THY GENEL KURULU—PAS BİLET, FETO, 305, 211 VE TAŞERONLAR 

THY’nin-üvey-evlatları-taşeronlar.

 

Sayın Okurlarımız;

Bildiğiniz üzere İlker Aycı’nın istifasından sonra yeni THY Yönetim ve İcra Kurulu başkanlığına Ahmet Bolat Bey getirildi. Ahmet Bolat beyin İlker Aycı’dan boşalan makama getirilmesi, 29 Mart 2022 günkü THY olağan genel kurulunda onaylanmış olacak. Tabii ki diğer yönetim kurulu üyeleri de yine aynı genel kurulda resmen görevlerine başlamış olacaklar.  

THY Genel Kurulların müdavimi olarak, 29 Mart’taki genel kurula katılmayı planlıyorum. Şimdiye kadarki genel kurullarda gördüğüm kadarıyla, gündem maddeleri çok hızlı gidiyor. Tabii ki bu durum hissedarların gündem maddeleri konularına yönelik görüş bildirmemeleri, genel kurulun çok hızlı bitmesinde büyük etken olmakta. Kısaca, hissedarların ilgili konu oylanacağı zaman el kaldır ve indir uygulamasından başka pek de konuya müdahil olduklarını söyleyebilmek çok zor. Durum böyleyken, bu uygulamaya, bir de elektronik katılım hakkı sağlanması, bence katılımı düşürecektir.   

THY’nin 29 Mart 2022 tarihindeki genel kurul maddelerine baktığımda, yine el kaldır-indir dışında pek de konuşulacak veya tartışılacak konu pek yok gibi… Gündeme baktığınızda, 12.maddeye gelindiğinde genel kurulun “dilek ve temenniler” bölümü yer alıyor. (tabii ki konuşacak kişi olursa

Şimdiye kadar genel kurullarda en çok söz alan biri olarak, Divan Başkanı, 11. Madde dışında konuşmalara, eleştirilere, tavsiyelere yer vermezse, konu mankeni gibi genel kurula gidip, hayırlı, uğurlu olsun der ve genel kurulu bitiririz. 

Hâlbuki 

THY’nin gidişatı ve ağzı olup dili olmayan çalışanların sorunlarına, zamanında yapılmış haksızlıkları dile getirilmesinin tek yeri genel kurul olmalı. Hissedarlar dışında genel kurullara fiziki katılım olamayacağından, THY’nin yeni yönetimi, çalışanlarının sorunlarını ve onlara yapılmış birçok haksızlık ve yanlışları duyamayacaklardır. Şimdiye kadar gözlemlediğim kadarıyla böyle bir sorunları da yok gibi

 

Hâlbuki THY yönetimlerinin yaptığı o kadar çok yanlışlar oldu ki, inanılmaz boyutta. Çalışanların sorunları, kol kırılıp hep yen içinde kaldı.  Bu sorunlar, bu haksızlıklar hep yazıldı çizildi ama bu mağdurların önüne hiç yetkili kimse çıkamadı ki, sorunlarına çözüm bulabilsinler. Dilsizi oynayan çalışanlar, sağırı oynayan yöneticiler, sadece her ay aldıkları aidatları düşünen dernek ve sendikaların olmadığı bir ortam hep hayal edildi ama bu hayal hiçbir zaman gerçekleşmedi. 

Atılanlar atıldıkları ile satılanlar da satıldıkları ile kaldılar. Ancak, kendileri ile ilgili yazılara, korkudan isimsiz yorumlar atarak psikolojik rahatlamayı tercih ettiler. Hiç kimse de, bu kişiler neden isimleri yerine rumuz kullanıyorlar diye düşünmedi. THY’de adeta korku imparatorluğu oluşturuldu… 

Bırakın işvereni, kendi verdikleri yüksek aidatlarla üyesi oldukları sendikasından, hatta temsilcisinden bile çekinen, yeni bir çalışan nesil ortaya çıktı. 

Ben de bir zamanlar THY çalışanı iken, konuşurduk, hakkımızı sonuna kadar arardık. Dilimiz de vardı ağzımızda… Mesleki dernekler artık yok. İşin ilginç yanı hepsi birden kapandı. Sadece tabelaları kaldı. Üyelerine hiçbir faydaları yok. Bizlerin zamanında (Atilay Ayçin dönemi) sendika yönetimlerini hangara çağırır soru yağmuruna tutardık. Tüm toplumun izlediği bu tartışmalarda neyin ne olduğu, kimin haklı kimin haksız olduğunu çalışanlar anlar ve iki taraftan birine tepki koyarlardı.  

Bir zamanlar, UTED, TALPA, TASSA, TALTA, Müh Der, Beden İşçileri Dernekleri vardı, şimdi bunların çoğu kapanmış, hala kapanmamış olanlar da dilsizleşmiş durumda. Bu yapıdaki kişiler, topluluklarına nasıl örnek olacaklar, üyelerinin sorunlarını nasıl dile getirecekler ki? Üyelerinden dernek veya sendikalarına maddi ve manevi destek isterken, kendilerinin üyelerine yönelik ne faydaları olmuş söyleyebilirler mi?            
Az kalsın unutuyordum. Ya sendikalar? Onlar da aynı. Üzerlerine ölü toprağı örtülmüş gibiler…

THY’de çalışanların ne hakları yendi neler neler…305 çalışanın eylem yapmasından sonra, işten atılmaları zamanında ben de havalimanındaydım. Bizim sendikal kanunlarda, günlük, saatlik grev, iş yavaşlatma, eylem yapma hakları olmamasına rağmen sendika, bir dolu çalışanı sokağa döktü. Ne yapıyorsunuz diye sorduğum bu çalışanlar, “grev yapıyoruz” dediler. Dilimin döndüğü kadar, “bu yaptığınız grev değil, bu yaptığınız eylemdir. Grev kararı alınmadan yaptığınız eylem yasal olmadığından basınıza iş acarsınız” dememe rağmen sendikanın gazına gelip yürüyüşe devam ettiler. Bay Hamdi’de bu fırsatı değerlendirdi ve bu grev yapıyoruz diye ortaya dökülen çalışanları tespit etmek için ekip kurdu. Bu ekip, 305 denilen grubun fotoğraflarını çektiler ve sonrasında fotoğraflara bakarak işten atmayı başlattılar. ( Bay Hamdi’nin istediği bu fotoğrafları sizce kim veya kimler çekmiş olabilir? ( Kimdi, Bay Hamdi ile samimiyeti olan haberci) 

Kısaca 305 çalışan kandırılmıştı. Bu nedenle, grev yapıyoruz diyerek onlara eylem yaptıranlar suçludur… Yukarıda yazdığım nedenlerle, bu 305 çalışan affedilmeliydi, edilebilirdi. 

Elinde megafon, bas bar bağırarak çalışanları eyleme davet eden sendikaya karşı işveren de aynı şekilde cevap verebilirdi. (Sendikaya karşı bas bar bağırarak mücadele eden tek bir yönetici tanıdım o da THY genel müdürü Tezcan Yaramancı idi) Grev oylamasında, sendikacılar ile bire bir mücadele verdi ve THY tarihinde ilk defa sendikaya ve kapalı oy verilmesine rağmen grev oylamasını TEK başına kazandı. Sendika başkanı Atilay Aycin elinde megafon, işyerlerinde bas bar bağırırken, Tezcan Yaramancı’da, kurdurduğu şirket hoparlörlerinden, sendikaya aynı tarzda ve aynı seviyede cevap veriyordu. Sendika tüm işyerlerine broşürler dağıtıp, duvarlara afişler doldururken, Tezcan Yaramancı’da aynı sistemi uyguluyordu. Grev oylaması günü THY’deki yöneticiler, gece bile evlerine gidemedi.

Neyse uzatmayayım ve 305 çalışanın haksızlığa uğramasına tekrar döneyim      

Allah büyük, Bay Hamdi de u 305 ile aynı akıbete uğradı. Cumhurbaşkanının emriyle, sorgusuz, sualsiz bir genel kurul günü, apar topar işten çıkartıldı. 

Ya 211? Bu konu da çok ilginç… Cumhurbaşkanlığından tüm kamu kuruluşlarına acil bir mesaj yollanıyor; “Bünyenizde FETO cu veya FETO sempatizanı kim varsa, isimlerini bize bildirin ve işten atın” mesajı gelince, THY Yönetim Kurulu hemen tüm ünitelerden FETO cu olarak düşündüğünüz veya bildiğiniz kişilerin isimlerinin verilmesi isteniyor. Bu mesaj şirketin her departmanına gidiyor ve her departmanın müdürü, şefi her kim varsa bir liste yapıp yolluyor. 

Tabii ki THY üst yönetimi ne bilsin hangi bölümde fetocu veya feto yanlısı kimlerin olduğunu, Alt düzey yönetici nerden bilsin kim FETO’cu, kim değil? Ancak, üst makamlar listeleri acele bekliyor. 

Her müdür veya şef alıyor eline kâğıt kalemi, fırsat bu fırsattır deyip, kimi sevmiyor, kimi kendine rakip görüyor ise onların isimlerini listeye koyuyor.
Çünkü Cumhurbaşkanlığından gelen emirde, “önemli ve çok acil” deniyor.

Kısaca hiç bir araştırma yapılmadan listeler alel acele hazırlanıp yukarıya iletiliyor. THY’nin en üst makamı da, bu isimleri aynen yukarıya yolluyor. Böyle bir araştırma mı olur yahu? FETO ile hiç alakası olmayan 211 çalışan pat diye kapıya konuyor. Her ne kadar yargı bu kişilerin içinde hiç bir FETO cu bulmasa da, artık işten atılmışlardı bir kere. 

Konu komşusu, arkadaşı, ailesi, çevresi kim varsa bunu duyuyor ve “aaa, bunlar Feto’cüymüş” deyip görüşmelerini kesiyorlar. Tabii ki bu kişilerin aileleri de var. Aileleri konu komşuya ne cevap verecek? Çocukları okulda, babalarının FETO nedenli işten atılmalarını duyunca, bir daha o arkadaşları ile görüşebilirler mi? İFTİRA İLE YARATILMIŞ TAM BİR AİLE FACİASI yaşanmıştı o zamanlar ki, bunu yapanların boyunlarında iftira günahları yazılı olarak duruyor. 

Bu FETO’cu denilen kişilerin hepsi mahkeme tarafından suçsuz bulundular. Peki, YARGI KARARI MI ÖNEMLİ YOKSA BU KİŞİLERİ LİSTEYE KOYANLAR MI? 

Bu haksız yere işten atılanların, çevreleri hala “acaba mı?” diye düşünüyorlardır. Adları çıktı bir kere… Üstlerine atılan iftira çamuru mahkeme kararları ile temizlenmişti ama ya bıraktığı leke? Bu masum kişilerin, geçen hafta yazdığım üzere, iade-i itibarları derhal verilmeli. Eski işlerine geri dönmek isteyenleri özür dileyerek tekrar işe başlatılmaları ve Pas Bilet hakkını kazananların hakları verilmeli. 

Emeklilikleri dolmuş olanların emekli edilerek THY’den çıkartıldıkları kabul edilmeli ve hepsinin iade-i itibarları teslim edilmeli.

O kadar çok sorun var ki az kalsın unutuyordum. Pas Bilet sorunu, tam bir rezillik. Ya sevgili THY yönetimi, bu nasıl bir saçmalıktır? Bu nasıl bir aşağılamadır? Çalışanlarınızı kategorize etme hakkını size kim verdi? Burası Hindistan değil ve bizde kast sistemi yok ama, siz sıkılmadan bunu da yaratınız. 

Bizim zamanımızda THY bir bütündü. Şimdi de aynı ama bazı beyefendiler almış eline kâğıdı kalemi, kendilerine göre değerlendirme yapmışlar. Önce yöneticiler,sonra ellerinde görev pası verilmiş çalışanlar (belki de arıza yapan uçağı onarıma gidiyorlar) Sonra, kaptanlar, pilotlar ve kabin ekibi… Yer kalırsa THY’nin üvey evlatları olan mühendis, teknisyen, büro çalışanları vb… Yahu, siz ne yaptığınızın farkında mısınız?

Sevgili THY yönetimi; İnanın ki sizin yerinizde olmak KESİNLİKLE istemem. Neden mi? Birileri bu pas bilet konusunu öyle rezil bir hale getirmiş ki inanılmaz boyutta. Eskiden biletli yolcular ve üst düzey yöneticiler, görev pası olanlar öne alınırdı. Burası doğru olabilirBuraya kadar eleştirim yok. Diğerlerini neye göre sıralıyorsunuz yahu?  Bizim zamanımızda, pas bilet sahibi kontuara geldiğinde uçakta yer varsa hemen biniş kartı verilirdi. Şimdi ise unvana göre değerlendiriliyor. Yahu unvan işyerlerinde olur. Özel hayatlarında değil… Kaptan ve ailesi kadar Teknisyen ve ailesi de şirket nezdinde sadece çalışandır. Uçakta yer varsa kontuara ilk gelenleri uçağa alır, uçak dolduktan sonra gelenlere de kusura bakmayın boş koltuk kalmadı dersiniz. Uçakta boş koltuk olmasına rağmen çalışanlarınızı neden kategorize ediyorsunuz?  Yanlarında eşleri ve çocukları ile gelen, pas bilet uygulamasına göre erken gelen oturur mantığı eskiden varken şimdi sizler neden çalışanları kategorize ettiniz? Bu işin doğrusu ve adil olanı, erken gelen oturur mantığıdır. Unvan işyerinde çalışırken geçerlidir, özel hayata sarkıtılamaz.

 

Bu uygulamayı da beceremediniz diyelim. O halde pas bilet sahiplerini rezervasyon hakkı tanıyın. Erken rezervasyon yaptıranlar öncelikli olsun. Özel şirketler çalışanlarına ve ailelerine yurt içi uçuş için          50 TL, yurt dışı uçuş için 50 Euro alıp kesin rezervasyon yapıyorlar. Onlar THY’den daha mı büyük, daha mı zengin? Neden böyle bir sisteme geçmiyorsunuz? Siz karar vericiler, THY’nin çalışanlarının sırtında yükseldiğini bilmiyor musunuz? Tabii ki, emekli çalışanlarınız da bu sisteme dahildir. (Bu arada benim pas bilet hakkım yok. Ben ağzı olup dili olmayan çalışanlarınız ve emeklileriniz için bu eleştiriyi yapmaktayım)    

THY’nin üvey evlatları taşeronlar.

Bu konuyu uzun uzun yazdığım için bir kez daha yazmayacağım ama fırsat bulursam genel kurulda bu taşeron denilen insan kiralama sisteminin THY’ye hiç yakışmadığını anlatmayı düşünüyorum.  

NOT/ Airlinehaber sitemizde İKTİDAR SAVAŞLARI başlıklı 16 bölüm var.  THY’nin devamlı değişen yeni yönetim kadrolarının, THY’nin yakın geçmişindeki yaşanmışlıkları bilmesi gerekir diye bu bölümler hazırlanıyor. İlker Aycı dönemi dahil, İktidar savaşları bölümünde henüz yer almayanları da bir kaç ay içinde hazırlayıp sizlere yeni bölümler olarak sunacağız.

Exit mobile version