THY İŞVERENİ SAKIN OLA Kİ TOPA GİRMEYİN…

Günümüzde yaşanan sendikacılığı gördükçe resmen midem bulanıyor desem yalan olmaz.  Gelişmeleri şaşkınlıkla izliyorum. Nereden nereye geldik.  Bir zamanlar işveren ve sendika yönetimleri arasındaki ilişkiler ile günümüzdeki sendika-işveren arasındaki ilişkileri karşılaştırınca, nasıl böyle tam 180 derece ters olabiliyor, toplum nasıl adam sendeci oldu, anlayabilmiş değilim.
Aslında çok değil, son 11-12 senedir inanılmaz bir değişim söz konusu. İşverenle birlikte fotoğrafının çıkmasını istemeyen sendika yönetimleri ile işverenin yanında samimi poz vermekten kaçınmayan ve hatta kol kola girilmiş halde fotoğraf karelerine bile girmekten çekinmeyen yeni tip sendikacılar görüyoruz.
Sakın ola ki, yukarıdaki satırlarımı okuyup da, işveren ile sendika yönetimlerinin birbirine düşmanca tavır içerisinde olması gerektiğini savunuyorum sanmayın.  Benim söylemek istediğim, işveren ve sendika her zaman için karşı taraflardır ve toplum içinde temsil ettikleri kitlelere uygun davranışlar sergilemelidirler.
Bizim zamanımızda da çok iyi sendikacılık yapıldığını savunmuyorum.  THY’ye 1975 girdiğimde sendika ile karşılaştım. Hafızam beni yanıltmıyorsa başkan Erdoğan Balcı idi.  İşte o tarihten bu güne kadar sendikal faaliyetler çok ilgimi çekmektedir.  Hani bir şarkımız vardır. Kimler geldi kimler geçti diye başlar. İşte aynı böyle bir durum söz konusu. O tarihten beri kimler gelmiş kimler geçmiş. Ancak benim gördüğüm en iyi sendika başkanı, Rahmetli Kaptan ZİHNİ BARIN idi.
Bir zamanlar,AirportTV nin yönetim kurulu başkanlığı yapmamın yanı sıra KARAKUTU isimli tartışma programını yürütürken, BARIN kaptanın İzmir’de ikamet ettiğini öğrenmiş, telefonunu bulmuş ve programıma davet etmiştim. Ancak, sağlık durumu nedeniyle maalesef gelemedi.
ZİHNİ BARIN neden mi en iyi idi?   Arkadaşlarım tarafından bile muhalif yapılı olduğum için eleştirilen ben bile, bu mükemmel sendikacı için hiç muhalefet yapamamıştım.  Önünde Şapka çıkartılacak bir kişilik ve şapka çıkartılacak bir sendikacı idi. Amatör olarak yaptığı görevi mükemmel üstü bir toplu iş sözleşmesi ile taçlandırmıştı. O kadar şahane bir iş değerlendirmesi yapmıştı ki… Tavan-Taban arası 1/7 yi oranını sözleşme taslağına koymuş ve geçirmişti. Şimdiye kadar yapılan en mükemmel toplu iş sözleşmesidir.
Yani taban ücret alan işçi 1 TL alırken en yüksek maaşı alan kaptan 7 Lira alabilecekti.  1/7 oranlı skalada her iş grubu yerini bulmuş ve memnundu. Tavan-Taban arası 1/7 oranlı toplu iş sözleşmesi THY tarihindeki 7. Toplu İş Sözleşmesi olarak tarihe geçmiştir.
Zihni Barın’ın 1976 da başlayan sendikacılığı, 1979 yılına kadar sürmüştü. Ondan sonra gelen hiçbir sendika yönetimi onun yarısı kadar bile becerikli olamadı.  Sakın ola ki, aaa Sefa Bey’in zamanında da sendikacılık iyi değilmiş diye düşünmeyin.  Benim beğenmediğim ve her zaman eleştirdiğim en kötü sendika yönetimi bile şimdikilere en az 10 misli fark atar.
O zamanlar bizler mi iyi sendika yönetimi seçerdik yoksa çalışan kesim mi farklıydı. Buna cevap verebilmek zor.  İşveren hiçbir zaman sendika seçimlerine müdahil olmazdı. Bu müdahil olmama Hamdi Topçu’nun hasbelkader THY Yönetim Kurulu başkanlığı yaptığı dönemlere kadar böyle gitti… İşte şimdiki mevcut sendika yönetimi onun döneminin eseridir.  
 Neyse, bu yazıda geçmiştekilere laf atacak değilim. Onlar iyi veya kötü yanları ile Hava-İş tarihine girdiler.  Biz günümüze bakalım…
Hatırlar mısınız bilmem ama 3 Mayıs 2017 günü yayınlanan  “Hava-İş sendikasında Pilotlar başkan olmalı” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım.  Bu yazımdan sonra bakalım kim aday olacak diye düşünürken, İskender Çarkcı kaptanın aday olacağını duydum. Umar ve dilerim ki Zihni Barın zamanlarındaki gibi bir sendikacılık yaşanır. Son zamanlarda, THY’nin hem sayısal yönden hem de  etki açısından en güçlü grubu olan uçucular, kendini bile temsil edemeyecek duruma gelmiş idi. Bu kalabalık ve etkili zümreyi Havacılığın “H” harfini bile bilmeyen bir yönetimle temsil edilmeye çalışılıyor çalışıyor. Tüm samimiyetimle söylüyorum ki çok ama çok komik bir durum söz konusu.
O tarihlerdeki Hava-İş ve sendikacılığın nasıl olduğunu merak edenler Airlinehaber sitemizde yayımlanan Erhan İnanç’ın “THY ve HAVA-İŞ SENDİKASININ 2000 ÖNCESİ GREV TARİHÇESİ BİR ve İKİ” yazılarını tekrar okumalarını öneririm. Kendiniz farkları anında göreceksinizdir.
Şimdi bakıyorum da, işveren temsilcileri ile sendikacılar yan yana poz vermek bir yana, hatta işverenin koluna girebiliyor Toplumun bu tarz davranışları tasvip ettiğini düşünemiyorum bile…
İşverenler her zaman sendika başkanı ile samimi olmaya çalışabilir. Bu son derece normaldir. Çünkü karsındaki, toplumun seçtiği kişi olup binlerce çalışanı temsil etmektedir. Sendika başkanı ve yönetimi ile samimi olmak uyuşmazlıklarda işe yarar.
Sendikacılar ise daha ketum olmak zorundadırlar. İşveren ile kol kola gezmenin ve fotoğraf karelerine girmenin hiç bir artısı yoktur. Bu tavsiyeleri yapmamın amacı, kurumların başında olanların, temsil ettikleri grubu incitecek veya huylandıracak tutum ve davranışlar içinde olmamaları gerektiğini anlatabilmek içindir. İşverenden yana bir sendika asla gerçek bir işçi sendikası olamaz, değildir.
Mevcut sendikanın seçim hazırlıkları içerisinde olduklarını biliyoruz. Her seçim dönemi hareketli geçer. Muhalif grupla, mevcut sendika grubu arasında ağız dalaşları olur. Bunlar alışılagelmiş davranışlardır. Ancak bu dönemde mevcut sendika ile aynı kendileri gibi seçilerek gelmiş Şubeler arasında kaos yaşanıyor. Yani kendi içyapılarında karşı gruplar oluşmuş. İddialar inanılmaz boyutta. Bu iddialardan biri bile doğru çıkarsa değil genel kurula, sokağa bile çıkılamaz.
Kim haklı kim haksız buna biz yorum yapmıyor ve muhalif kanadın sesini sizlere duyurmaya çalışıyoruz. Çünkü biz her zaman dediğimiz gibi, güçten nemalanma ihtiyacında olmadan sadece çalışanlardan yana bir tutum sergiliyoruz.
Bazen düşünüyorum da, bizim zamanımızda internet bu kadar yaygın değildi. Şimdi haber siteleri bir haber atıyor anında herkes okuyabiliyor. Keşke bu imkânlar bizim zamanımızda da olsaydı. Bizim zamanlarımızda muhalefet yapmak zordu. O zamanın sendikacıları ellerindeki maddi imkânlarla ve temsilcileriyle seçim gezileri düzenlerken bizler kendi şahsi bütçemiz elverdiğince mücadele etmeye çalışırdık. Şimdikiler çok şanslı. Bizim gibi çalışanlardan yana olan bir haber siteleri var. Her türlü bildirileri, istenilen yerlere anında ulaşabiliyor. Kısaca şartlar eşitlendi. Mevcut sendika yönetimi ile muhalefet eşit şartlarda yarışacaklar. Tabii ki illegal yolları hesaba katmak istemiyorum. İşçinin parası ile başka işçiyi veya delegeyi satın almak şerefsizliğin dik alasıdır. Satın alan da satın alınan da, her ikisi de şerefsizdir. 
Bizlere yayınlanması için yollanan duyurulara bakıyorum da gelecek günler çok hareketli geçecek gibi görünüyor. Tabii ki Airlinehaber’in bilhassa sendikal konularda güçlü kadrosu, siz değerli okurlarına her zaman için en doğru haberi yapıp yorumlayabilecek güçtedir.
Bakalım kasa mı kazanacak yoksa oyuncu mu? Tabii ki bu oyunda kasa mevcut sendika oluyor. Oyuncu ise muhalif kanat. Kasayı elinde tutanlar, zamanında neler yapmadı ki. Genel kurul günleri otel salonlarında ve hatta odalarında, gizli toplantılar, delege avlamak için harcanan paralar ve daha neler, neler…
Sonuç olarak; Hava-İş sendikası üyelerini hareketli bir genel kurul bekliyor. Saflar belirlenmiş. Mevcut sendika yönetiminden yana olanlarla, çalışanları destekleyenler belli.
Benim bu konuda THY işvereninden tek bir ricam olacak. SAKIN OLA Kİ TOPA GİRMEYİN… Hamdi Topçu’nun yaptığı o tarihe geçen tehlikeli yanlışı yapmayın.
Unutmayın ki,sizler de bizler gibi gelip geçicisiniz. Ancak çalışanlar ve sendika her zaman olacak. Bu nedenle lütfen seçime müdahil olmayın. Kim kazanırsa kazansın, birlikte THY’nin,çalışanının ve tabii ki ülkemizin lehine çalışın.
 
 
 
 
.
 
 
 
 
 
 

Exit mobile version