THY Kaptanından Tavsiyeler! THY'de Emir Demiri Kesiyor…

 

THY Kaptanından Tavsiyeler! Emir Demiri Keser…

Değerli okurlarım;
Bu hafta senelerdir hiç aksatmadan yazdığım köşe yazımı yazmaya başladığımda evdekilerle dalaştım diyebilirim:)
Tüm vaktimi haberlere veriyor ve atılan yorumları bizzat okuyarak onaylıyorum. Tabi ki; yorumların hemen hemen hepsi isimsiz yapılıyor.  Çalışanların yorum yaparken isimlerinin deşifre edilmemesini istemeleri aslında doğal bir durum… Çünkü işverenin ve sendikanın da yazıyı okuyup yorumları takip ettikleri gerçeği ile okurların yaptıkları yorumlarda isim gizlemesini çok iyi anlıyor ve hak veriyorum.
Bu sefer isim gizlenmemiş bir yorumu önce birlikte okuyup sonra yine birlikte yorumlayalım istedim. Bu yorum THY’nin bir kaptanı tarafından yapılmış. Açık adresi bende var.
Buyurun; önce bu yorumu birlikte okuyup değerlendirelim ve tabii ki görüşüne yönelik lehte veya aleyhte yorumlar yapalım.

Selamlar Sefa Bey,

“Biz THY’deki kaptanlar olarak, sendikal kanunları çok iyi bilmiyoruz. Eminim çok büyük oranda Y ve Z kuşağından oluşan kabin de sendikal bilgi ve tecrübe anlamında bizlerle aynı hatta daha da kötü durumda… Sendikal hakların ilgili kanunlardan okunması, öğrenilmesi hepimiz açısından kolay değil. Bu sebeple ne yapabileceğimizi bilmiyoruz.
Örnek vermem gerekirse; Hava-İş Sendikası’na üye olan ben bu sendikadan çıkarsam ve/veya başka bir sendikaya üye olursam veya hiç bir sendikaya üye olmazsam özlük haklarımda neler değişecek bilmiyorum. Bizlerdeki bu “bilgisizlik” sendikaya avantaj yaratıyor. Bu durum da istifade etmelerini kolaylaştırıyor ve sarmaldan çıkılmasını zorlaştırıyor. Her birimiz başkalarının bizim yerimize düşünmesini tercih ediyor “aman be boş ver” diyerek günlerin geçişini film izler gibi izliyoruz.
Filmin sonu iyi değil, biliyoruz / hissediyoruz. Devir maalesef bireyselleşme devri, her yerde olduğu gibi kabin/kokpitte de. İnsanlar bir aradayken bile herkes eline telefonları alıp kendi dünyasında yaşamıyor mu? Bu sebeple bireyselleşmeden çıkıp bir grup oluşturup bu kötü durumdan çıkmamızı sağlayacak bir sendika kurulma hareketi klasik yöntemlerle zor görünüyor.
Sizin başında olduğunuz hareketin bu işi çözüp çözmeyeceği ile ilgili bir öngörü sağlanması için naçizane tavsiyem, YouTube’da bir kanal açıp her şeyi, ama her şeyi 15 dakikayı geçmeyecek videolarla anlatmak. (Dünyaca bilinen TedX de konuşmacıların limiti 18 dakikadır) insanlar izlemeyi seviyor okumayı değil.

Gereken kıvılcım kolaylıkla çakılacaktır, eminim…

  1. Herkeste akıllı telefon olduğuna ve insanlar telefonlarında saatler harcadığına göre, insanlara ulaşmanız, insanların kanalınızı birbiriyle paylaşması çok daha kolaylaşacak. (WhatsApp’a linki kopyala yapıştır, hem gizli, hem güvenli)
    2. Sizin gibi birinin varlığından bihaber Y ve Z kuşağı çalışanlar tarafından keşfedilmeniz sağlanacak, sendikal bilgiler, haklarımız neler yapabileceğimiz hızla yayılacaktır.
  2. Videoların izlenme, beğenilme ve kanalın abonelik rakamları size ve bize bir referans olacaktır. Zira biz de, siz de “bizim” sayımızı bilmiyoruz. YouTube’daki kanalınız sayımızı ve gücümüzü bize gösterecektir. Lütfen çağımızın en popüler “gruplaşma” araçlarından biri olan YouTube’u deneyin, zamanınızın bir kısmını bu işe ayırın ve binlerce kişiyi sendika kanserinden kurtaracak oluşumu kurmayı bu şekilde deneyelim…”

Sayın kaptanımızın bu yorumu uzun olduğundan yorum hanesine koyamamış. Bu sefer bana mail ile ulaştı ve bende size aynen yayınladım. YouTube tavsiyesini tutmaya çalışacağım. Konuşmak yazmaktan daha kolay nasıl olsa…
Aslında çok doğru tespitleri var. Ülkemiz vatandaşlarının, okuma merakı fazla yok. Maalesef çok düşük seviyede… TV veya YouTube izleyici sayısı bayağı yüksek.  Buradaki sorun, tek başına konuşabilmekte… Biri sorsa, diğeri cevap verse çok daha kolay olurdu.
Aslına bakacak olursanız, Hava-Sen yönetimindeki arkadaşlara her an ulaşabilmeniz ve yasal haklarınızı öğrenmeniz mümkün. Hava-Sen’e üye olup olmamanız sizi bilgilendirmeyecekleri anlamı taşımaz. Bu görevi zevkle yapacaklarını düşünüyorum.
Bana geldiğimizde ise, benim sendika başkanlığı düşünmediğimi birçok kere yazdım ve ikili sohbetlerimde anlattım. Çünkü sivil toplum yöneticiliği mazim bayağı geniştir. Okul çağlarımda bile öğrenci birliği başkanlığı yapardım. Mağlubiyeti hazmedemeyecek bir yapım olduğundan risklere girmekten çekinmedim. Bu yapımla toplum artık bağdaşmıyor. Toplum “Sen öne geç biz gerekirse seni takip ederiz” diyerek her an sizi yalnız bırakıveriyor.
UTED’de de bu sorunu yaşadım. Dönemin Maliye Bakanlığı’nı ve THY’yi önce mahkemeye ben verdim, kazandıktan ve Danıştay’dan geçirdikten sonra EMSAL kararı eline alan teknisyenler mahkemelere başvurdu. Tabii ki; ilk mermi atılıp karşı taraf (Maliye Bakanlığı) yere düşmeseydi kimse o davaları açamazdı. Sonuçta, ben dâhil 1777 çalışan. Konut veya araba alacak yükseklikte tazminatlar kazandı, ama verimsiz (!) bulunarak işten çıkartılan ben oldum.

Toplum Önce Kendine Baksın!

Şimdiki zamanda, toplum liderden ne bekliyor?  Toplum, “Sen önden git ben gerekirse gelirim, gerekmezse gelmem” diyor gibi… Liderler arkalarında sağlam duran, kıvırmayan bir kitle bekler. Sizce bizim topluluğumuzda bu yapı var mı?
Şimdi diyelim ki; THY ile anlaşamadım ve baro başkanları gibi Ankara’ya protesto yürüyüşü yapmayı önerdim, sizce resmi kıyafetleri ile kaptanlarımızı, pilotlarımızı, kabin memurlarımızı, teknisyenlerimizi ve diğer çalışanları bu yürüyüşe götürebilir miyim?

Sizce bu mümkün mü?

Hadi o yürüyüşü de boş verelim. Geçen haftaki yazımda Hava-İş’teki binlerce üyeyi istifaya çağırdım.

Kaç kişi istifa etti?

Hava-Sen’e girip girmemeniz beni bağlamaz. Mecbur da değilsiniz. Önce Dayanışma ödeyin tüm haklarınızı garanti altına alın ve sonra Hava-Sen veya sizin kuracağınız farklı bir oluşumda buluşun. Birlikte karar alın. Sizler, işverenin iki dudağı arasından çıkacak kelimelere odaklanmış bekliyorsunuz.
Bildiğiniz üzere işverenin yaptığı teklifi mutlaka duyacaksınız. Bu sefer sendika yönetimi sizin adınıza EVET’ de diyemeyecek. Maaşlarda azalma varsa direk çalışanın onayı istenecek. Karanızı o zaman vereceksiniz. Kısaca karar yine sizde olacak.

Ayrıca;

Sendika yönetimi; Hava-İş Kooperatif işine girmiş ve işin içine para girince gruplaşmışlar. Birbirlerini resmen suçluyorlar. Ancak birbirlerini her nedense (!) mahkemeye veremiyorlar. Görüldüğü üzere oralardan da kötü kokular geliyor.

Sizce neden?

Sendikaya verilen paralar sizin paralarınız… Paranın sahibi olarak tepkiniz ne oldu?  Siz henüz kendi sendikanıza bile tepki koyamazken THY’ye nasıl tepki koyacaksınız ki?
Sendikaların neler yaptığını görüyorsunuz. Tepki koymak zorundasınız. “Tepki koyacağız ama ya işveren bizi mimlerse” diye düşünmüyorsanız, önce sizleri iyi temsil edemeyen Hava-İş Genel Merkezi’ne yürüyün ve yönetimi istifaya davet edin. Onları, işyerlerine gidemez ve sokağa çıkamaz hale getirin.
Bende size buradan tam desteğimi vereceğim. Nereyi eleştirmem gerekirse orayı eleştireceğim. Sorunlarınızı, kimse yazamazsa bile ben yazacağım. Size tam destek vereceğim.
Bu tür mücadeleyi yapabilecek grup örneğin; maden işçileridir. İşte onlarla harika bir sendikacılık yapılabilir. Yürü dersen yürürler, dayak yenecekse yerler, yerlerde sürüneceklerse de sürünürler… Ta ki; haklarını alana kadar pes etmezler. En azından başaramazlarsa da denerler.  THY’deki çalışanlar maden işçileri gibi direnebilir mi?
Geçen haftaki en ilginç konu THY’deki atamalardı. THY’de halen çalışan iki kişi müdürlüğe terfi ettirilmiş. İşin ilginç yanı bu kişiler dışardan da gelmiyor. Bunlar zaten THY çalışanı. Tabi ki; ilk işe başladıklarında, birçoğunuz gibi referans olarak bir yerleri yazmışlardır ki işe alınmışlar. Bunlardan iki kişi müdürlük mevkiine getirilmiş. Eeeeeee ne var ki bunda?

Bu yeni bir gelişme mi? Şaşırdık mı?

Tabii ki hayır…

Şimdi siz büyük bir torpil yaparak İlker Aycı’nın yerine geldiniz diyelim. Size referans olarak bu makama getiren kişi veya kişiler bir kaç ay sonra sizi arayıp, X kişi ile Y isimli kişiler için istek yaptığını varsayalım.
Şimdi siz olsanız ne yaparsınız? Kabul etmediniz diyelim kaç gün orada kalırsınız? Sizden sonra gelecek kişinin ilk işi ne olacaktır? Bu nedenle sorunu kişilerde değil, sistemde arayın.

THY eskiden de böyleydi… Emir demiri her zaman keserdi.

Çünkü THY’de hiç kimse çok üst mevkiden gelebilecek isteğe karşı çıkamaz. Çıkarsa anında gider ve yerine gelen kişi o isteği anında yerine getirir.
Siz olsanız ne yaparsınız? Yaptınız diyelim, ne kadar o şirkette kalırsınız?
Aslına bakacak olursanız;  Her ne kadar yanılma ihtimalim de olsa, THY’de torpilsiz atamaya rastlamak pek mümkün değil… Çünkü üst kademenin THY’ye torpilsiz gelmesi mümkün görünmüyor.  Bakın iddia etmiyorum. Çünkü gerçekten de çok üst düzey olmayan müdürlük kademelerine getirilmeyi hak edenlerde vardır. Tabi ki; bu kişiler azınlıktadır.
Bu nedenle her türlü atamaya temkinli yaklaşmaktayım. Kişileri tanımadan hak yemek olmaz.  Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir.
Bunlara alıştık artık. Tabii ki; kimsenin günahını almaya niyetim yok. Ben ilgili kişileri tanımam. Bu nedenle kesin konuşmak mümkün değil. Umar ve dilerim ki; torpilsiz ve gerçekten işini iyi yaptığı için ilerletilmiş olsunlar.

İlker Aycı ve Sözde Medikal Firması

Bu arada AYCI isimli firmanın THY’ye medikal malzemeler satma hikayesindeki İlker Aycı suçlamasına çok şaşırdım. Zeka özürlü olmadıkça hiçbir yönetici kendi adıyla firma kurup, yine kendi firmasına ürünlerini pazarlamaz. Bu haberi ben yapmadım, çünkü bu kadar aleni bir hatayı yapmanın mümkün olamayacağı, bir yanlışlık olduğu belliydi. Örneğin; İNAN OTOMOTİV Şirketi var. THY kazara oradan araç alsa veya kiralasa ve malum site bu şirket Sefa İnan ‘ın dese inanacak mısınız? Kısaca bir aklıevvel bunu reyting yapmak için haber yapmış görünüyor.
Sanırım sizlerden de inanan olmamıştır. Çünkü çok aptalca olurdu. AYCI firması Zonguldak’ta yaşayan ve İstanbul’da firması olan Serkan Aycı’nın… İlker Aycı ile ilgisi sadece soyadı benzerliğinden ibaretmiş. Aynı isimle yani İlker Aycı ismi ile THY’ye ürün pazarlandığını görsem bile yine de anında bir yanlış var derdim. İnanıyorum ki; sizler de bu tür bir hata yapılamayacağını düşünmüş olmalısınız.
 

Exit mobile version