Değerli Okurlar,
İlk olarak 1912’de, Yeşilköy’de bir hangar ve küçük bir pistle kurulan TEYYARE MEKTEBİ ile Türk havacılığının bugünlere uzanan hikayesi başlar. Avrupa’ya pilotluk eğitimi için giden Fesa ve Yusuf Kenan Bey isimli Osmanlı subayları, ülkeye lisans alıp döndükten sonra bakım ve onarım işlerinin yapılması için yoğun bir çalışma yürütürler. Yılda 30-40 subayın yetiştirilmesi için Tayyare Mektebi’nde eğitim verecek öğretmen ve makinistlere ayrıca 15-20 uçağa ve müfredata uygun ekipmanların alınması içinde 40 bin liraya ihtiyaç duyulur.
Mahmut Şevket Paşa’nın gayretleriyle Tayyare İanesi adı verilen bir kampanya ile gazetelerden bağış ilanlarıyla halktan destek istenir. Birinci cihan harbînin başlamasıyla da mili mücadelede havacılığın önemi ve ehemmiyeti halka iyice izah edilince, geniş bir yelpazede büyük bir destekle havacılığın ilk mektebinin temelleri atılmış olur.
Ardından Cumhuriyetin kurulmasıyla Atatürk’ün büyük desteği ile 27 Eylül 1932’de İstanbul Kadıköy’de Vecihi HÜRKUŞ tarafından Vecihi ilk Sivil Tayyare Mektebi kurulur. Bu okulun ilk öğrencileri arasında Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin ve Kenan gibi erkek talebelerinin yanı sıra Vecihi Hürkuş’un kızı Eribe ile Türkiye’nin ilk kadın pilotu olan Bedriye (Gökmen) gibi kız öğrenciler de vardır. Daha sonra ise Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimleri ile planörcü ve paraşütçü yetiştirmek için 3 Mayıs 1935 tarihinde Türk Hava Kurumu’na bağlı olarak Türkkuşu kurulur.
1939 yılında ise Yüksek Mühendis Nuri Demirağ’ın yoğun çabası ile Gök Okulu açılarak daha sonraları tam olarak gerçekleştirilememiş olsa da Gök Üniversitesinin kurulması planlanır. O dönemin Yüksek Mühendis Mektebi olan İstanbul Teknik Üniversitesi Makine şubesinde uçak mühendisliği eğitimi bir dal olarak verilirken, zamanla uçak mühendisliği bölümü kurularak, 1952 yılında ise Yüksek Mühendis İsmail İŞMEN’nin çabalarıyla ilk Sivil Havacılık Enstitüsünün temelleri de atılmış olur.
Yıllar evvel sivil havacılığın bakım, onarım ve pilotaj eğitimleri ile sürdürülmeye çalışıldığı düzeyden çok şükür bugün artık savunma sanayisinde kendi uçaklarını üreten, kendi hava savunma araçlarını ihraç eden, artık havacılıkta tüm dünyada dikkatleri üzerine çeken bir ülke konumuna geldik. Borçlarla Fransızlardan alınan uçakların bakımı için lisanslı insan aranırken, bugün 10 binlerce gencimizle tüm dünyaya hizmet ve teknoloji ihraç eden çizgilere ulaştık. Bu başarıların gerçek mimarı, ilimin ve bilimin teknoloji ile harmanlandığı ufku bize açan, gerçek insan ustası öğretmenlerimizdir. Bu vesile ile tüm hocalarımızın öğretmenler gününü gönülden kutluyorum. Özellikle başta baş öğretmenimiz olan Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere sektörümüze emeği geçen, insan yetiştiren, okullar ve bölümler açan tüm hocalarımızı da rahmet ve minnetle anıyorum.
Bazen hafızayı beşerî, diri tutmak ve unuttuklarımızı tekrarla hatırlatmakta fayda var. Bugünlere nasıl gelindiğini, hangi koşullardan bugünkü şartlara ulaşıldığını görmemiz lazım. Hatalarımızı ve eksiklerimizi konuşmak, bunları en cesur ve en objektif biçimde ortaya koymak gibi de bir sorumluluğumuz var. Sektörün siyasete ve kişilere bakılmadan gerçek değer yargıları ile ayakta tutulması gerekir. Biz bu boşluğu büyük bir özenle kapatmaya çalışıyoruz. Ne mamasına göre miyavlayanlardan ne de açlığı ile sağa sola sarhoşça havlayanlardan olmamaya özen göstereceğiz.
Rahatsız olsalar da gocunsalar da biz gerçeklerinin sesi, korkuların ve kaygıların cesur kalemi olmaya devam edeceğiz. Doğru ve olumlu işleri erdemle alkışlamaktan, yanlışları ve haksızlıkları tenkit etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Devletin imkanlarını kurumsal bahanelerle şahsi ikballerle kullananların korkusu olmaya da devam edeceğiz. Apoletlerine güvenerek zulmedenlerin, görevini ve yetkisini adaletsizce, haksızca kullananların daima ifşacısı olacağız…
Yıllarca bu köşeden sorunları ve mağduriyeti sık dile getirilen taşeron sisteminin yerine hep önerdiğimiz bir hizmet şirketi kurulması çok yerinde ve doğru bir adım olmuştu. Tüm eksikliklerine rağmen Ahmet BOLAT’ın bu cesur adımı çok takdire şayandı. Şimdilerde aldığımız duyumlara göre nitelikleri ve aranan koşulları karşılayanların bulundukları iştiraklerdeki ana kadrolara geçişinde önü açılmış. Böylece aynı birimlerde aynı işleri yapanlar arasındaki ücret ve sosyal haklardaki adaletsizlik aşılmış olacak. Doğru ve adil olanda bence buydu. Bunda emeği geçen herkesin bolca hayır duası ve teşekkür alacağı kesin.
Bazı kronikleşmiş, herkesçe sürekli konuşulan, ama bir türlü çözülemeyen sorunların bu dönemde cesur adımlarla aşılması toplumun umudu ve motivasyonu açısından çok önemli bir tavır. Yaklaşan yıl sonu ile ücretleri mevcut gelir vergisi düzeninde eriyen ve geçim sıkıntısı yaşayan tüm THY çalışanları kulağını Ahmet BOLAT’dan gelecek kâr payı ikramiyesine odaklamış vaziyette. Umarız adil, herkesi ayrıştırıp, küstürmeden eşit bir düzende dağılım olur. Özellikle düşük maaşlı çalışanlara pozitif ayrımın yapılmasından yanayım. Ama yine de farklı dengelerin bu kararlarda belirleyici olduğunu da biliyoruz.
İstenmediği için performans saçmalığı ile emeklilik dayattığınız kişilere daha dürüst ve açık bir şekilde açıklama yapabilirsiniz. Gerçekten emeğinden ve hizmetinden yeterince objektif gerekçelerle faydalanmadığınız insanlarla yollarınızı ayırmak isteyebilirsiniz. Ama bunu adamına, arkasına göre muamelelere fırsat vermeden, en önemlisi hakka girmeden yapmanız gerekir. Aksi halde bazen 1 yanlış, 3 doğruyu da kirletir…
Hepinize sağlık ve huzur dolu bir hafta diliyorum…