THY GENEL KURULUNDAN MEDET UMANLAR VE SENDİKALARIN HALİ

İki defa ertelenen THY AO Genel kurulu sonunda yapıldı.Hepimiz rahat bir nefes aldık. İlker Aycı görevine devam ediyor, gelecek ve ikballerini onun kalması ve gitmesi üzerine kuranlar bir aydan fazla uyku uyumadılar. İlker AYCI giderse çıkarları bozulacak olanların kabusları sona erdi. Aycının gitmesi üzerine hesap yapıp kendine ikbal ve ortak arayanların umutları ise başka bahara kaldı.
Hedeflerini kişisel gelecekleri üzerine kuranlar toplumsallığın ve kurumsallaşmanın ne olduğunu bilemezler.
THY AO da durum böyleyken sendikalar da aynı çarkın içerisinde maalesef. Geçtiğimiz birkaç yıl bunu örnekleri ile yaşadık.Kişisel ikballerini toplumun ve çalışanların üzerinde görenler işveren ile beraber işçilerin kabusu oldular. Bir mafya düzeni kararlılığında demokrasi dışı yöntemler ile sendikaların başına oturanlar bugün yaşananlar karşısında sus pus oturmuş vaziyetteler. Şimdilik onlarda ikbal hesaplarını eskiye göre yapacaklar gibi görünüyor.
İstanbul Belediye seçimleri süreci biterken siyaset arenasında yeni arayış ve pozisyonların alındığını , siyaset kurumunun bundan sonra daha da hareketli günlere yelken açacağını hep birlikte göreceğiz.
Bizim meselemiz ise kimin iktidar olacağından çok, kimler için iktidar olunacağı ile ilgilidir. Sermayeden yana mı yoksa işçiden taraf mı olacaklar, göreceğiz.
Toplumun en geniş orta ve alt katmanları için neler yapılacağını, bu konuda ki verilen sözlerin samimi olup olmadığını zaman bize gösterecektir.
İkballerini işçilerin geleceğinden çok siyasi iktidarların varlığına bağlayan sendikalar ve üst konfederasyonların çapsız ve samimiyetsiz yaklaşımlarını da ibretle izlemeye devam ediyoruz. 15 yılda 21 bin işçinin iş kazalarında öldüğü bir ülkede buna buna karşı tutum almayan,tek bir söz söylemeyen,özelleştirmeler karşısında sus pus olan ,işten atılmalar karşısında beslendiği siyasi partiye göre tutum alanlar işci sendikası değildir. Olsa olsa bir siyasi partinin il temsilciliğidir. Bu değerlendirmelerim tüm konfederasyon ve sendikalar için geçerlidir.
Airlinehaberde 20 Haziran 2019 tarihindeki yazımın başlığı “Hak iş neden Yürüyor” şeklindeydi.
Bu yürüyüş bitti, yapılan açıklamaya göre yeni bir gelişme olmaz ise açlık grevi dahil her türlü eylem ve direnişin yapılacağı kamuoyuna açıklandı.Bu eyleme DİSK ve TÜRK İŞ sessiz kaldı.Tek bir cümle etmediler şu ana kadar.
İstanbul Havalimanı işcileri hakları için yürüdüklerinde, coplandıklarında,gözaltına alınıp aylarca içerde tutulduklarında ise Hak iş tek bir söz söylemedi ,ağzını bile açmadı bugün Ankara yollarına düşenler.
Flormar işçileri direndiğinde yine aynı suskunluk vardı bazı konfederasyonlarda. Durumun özeti şudur. senin işcin ölürse el fatiha,benim işçim işten atılırsa dünyayı başınıza yıkarım. Hava Sen ve Hava iş süreçlerin de yine aynı şey yaşandı. Hava sene üye olan pilot ve kabin memurları işten atıldığında Hiç bir konfederasyon ağzını açmadı.
Ve na yazık ki Hava Sen bile kendi üyeleri içerisinde sesi çıkanlara mecburi bir sahiplenme yaparken, işten atılıp sessiz sedasız ayrılan işçilere bir geçmiş olsun bile diyemedi. Klasik sendikacılık anlayışını reddedenler,basit bir insanlık davranışı konusunda bile sınıfta kaldılar .Sendikalar kimsenin babasının malı değildir. İşçi mücadelesi ise kişilere bağlı hiç değildir. Var olan umutlar tükendiğinde demokratik anlayış ve yaklaşımlar yeni yolların bulunmasını gerektirir.
Yoksa hayat yeni mücadele alanları açar . Ve her zamanki gibi “Su akar yatağını bulur”.
Saygılarımla..

Exit mobile version