Sektördeki şirketlerimiz,sorunlarıyla birlikte yaşamakta zorlandıkça, çözümler üretmeyi de sürdürüyor. Rekabetin kuralı da bu olsa gerek. İnsanın; aç kaldığında ölmemek için verdiği uğraş nasıl normal karşılanıyorsa, bunun da normal karşılanması gerekiyor.
İçinde yaşadığımız kapitalist düzenin acımasız koşulları içerisinde şirketler, bugününü ve geleceğini düşünürken, iflas yada zor duruma düşmemek için, etik değerleri hiçe sayarak bir dizi atraksiyonlar yapıyor ve böylece ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bu genellemeyi sektörümüzdeki şirketlere yönelik yaptığımızda; şirketlerimiz, dışa bağımlı olarak seyreden yakıt giderleri, bakım giderleri, döviz parite ve uçakların kira giderleri baskısı altında operasyonlarını yürütmektedirler. Sonuç olarak da; “Vur Abalıya!” dercesine, çalışanların üstüne yüklenerek,sıkıntıları onların sırtına sararak, acımasız tasarruf politikaları izlemekte olduklarını gözlemleyebilirsiniz.
Kuşkusuz,piyasadaki acımasız yarışın kuralları gereği; bu zor koşullarda ayakta kalmaya çalışan ticari yapıya sahip şirketlerimiz, çözümü; eskiden olduğu gibi, kurumsal yapı içinde, yani, kendilerinin emek verip yetiştirdikleri elemanları ile değil, nerede ve nasıl eğitildikleri ve yeterliliklerinin sınanıp sınanamadığı bilinmeyen, taşeronlar tarafından sağlanan elemanlar ile giderip, çözüm bulmaya çalışıyorlar.
İşin komiği; bu modaya sendikalarda uymuş durumda ve temsil ettikleri yani üye işçilerin işten çıkartılmaları durumunda, sendikanın kendi kadrolu avukatları yerine, “taşeron avukatlarla” ücreti karşılığında üyelerinin hakkını aramaktadırlar!
Al birini vur diğerine…
Şirketlerimiz çalıştıkları branşta taşeron bulamıyorlarsa, kendileri taşeron şirket kurup,gereksindikleri elemanı orada istedikleri ücretlerle çalıştırıp sisteme sokuyorlar. Çalışanların bu tür haksız uygulamalara karşı kurduğu ve beslediği sendikalar ise; kendilerini işverenlerin bu tür yeni sistem saldırılarına karşı eğit(e)mediklerinden, sadece gürlemekle (!) yetiniyor ve popülist politikalar eşliğinde, sadece alacakları rakamlara odaklı Toplu İş Sözleşmeleri imzalamaya çalışıyorlar.
Oysa ki,bugün gelinen noktada; alınacak paradan çok daha önemlisi, iş güvencesidir.
Havacılık sektöründeki oyuncuların kimisinin sendikalı, kimisinin ise sendikasız olması, aynı işi yapan çalışanlar arasında sorun olmayı sürdürüyor. Çalışanları sendikalı olan şirketin vermiş olduğu maddi ve sosyal hakları, diğer, sendikasız işçilerin çalıştığı şirket vermediğinden, sendikalı işçi çalıştıran şirket, rekabet ortamında zor duruma düşüyor!
Bu işin ideali; tüm sektörde çalışanların aynı sendikal haklara sahip olmasıdır.
Bu çerçeveden baktığımızda; ISG’de yaşanan, sendikalı işçileri işten çıkartma olaylarının, Çelebi ve TGS’nin sendikasız işçi çalıştırmasından kaynaklandığını ve diğer yer hizmetlerişirketlerinin sendikasız işçi çalıştırmalarının, özel havayolu şirketlerinin kendileri gibi sendikasız çalışan şirketleri tercih etmelerinin başlıca nedenlerden biri olduğunu yazmıştım.
22 yıllık bir sendika yönetiminin, bu kadar çok özel havacılık şirketleri açılırken kış uykusunda olmaları, affedilecek bir konu değildir. Senelerdir adeta kış uykusunda olan mevcut yönetim, bugünlerde özel şirketlerde örgütlenmeye çalışıyor görünüyor. Onlara öncelikle bir Günaydın demek gerekiyor. Aksi takdirde %10’luk barajın altına her an düşebilirler.
Geçen hafta Airporthaber’de; Anadolu Jet ile Sun Express’in birleştiği başlığı ile verilen bir haber yer almış ve Anadolu Jet’in uçaklarının Sun Express’e verileceği yazılmıştı. Bu, transfer bence tam tersine seyredecektir. Çünkü Anadolu Jet bir şirket olmayıp, THY’nin alt markasıdır. Resmi olarak var olmayan bir şirketi Sun Express ile birleştiremezsiniz. En azından Anadolu Jet i tanımlarken THY/Anadolu Jet olarak ifade etmek gerekiyor.
Kısaca; Anadolu jet in uçaklarının Sun Express e verildiği yanlış Sun Express in uçaklarının Anadolu Jet e verileceği doğrudur.
Öncelikle kimin kime uçak verdiğinden çok, bu danışıklı “Al gülüm ver gülüme” neden olan gerçekleri masaya yatıralım.
Bu uygulamanın; THY’nin gün geçtikçe artan personel giderlerinden rahatsız olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.
Burada yatan gerçek, uçak değil personel maliyetlerini düşürebilmektir. Çünkü THY ile Sun Express arasında sosyal haklar dahil, en az %30-35 arasında farklılık vardır.Olaya bu mantaliteyle baktığımızda Sun Express in wetleaseli uçakları Anadolu Jet e ucuza gelecek ve THY/Anadolu Jet diğer rakipleri ile rahat mücadele edebilecektir. Aksi takdirde THY/Anadolu Jet i zarardan kimse kurtaramaz. Çünkü THY/Anadolu Jet iç hatlar uçtuğundan, personel maliyetleri açısından diğer rakipleri olan Sun Express Pegasus-Atlas-Onur gibi şirketlere göre, maça baştan yenik başlıyor.
THY/Anadolu Jet adeta MICHAEL SCHUMACHER i ticari taksiye şoför olarak koyup İstanbul sokaklarında para kazanmaya çalıştırma gibi bir şey.( Verdiği aldığından çok olacaktır)
THY’nin, kar marjı çok düşük olan, özellikle iç hatlarda, diğer rakiplerine karşı %35 fazla olan personel maliyeti ile kar etmesi olanaksız. Bu nedenle THY’nin mevcut sendikal yapı içerisinde personel ücretlerinde indirim yapabilmesi mümkün olamayacağından, başka senaryolar arayışında olması da ticaret koşulları açısından doğal.
Bu hamleyi sorgularken bunun bir gereksinimden doğduğunu unutmamak gerekiyor.
Hava İş Sendikasının adının önünde Türkiye yazması nedeniyle, Türkiye’deki tüm havacılık sektöründe çalışanların sendikası olması gerekir. Hava-İş in sadece THY’de örgütlenebilmesi, tembelliğinin ve beceriksizliğinin göstergesidir. Şu anda, özel havayolları ve yer hizmetleri kuruluşların da çalışanları sendikalı yapmak için verdikleri uğraşın yarısını, 22 senelik iktidarları zamanında verebilselerdi, bu sorun bugün belki de bugün gündemde olmayacak rekabet daha adil şartlarda şirketler arasında oluşacaktı.
THY, sendikaya; “hep bana mı vuracaksın, biraz da diğerlerine git, oralarda da örgütlen ki, haksız rekabeti önle” demenin yanında, “bu beceriksizliğin devam ettiği sürece, ben senden kaçış planları yaparım, bana başka çare bırakmadın” demek istiyor. Kısaca; “gelip, gelip beni dövme, bak başkaları da var sektörde, biraz da onlara vur” diyor. Tabii vurabilirse!
Biliyorsunuz, sendikanın diğer şirketlerde örgütlenememesi nedeniyle, her zaman sendikayı suçlamışımdır. Beceremiyorsanız lütfen bu işi bırakın demişimdir ve hala diyorum. Unutmayalım ki El elden üstündür. Evet, belki de 22 senedir THY’de güzel işler yaptığınız olmuştur. Ama artık kesinlikle yetersiz olmanızın yanı sıra yönetim kadronuz olarak çok yıprandınız. Rakibine seçimlerde yüzlerce oy fark atarak seçilen bir lider tek oya düştüğünde( O oyda şaibeli) istifa etme erdemini gösteremiyorsa, “benden bu kadar” diyemiyorsa mücadelesi sadece kişisel olarak kabul edilir.
Diğer şirket çalışanlarından üye bulamıyor ve oralarda örgütlenemiyorsanız, öncelikle bunun sucunu kendi politikalarınızda da aramalısınız. Sektör çalışanları için sendika gereklidir ama bu tür işlevsiz, sektörün gidişatına at gözlüğü ile bakıp, söylemleri ile icraatı farklı seyreden bu yapınızla bu önemli görevi sürdüremezsiniz.
THY senelerdir önceden planlanmış bir oyunu yavaş, yavaş sahneye koymaya devam ediyor. THY ile özel havayolları arasında yüksek miktarda personel gider farklılığı ancak diğer şirketlerinde personelinin sendikalı olması ile giderilebilmesi mümkün iken THY’nin ücretlerinin düşürülüp çözüm aranması da yanlış olur. Ayrıca bu mümkün de değildir.
Bu nedenle, THY kendi içinde taşeron firmalar kurarak, aynı işi daha ucuza yaptırma yoluna gidiyor.THY yönetimini meydanlarda;“Sizi kazığa oturtacağım” gibi içi boş popülist söylemlerle tehdit edeceğinize, birlikte ortak bir çözüm bulunup taşeron uygulamalarının kaldırılması adına bir şeyler yapmayı düşünmeliydiniz.
Teknik A.Ş ile başlayan bu taşeron sistemi, TGS ve Habom ile devam ediyor. Sendika kendi derdine düşmüşken, kaleler tek, tek alınıyor. THY personel giderlerini azaltmak, sendikayı işlevsiz hale getirmek, hatta kazanılmış hakları bile geriye götürebilmek için, adım adım ilerliyor. 1980 öncesi mantıkla yönetilen sendika yönetimimiz, karşı tarafın akılcı hamlelerini zamanında anlayıp önüne set çekebilecek politikalar üretemiyor. Çok yakında kabin A.Ş ile de karşı karşıya kalırlar ise, zaten seçime gerek kalmadan koltuğu terk ederler.(Aidatlar harcamalarına yetmez!)
Sendika; HABOM’un inşaatı bile tamamlanmadan HABOM adına teknisyenler düşük ücretlerle alınıp Teknik A.Ş’nin içerisinde çalıştırma aşamasında ne yaptı?
Bu uygulamada sendikanın ve de derneklerin sesi çıktıda ben mi duymadım? “Köpeksiz köyde değneksiz gezme”örneği, THY eline almış sopayı, sallayıp duruyor.
Ne yazık ki,THY; Şah ve Mat’a doğru ilerliyor.
THY/Teknik A.Ş de Yani aynı işyerinde aynı işi yapan, aynı vasıflardaki kişilerin biri 3 diğeri 1 alıyor.Çünkü birinin adı HABOM diğerinin adı Teknik A.Ş. Bakıldığında ikisi çatı olarak THY’ye bağlı. Yani aynı geminin içinde yan yana omuz omuza çalışan bu insanların hepsi THY ye çalışıyor.
THY adeta “YERSEN” politikası uyguluyor… Ve sendika bu politikayı çoktan yedi.
Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye diyerek şu anda Niğde(!) taraflarında yeni pazarlar aramakla meşguller. (Yani başka üyeler arayışına düştüler)
Bakalım, THY yeni “YERSEN” politikası eşliğinde Sun Express-Anadolu Jet ne yapar, bu iş yürür mü?
Senaryo şöyle kurulmuş; Sun Express’in uçakları wetlease olarak Anadolu Jet’e geçecek. Tabii ki tüm uçaklarını wetlease yapacak halleri yok. Kendi uçuşları hatta yeni açılacak destinasyonları bile olabilir. Her ay periyodik olarak uçak verme sayısını artırabilirler.
THY olsun, Sun Express olsun, uçakları kiralık. Bu kriz ortamında yabancı şirketlerin birbiri ardına iflas ettiği bu zor günlerde; uçak kiralamak çocuk oyuncağıdır. Almayanı dövüyorlar.
Önemli olan ekip ve ucuz personel… Ayrıca, Anadolu Jet ile Sun Express’in uçak konfigürasyonları aynı. Her ikisi de LowCost mantığı çerçevesinde, sadece ekonomi dizaynıyla kabini şekillendirmiş. Sun Express’den al uçağı, boya Anadolu Jet rengine. Koy içine de Sun Express’in kaptanını-F/O’sunu ve kabin ekibini… Al sana Anadolu Jet… Hayırlı uçuşlar. Bu kadar basit…
Peki; Bu uygulama neden yapılıyor? Anadolu Jet’e uçak gerekliyse, alsınlar dışardan uçursunlar. Neden Sun Express’in uçakları?
Anadolu Jet uçak kiralasa, ekibini THY’den koymak zorunda kalacak. Bir uçağa en azından 6 kaptan gerekli. Kaptan THY’deki uçucu ekiple Sun Express arasında en az %35’lik personel gideri farkı var. Toplamda 20 uçak wetlease yapılsa, sırf kaptan olarak 120 kaptan eder. Gerisini siz hesaplayın.Ayrıca Anadolu Jet’in kaptan ve pilotları sadece iç hatlar uçtuklarından 70 saati bile dolduramıyorlar.70 saatin üstünü de %50 zamlı alıyorlar. Oysaki Sun Express’in pilotlarını 100 saate kadar aynı ücretle uçurmak olanaklı. Al sana bir fark daha… Bitmedi THY ekiplerini haftada 30 saat ten fazla uçuramazken Sun Express 36 saat uçurabiliyor. Buda işin Bonus’u.
Şimdide Sun Express cephesine bakalım;
Sun Express, verdiği uçak kadar uçağı hemen piyasadan kiralayıp yeni ekiplerle uçurabilir. Zaten ilan verdi ve ekip arıyor. Şimdiye kadar nasıl ekip bulduysa, yine bulacaktır. Bu arada Anadolu Jet(yani THY)’nin uçakları ne olacak?.
Anadolu Jet, Sun Express’den wetlease (uçak ve ekibi birlikte kiralamak) yaptıkça kendi uçağını kiraladığı firmaya geri verdiğinde o uçağı hemen Sun Express alacak tekrar içine kendi ekibini koyup Anadolu Jet e kiralayacak. THY ise Anadolu Jet deki ekiplerini geri alıp başka filolarda değerlendirecek.:):)
Aynen; “Al gülüm ver gülüm” hesabı…
NOT/ A-380 lerin kanatlarında yaşanan catlak sorununun nedeni anlaşıldı.(Tıklayın)