THY NE YAPMAK İSTİYOR VE BORAJET’İN BÖLGESEL HAVACILIĞA VEDASI
Sizleri sıkmamak için her hafta farklı konulara odaklanıp yazılar yazıyorum. Çoğu zaman İşçi-İşveren sorunlarına değinirken sendikaları da unutmuyor ve çalışanların neyin ne olduğunu anlamalarını sağlamaya çalışıyorum. Sizlerin en yoğun şekilde olumsuz yorum attığınız bazı yazılara sizlerle aynı fikirde değilsem karşı çıkarak kendi fikrimi söylemekten kesinlikle kaçınmıyor ve benimle aynı fikirde olmadığınızı belirten sizlere yakışan tarzda atılmış tüm yorumlarınızı aynen yayınlatıyorum.
Sizleri sıkmamak için her hafta farklı konulara odaklanıp yazılar yazıyorum. Çoğu zaman İşçi-İşveren sorunlarına değinirken sendikaları da unutmuyor ve çalışanların neyin ne olduğunu anlamalarını sağlamaya çalışıyorum. Sizlerin en yoğun şekilde olumsuz yorum attığınız bazı yazılara sizlerle aynı fikirde değilsem karşı çıkarak kendi fikrimi söylemekten kesinlikle kaçınmıyor ve benimle aynı fikirde olmadığınızı belirten sizlere yakışan tarzda atılmış tüm yorumlarınızı aynen yayınlatıyorum.
Bu platformu sadece işçi işveren sorunlarına ayırmak tabii ki bazı okurlarımı sıkıyor. Bu nedenle bu hafta farklı bir konu işlemeyi uygun gördüm.
Bilirsiniz, THY yönetimi için her zaman deneme-yanılma metodu ile doğruları bulmaya çalıştıklarını, olmuyorsa vazgeçtiklerini iddia ederim ve bu konuda birçok örnekler vererek iddiamı pekiştirmeye çalışırım. İşte yine deneme-yanılma metodu ile yapılan bir uygulama ve vazgeçişle ilgili sinyaller…
Buyurun beraber değerlendirelim.
THY’nin MNG, HABOM, THY Teknik A.Ş. konusundaki karasızlıkları uçakları uçurma konusunda da devam ediyor. Bildiğimiz gibi THY bir çok firmadan wet-lease yöntemiyle uçak uçurmaktadır.2014 yılının ilk çeyrek raporunu detaylı bir şekilde okuyarak sizlere yorumlamıştım. Bu ilk çeyrek raporunda, THY filosunda 38 adet wet-lease yolcu uçağı ve 2 adet wet-lease uygulamalı kargo uçağı kiraladıkları görülüyor. THY’nin toplam 232 uçağında 40 adedi wet-lease kiralamalı uçak olup bu rakam yüzde olarak filonun %16 sına tekabül eder.
2014 ün ilk üç aylık yani ilk çeyrek dediğimiz verileri böyleyken takdir edersiniz ki şu andaki rakamları sizlere doğru olarak aktarmam mümkün değil. Ancak çok yakında ikinci çeyrek raporları yayınlandığında sizlerle paylaşabilirim.
Wet Lease (uçak ve ekipler kiralık) uygulamaları bildiğinizi düşünerek, bir havayolunun neden bu sistemi seçtiğini irdelememiz gerekiyor. Benim bilgim doğrultusunda paylaştığım bilgilerime ilave bilgilere ait yorumlar atılırsa bunu okurlarımın daha gerçekçi bilgiler edinebilmeleri için aynen yayınlarım.
Şirketler neden Wet lease uygulamaları seçer?
1-Bir havayolu şirketi piyasada yeterli kiralık uçak bulamazsa, sezonluk olarak wet-lease yöntemiyle filosuna uçak ekler ve yüksek sezonda artan yolcu talebini karşılar.
2-Wet-lease yöntemiyle kiralama yöntemiyle elde ettiği uçakların saat başı ACMI (Uçak, Ekip, Bakım, Sigorta) maliyeti, havayolunun kendi üretmiş olduğu ACMI maliyetinden düşüktür böylece daha ucuza koltuk maliyeti elde eder ve karlılığını artırır.
3-Yeterli ekibi yoktur, geçici süreyle wet-lease kiralama yapar, kendi ekibini tamamladığında filoya uçak ekleyerek bu sorunu çözer.
4-Sadece yüksek sezonda, yani Türkiye için yaz sezonunda wet-lease uçak kiralar ve sezon sonu bunları iade ederek kışın oluşacak ek maliyetten kurtulur. Böylece yüksek sezonda piyasaya yeterli sayıda koltuk arz ederek piyasada var olur ve bunun karlılığından faydalanır.
Sizce; THY, SunExpress’ten wet-lease yöntemiyle uçak kiralarken bunlarda n hangisini düşünmüştür.
Benim düşünceme göre; kendi mülkiyetindeki uçakları doğrudan SunExpress’e kiraladığı ve yine filosundaki leasing firmalarından kiraladığı uçakların kiralama anlaşmalarını sonlandırıp tekrar SunExpress üzerinden kiralamaya gittiğine göre yukarıda madde 2 de belirtmeye çalıştığım maliyet eksenli olabilir.
Değerli okurlarım;
Bildiğiniz üzere Sabiha Gökçen havalimanında THY ile Pegasus arasında kıyasıya bir rekabet bulunmaktadır. Böyle olmasından da en çok yolcular faydalanmaktadır. Rekabetin olması her zaman güzeldir. Ancak rekabet yıkıcı olmamalı ve rekabet kurallarına uygun davranılmalıdır.
THY, SunExpress’ten wet-lease yöntemiyle uçak kiralayıp bunları Ankara ve Sabiha Gökçen merkezli uçurmaktadır.
SunExpress, THY’ye iki tur wet-lease yapmaktadir. Biri direk THY ismi altında business class hizmeti veren uçuşlar bir diğeri ise, Anadolujet icin yapılan wet-lease uçuşlardır. THY adina yapılan business class li uçuşlara ait wet-lease antlaşmasının sonlandırılacağı duyumunu aldım. Hatta ilk uçağın bu ay içinde THY filosuna tekrar katıldığını öğrendim.
Geçtiğimiz sene ani bir kararla THY Yönetimi SAW meydanından Business class uçuşlara başlama kararı almış ve filosundaki bazı uçakları SunExpress’e kiralayarak, ekibiyle birlikte wet-lease yöntemiyle tekrar filosuna dâhil etmiştir. Bunun için gerek SHGM nezdinde gerek ilgili kurumlar için bir takım masraflarda bulunmuştur.
Bu uçaklar THY filosunda uçarken SunExpress filosuna geçmesi nedeniyle bakım olarak da SunExpress’in kendi bakım kurallarını kabul etmiş sayılır. Çünkü bakım sorumluluğu THY’nin değil SunExpress indir. THY ve SunExpress’in bakım sistemleri aynı olmadığından, her uçak kiralar veya kiralama müddeti bitip uçak ana şirketine döndüğünde, 2 şirketin bakım sistemleri arasındaki farkı yok etmek ve bağlantı sağlamak için bir köprü bakımı yapılması gereklidir.
Bu uygulamaya başlayalı bir sene geçmiş ve uçaklar uçuyorken THY ani bir kararla wet-lease anlaşmasını bitirmek istemiştir. Bana gelen duyumlara göre THY’nin Business class lı olarak SunExpress e verdiği uçaklar THY filosuna geri dönmeye başladı. Şimdi bu uçaklar geriye alındıkça yine köprü bakımı yapılacak ve uçaklar THY filosuna katılacaktır.
Bu geçen bir sene içerisinde THY’nin yöneticileri olan zat-ı muhteremler neden bu işe başlayıp şimdi neden vazgeçiyorlar diye düşünmeden edemiyorum. NEDEN VERDİNİZ,NEDEN GERİALIYORSUNUZ? Kısaca yine denediler, yanıldılar ve vazgeçme moduna girdiler.
Şimdi buradan THY yönetimine sormak lazım.
SunExpress’in hizmet kalitesi mi beğenilmedi? Niye bu iş modelinden vazgeçildi? Bu model yeterli karlılığı sağlamadı mı? Sağladıysa neden bitiriliyor? Sağlamadıysa bu modeli Yönetim Kurulu’na getiren fizibilite raporunda doğru hesaplamaları yapamamış mı? Sorulacak o kadar çok soru var ki…
Şimdi sizler gibi bende düşünüyorum.
Bunun devamında acaba AnadoluJet için yapılan wet-lease anlaşmaları ne olacak? Hizmet kalitesi beğenilmediyse o da mı sona erdirilecek? SunExpress’in istihdam ettiği kişiler ne olacak? Yine bekleyip THY’nin bu deneme-yanılma metotları ile havacılığı öğrenmeye çalışan Zat-ı Muhteremlerini birlikte ne kadar daha izleyeceğiz?
Belki de; THY Türkiye’de SunExpress’i kullanmaktan bile vazgeçebilir.
Gelelim bu hafta gündeme düşen THY ve Lufthansa arasındaki uzun menzilli uçuşlarda SunExpress Almanya ‘yı kullanacağı konusuna. Bu haber Airporthaber de yazıldı ama haber ayrı yorum ayrı konular olduğundan yorumlanmadı.
Bu nedenle bu önemli haberi ben ve siz değerli okurlarım birlikte yorumlamaya çalışalım.
Haberde yer aldığına göre Lufthansa elinde bulundurduğu A340 uçaklarını ne şekilde SunExpress’e verecektir. 1990 başlarında Lufthansa filosuna katılan bu uçaklar A340-300 ve A3340-600 uçaklardır. Uçakların yaşlarını net olarak bilmiyorum ancak yaşlı uçaklar olduğunu tahmin ediyorum. Bu uçaklardan A340-300 uçaklarından Lufthansa’nın elinde 27 tane ve A340-600 uçaklardan ise 24 tane olduğu görülmekte. A340-300 uçakları yolcu 266 (44 business +222 ekonomi) ve 221 (8 first class, 48 business + 165 ekonomi) koltuk kapasitelidir. A340-600 uçakları ise 345 (66 business + 279 ekonomi) ve 306 (8 first class, 60 business + 238 ekonomi) koltuk kapasitelidir.
SunExpress bu uçakları first class, business ve ekonomi olarak mı uçuracak yoksa hepsini low cost mantığında sadece ekonomi koltuk mu olarak mı kullanacak? . Eğer hepsini ekonomi koltuğuna çevirirse kabinde First ve Business konfigürasyonlu uçaklarda bir dolu kabin modifikasyon değişikliğe gidip milyon dolarlar harcayacak. Bunun yanı sıra low cost mantığı çerçevesinde iş planı yaparlarsa ikramı da paralı yapmak zorunda kalacak. Buradaki maliyetleri kim karşılayacak, anlaşma şartları nasıl olacak?
Ayrıca SunExpress’in bu uçaklar için gerek ekip gerek teknik anlamda ne bilgisi ne teknik yeterliliği vardır. Başlangıçta bu maliyetler için önemli yatırımlar yapması gerekecektir. Burada teknik kısmını pahalı da olsa Lufthansa’ya ihale edebilir ancak uçucu ekip kısmını etmesi maliyetler açısından çok mümkün değil gibi gözükmektedir.
Henüz ortada bir anlaşma söz konusu olmadığından SunExpress ve THY yönetimleri bu detayları iyice irdeleyeceklerdir. Bu konuda önce Lufthansa yönetimi ön planda olduğundan bakalım onların yönetimi ne karar verecek?
Bunların yanı sıra;
Olaya ticari boyuttan baktığımızda nasıl bir yol izlenecek? THY modelinde olduğu gibi Lufthansa elindeki uçakları SunExpress’e kiralayacak ve daha sonra SunExpress uçağı yukarıda belirttiğimiz gibi ACMI (uçak, ekip, bakım, sigorta) olarak tekrar Lufthansa’ya belli bir kar marjıyla wet-lease mi yapacaktır. Bu duruma Lufthansa’da örgütlenmiş sendikalar ne diyecekler kısmı çok önemli bir konudur. Bildiğiniz üzere, Lufthansa’da örgütlenmiş sendikaların sarı olmadığını ve çok sert eylemlerde bulunduklarını yakinen takip etmiştik.
Ticari olarak bu uçakları SunExpress kendi bünyesinde, işletme maliyetlerini karşılayarak tur operatörlerine, direk yolcuya vs pazarlayacak mı, bu durumda Lufthansa bunun neresinde olacak? Yoksa Lufthansa tüm koltukları belli bir bedelle veya koltukların belli bir yüzdesini satışa açacak, kalan kısmı SunExpress kendi mi pazarlayacak?
İş modelinin nasıl olacağı açıklanmadan yorum yapmamız çok kolay olmayacak, bekleyip göreceğiz. Eğer iş modelinde SunExpress açısından riskler tespit edilip bunlar karşılanmazsa sonu SunExpress açısından hüsran olabilir.
BORAJET BÖLGESEL HAVACILIKTAN ÇIKTI
Hatırlayacağınız üzere 21 Nisan 2014 deki köşe yazımda (THY’NİN DİK DURAN ADAMI VE BORAJET NEREYE KOŞUYOR) BoraJet in seçtiği Embraer tipi uçaklarla gerek SHY-6A, gerekse SHY-22 ye göre Bölgesel havacılık yapamayacağını belirtmiştim. Çünkü normal mevzuatımıza göre 99 yolcuyu aşkın taşımacılık yapan şirketler bölgesel havacılık adını taşıyamıyor. BoraJet in yeni seçimi Embraer tipi uçaklar bu kategoriyi aştığından bölgesel havacılığın bazı avantajlarından faydalanamıyorlar. BoraJet bu tip uçak seçimi ile ancak tarifeli ve tarifesiz iç ve dış hat yolcu taşımacılığı yapabilir pozisyona geldi. Yukarıda linkini verdiğim yazıda çok detaylı bilgi olduğundan konuya ilişkin artıları ve eksileri tekrardan yazacak değilim. İsteyen linkini verdiğim yazımı okuyarak daha detaylı bilgiye ulaşabilir.
İlgili mevzuatlar araştırıldığında, iç ve dış hat tarifeli havayolu işletmeciliğinde en az 5 uçaklık bir filo isteniyorken eğer iç hatlarda tarifeli uçmayacağını beyan eden şirket için 3 uçak yeterli oluyor. Hâlbuki bölgesel havacılık için 2 uçak yeterliydi.
Tabii ki, haklı çıktım ve BoraJet artık bölgesel havacılık yapan bir şirket olarak değil Pegasus-Onur-Atlas vb… gibi havayolu olarak anılacak. ABD’de yaşayan Dr. Yalçın Ayaslı’ ya ait bu şirketimiz 100 milyon dolar harcayarak bölgesel havacılık yapacağız iddiasıyla aldığı ATR-72-500 uçaklarından 5 tane aldı ve “kendi pazarımızı kendimiz yaratırız” söylemi ile çok iddialı bir giriş yaptıktan sonra şimdilerde kendine pazarda yer arar halde buldu.
BoraJet’in yeni pazarı şimdilik Kıbrıs görünüyor. BoraJet’in Kıbrıs’ta Akgünler Turizm ile anlaşarak kumar turlarını taşımak için bir veya iki uçak oraya bağlayacağı söyleniyor. Bu iş tabii ki cazip ve tutacak bir politika ama konu Kıbrıs’sa bir kez daha yarına yönelik düşünmek gerekir. Çünkü BoraJet in rakipleri olan özel havayollarımızın da bu pastadan pay kapma yarışında olabileceklerini düşündüğümüzde çok dikkatli olmaları gerekir.
Kuruluş maliyeti olarak 100 Milyon dolar harcanan bu şirketin değeri şu anda iş bilmezlik nedeniyle maalesef 48 milyon dolara inmiş bulunuyor.
Yalçın Ayaslı gibi güçlü bir yatırımcının bir kez daha ağzının yanmaması gerekiyor.
BoraJet’in yeni yönetimi kimlerden teşekkül ettiğini bilemediğimden eskiyi aratırlar mı yoksa daha başarılı bir grafik mi çizerler bilemem. Bildiğim tek şey 100 Milyon doların 52 milyon dolarının uçup gittiği ve elde kalan 48 milyon dolarla da birkaç sene daha rahatlıkla idare edilebileceğidir.
Yalçın Ayaslı bu sefer daha önceki yaptığı gibi uçakları satın almayacak bunun yerine operasyonel kiralama sistemini kullanacakmış.
Hadi hayırlısı diyelim. Bu şirketle ilgili gelişmeleri sizlere duyurmaya devam edeceğim.