THY 'de işinden atılan uçan kurbaga'nın öyküsü

Merhabalar Sefa Bey,
Nasılsınız? Havalar oldukça sıcaktı günlerdir,neyse ki yağmur yağdı,öyle bereketli yağmurlaqrdan değildi,çamurlara buladı evleri ama olsun denir ya ortalığın alevini aldı.
Ben THY işçilerinden ve aynı zaman da 305 mağdurlarından biriyim.Kullndığım hesap yeni  bir hotmail hesabı ,sürekli kullandığım hesap ile nedense mail atmak istrmedim,neden bilmiyorum ama sanıyorum ki bılıncıme ışlemiş korkulardan olabilir.
VIP kabin memurlarındandım,henuz çok taze ama işine AŞIK ve kendini  hiçbir zaman ‘çöp toplayıcısı ‘olarak görmeyen bir memur,hostes,uçan kurbagaydım..Uçan kurbaga ismini de ablam takmıştı ,ben de çok sevmiştim.
Yazılarınızı takip ediyorum,okuyorum sadece yorum yapmadan,yorum yeteneğim yok bu olanlarda çünkü aslında diğer bir sürü arkadaşım gibi aklım ermiyor şu dönen işlere…Neden yazıyorum bilmiyorum ama içim acıyor ,kendimi belki de hani şu gazete köşelerinde ki ablalar abiler olurdu ya öyle içimi dökmek istedim,tanımayan birine…
Ne sendika ne Yönetim,her şeyin arasında kalakalmış çaresizce bekleşen insanlar,duyguları bir basket topu gibi ordan oraya savruluyor,hayır satranç misali olsa,diyeceksin ki akıllıca oyunlar ,fikir yürüteyim ama yok amerikan sokak basketi kadar sert ve karmaşık yaşananlar ,bir yere bakışını çevirdiğin an da aslında izlediklerinin sadece gölgeden ibaret olduğunu anlıyorsun…
çok zor günler…Öyle bir duygum yok biliyor musunuz?hani kızgın mıyım evet ,üzgün müyüm evet,kırgın mıyım hem de çok! ama bana bir imkan verselerdi sadece sayın Hamdi Beye hiç canınız yanmadı mı ,ya da kendi kendinize hani tuvalette falan kaldıgınızda bir saniye bile olsa bizler ,hani hiçbir şeyden habersiz,uçuşlarında ,tatilinde,evlerinde olarak atılmış olanları düşünmediniz mi diye…
Günlük rutınlerım arasında olan airport haberi açtım sonra yazınıza baktım sonra kapattım eski fotolarıma baktım,sonra iki dosya ilişti, biri mutlu uçuş günlerimden kalma bir hatıra yazmısım öylece ,biri de o kabus gününde yazılan kelimeler.Dedim ya paylaşmak istedim, çoktan unutulmuş-ya da unutulmus gıbı yapılan bu tarihi olaydan bir anı kalır bıze de ,banada bir kızcagız böyle mail atmıştı dersiniz.
Sevgiler
keyifle,
umutla…
 
                                                                          ‘’Çocuklar inanın! İnanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler’’
Tarih Türkiye için bir çizik daha attı. Kanlı ve karalı Havacılık kuralları acıyla yazılmaya alışkındır, bu sefer çalışan onca emekçinin kanayan yaralarını deşen ‘baştakiler ‘oldu…
Gecenin bir vakti, aynı diğerleri gibi karaları bağlayıp ta geldi haber, telaşlı ve soluksuz… Telefonlarda beliren acil! Mesajlarıyla hopladı inanan yürekler. Her şey belliydi elbet ve çok iyi biliniyordu ki emekçi yürekler yorgun bedenleriyle koca uçakların içinde durmadan, yılmadan çalışıyorlardı. Onlarsa tetikteydi bir tilki misali, uyandırmamalıydı kimseyi, bundandı bütün koşturmacası  ve bundandı bütün endişesi.
Habersiz ve belirsiz…
Yatıda, uykuda, tatilde, nöbette, uçuşta olan o güzel topluluğu bir gece vakti hızlandırılmış imzalarla kıskıvrak yakalamak için çıktılar yola…
Biz de… İnanç! Gelecek! Ve Hak! Dedik, çıktık yola… Soluk almadan, tek bir nefesle belki de günlerce idare etmemiz gerekeceğini bilerek, insani duygularla seslenebilmek için gece yarısı sözleştik. Gecelerde işimiz yoktu bizim lakin böyle buyurmuştu haksız düzen.. Bir yudum ekmeği gırtlaklarımızdan sökmeye çalışanlar vardı o vakit, sen şimdi küskün, kırgın anlamasan da sebepsiz değildi hiçbir şey…
Bir, beş, on, otuz beş….yüz….her gün adımladığımız kapının önünde çığ gibi çoğaldık, birbirimizin yüreklerinde büyüdük. Omuz omuza Özgürlük ve barış, iş ve emek, umut ve gelecek adına!
Güzel sabahlara uyanabilmekti amacımız, güneşli günleri görebilmek… Kalplerimiz huzura hasretti ya işte onu yakalayabilmekti marifet…
Gözlerimizde ki kuşkular diğerinin ışığında kayboldu ve dudaklarımızdan dökülen her bir cümle daha cüretkâr oldu. Çınladı dört bir yan senelerin sessiz birikimlerinde…
Ta ki… Sert-haksız ve acımasız kırıcılık gelene kadar…
5…20…100…300…yaşananların korkunçluğunu edepsizce açılan telefonlarda gördük…
Biz güneşli sabahların hayalini kurarken nimet tutmayı bilmeyen eller çarşaf, çarşaf serdi kendi utanmazlıklarını…
Biz bil sekte haklı yolumuzu, Vicdanı olmayan yüreklerden çıktı bütün kararlar… Güç gösterisine perde açtı karanlık zihniyetler!
Saatler ilerlemek bilmedi arkadaş, günlerin acısını birlikte çektik, evet bilirim gözlerinde ki damlanın anlamını ve bedenini kaplayan öfkelerini
Ama unutma ne olur!
Doğru yollar hiçbir vakit dümdüz olmamıştır, mayın döşeyenler hep var oldu
Tarih hiçbir vakit şahitlik etmedi armudu pişirip ağzıma düş vakalarına
Haklar hiçbir vakit alınmadan verilmedi
Yaralar ilk önce açılmadan iyileşmedi
Birlik olmadan hiçbir şey güç kazanmadı
Ve unutma
İnanç olmadan varılamadı hiçbir yola…

Exit mobile version