Değerli Okurlar,
Ülkemizin en büyük ilk 500 Şirketi Araştırması yapan Capital500’ün bu yılki birincisi yine Tüpraş olurken, ikinciliği Türk Hava Yolları, üçüncülüğü ise Petrol Ofisi aldı. Capital500’ün en yüksek kârlılık şampiyonu ise geçtiğimiz yıla oranla %220 büyüme ve 51 milyar 403 milyon TL kâr ile yine THY oldu. Hal böyle olunca insan THY gibi bu kadar büyük başarılara imza atan, sektörün amiral gemisi ve personel yetiştiren okulu gibi koca bir gurur kaynağında gitgide kötüleşen ücret ve personel yönetim politikalarını sorgulamadan edemiyor.
Nedenlerini ve niçinlerini bizim sormaktan bıktığımız ama onların her defasında fütursuzca hayata geçirdiği uygulamalarla bozmaktan bıkmadıkları bu düzeni anlamakta güçlük çekiyor çalışanlar. İşin en acısı kabine, kokpite ya da hangarlara ömrünü vermiş, yıllardır işini başarı ile yapan, şirket hafızası, tecrübe kasası haline gelmiş herkes küstürülmüş halde. Başlarına arkalarındaki dayısına göre kullanım ömrü olan, atanmış yeni yetmelerin kibirden bitme halleriyle habire yap boza döndürülen iş hayatları yangın yerine dönmüşlerin halini biliyor musunuz? Geçen haftaki yazıdan sonra aldığım geri dönüşleri, dinlediğim hikâyeleri ve bireysel mağduriyetlerle tepkileri sizlere inanın izah edemem.
Yaklaşık 15 yıldır THY habire kabuk değiştirdi. Sırf kamu ihale kanunu ile istedikleri gibi at koşturamayanların önlerindeki bariyerleri aşma sevdasına önce özelleştirme başkanlığına ardından da kamuya arz edilen hisseleri ile özel bir şirket statüsüne taşındı. Özel ve gizli hisse sahipleri yahut filoya kiralanan uçaklardan oluk oluk kar elde eden iş ortaklıkları ile üstü örtülü büyüme partnerlerinin çoğaldığı bir dönem başladı.
Dünyada havacılık sektörü çok hızlı gelişirken, ülkemizin de potansiyelini düşündüğümüzde geç ve halen yetersiz olsa da hızlıca büyümesi zaten kaçınılmazdı. O yıllarda tekniği, yardımcı pilotu, kaptan pilotu, yer hizmetleri, memuru, uzmanı ile 20’binlerdeki sayılar bugün tüm iştiraklerle neredeyse 100’binlere yaklaştı. Filosu o yılların onlarca katı büyüyen yakın vadede 800 uçak sayısına ulaşma hedefi olan ve her alandaki mevcut personel sayısının 2 katına çıkacağı varsayıldığında tabiri caizse kendi başına koca bir cumhuriyete dönecek bir kamu holdinginden bahsediyoruz.
Peki bu muazzam ve gurur verici tablonun asıl mimarları olan üreten büyüten emektarlarının hakları, ücretleri neden gittikçe hep geriye gitti? Cevabı çok basit ülkemizde herkesi tiksindiren şu cümle durumu özetliyor. İtibardan tasarruf etmeyenler personelin emekçinin ekmeğinden tasarruf etmeye çalışıyor. Her defasında onlarca yıl pisliği temizlenmeyen sorunları ve mağdurları bitmeyen yeni yeni ucube düzenler uyduruluyor.
Mesela 2005 yılında THY Teknik kuruldu. Her ne kadar operasyonun büyümesi ve sürecin daha hızlı işlemesi için gerekçe sunulsa da her iştirakte tepeye atanan her yönetimde çalışanlar istisnasız olarak mevcut hakları gerileyerek durmadan kan kaybettiler. Önce Teknik A.Ş. de pass ced ile yıllık izin hakları mağduriyetleri yaşandı. Sonra yıllarca Tekniğe geçirilenlere apronlarda uçağa binerken ikinci sınıf muamele gösterildi. Bir de bu ara geriye dönük yıllık izin hesaplaması rezaleti var ki sormayın. O dönem THY A.O. dan TEKNİK A.Ş. ye geçenlere aynı yıl içinde 2 defa izin kotası tanımlamış çok usta ve mahir insan kaynakları yönetimi bugün verdiklerini geri istiyor. Hatta Hat Bakım ve Eğitim Başkanlığı gibi git gel yaptırdıkları birimlerde durum daha da vahimleşmiş. Emekli olanlar paçayı kurtardıysa da kalanlarla şimdi izin mahsuplaşmasına gidiyorlarmış. Daha önceden fazladan kullandığınız izinleri bu yıl kestik şimdi bu yılki kotanız yetersiz diye izin taleplerini geri tepiyorlarmış.
Saatlik mazeret izni verdik diyerek yıllık izin kotası koyup, koydukları kotaları da hak ediş dönemlerini değiştirdikleri için çoğu insan bu hataları yüzünden bu haktan faydalanamadıkları gibi aynı zamanda bu yaz tatil de yapamıyormuş. Çözüm olarak da şimdi size borç avans, yıllık izin verelim zaten bir kısmı da bayram ve arife ile kesiliyor, kalanı da ailenizle fazla vakit geçirin diye köprü tatili diye kesiyoruz sonra nasılsa bir dahaki yıl tahsil ederiz diye bakkal defteri gibi veresiyeye izin yazdırıyorlarmış.
Şimdi sorarım kıymetli THY yönetimine? Bu asalak yöntemlerle size huzursuzluk ve mutsuzluk veren, personellere nefret ve öfkeden başka bir şey vermeyen personel yönetimine hesap sormaz mısınız? Bu mu maharetiniz diye fırlatmaz mısınız yüzlerine sizi inandırmaya çalışılan ucube sistemleri? Yoksa her defasında tam olarak anlayamadığınız tablo ve sunumlara size süslenerek açıkları ve hataları ile gelecekteki mağdurları gizlenmiş detayları görmezden gelip, bu ucube sistemlerle kendini pazarlamaya çalışanlara prim mi vermeye devam edeceksiniz?
Hala bu kan emicilerin gece fazla mesaisi, resmi ve dini bayram ile hafta sonu mesailerini bile toplu sözleşmeleri ihlal ederek uyguladığını biliyor musunuz? Yoksa buralardan şirketin kasasına haksız ve helal olmayan kazanç elde ettikleri için çok büyük tasarruf sağladılar diye terfi mi alacaklar?
Düşük maaşlı skalalar yapıp eskiden işe başlatılan ücretlerin neredeyse 5’te 1’i ücretlerle insanları işe alıp sonra da mutsuz huzursuz on binler yaratanlara ne kadar karlı iş yaptınız diye omuz mu sıvazlayacaksınız? Ya da aynı iş eskiden 10 liraya yapılırken şimdi aldığınız adama 2 liraya yaptırıyor diye ayrıca alkışlanacak mı? Birine ek zam, ötekine fazla kesinti diye yıllardır haksız rekabet ortamında yeni genelgelerle, yeni yönetmeliklerle binlerce mağduriyet yaratanlar ödüllendirilecek mi?
20-30 yıllık tecrübeli çalışanına maaşın çok yüksekmiş sana daha az zam, daha düşük skala ile ceza veriyorum diyen kaç tane şirket vardır. Sizi omuzunda taşıyıp bugünlere getirenlere bu mu saygınız bu mu vefanız? Attığınız korkak maillerin arkasına sığınıp onları ofislerinden ekmekleri ile tehdit etmek mi insanlığınız? Her şirket tecrübeli personeli elinde tutmaya çalışırken, zorla emekli teşvikleri ile yahut mobbinglerle mi büyüteceksiniz bu filoları. İnanın ne uçakta namaz özgürlüğü ne de oruç iftar hassasiyetiniz bile bu kadar ağır kul hakkının vebalini asla karşılayamaz. Oturtuldukları koltukları korumak için size yaranmaya çalışan, karşınızda silik ve eziklerin savunmasız personel karşısındaki hırçınlığını, altındakileri nasıl ezdiklerini baskı ile keyfi haksızlıklar yaptıklarını göremezseniz HZ Ömer’den ilhamla Başbakanken, “Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır” diyen Sayın Cumhurbaşkanına da ihanet etmiş olursunuz. Bilesiniz…
Diğer gündem ise Sabiha Gökçen Havalimanı’nın işletmecisi olan HEAŞ. Neredeyse tüm sistem yeni yönetim kurulu ile tıkanmış vaziyette. Ne yeterli personel ne de yeterli hizmet üretilemiyor. Tek adam sisteminin hüküm sürdüğü liyakatsiz havacılıktan bi haber kişilerle yürüyen bir düzen düşünün. Ne yeni pistler bitti ne de halen personellerin tükenmez çilesi olan araç geçit projeleri tamamlandı. Neredeyse servislerle her gün 1-2 saat kayıp yaşayan bu sıcak ve bunaltıcı havalarda servislerde heder olan insanların bu çilesi ne zaman biter henüz bilinmiyor. Yol çalışması ya da bir çevre düzenlemesi olmadığı gibi servislerin kalkış alanları ve personellerin yol düzenlemesi yapılmadığı için otopark çilesi de bitmiyor. Umarım yetkililer bu duruma bir an evvel el atarlar. Ayrıca TGS, kumanya ve serinletici ikramlarda bulunurken öteki şirketlerin bir adım dahi atamaması hatta daha da bunaltıcı sorunlarla yüz yüze bırakılması da gerçekten çok düşündürücü.
Yazıyı sonlandırırken İGA’nın yolcu taşımacılığında Avrupa lideri olmasının yanı sıra yılın ilk 6 ayında kargo taşımacılığında %28’lik artış trendi ile lider olmasından dolayı tebrik ediyoruz. Bu haftanın bir diğer önemli gelişmesi SHGM’nin havacılığın bilim alanı olarak kabul edilebilmesi için gösterdiği girişim oldu. Umarım bu girişim gerçekleşir ancak gerçekleşmese bile emeği geçen ve havacılık alanındaki akademik sorunlara dikkat çeken SHGM Yönetimine ve uzman personeline teşekkür ediyorum. Sonuçta havacılığın gelişimi sadece kurum ve kuruluşların iyi düzende işlemesi ile değil akademik çalışmaların da etkili şekilde üretilmesi ile mümkün. Eminim önümüzdeki yıllarda akademik alanda yaşanması muhtemel gelişmeler sektörü olumlu etkileyecektir. 200.000’i aşkın kişinin çalıştığı, turizme en çok geliri getiren bir sektörden bahsediyoruz. Tekrardan ülkemiz için muhtemel bu girişimin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinize iyi haftalar dilerim,