Değerli Okurlar,
THY Teknik çalışanlarının artık jump seat koltuklarında uçamamasıyla başlayan derin kırgınlık ve değersizlik duygusu tüm hangar ve atölyeleri sarmıştı. Üstüne 2024 yılında emekliliği hak edenler, %30 ve üzeri bir maaş kaybı söz konusu olunca kara kara düşünmeye başlamıştı. Şirket içi baskılara dayanamayanlar, lüzumsuz konulardan bile savunması alınanlar, bir de emeklilik konusunda arafta kalanlar derken büyük bir tecrübe göçü yine kapıya dayandı.
AJET ile pass bilet uçma hakkının verilmesi yaşanan kırgınlıklar açısından bence çok değerli bir adım ama jump seat hatasından dönülerek bu konunun tamamen raftan kaldırılması lazım. Geçmişte yine böyle yapılan hatalardan geri dönülüp yeniden sicil sıralanışına göre uçuş hakkı tanınmıştı. Zaman zaman alınan yanlış kararlar, büyük bir kesimi mağdur edip büyük tahribatlara neden olsa da önemli olan mağduriyet daha artmadan hatadan dönme erdeminin gösterilmesidir. Umarız bir an evvel bu yanlıştan dönülür ve bu erdem gösterilir. Çünkü bir kesime sağlanan jump seat uçuş hakkının, asıl o uçağı tamir edip uçuşa veren kişilerden mahrum edilmesi inanın asla doğru ve haklı bir durum değil. Ya herkese eşit muamele edilerek uçuş hakkı verilmeli, ya da uçuş güvenliği vs. gibi konular söz konusuysa o zaman herkese uçuş hakkının kapatılması gerekir.
Sürekli bir kesimin gönlünü yapayım derken bir taraftan binlerce insanı küstürüp, motivasyonunu ve aidiyet duygusunu yıpratmanın ne faydası olabilir ki? Yıllardır kabin ve kokpit ekiplerini, Teknik A.Ş çalışanlarından kırpılanlarla mutlu etme stratejisini ben ne haklı ne de etik bulmuyorum. Teknisyende ölümü gösterip kokpitte ve kabinde insanları sıtmaya razı etmek gibi… TSS, Do & Co ve TGS’yi de Tekniğe göstererek avutmak stratejisi daha ne kadar sürdürebilir ki?
Emeklilik konusu ise artık tüm ülkenin gündeminde. Buna çok acil şekilde adil ve akılcı bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Bu kat sayı hesaplama yöntemi hiç kimseyi memnun ve mutlu etmedi. Bence EYT konusunda da seçim popülizminin ekonomiye getirdiği yük ve yarattığı tartışmalar bitmeyecek. 10-15 bin gün prim ödeyenle onun 3’te biri kadar prim günü ödeyenlerin aynı maaş seviyesine geldiği bir sistemin kime ne faydası olabilir ki? İstikrarsız bir piyasada kontrolsüz zamların altında, geçim kaygısıyla kıvranan insanların, bir de gelir vergisi gibi ağır bir kamçıyla can çekiştiği bir ülkede ne maaş verirseniz verin değeri kalmıyor.
Şimdi THY Teknikte mavi yakada 60 olan emeklilik sınır yaşının, 65’e çekilmesi planlanıyor. Bu şekilde %30 emekli maaşı kaybı nedeniyle tecrübe kaybının engellenmesi hedefleniyor. İyi güzel her ne kadar ucu açık ve geçici bir çözüm önerisi gibi kulağa hoş gelse de peki sürekli ücret ve skalalarıyla oynanılan bu düzende size 65 yaşına kadar güvenebilecekler mi? Yarına bu fırtına dindikten sonra başka hamlelerle ya kapının önüne konulursam diye soranların, bu uzayan çalışma süreçlerinin kademe ilerlemeleri açısından bir artısı olacak mı diyenlerin sesini duyar gibiyim. Bu hesaba göre bir adam 5-10 yıl aynı kademeden devam etmek durumda kalırsa bunlara bir çözüm sunabilecek misiniz?
Devletin en acil biçimde düşük gelirliyi koruyan bir vergi sistemi ile asıl fahiş kazancın ve haksız gelirin sağlandığı kast sistemlerini markaja alması, nüfusun yarısından fazlasının asgari ücret düzeyinde yaşadığı bir toplumda, bu yüksek zamlar ve yüksek vergilerle, ücretleri ve yaşam standartları sürekli düşen toplumun üzerindeki ağır ve haksız yükün kaldırılması lazım. Vergi aflarıyla kamunun arazilerinin tahsis edildiği ultra elit iş adamlarının ve sanayicilerin bu ülkenin kasasından kaçırdıkları vergiyi asgari ücretlinin alın teriyle telafi edemezsiniz. Her sektörde yabancı kayıt dışı niteliksiz istihdamın, ülkemizdeki yetişmiş iş gücüne verdiği zararı bir an evvel engellemelisiniz.
Havacılık sektörü her zaman diyorum dünyaya açılan kapımız ve dışarıya uzanan elimiz, ayağımız. Havacılığa zarar bu memleketin büyümesinin ve gelişiminin bacağına sıkmak gibidir… Bu sektörde yetişen her bir personelin ülkemizin ekonomisi, stratejik ve siyasi etkinliği kadar savunma sanayii açısından da ne kadar değerli olduğunu hep birlikte görüyoruz. Bugün dünyaya sınırlarını koruyamayan bir ülkeden, kendini havadan koruma sistemleri ihraç eden bir ülkeye döndüysek, son çeyrek asırda filolarımızı 2-3 katına çıkarabildiysek, en çok bu emektarların sayesinde olmadı mı? Mühendisi, teknisyeni, kabin memuru, pilotu, dispeçeri, loadmasterı, yer hizmetleri ile tüm operasyonun hemen hemen her aşamasındaki kahramanlarımız sayesinde depremde, pandemide ve diğer bütün krizlerde havacılık sektörü imtihanını başarıyla vermedi mi?
Havacılık ülkemizin hem ekonomik hem stratejik gelişiminde önemi ve başarısı tartışmasız bir sektör. Bu sektördeki sorunlarımızı çözmeden onları tüm paydaşlarıyla açık ve samimi bir zeminde istişare etmeden ülkece büyümemizin hak ettiğimiz yerlere gelmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum.
Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hafta dilerim…