorum. Yatı istasyonunda 10 saat dinlenelim, buna itirazım yok, ama ilgili uçuş x2 kuralını neden yok sayacak şekilde dinlenelim? Yatıda olunca daha hızlı mı dinlenmiş sayılıyoruz. Ya da dinlenme 10 saat olacaksa o zaman tek bacak uçup direkt yatıya kalmak daha uygun değil mi sizce de?

Neyse çok üzerlerine gittim haklısınız. Hazır x2 saat kuralından bahsetmişken Sendikamızın yeni gelişmelerinden haberdar etmek isterim sizi. Yeni bir dinlenme hesaplanması. Ben buna söylenecek söz bulamadım. Belki sizler bu şahane hesaplama yöntemi için bir öneride bulunursunuz. Belki başınıza henüz gelmemiştir ama ben sizi şimdiden uyarayım. Örneğin dinlenmesi toplam 15 saat olan bir uçuştan geldiniz. Yeni hesaplama yöntemiyle bu uçuş için dinlenme süreniz ne kadar biliyor musunuz? Ben söyleyeyim, 14 saat! yeni sistemde “uçuş süresi x 2 – 1” hatırlar mısınız üç beş dakika ile tutmadığı için alınan görevleri, onları unutun. Artık eksi bir saatlik süper kuralımız geçerli. Örneğin ilgili seferden geldikten sonra 14.30 saat sonra uçuşunuz olsun, yeni harika hesaplama ile dinlenme 14 saate düşürülerek ilgili uçuş uygun hale getirildi. Süper değil mi?

Hazır dinlenme demişken kendimi bir başka noktaya parmak basmaktan alı koyamayacağım sevgili dostlarım. Artık yeni UGS nasıl hesaplanacak farkında mısınız? Uçuş sonrası +30 dakika olarak eklenen süre yok artık! Bunun da farkında değilsin biliyorum, çok sık olmuyor. Yavaş yavaş, ısıta ısıta geliyor. Birkaç dakika ile tutmayan bir görev olduğunda +30 dakika artık yok diyecekler ve siz sesinizi çıkaramayacaksınız. Artık kaptanlarınıza kızmayın yolcu ile beraber uçaktan ayrılıyorlar diye, haklılar zira motor kapattı mı mesai bittiği için uçakta kalmaya gerek de yok. Kabin memuru dostlarım da bence yolcudan önce uçaktan ayrılabilir, haklarıdır madem +30 dakika yoksa neden kalsınlar ki?

Düşünüyorum düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum sevgili dostlarım. Aklıma seçimler geliyor. Biliyorsunuz yeni bir seçim geride bıraktık. Sahi bu hava işe kim aidat ödüyor biliyor musunuz? Sadece THY çalışanları, çünkü sadece THY çalışanlarının Tis’i var. Diğer kişiler neden aidat ödesin ki? Zira sadece birkaç çalışana sahip nakliyat firmaları bulup yaptıkları her üyeyi seçimlerde delege yapıp kazandıkları seçim var ortada. Düşünebiliyor musunuz? Size daha komik bir şey söyleyeyim mi? Bu aidat ödemeyen, belki TİS nedir bilmeyen, belki TİS’i hiç okumamış olan delegeler aidat ödeyen bizlerin aidatlarını YÜZDE YÜZ arttırdı genel kurulda. Sonra gelen tepkiler üzerine sendika başkanının özel ricasıyla bu oran YÜZDE ELLİ’ye indirildi. Yani sevgili dostum ocak ayından itibaren yahu neden bu kadar arttı bu aidatlar diyorsan, sebebi budur. Aidatlara yüzde 50 zam yapıldı. Sahi maaşına ne kadar zam yapılmıştı? Yüzde 1.5 mu? yoksa 3 mü?

Düşünüyorum, düşünüyorum yine işin içinden çıkamıyorum sevgili meslektaşım, kim bu insanlar? Hangi birikim, geçmiş ve liyakat ile bu koltuklarda oturmaktadırlar. İşçilere ne gibi bir katkıları olmuştur. Şimdi tek tek yönetimdeki insanları burada incelemek isterdim ama vaktinizi daha çok almak istemiyorum. Gazeteler çarşaf çarşaf yazdı bunları, daha dün kurulan nakliyat firmalarına yapılan yüzbinlerce liralar, fahiş avukatlık ücretleri, temsilcilere yapılan “ödemeler” gibi onlarca konu var, burada anlatmaya kalksak herhalde bir ansiklopedi doldururuz, ama sen anlatmak istediğimi, ana fikri anladın değil mi?

Sevgili uçucu dostlarım, uçucuların halinden sadece uçucular anlar. Bizim bizden başka dostumuz yok, zaman birlik ve beraberlik zamanıdır. Yerde çalışan bir personel bu sendikadan çok memnundur, çünkü Abant’a tatile gider, özel günlerde çikolatasını, cüzdanını, kaşkolunu alır gayet mutludur. Bizleri ise umursamaz bile. Çünkü boş gününde evde dinlenmek zorunda olmayı anlamaz, bayramları, özel günleri evinden uzakta geçirmeyi anlamaz, hayatı kaçırmayı anlamaz kısaca. Bizler karda kışta saatlerce uçakta yaşanılan olumsuzluklara göğüs gererken onlar idari tatil yapar, yani dostlarım bizim kaderimiz bizim ellerimizdedir, bize bizden başka hiç kimseden destek gelmeyecektir.

Anlıyorum herkesin kafasında bazı soru işaretleri var, bu doğaldır, benim kafamda da var. Ancak geçmişin kırgınlıklarını tekrar gündeme getirmek hiçbir kimseye fayda sağlamayacaktır. 305 olayı, başarısız grev girişimi damaklarda acı bir tat bırakmıştır. Ama gerçekten bir olmak, başarılı olmak için artık birleşme, beraber hareket etme ve güçlü olduğumuzu gösterme zamanıdır. Sadece birlik içinde ve teşkilatlanarak bunu başarabiliriz. Aksi halde bölünerek yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Gelin sevgili dostlarım, şirketimiz içinde giderek kaybettiğimiz bu birlik ve beraberlik duygusunu tekrar canlandıralım, ancak böylelikle her geçen gün sağlığımızdan çalan bu düzensizliklere dur diyebiliriz. Aksi halde her geçen gün kötüye giden bu düzenle daha fazla başa çıkamayacağımız açıktır.

Bu arada bitirmeden şunu da söylemek isterim. Vermiş olduğumuz tepki şirketimize karşı değildir. Hepimiz şirketimizi seviyor ve onun en iyi yerlere gelmesi için elimden gelenin fazlasını yapmaya gayret ediyoruz. Hepimiz şirketimizin daha iyi yerlere gelmesi için çalışıyoruz. Bu durumu 2017’de şirketimize sahip çıkarak ve gerekli öz veriyi göstererek en iyi şekilde gerçekleştirdik.

Personelin talebi adil, planlı, düzenli ve sağlıklı bir şekilde kafalarımızda soru işareti olmadan çalışmaktır. Bunu sağlamak ise güçlü ve işçiler tarafından benimsenen, desteklenen bir sendika ile mümkündür. Biz çalışanlar kafamızda soru işaretleri olmadan çalışmak istiyoruz. Ancak bu durumun mevcut sendika ile olmayacağı açıktır. Çünkü yapılan tüm bu değişiklerin sebebi sendikanın ta kendisidir. Şirket de bu durumu maksimum seviyede kullanmaktadır. Artık yapılacak şey bizleri tanıyan, bizleri bilen kişilerin temsil şemsiyesi altında bir olmaktır. Artık kendi kaderimizi kendimiz belirlemeliyiz. Bunun için de yapılacak tek şey var, geçmişteki başarısızlıkları, kırgınlıkları, acabaları, aramızdaki farklılıkları unutalım…

Gelin canlar bir olalım.

Sevgi ve selamlarımla,

Sessizlerin sesi, kimsesizlerin kimi…”

 
AirlineHaber notu: Açık Mektupta suçlanan sendika veya THY İşvereninin her zaman olduğu gibi cevap hakkı vardır. Bu mektuba yönelik cevap hakkını kullanmak istediğinizde, AirlineHaber sizlere de açık olacaktır. (Noter tebligatına gerek olmaksızın)
 

Exit mobile version