Kasım ayında 123 THY Do&Co işçisi, sendikaya üye oldukları için işten atıldı. Örgütlenme hakkını kullandığı için çalışma hakkına el konan işçilerden biri, yaşadıklarını anlattı.
THY Do&Co’da çalışan 123 işçi, DİSK’e bağlı Dev Turizm-İş sendikasına üye oldukları için işten çıkarıldı.
İstanbul’da Atatürk ve Sabiha Gökçen ile Ankara, Antalya, İzmir, Bodrum, Trabzon, Dalaman ve Adana’da yer alan havalimanlarında bulunan firma, bu noktalardaki ünitelerinde üretilen emeği, 60’dan fazla ulusal ve uluslararası havayolu şirketine hizmet olarak sunuyor.
Türk patron Attila Doğudan’a ait Do&Co adlı şirket, 2007’de Türk Hava Yolları (THY) ile ortak, THY Do&Co İkram Hizmetleri olarak ayrı bir şirketleşmeye gitmiş. Kasım ayında 123 işçiyi sendikal örgütlenme hakkını kullandığı için tek hamlede işten çıkaran şirketin hikayesi, özetle böyle.
“Mutfağı”yla övünen, alınan ödülleri bir reklam malzemesi haline getiren THY’nin mutfağının, havaalanlarında, uçakta verilen emeğin yaratıcılarından biri, sendikaya üye olduğu için işten atılan, bir çocuk babası 29 yaşındaki THY Do&Co çalışanı, yaşadıklarını soL’a anlattı.
THY Do&Co’da çalışıyordunuz işten atılana dek. Bize şirketten bahseder misiniz? THY’nin ikram şirketi deniyor, yani bir taşeron şirket mi?
Aslında tam olarak bir taşeron şirket olarak nitelendiremeyiz, THY ortaklı bir şirket. Ana iş kolu yolculuk esnasında seyahat eden kişilere yeme içme hizmeti sağlamak. Bizler, yani ‘flying chef’ ve ‘flying service chef’ler uçak içerisinde yolculara hizmet eder ve Do&Co firmasının ürünlerinin kalitesini denetleyerek THY yolcularına sunarız.
Bizim için sorunun başladığı noktayı şöyle açıklayabiliriz, normal şartlarda bir uçucu personelin havada maruz kaldığı yoğun basınç farklılığı nedeniyle mesai kısıtlaması bulunuyor. Sivil havacılık kuralları gereğince bu böyle. Fakat bizler mesai kavramının olmadığı ve kabin içerisinde bir kabin memuruna oranla neredeyse 2 kat daha fazla yoğunlukta görev alıp aynı zamanda kabin personelinin zorunlu istirahat ettiği sürelerde şirket içerisinde veya çeşitli yerlerde görevlendiriliyoruz. Örneğin bir kabin memuru aylık maksimum 110 saat uçabilirken bizim uçuş saatlerimiz 120 ile 130 saati bulabiliyor. Artı olarak yerde şirket için de görevlendiriliyoruz. Kabin memuruna oranla daha az ücretlendiriliyor yaptığımız iş. Yani taşeronluğun başladığı nokta, uçak içerisindeki ucuz işçiliğiniz ve mesai kısıtlaması olmadan uçmanız oluyor.
Kimler çalışıyor bu şirkette, hangi meslek grupları?
Bizim departmanımızda genellikle turizm sektöründe aktif çalışma tecrübesi olan kişiler yer alıyordu. Fakat şirketin işe alım kriteri kişilerin iyi derecede İngilizce bilmesi ve yurt dışında bulunma koşullarını sağlaması. Bir çok lisans hatta yüksek lisans mezunu kişi çalışıyordu.
‘TOPLAM 12-13 SAAT ÇALIŞIRIZ, ŞİRKET 7-8 SAAT HESAPLAR’
Peki çalışma koşulları nasıldı. Kaç saat çalışıyordunuz, mesailer, izinler nasıl planlanıyordu?
Çalışma koşullarımız havacılık sektöründe yer almamıza rağmen havacı haklarından faydalanamadığımız için çok ağırdı. Örneğin okyanus ötesi bir uçuş yapan kabin memuru aradaki saat farkından dolayı ekstra istirahat süresi yapabilirken bizler bu sürelerde yer çalışmalarında mutfak ve THY cıp lounge (havaalanlarındaki özel salonlar) da çalışmak üzere görevlendiriliyorduk. Çalışma saatlerimiz uçuşun süresine göre değişiklik gösteriyor. Buradaki usulsüzlüğe şöyle değinebilirim. Bir kabin memuru görevli olduğu uçuşa gitmek için alana geldiğinde mesaisi hesaplanmaya başlanırken, bizlerin mesaileri yalnızca uçağın havada geçirdiği süre kadar değerlendiriliyordu. Dolayısıyla yaptığımız işte, uçuşa göre parça başı ücretlendirme sağlanıyordu. Örneğin bir Londra uçuşuna giderken uçağın kalkış saatinden 2 saat önce alana geliyor havada ve uçağın içerisinde ortalama 9 saat vakit geçiriyor, uçak yere indikten sonra yolcu uğurlama, uçağın taksi süresi ve benzeri işlemleri de hesaba koyarsak ortalama bir uçuşta 12 ile 13 saat çalışıyorduk. Fakat toplam çalışma süremiz uçağın havada kalma süresi olarak hesaplandığından, kağıt üzerinde 7 ile 8 saat çalışmış gibi gösteriliyorduk. Bu süre bir Amerika uçuşunda çok daha uzun mesai dilimlerine ulaşabiliyordu.
‘BİR OTELE ÇAĞRILIP İŞTEN ATILDIK’
Ve bir gün işten atıldınız… Nasıl oldu, süreci bize anlatabilir misiniz?
İşin başından itibaren bir mobbing söz konusuydu. Özellikle yöneticilerin bize karşı tutumu ”maaşınız zamanında yatıyor sigortanınız işliyor daha ne istiyorsunuz, isteyen gidebilir kapı orada” şeklindeydi ve bu gibi olumsuz söylemler bizleri devamlı olarak hak arayışına itiyordu. O kadar ki artık süregelen durumda bir çok arkadaşımız meslek hastalıklarına maruz kalıyor ve çeşitli sağlık problemleri yaşıyordu fakat şirket tarafından minimum eleman gücüyle maksimum kazanç elde etme politikası rapor alan arkadaşlarımızın savunmalarının alınmasına neden oluyordu. Örneğin rapor alan arkadaşlarımız şirkete çağrılıyor, yöneticiler ve insan kaynakları departmanı tarafından sahte rapor aldıklarına dair bildiri imzalatılmaya çalışılıyordu. Dolayısıyla şirket gözünde rapor alan kişi verimsiz olduğu için tazminatsız çıkış verilme sağlanma politikası güdülüyordu. Yaşanan bu ve benzeri durumlar beni ve arkadaşlarımı, örgütlü bir güce sahip olmamız ve var olan haklarımızı koruma iç güdüsüyle ne yapabiliriz sorusunu doğurdu. Bizler de sendikalaşma sürecine karar verdik ve arkamızda kararlı bir şekilde durucak özgür bir sendika arayışına girdik. Süreç neticesinde DİSK ile anlaştık, çok kısa bir süre içerisinde bir çok arkadaşımız örgütlenmeye başlayıp üyeliklerini gerçekleştirmeye başladılar. Fakat içimizden bir çalışma arkadaşımızın sendikalaşma yolunda kurduğumuz whatsapp gurubundaki isim listesini şirkete vermesi akabinde, boş günümde eşim ve bebeğimle vakit geçirirken acil bir şekilde departman yöneticim tarafından bir konuyu görüşmek üzere şirkete çağırıldım. Şirket lobisinde yaklaşık 2 saat bekletildikten sonra iş sözleşmemin piyasadaki daralma nedeniyle feshedildiği söylendi. Ertesi gün sendikaya üye olan ve üyeliklerini gerçekleştirmeye çalışan 122 mesai arkadaşım şirket yönetimi tarafından bir otelde toplandı. Hatta yıllık izinde olanları, görevleri bulunanların görevleri alınarak, telefon veya mail yoluyla ulaşarak durumdan haberi olmayan arkadaşlarımızın 1 gün içerisinde iş sözleşmeleri bir otel toplantı odasında aynı gerekçeyle feshedildi.
‘ÖNCÜ ROL ALDIĞIM İÇİN İLK BEN GÖNDERİLDİM’
Peki sizi neden arkadaşlarınızdan bir gün önce işten çıkardılar?
Sendikal örgütlenmede öncü rol almam, şirketin benim üzerimden geride kalan çalışanlara göz dağı vermek istemesi nedeniyle. Çünkü en eski çalışanlardan biriyim ve takım lideri olarak diğer çalışanlardan görevim gereği şirkete daha yakın konumda olan birisiydim. Şirket takım lideri olarak değerlendirdiği kişileri, Do&Co’nun merkezinin bulunduğu Viyana’ya oryantasyona gönderiyor ve maliyeti yüksek olan kişisel gelişim kurslarına kayıt ettirerek yatırım yapıyor. İlk beni göndererek sendikalaşma sürecinde diğer çalışanları tedirgin etmeyi amaçladıklarını söyleyebilirim.
‘EĞİTİM SEVİYESİ BU KADAR YÜKSEK İNSANLAR, NASIL HAKLARINA SAHİP ÇIKMAK İSTEMEZ?’
Ülkemizde sendikalaşma oranları çok düşük, şirket çalışanlarını sendikalaşmaya iten bahsettiğiniz koşullar olmalı…
Şirket içerisinde sendika sözünü ağzımıza almamız bile işten çıkarılmak için yeterli bir sebepti, Öyle ki bir arkadaşımız sırf kişilerin sendikaya üye olmalarının yasal bir hak olduğunu dile getiren bir mail atması sonucu 2014 yılında işini kaybetti. Maalesef ülkemizde sendikaya üye olmanın yasa dışı bir durum olduğuna dair toplumsal bir kanı. Bizlerin de anlamakta güçlük çektiği konu, nasıl olur da bir departmanda eğitim seviyesi bu kadar yüksek olurken bireylerin çalışma haklarına sahip çıkmak istemedikleriydi.
Şimdi ne yapıyorsunuz, bir hak arama süreci devam ediyor mu sizin için?
Do&Co firması bizleri piyasadaki daralmayı ve şirket içerisinde uygun başka bir pozisyon öneremeyişini gerekçe göstererek iş sözleşmemizi feshettiğini bildiriyor. Fakat işe alım sürecini hala devam ettiriyor . Bizler 4 yıldan beri bu işe değer katan, sahip çıkan insanlarız . Öyleki THY firmasına uçak içerisinde doğru bir şekilde hazırlayıp yolculara sunduğumuz ürünlerle 4 yıl üst üste Avrupa’nın en iyi business class ikram ödülünü kazandırmada önemli bir rol aldık. İşine bu kadar çok değer verip emeğimizin karşılığını daha iyi şartlarda çalışma imkanı almayı hak etmek yerine bir otele ne için çağrıldığımızı bilmeden işten çıkarıldık. Dava süreçlerimizi başlattık, umuyoruz hepimiz daha iyi koşullarda işlerimize iade ediliriz.
‘ÇALIŞANLARDAN TEK RİCAM, KORKMASINLAR’
Sizin söylemek istedikleriniz olmalı, söyleşimizi sizin sözlerinizle bitirelim.
Bizler işimize değer katan çalışanlardık. Herhangi bir dönem içerisinde aksaklık yada performans düşüklüğüm olmadı hatta yükselen bir grafik sergiliyordum şirket tarafından takım lideri olarak görevlendirildim. İşten çıkarılma nedenimin, yasal hakkım olan sendikalaşma faaliyeti yürütmek oluşu günümüz çalışma şartlarının işçiler için ne kadar kötü bir dönemden geçtiğinin göstergesidir. İşten çıkarıldıktan sonra bana bağlı olarak çalışan bir takım üyesinin söylediği cümleleri sizinle paylaşmak isterim.Şöyle bir mesaj atmıştı; “Mesaj atacağım hep şefim diye başlıyorum sonra gerisini getiremiyorum, ben kendi grup arkadaşlarımdan ne kadar üzgün olduğumuzu görebiliyorum ama eminim sizi tanıyan herkesin içi hala buruk , bunca zaman gerek abi gerek kardeş gerek öğretmen oldunuz kimseyi arayamayacağımız zaman da aklımıza gelen tek adam gibi adamdınız, inanın her uçuşa gidişimizde aklımızdasınız. bugüne kadar harcadığınız emek ve doğru rol modelliğiniz için teşekkür ederim umuyorum ki her şey çok daha güzel olur bundan sonrası için.”
Bu süreçte mağdur olan arkadaşlarımızla birlikte mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Çalışmaya devam eden arkadaşlarımdan tek ricam korkmasınlar .(solhaber)