Değerli Okurlar,
Yaklaşan yıl sonu nedeniyle herkes açıklanacak enflasyon rakamlarına ve asgari ücrete yapılacak zamlara odaklanmış durumda. Ülkenin genel ekonomik durumu ortada. Toplum açıklanan enflasyonun gerçek rakamların çok altında olduğu gerçeği ile karşı karşıya. Hesaplama yöntemleri ve içeriği sokaktaki insanın gerçeğini yansıtmıyor. Hal böyle olunca asgari ücret her sene büyük siyasi bir gündemimiz haline geliyor.
Açıkçası buna üzülerek ve halimize de acıyarak kahırla seyirci kalıyoruz. Asgari ücret bir çalışanın alması gereken en dip ücret olarak tespit edilirken, maalesef ülkemizde neredeyse %50-55 oranında çalışanın gerçek aylık geliri haline gelmiş durumda. Aylık 17000 bin TL artık memleketin en ücra yerlerinde bile asla bir aylık kira, ulaşım, enerji ve temel gıda ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değil. Bu çok yönlü sorgulanması gereken bir durum. Bir yandan da yapılan zamlar ne oranda olursa olsun, fiyat etiketlerine hunharca yansıyan zamların altında kalacağı için bir anlamda ifade etmiyor. Asıl bu durumun önüne geçilmesi, gerekirse sınır ve kotalar getirilerek toplumun korunması gerekiyor.
Aksi durumda milletin henüz ücretine yansımayan zam daha cebine girmeden kat be kat çıkmış olacak. Bu bir ekonomik model tartışmasına da neden olabilir. Serbest piyasa ekonomisi diye bu kadar serbest ve aleni dolandırılmamıza, bu kadar açık açık soyulmamıza göz yuman bir sistem daha ne kadar sürdürülebilir ki? En büyük soygun market raflarından başlıyor. Çok övündüğümüz konut sistemimizle yüksek kira ve konut geliri elde etme yarışının, bizi şu an ne hale getirdiğini görmüyor musunuz? Hadi herkesin arkasına sığındığı Suriyelilerde gidiyor. Düşecek mi şimdi kiralar. Yıllık enflasyondan az mı olacak zamlar?
Devlet vatandaşını sosyal, ekonomik ve toplumsal sorunlar karşısında hukukla, ekonomi ve denetim gücü ile korumak zorundadır. Her sıradan vatandaş gibi devletimin beni korumasını istiyorum. Bu kadar yüksek vergi ve kesintilerle aldığımız maaştan, tükettiğimiz yemekten en basit bir faturaya bile baktığınızda neredeyse adını telaffuz daha etmediğimiz onlarca kalemde vergiler ödüyoruz. Bir araba kendimize alsak birini devlete, bir fatura öderken bir yarısı kadar neredeyse sisteme haraç öder gibi vergi ödüyoruz. Tüm bunların karşısında bizi korumasını beklemek çok mu büyük bir talep?
Son anda açıklanan düşük enflasyon oranlarına ilave birkaç puanla insanları tatmin edemezsiniz. Bunu lütuf gibi sunmak yerine artık ülkenin ve toplumun vicdanını rahatlatacak yeni ve adil bir vergi sistemi kurun. Çok kazanandan az, az kazanandan çok kesinti adalet değildir. Hele ki gelir vergisi gibi bir adaletsiz ayıbımızın acilen çözülmesi lazım. Çalışan ücretlilerin sırtındaki en büyük kambur haline geldi. Ne zam ne prim vs. tatmin etmiyor. Ağır geçim koşulları karşısında zar zor aldığı nefesi bile kısıyor. Bunu engelleyemiyorsanız, buna çözüm üretemiyorsanız, bu suça, bu hak katline sizde ortak olursunuz.
Şimdi cesur olmanın, geçim sıkıntısı çeken çalışanların yanında olmanın zamanı. THY de asgari ücrete yapılacak ilave zam oranlarının mutlaka ücretlere yansıtılması lazım. Ödedikleri yüksek vergilerle büyük şehirlerde büyük maliyetlerle aldıkları ücretler buhar olup uçuyor. Hele hele TSS, TGS, DO&CO ve TEKNİK A.Ş. gibi düşük ücretli çalışanların olduğu iştiraklerde on binlerce çalışan gerçekten çok zor koşullarda geçinmeye çalışıyor. Aldıkları ücretler asla geçinmelerine yetmiyor. Ek iş yapanların, memleketinden yahut çevresinden organik mamuller satmaya çalışanların, hiç olmadı umudunu borsada kripto paralarda tüketenlerin haline baksanız anlarsınız.
Her yıl size haciz bilgisi ulaşanların ücret ve çalıştıkları iştiraklere bile baksanız size adres göstermeye yeter. Açıkçası yıl sonu kesilen vergilerin yükünü hafifletecek bir miktarda kâr payının dağıtılması insanlara geçici bir nefes aldırabilir. Lakin bu tarz pansumanlar asıl yaranın tedavisine cevap vermiyor. Her yıl on binlerce çalışanın CEO’ların iyi niyetine muhtaç kalmaları, bu kadar yüksek ve adaletsiz vergi sistemi ile fahiş zamların altında ezilmeleri gerçekten çok acı. Sistemin bunun üzerine cesaretle ve kararlılıkla eğilmesi gerekiyor. İcap ediyorsa ekonomik modelin ve vergi sisteminin radikal ve köklü değişiklerle yeniden düzenlenmesi gerekir. Vatandaşı, haksız kazanç ve vahşi zamlarla sömüren bir kapitalist düzenin işkencesinden kurtarmalı.
Siyasetten yahut bürokrasiden aldığı güçle marketlerden tutunda, tüm temel ihtiyaçlar zincirindeki neredeyse her kalemde çok ağır zamlarla toplumun kanını emen ve asla doymayan kesimlerin üzerine mutlaka hukukla, adaletle gidilmesi gerekiyor. Devletten aldığı teşvik veya kredilerle vatandaşına zulmeden, asgari ücreti dahi reva görmeyen, bu çetelerin ensesine sert tokadını vurması gerekiyor. Yoksa vicdanlardaki bu derin sızı ve kızgınlık toplumun devletine olan güvenine ve adalete olan inancına tamiri mümkün olmayan çok daha büyük yaralar açmaya devam edecek. Bu kadar sorunları olan bir coğrafyada bir de bu sorunları büyük bir iştahla kullanmak ve toplumu provoke etmek için sırada bekleyenleri de saymıyorum.
Herkese sağlık ve huzur dolu bir hafta diliyorum…