Bildiğiniz üzere 4 Nisan 2016 da THY genel kurulu yapıldı. Bu genel kurula da her zaman olduğu gibi çok iyi hazırlanmış ve soracağım soruları daha önceden yayınlayarak THY yönetimini ve genel kurulla ilgilenen kesimi bilgilendirmiştim. Genel kurullara çok iyi hazırlanırım. Mademki genel kurula gidiyorum,o halde sepet gibi gidip sepet gibi gelmemeliyim diye düşünür, bilançoları satır satır okurum. Genel kurul öncesinde, tüm medyanın Temel Kotil gidecek diye manşet attığı günlerden çok önce yani 19 Mart 2016 da “Temel Kotil bence gitmez” diyerek iddialı bir başlıkla köşe yazısı yazarak nedenlerini sıralamıştım. Nitekim gitmedi de...
Evet…Gün gelip çatmış ve ben yine genel kuruldaydım. Genel kurul bildiğiniz gibi gündem dahilinde sürdürülür. Gündem de olmayan konular ancak katılımcı hissedarların ve divanın müsaadesi ile gündeme alınır veya alınmaz. Genel kurul öncesi THY çalışanlarına verilen primin daha önce sözleşmesi bitirilmiş ama mağduriyeti devam eden Teknik A.Ş. çalışanlarına da verilmesi gerektiği savunan THY Yönetim Kurulu başkanına yönelik bir köşe yazısı yazmıştım. Bu yazımın sonunda da her ne kadar gündem dışı olsa da İlker Aycı’dan bu konuda bir mesaj almayı arzu ettiğimi belirtmiştim.
Geçtiğimiz genel kurulda yine bir ilk daha yaşanmıştı. Bu ilk,genel kurula günler varken soracağımı planladığım soruları önceden bildirip,genel kurul ortamında üst yönetimin bana cevap verebilmesi için geçecek zamandan tasarruf edilebilmesini sağlamaktı. Soruyu önceden okuyan yetkilinin, o soruya yönelik cevap verebilmesinin planlaması için kolaylık sağlama amaçlıydı.
Genel kurul başladığında, daha önce deklere ettiğim ve sizlerin de okuduğu soruları sormaya başladım. Tabii ki şimdiye kadar sayısız genel kurula katılan ve birçok sivil toplum örgütünün genel kurullarında Divan başkanlığı yapan biri olarak genel kurulu adabını çok bildiğimi söyleyebilirim.
Sizlerin de okuduğu üzere sorular önemli ve aydınlatılması gereken konuları içeriyordu. Bu sorulara THY Yönetim Kurulu başkanı İlker Aycı’nın hemen cevap vermesinin mümkün olmadığını, bu farklı sorulara ancak konu ile ilgili genel müdür ve yardımcılıklarının cevap verebileceğini bildiğimden, soruların hepsini birden mi sorayım yoksa her soruyu sorduktan sonra cevap mı alayım soruma, İlker Bey hepsini sorun birlikte cevaplanır, olarak cevap verdi.
Genel kurullarda gündem dışında konuşulmaz. Gündem dışı konular için özel izin almak gerekir. Daha önceki yazılarımda İlker Aycı Beye hitaben Teknik A.Ş deki haksızlık konusu hakkındaki düşüncelerinizi kulağıma söyleyin dememdeki neden, gündem dışı bir konuya müsaade etmeyeceği ihtimaline yönelikti.Ancak yine de şansımı denemek istedim. Divan başkanlığını yapan İlker Aycı’ya özel bir konu hakkında konuşabilirmiyim diye sordum.
Aslında İlker Aycı ne konuşacağımı önceden tahmin etmişti. Çünkü Teknik A.Ş deki yaşanan haksızlığa fena takmıştım.
İlker Aycı, gündem dışı bu konuyu genel kurula sunmadan “tabii ki buyurun” dedi ve beni şaşırttı. Ve konuşmaya başladım. Konuşurken arada bir İlker Beyin ve yönetim kurulunun surat ifadesini inceliyor ve bakışlarından ne düşündüklerini çözmeye çalışıyordum. Çünkü genel kurulda,divan başkanının Lütfen kısa kesin demesi konuşmanın haddini aştığını gösteren bir ikazdır. İlker Aycı’nın ve yönetim kurulunun yüz ifadelerinde bu izlenimi almadan sınırsızca konuştum. Çünkü İlker Aycı beyde biliyordu ki, ilgili konu kişisellik içermiyordu.
Kısaca; THY Toplu iş sözleşmesinde alınan bazılarının saçmalayarak temettü dediği ama aslında toplu iş sözleşmesine ek olarak prim olarak verilen ve genelde toplumun sempatisini çeken bir kerede ve hemen ödeme yapılmasının deklere edildiği akıllıca daha önceden planlanmış bir sistemdi diyebilirim. Bu sistem kısa vadede düşünüldüğünde çalışanlar tarafından benimseniyor. Sözleşmenin %7 değil de %8 de bitirilmesi ileriye dönük daha avantajlı olmasına rağmen sıcak ve bir kerede NET olarak da ifade edilen 5000 TL daha cazip görünüyor. Bu yeni bir sistem değil. Ancak bence de işveren açısından akıllıca.
Ancak bu uygulama Teknik A.Ş ye yapılmadığından ortaya sorun çıktı. Kendilerine NET olarak 1000 TL verildiğini ve bunun haksızlık olduğunu beni içlerinden biri olarak gören Teknik A.Ş çalışanları fikrimi sordu.Tabii ki bende onlara hak vermiştim. Çünkü her iki sözleşmeyi ve geçen maddeleri tek tek okumuş olduğumdan bilgi sahibiydim. Genel kurulda, yapılan bu uygulamanın et ile kemik kadar birbirine bağlı iki THY kuruluşu arasında, iş barışını bozacak, çalışanların moralini ve çalışma isteğinde ister istemez azalma görülecek bir uygulama olduğunu belirten uzun bir konuşma gerçekleştirdim.
Bu gündem dışı konuşmaya müsaade eden İlker Aycı, zaten baştan hangi konuda konuşma yapacağımı bildiğinden hiç araya girmedi. Çünkü konu, Sefa İnan’ı değil yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Teknik A.Ş nin çalışanlarını ilgilendiriyordu.
İlker Bey konuya olumsuz bakmadı ve “her ne kadar ben konuya olumlu bakıyorsam da bizim bir yönetim kurulumuz var,bu kurula sormadan cevap vermem yanlış olur” diye cevap verdi.
Ben de THY yönetim kurulunun tüm üyeleri tam karşımda oturduklarından onların gözlerinin içine bakarak, İlker Bey bu genel kurul kayıt altında hem görsel hem sesli olarak kaydediliyor. Bana buradan söz verebilir misiniz diye işi garanti altına almaya çalışsam da İlker Bey,ben olumlu bakıyorum. Biraz önce söylediğim gibi buradan yönetim kuruluna danışmadan net cevap veremem diye tekrar etti. Tabii ki THY yönetim kurulu başkanının konuya “ben olumlu bakıyorum” demesi benim için yeterliydi. Çünkü genel kurulda, tamam yapalım demesi yönetim kurulu üyelerinin olurunu almadan karar vermek,arkadaşlarının düşüncesini hiçe saymak olacağından etik de olmazdı.
Dürüst olmak gerekirse; Benim İlker Aycı’ya dönerek kayda alındığını çok iyi bildiğim genel kurul önünde söz vermesini istemeye diretmem iyi niyetli bir tuzaktı ve bu tuzağa İlker Aycı düşmedi ve yönetim kurulundaki arkadaşlarını da zora sokmadı.
Genel kuruldaki sorularıma aldığım cevaplardan tatmin olduklarım var olmadıklarım var. Bunları zaten sorularıma cevap veren ilgili departmanların genel müdür yardımcılarından aldım. Önemli bazı sorularıma, şirket sırrı açıklayamam denmesini “özel bir şirkette hissedarlardan gizlenecek ne olabilir” mantığında baktığımdan doğrusu anlayamadım. Maddi konularda sorduğum bazı sorularıma cevap verilmediği gerekçesini sunarak THY yönetim kurulunun ibrasına ret oyu verdim ve İlker Bey, THY’nin İbrası maddesinde bilhassa bana dönerek, Sefa Bey, siz ibra etmeyecek misiniz? sorusuna, henüz sorularıma cevap alamadan ibra maddesi gündeme geldiğinden ibra lehinde el kaldırmam kendime ters düşmek olur diyerek THY Yönetimini ibra edemeyeceğimi ilettim. Genel kurulda bir kişinin ibra edip etmemesi hiç bir şey ifade etmez ama İlker Bey her nedense bilhassa benim ibra etmemi istedi. İbra etmiyorsanız çekimser kalın dedi. Çekimsere sıcak baktım ama bu sefer hükümet komiseri çekimser olmuyor. Ya ret ya kabul etmeniz lazım deyince mecburen ret oyu kullanmak zorunda kaldım.
Sevgili okurlarım;
Genel kuruldaki konuları buradan yazabilmem mümkün değil. Çok uzun konular konuşuldu. Bu nedenle şimdilik kısa geçiyor ve sadece Teknik A.Ş çalışanlarının beklentilerine yönelik bilgi vermeye çalışacağım. Bir başka hafta gözlemlerimi arzu ederseniz daha detaylı yazarım.
Çünkü aşağıda yazacağım bölümü bekleyen Teknik A.Ş çalışanları var.
Sevgili THY yönetimi: Bu makalemi yazarken sizlerden henüz tarafıma ulaşan olumlu veya olumsuz bir bilgi yok.
Bu arada Teknik A.Ş’de yaklaşık 6000 kişi çalıştığını ve sizlerden istenen 4000 TL net ilave primin toplamda 24.000.000 TL tutacağını hatırlatıyorum. Bu rakam aşağı yukarı 8 Milyon dolara tekabül eder.
THY’nin 2015 deki bilançosunda gösterdiği reklam ve promosyon gideri olan 204 Milyon doların yanında leblebi-çekirdek parasıdır.
THY’nin 2016’daki reklam ve promosyon giderlerinin 2015’de harcanan rakamdan çok daha fazla olacağını düşünüyorum. 2017 yılında yapılacak olan genel kurulda bu rakamı bilançonun içinden çıkartıp sizlerle paylaşırım.
Düşünüyorum ve inanın ki anlayamıyorum. Reklam ve promosyona 204 Milyon dolar harcayabilen THY’nin iş barışı ve verimin artması açısından 8 Milyon dolar neden harcayamasın ki? Bu rakamı gözünüzde büyütmeyin. Havacıların anlayabileceği bir örnek vermek gerekirse, Kuş çarpması nedeniyle bir dolu sorunlar yaşanıyor. Kuş çarpmalarının en büyük zararı, motorun içine girmesi ve oluşan olaydan sonra motorun değiştirilmek zorunda kalınmasıdır.
Örneğin; B777-300 ün GE90-115 motorunun faal hale getirilmesi ile Teknik A.Ş için istenilen total rakam aynı. ( Bu tür durumlarda parayı sigorta öder ama her hasarda her kırımda sigorta primi artar) Aynı kasko uygulamaları gibi.
Promosyon ve reklam gideri tabii ki, ifratına kaçmamak kaydı ile, önemli. Peki, THY’nin en çok yatırım yapılan ve temininde güçlük çekilen Teknik A.Ş. çalışanlarının memnuniyeti önemsiz mi? Bir motor revizyonu kadarda mı önemsiz?
Diyelim ki; THY ve Teknik A.Ş düne kadar beraberdi. Sonra Lufthansa taklidi yapıp ayırdınız. Ayıramadığınızı düşünelim. Hepsine birden 5.000 TL verilmeyecek miydi? Teknik A.Ş çalışanları mı size bizi THY’den ayırın mı dedi?
Kim ne derse desin, eğer bu para ödenmezse burada bir hak yeme söz konusudur. Teknik A.Ş, THY’nin ortağı falan değildir. Teknik A.Ş aslında THY’nin ta kendisidir. Ortaklık olsa, tabi ki ekstra prim verilmesi iki tarafa sorularak ve paylaşılarak yapılabilirdi. Ancak öyle değil ki…%100 THY’nin şirketi ve hem THY’nin hem Teknik A.Ş nin tepe yöneticisi İlker Aycı.
Kısaca; 204 Milyon dolar reklam ve promosyon gideri yapabiliyorken, THY’yi bugünlere getiren ve emniyetli uçuş yapmasını sağlayan,nitelikli kitleyi önemseyip 8 Milyon Dolar veremiyor musunuz? Gerçekten büyük para değil. Bakın Teknik A.Ş ye 5000 TL verin demiyorum. Çünkü 1000 TL aldılar.Bu sefer aynı yanlışı THY’de çalışanlar için yapmış olursunuz.
İlker Aycı beyin konuya sıcak bakması ve topu, yönetime atması mantıklı ve işin olması gerekenidir. Bakalım Teknik A.Ş nin yönetiminde o gün bu konuşmaları dinleyen kimler varmış?
İlker Aycı- Temel Kotil- Ogün Şanlıer. Bu arkadaşlar hem THY’nin hem de Teknik A.Ş.’nin yönetimindeki isimler. Bunların yanı sıra Teknik A.Ş.’deki yönetimde İsmail Demir – Metin Kilci-Fuat Oktay da bulunuyor.
Tanıdığım kadarıyla İlker Bey teklif getirdiğinde HAYIR diyecek kimse yok. Ayrıca İlker Beyin ağzından her ne kadar bağlayıcı olmasa da bu teklifime sıcak baktığına yönelik cümleler kullandı.
ŞİMDİ DE İŞİN İLGİNÇ TARAFINA GELELİM.
Ben THY ve Teknik A.Ş çalışanı değilim. Hasbelkader senelerdir yazarlık yapıyorum. 1991 yılından beri sektöre yönelik yazı yazıyorum. Son 12 senedir ne kadar yerli veya yabancı kaza olduysa, o kazayı google’a yazın ve sadece benim kazayı irdeleyen yazılarımla karşılaşırsınız. Bunun yanı sıra, beğenirsiniz,beğenmezsiniz, görüşümü paylaşırsınız veya paylaşmazsınız ne derseniz deyin ben her kazada ulusal TV lerin davetini kırmam, çıkar konuşurum. Havacılıkta uzmanlığı kabul etmem. Havacılık konusunda hiç ama hiç kimse tek başına uzman olamaz. Görüşümü yazmaktan ve ekranda konuşmaktan hiç çekinmem. Tüm dünya Germanwings kazasını psikopat pilota bağladıysa da,bu konuda yazdığım bir kaç içerikli makaleyi hala google da bulabilirsiniz. Neden inanmadığımı orada izah etmiştim. Yanılsam da bu benim görüşümdür.
Sendikal konularda her zaman işçinin yanında sözde değil özde yer alırım. Bunları severek ve beklentisiz yaparım. Havayolu şirketlerinin halka açık olanlarının bilançolarını irdeleyip yazarım. Hatırlarsanız 2015 yılını THY milyonlarca lira zararda diye haber çıktığında ben 2015 de Bir Milyar Dolar kar beklediğimi yazmıştım. THY yönetimi de karda olduğunu biliyordu. Son genel kurulda bir hissedar hala bu iki bilanço farklılığını sorguladı. Demek ki hala anlayamamıştı. Kısaca iş yok güç yok. Kahve kültürüm de yok. Evde oturup hala ders çalışıyor ve bunu yeni nesil ile paylaşıyorum.
THY’nin içinden geldiğim için oradaki çalışanların ne hissettiğini çok iyi anlıyorum. Nede olsa, THY hangarları benim 30 senelik evim ve çalışanları da kardeşlerim ve meslektaşlarım. Yapım gereği haksızlıklara gelemeyeceğimi hala içinizde çalışan ağabeyleriniz çok iyi bilir. Onlara sorun ne derlerse doğrudur?
Teknik A.Ş de bildiğim kadarı ile 3 dernek var. Uted- Talta ve hala duruyorsa Müh Der in yanı sıra Çelik İş sendikası var. THY’de en çok sivil toplum örgütü Teknik A.Ş bünyesindedir.
Bu yönetimlerin işi üyelerinin sorunlarını ve isteklerini, sırası ile en üst yönetime kadar iletmektir. Bana atılan mesajlardaki sorunlar mutlaka onlara da söyleniyordur. Kendileri dile getiremiyorsa, sorunu yazana ve söyleyene destek yapsınlar isterdim. En azından genel kurulda refüze olma ihtimaline ( Gündem dışı konuşma yaptırmayabilirlerdi) karşı yaptığım konuşma için kuru da olsa bir teşekkür beklerdim.
Ya sevgili Teknik A.Ş yönetimi, çalışanları, dernekleri ve tabii ki Çelik İş sendikası. Kusura bakmayın ama üstünüze ölü toprağı mı serildi sizin.
Hani, ses var görüntü yok derler ya, sizde ne ses var ne de görüntü.
Bu konu sizi bağlamıyor mu? Bağlıyor. Peki, o halde neden “Armut piş ağzıma düş” tarzı bir suskunluk sergiliyorsunuz.
İlker Bey samimi bir yönetici profili çiziyor. Kendiyle barışık bir kişilik. Eleştirilmeye bozulmayan bir yapısı var. Benim gibi THY’yi ibra etmeyen ve kendimce bulduğum yanlışlarda eleştiren birine genel kurul bitimindeki ayak üstü sohbetimizde, kapım her zaman açık istediğiniz zaman gelin kahvemi için dedi. Ben bu nazik davet üzerine, köşe yazarı olduğum için kapalı kapılar ardında sizle konuşmam yanlış olur. Çünkü o zaman okurlarımı kaybederim diyerek, siz benim misafirim olun dedim ve oda tabii ki neden olmasın en kısa zamanda programlayalım diye cevapladı. Benim odasına gitmeme isteğimi İlker Bey anladı ve hak da verdi. Ancak sizler gitmelisiniz. Sizin işiniz bu.
Hadi bunları boş verelim.
Sizler THY’nin çalışanları ve sendikasısınız. Gitsenize İlker Bey’in yanına.
O hangara geliyor siz neden onun makamına gitmiyorsunuz? En azından üç dernek yönetimi İlker Beyden randevu isteyin. Bana bile her zaman kapım açık diyen kişi sizi mi kıracak? Bu konudaki İlker Beyin görüşünü birinci ağızdan alın ve üyelerinize söyleyin.
NOT/ Haftalık yazımı Cumartesi bitirmiş ve bugün yayınlanmak üzere editör arkadaşa yollamıştım. Dün ilginç bir gelişme oldu. İlker Beyden bir mesaj aldım. Mesajı aynen şöyle; “Sefa Bey; Bu hafta genel kurulumuzda size bahsettiğim paydaşlarla görüşüp en kısa sürede sonuçlandıracağız. İyi pazarlar dileğimle.” Bende kendisine “Çok teşekkürler İlker Bey. Size yakışanı da budur” cevabını verdim. (Bu mesajı hala orada burada yalan söyleniyor.Öyle bir gelişmede yok düşüncede diyenlere kapak olsun diye yayınladım)
Görülen odur ki; İlker Bey konuyu paydaşlara açacak ve kendisi bu işi çözelim diyecek. Hadi hayırlısı diyelim. Umarım çalışanlar mutlu olur. Bu rakam ben istedim diye verilecek değil ya. Burada önemli olan İlker Beyin düşüncesidir. Teşekkür edilecekse bu aşamadan sonra konu netleştiğinde ona edilmelidir.
Ben sadece konuyu, refüze edilme riskime rağmen genel kurula taşıma cesaretini göstermiştim.
Ancak; “Yiğidi öldür, Hakkını yeme” diye bir atasözümüz vardır. Bazılarımız bu sözü Yiğit’in hakkı Yiğit’e diye de söyler.
THY’yi bir nevi kendini genel kurulda ibra etmeyen ve eleştiren, sembolik rakamlı bir hissedara gelişmeler hakkında cevap vermek herkesin yapabileceği bir davranış biçimi değildir.