THY KATHMANDU KAZASINDA SUÇ KİMDE? F-4 KAZALARINA FARKLI BİR BAKIŞ 09 Mart 2015 Pazartesi
Geçen hafta yanıma bilgisayarımı bile yanıma almadan kafamı dinleyeceğim, stres atabileceğim bir yerlere kaçamak yaptım. Yaptım yapmasına da kazalarımız yakamı bırakmadı. Cep telefonum devamlı çaldı durdu. Bilhassa TV kanalları rahat bırakmadı. Normal de arayan soran yok ama herhangi bir kaza olunca akıllarına geliyorum.
Geçen hafta yanıma bilgisayarımı bile yanıma almadan kafamı dinleyeceğim, stres atabileceğim bir yerlere kaçamak yaptım. Yaptım yapmasına da kazalarımız yakamı bırakmadı. Cep telefonum devamlı çaldı durdu. Bilhassa TV kanalları rahat bırakmadı. Normal de arayan soran yok ama herhangi bir kaza olunca akıllarına geliyorum.
Bilgisayarım yanımda olmadığından doğal olarak Airporthaber de yayınlanan haber ve yorumlara da bakamamış olduğumdan gerek Katmandu kazamız gerekse F-4 uçağımızla ilgili hiçbir soruya cevap vermedim. Bulunduğum bölgede cep telefonumun sinyal zayıflığı nedeniyle de ilgili sitelerde neyin ne olduğu ile ilgili bilgi almakta zorlanınca TV nin başına geçtim ve tüm bilgileri oradan almak zorunda kaldım. Cumartesi günü İstanbul’a döner dönmez ilgili kazaların neden ve niçin lerini Airporthaber deki yazı ve yorumlardan takip ederek yazımı yetiştirebildim.
KATHMANDU KAZASINDA SUÇLU KİM?
Bu kazamızın temel nedenini, Katmandu gibi her şirketin uçmaya cesaret edemediği, Everest dağlarının etekleri arasında yer alan dört tarafı dağlarla kaplı 4318 Feet rakımdaki bir havalimanına güneşin doğduğu saatlerde sis riskini bile bile sefer planlayan yöneticilerde buluyorum. Bu saatlerde Katmandu’ya sefer yapmanın riskli olduğu ve planlanan uçuşun bir iki saat daha geç saate alınsa sisten kaynaklanan pas geçmelerin ve havada tur atmaların önüne geçileceği THY ye söylenmiş olmasına rağmen ilgili birimlerin, uçağın bağlantılı seferleri olması dolayısıyla yani ticaret boyutu açısından bu öneriyi kabul etmedikleri söyleniyor.
Şimdi yaşanan talihsiz kazanın oluşumuna bakalım;
Riskli bir meydana ILS yaklaşması olmaksızın iniş yapmaya çalışıyorsunuz. Gece yarısı yapılan yedi saatlik bir uçuş sonrasında en çok dikkatli olmanız gereken saatlerde hafif uykulu ve bitkin olmanız da doğal. Keşke bu riskli meydana uçuşlara 3 pilot verilebilse ve uçuş müddetince uyuyarak dinlenen üçüncü pilot bu zor iniş anında görev yapsa diye düşünmedim değil hani.
Kulenin verdiği bilgi doğrultusunda inişe geçtiğinizde, THY’nin bu meydan için verilmiş 900 metrelik pisti görüş mesafeniz tutmadığından pas geçiyorsunuz ve yarım saat havada dolanıp devamlı kule ile görüş alış verişiniz sonunda tekrar inişe geçip pisten çıkıyorsunuz. Şimdi çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum. THY Lufthansa’nın LIDO isimli sistemini kullanıyor. Bu sistemde Kathmandu Meydanı minimum görüş mesafesi 1500 metre iken THY uçuş işletme bu mesafeyi 900 Metreye çekiyor. Son aldığım duyum kazadan sonra, Asaf Bora liderliğindeki THY uçuş işletme, bu limiti tekrar 1500 metre olarak değiştirmiş. Bu duyumum doğru ise (ki pilot arkadaşlar yorum atarlar) İşte bizim yazboz tahtasına dönen kurallarımız diyebiliriz.
Bu pistten çıkışlar ilk değil. Medyamızın, pilot camiasının bile duymadığı başka pistten çıkışlarda oluyor. Örneğin; 2014 Eylül ayının sonlarına doğru Soçi’de pistin dışına çıkıp, lambaları kıra, kıra ilerleyen kaptanımız ne suç işledi ki 3 yıl gibi rekor bir süre ile kaptanlığı alındı dersiniz?
THY’de şimdiye kadar 3 yıl kaptanlığı alınan var mı? Aslına bakacak olursanız THY bu kaptana 5 yıl ceza vermişti ama gerek TALPA gerekse araya girenler etkili olup cezayı 3 seneye indirdiler. Önemli olan burada ceza alınması değil bu tür kaza ve kırımlara etken olan nedenlerin ortadan kaldırılması.
Kazayı yapan biz olmayacağımıza göre tabii ki pilot dur. Ancak konuya bu dar çerçeveden bakmak işin kolay yolu olup gelecekte de olabilecek bu tür kazaları önleyemez.
Bu nedenle konuya biraz derinlik getirmek ve vur abalıya dercesine konuya tek taraflı bakmamak gerekiyor. Öncelikle Kathmandu Meydanı için söylenenleri sizlere ilettikten sonra konuya devam edeceğim. Bu meydana uçan pilotlarımızla yaptığım görüşmede, kule görevlilerinin genelde THY uçağı ile konuşmalarında yani pilotun görüş mesafesini sorguladığı anlarda, kule görevlisinin sizin şirketin limiti ne diye sorup THY pilotundan cevap bekledikten sonra görüş mesafesini verdiği söyleniyor. ( Diyarbakır’daki rahmetli Hacı aklıma geldi. 80 li 90 lı yıllardaydı sanırım. Hacı Bey kuleyi arayıp, Ya bu uçaklara görüş mesafesini biraz fazla söyleyin de insinler. Yoksa bu yolcular beni yer derdi) İşte bu mantalitede bir kule ile karşı karşıyayız. Pilota sizin şirketin limiti ne diye sorulur mu yahu. Sen neyse onu söyle gerisini pilot düşünsün. Bu nedenle kule-pilot görüşmelerini yani CVR ın deşifre edilmesini merakla bekliyorum.
Uçak neden pistten çıkar:
Bir teknik eleman olarak ben birkaç tane sayacağım, sizler de yorumlarınızla bunlara ilaveler yapabilirsiniz. Uçaklar genelde pistin başına konduklarından lastiklerdeki kauçuk izleri pistin başlarında yoğundur. Hatta ben birkaç defa AHL deki pistin özel araçlarla bu siyah renkli kauçuk izlerinin temizlendiğini görmüştüm. Çünkü bu izler, pistin pürüzlü yüzeyini kaplayarak kaygan zemin oluşturur. Hele, hele birde sisin oluşturduğu çiğ taneleri bunun üstüne yapıştığında tekerlekler bunun üzerinde kızak gibi kayar. Katmandu gibi iptidai bir meydan da pistin bu tür temizliğe tabi tutulduğunu söyleyebilmek güç olsa gerek. Sizce THY, Katmandu’ya sefer koyarken bu pisti kontrol etmiş midir? Hiç sanmam.
Bu olasılığı düşünürken diğerlerine bakalım. Uçağın Anti Skid sisteminde bir arıza olmuş olabilir. (az bir ihtimal dahi olsa düşünülmesi gerekir, DFDR verilerinde bu çıkacaktır) Lastiğin bir tanesinin patlamasının etki yapacağını pek düşünmüyorum. Çünkü tek lastiğin inişte patlaması bu uçağı kontrolden çıkartmaz. Ancak aynı dikmede birden fazla lastik patlar ise tabii ki bu düşüncem değişir) Geriye ne kalıyor? Motor reverslerinden sağ motorunki açılmazsa bu olay vuku bulabilir. Olay öncesi yağmur yağmamıştı bilgisine karşın koyu sis nedeniyle pist su tutmuş ise uçağın hydroplaning yaparak pistte kayması gibi birçok ilave yapabiliriz ama bana her nedense ilk yazdığım olasılık daha mantıklı geliyor.
THY yönetimi sıfır riskle uçuş emniyetimizi sağlıyoruz diyor ama her nedense bu lafta kalıyor ve bu kazanın, THY’nin şimdiye kadara verdiği Messi, Kobe Bryant, Kevin Costner’li vb… reklamlarını sıfırladığı maalesef bir gerçek. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Senelerdir yazar, çizerim kimse takmaz. THY konusunda olumsuz her yazımda THY düşmanı ilan edilirim. İsterler ki herkes kiralık kalem olsun. Ancak, bu musibetten sonra en azından birkaç ay uçuş emniyetine dikkat ederler diye düşünüyorum.
Kathmandu’daki uçak ne olacak?
Katmandu’ya Teknisyen arkadaşlar gitmiş. Uçağı bulunduğu yerden çıkartmak zor değil ama sonrası zor. THY teknisyenleri ile birlikte Airbus ın ekibi orada bir çadır hangar kurup bu uçağı faal hale getirmeye çalışacaklardır. Ancak iş çok uzun sürecektir. Hasarlı görülen yerler dışındaki hidden damage (gizli hasar) tespiti için her nokta kontrole tabi olacak ve X-Ray leri çekilip çatlak aranacaktır. Onarım ekibinin aylarca olay yerinde kalıp çalışması gerekecek.
Kaza olduğu gün maalesef BBC’ de defalarca bu kaza gösterildi. Dünyada en çok havalimanına biz uçuyoruz demek için önüne gelen havalimanına uçmayı marifet sanarak risk analizlerini iyi irdelemezseniz bu kazalar ile her zaman karşı karşıya kalırsınız. THY ikram ve yolcu konforuna ayırdığı mesainin yarısını uçuş emniyetine ayırsa yeter de artar bile.
JACDEC’in 2014 yılı için verdiği verilerine bakarsanız, THY’nin uçuş emniyeti açısından yayınlanan 60 şirket arasında Avrupa sıralamasında sonuncu, Dünyada ise 60 şirket arasında 49.sırada bulunduğunu görebilirsiniz. Kısaca THY yolcu konforu ve uçuş emniyetsizliği bakımından Avrupa’da bir numara ama Avrupa’da birinciliği kaptırmadığı hatta dünyada ilk beşe girdiği alanlarda var.
http://www.jacdec.de/airline-safety-ranking-2015/
Hal böyleyken THY’nin birinciliklerini de yazmamak olmaz.
THY’nin Skytrax değerlendirmelerine göre durumu;
2014 yılında Avrupa’nın en iyi şirketi, dünyanın 5. iyi şirketi seçilmiş.
http://www.worldairlineawards.com/Awards/best_airlines_by_world_region.html
Ayrıca THY, 2014 yılı, dünyanın 3. En iyi Ekonomi Sınıfı ödülü, 2014 yılı, dünyanın Ekonomi Sınıfında 2. iyi Catering ödülü, 2014 yılı, dünyanın 5. iyi Business Class ödülü, 2014 yılı dünyanın EN İYİ Business Class Catering ödülü, 2014 yılı dünyanın EN İYİ Business Class Lounge ikram ödülü, 2014 yılı dünyanın 2. Business Class Lounge ödülü almış. Kutlarım. Kısaca uçuş emniyetinde Avrupa’nın en kötüsü iken bu başarılar da yabana atılacak gibi değil hani. İşte bizim THY’miz bu. Şimdi bazılarımız bana laf atıp ta JACDEC verileri yalan derse ben de onlara o zaman Skytrax ın verilerinin gerçekliğini izah et der ve bir türlü anlaşamayız.
F-4 KAZALARIMIZ.
Son günlerde peşi peşine düşen bu uçaklarımızın düşme nedenleri ile ilgili haber ve yorumlara baktığımda hemen, hemen tüm ansiklopedik bilgiler eşliğinde farklı görüşlerin yer aldığını görüyoruz. Sizlere bir kez daha hemen hemen herkesin bildiği ve Google da ve Wikipedia da yazan bilgileri bir kez daha yazacak değilim. Ben konuya farklı bir bakış getirmek istiyorum.
Asker pilot sivil pilot ayrımı yapacak değilim. Hiçbir yazımda bunu yapmadım ve yapmam da.
Ancak geçen hafta Perşembe günü A Haber’in Ana haber bülteninde bir muhabirin uçağın düştüğü yerdeki enkaz arasından tek, tek parçaları, komponentleri eline alıp kendince komponentin veya parçanın ne işe yaradığını anlatarak göstermesininin kurallara uygun olmadığını düşünüyorum. Benim bildiğim hangi hava aracı olursa olsun, kaza mahalline ilgili kaza kırım üyeleri gelmeden hiçbir parçaya dokunulamaz. Uçağın enkazı neden güvenlik altına alınmadı onun sorgulanması lazım. Askeri kaza kırım heyeti dışında oraya muhabirler nasıl girebiliyor? Bu nasıl bir disiplinsizlik, laçkalıktır… Anlayan beri gele.
Uçağın eskisi yenisi olmaz bakımlısı, bakımsızı olur diyen birçok yazım vardır ve hala da aynı düşüncedeyim. Bakım dediğimizde bu bakım kelimesini açmak gerekiyor. Her bakımın bakım olmadığını söyleyebilirim. Benim bahsetmek istediğim kâğıt üzerinde bakımın gösterilmesi değil gerçek anlamda eksiksiz, kusursuz ve zamanında bakım yapılmasıdır.
Şimdi birlikte düşünelim. Sizin şirketinizin, A320 veya B737’si var ve büyük bakım (base maintenance) zamanı geldi. Havayolunun emniyetten taviz vermeyeni ve bakım sonrası bir dolu arıza ile geri dönmesinin zararlarını anlayan bir şirket o uçağın bakımını en kaliteli bakım üssünde yaptırırken, diğerleri en ucuz bakım üssü neredeyse oraya yönelir. . Bu iki bakım arasında dünyalar kadar fark vardır.
TSK’nın bakım anlayışını bilmediğimden yorum yapmak yanlış olur. Ayrıca hemen hemen her kazada yapılan Komplo teorilerini de gerçekçi bulmam. Neymiş efendim, bu uçakların modernizasyonları İsrail de yapılmış da ondan düşüyorlarmış. Komplo teorilerini çürütmek de zordur. Çünkü insanımız bu tarz suçlamaları her nedense seviyor. Kaybolan Malezya uçağının uzaylılarca kaçırıldığını iddia edenler ve buna inananlar da oldu. Uçak bulunana kadar da bu komplo teorici insanlar uçağın uzaylılarca kaçırıldığına inanmaya devam edeceklerdir.
F-4 lerde olan bu kaza belki de F-16 larda veya F-35 lerde yaşanmayabilirdi. Çünkü onlarda uçağı zor durumlardan kurtaracak birçok modern sistemler vardır. 1960 teknolojisi uçaklarla yani F-4 lerle savaş eğitimleri zor olmalı.
Bunları bırakalım da yaşanan kazalara farklı bir pencereden bakalım.
Eskiden sokaklarımızda, caddelerimizde, alış veriş merkezlerimizde dolaşırken üniformalı birçok Subay ve Astsubay görürdüm. Yıllardır, her nedense, üniformalı Subay ve Astsubaylara pek rastlayamıyorum. Merak ettiğim sizlerin de rastlayıp rastlamadığıdır.
Ordumuz ve onun mensupları insanlarımızın sevgi ve gıpta ile baktıkları insanlardı. Subaylarımız neden eskiden olduğu gibi ortalarda halkın arasında görülmüyor diye düşünüyorum. Bu sorunun altını kazıyabilsek acaba neler çıkar sizce? Bilhassa Balyoz isimli suçlamalardan sonra oluşan durumlar Subaylarımızın moralini mi bozdu? Yoksa Medyamızda yapılan askerden soğutma manevraları tam isabet hedefi buldu mu? Üst amirlerinin, komutanlarının sahte oldukları ispat edlen CD ve belgelerle birer birer içeriye atılmaları, sonra da emekli edilmeleri onları nasıl etkiledi? Uçuşlara giderken halet-i ruhiyeleri nasıl? Empati yaptığımda, son senelerde yaşanan olayların beni son derece etkileyeceğini düşünüyorum.
Bence Subay Ve Astsubaylarımızda psikolojik bir durum söz konusu ve moralleri bozuk gibi geliyor. Morali bozuk olan bir pilotun hata riski artar. Hele, hele Konya’da yapılan savaş oyunları gibi zor manevraları yapabilmek için son derece moralli ve kafasına takılan hiçbir sorununun olmaması gerekir.
Bunların yanı sıra iki de bir mecburi hizmeti 10 seneye düşür, çok sayıda pilotun ordudan ayrıldıktan sonra yanlış oldu 15 e çıkar gibi uygulamaları hiç ama hiç anlayamıyorum.
THY bile yetişmiş elemanı başka şirkete giderken önünü kesmek için yanlış ta olsa, kabul edilemez de olsa yine de karşı tarafı arayıp sakın onu işe almayın diyerek elemanını kaptırmamaya çalışırken, TSK yetişmiş deneyimli ve bilgili pilotlarının ayrılmasını nasıl teşvik eder gibi durduk yere mevzuatını değiştiriyor. Anlayan beri gele. Devletimiz tüm imkânlarını kullanarak pilot yetiştiriyor sonra da en deneyimli, verimli zamanında gidebilirsin diyor. İlginç değil mi?
Beni istemeyenin yanında ben de kalmam mantığı ile baktığınızda TSK’dan ayrılanları suçlamak yanlış olur. Soruyu onlara değil, onlara kapıyı aralık bırakanlara sormak lazım. Neden mecburi hizmeti 10 seneye düşürüp, bir dolu pilot kaybettiniz? Uçak sayınız belli. İlerideki alacağınız uçak sayısı da belli. Size kaç pilot lazım bunun planlaması bu kadar zor mu? Pilotunuz fazla geliyorsa neden fazla pilot yetiştirip bu ülkenin maddi kaynaklarını heba ediyorsunuz?
Su bile akarken kolay yolu seçer. Suyun doğru yere akmasını isteyenler suyun bu özelliğini bildiklerinden onu istedikleri yerden akmasını sağlarlar. Şimdi burada biz suyu mu yoksa suyun yolunu yapmayanlarımı suçlayacağız?
Sonuç olarak; TSK personelinin öncelikle morallerinin düzeltilmesi ve insan kaynaklı hataları minimize eden yeni teknoloji uçaklara geçilerek, ülkemizi büyük üzüntüye uğratan kazaların son bulmasını canı gönülden diliyorum.