featured

TEMCİT PİLAVI..!

Her hafta; ‘’Ne yazacağım?’’ diye düşünürken, sağ olsun, yaşanan olaylar, hemen benim yardımıma koşarlar. 
Ve şuna inandım ki; bizim sektörümüzde konu bitmez. Gündemin can alıcı konularını yakalamak için sadece haftalık haberleri izlemeniz yetiyor.
İşte bunlardan birini, bu hafta gündeme alıp sizlerle paylaşmak istedim.

Sabah Gazetesinin; “Pilotlar kelle koltukta uçuyor” haberi, geçtiğimiz hafta sitemiz Airporthaber’de de değerlendirildi ve ilgiyle okundu.
Hava İş Sendikasının düzenlediği, “Sıfır kaza ve kırım için aktörler göreve !“ başlıklı panelde yapılan ve açıklanan anket verilerine göre, ankete katılan 180 pilotun %80’i; sivil havacılığı güvenlik açısından vasat bulmuş.
Şimdi burada düşünülecek konu; Türkiye’de lisanslı 4000’den fazla pilot varken, bu kadar düşük katılımlı bir anketin sonucu, geneldeki pilotların bu konudaki görüşünü ne kadar gösterir?
Ayrıca, Hava-İş sendikası bu tür paneller ve anketler yapmamasıyla ünlü iken, bir anda bu paneli ve anketi neden düzenletti diye düşünmeden edemedim. Hava-İş sendikasının sitesindeki bu konuyla ilgili diğer bir anketi inceledim ve paneldeki konuşmasında, sonuçları açıklayan, Havacılık Tıbbı Derneği başkanı Muzaffer Çetingüç’ün açıkladığı değerlerle çeliştiğini gözlemledim.
Sitedeki Anket neticeleri şöyle;
a- Denetimlerin gerektiği gibi yapılmaması: %23,2
b– Havalimanlarının alt yapı eksikliği : %13,5
c- SHGM’nin Özerk bir yapıda olmaması : %20,2
d- Uçucu ekiplerin biriken yorgunluğa
Maruz kalmaları : %19,3*
e- Havacılık sektörünün liberalleşmesi ve
Kuralsızlaşması : %23,2 şeklinde neticelenmiş
Sonuçlar 25 ocak Cuma akşamı itibarı iledir.. .
Bu anketteki değerlere baktığımızda; havaalanları güvenliği anketçiler açısından en düşük oranda%13,5 olarak değerlendirilmiş, açıklaması; pilotlarımızın %13.5 ‘i ancak havaalanlarımızı yetersiz buluyor!. (Oysa havalimanlarının alt yapı eksikliği medyamızda en çok konuşulan konuydu)
İkinci en düşük sonuç ise, Uçucu ekiplerin biriken yorgunluğa maruz kalmaları. Bu konu da Hava-İş sendikasının gazetelere ilanlar vererek uçuş emniyeti yok diyerek abarttığı diğer bir konu.
Anket sonucunda en yüksek değerlere çıkanlara baktığımızda ise; %23,2 ile denetimlerin gerektiği gibi yapılmaması ve havacılık sektörünün liberalleşmesi ve kuralsızlaşması geliyor.

Konuyu açmak gerekirse; liberalleşme, ekonomik olarak finans piyasalarında, sermaye piyasalarında ve ticaret engellerinde devlet müdahalesinin ortadan kaldırılmasıdır. En önemli kısmı ise, ticaretin serbestleşmesi ve tüketicinin ucuz mallara ulaşması şekliyle bakıldığında, yanlış yok görülüyor. Bugün, ucuzlayan biletler bu liberal ekonominin sonucudur diye düşünüyorum. Liberalleşmenin içeriğine baktığımızda “siyasal liberalizm” ve “ekonomik liberalizm” diye ikiye ayrıldığını görürsünüz. Siyasal liberalizmi savunanlar bunun getireceği ekonomik liberalizmi de savunmak durumundalar. Her ne kadar liberalizm, kapitalizmin ideolojisi olarak görülse de, globalleşen dünyamızda bundan kaçış yok gibi görünüyor. Kurallara geldiğimizde ise; bence kurallar kusursuz, FAA ve özellikle bizi de bağlayan EASA kuralları var ve de yeterli. Sektörde kuralsızlaşma değil, tam tersine, kurallaşmaya yönelik büyük atılımlar var. Soru burada yanlış sorulmuş, soru; kurallara uyabiliyor muyuz? olmalıydı.
Şimdi de gelelim Muzaffer Çetingüç’ün panelde sonucunu açıkladığı anketindeki neticeye; Bir kere, ankete katılım yetersiz ve pilotlarının çalışma koşulları her şirkette değişkenlik gösterdiğinden, anketi yanıtlayan pilotun mensup olduğu şirketinin bu konuya yaklaşımı geneldeki pilotların sorununa uygun olmayabilir.
Ayrıca, pilotların dinlenme süreleri değil de, kaldıkları otellerin gürültü içerdiğine katılmak çok zor. Tanıdığım birçok pilot, kentin göbeğinde ve ana caddeye bakan evlerde oturuyor. İstanbul’un gürültü sorunu ortadayken, kendi evlerini değiştirmeye yönelik bir girişim içinde değillerken, otelleri bu yönüyle incelemeye almaları ilginç. Bir gün birisi çıkar da, ‘’pilotlar gürültü yönünden kentin içinde oturmamalılar’’ derse, yanıtları ne olur, merak ediyorum. Evet, uçuş emniyeti önemli, kurallara uymak önemli, denetimlerin niteliği önemli, dinlenme süreleri ve yatılarda kalınan yerin en azından evleri(!) kadar sakin olması önemli, ama, lütfen bazı konuları abartmayalım.

Panel ile ulaşılmak istenen hedef, (Hava-İş, bu paneli aslında uçuş emniyetini önemsediğinden değil) Hava İş’in değiştirmek istediği SHT-6A 50 yönetmeliğine kamuoyu desteği yaratmaktır. Bu konu THY’nin Toplu İş sözleşmesinde Sendikanın olmazsa olmaz maddesiyken ve tüm silahlar Sendikada iken neden çözülmeden imzalandı oda ayrı bir araştırma konusu. Şimdide bu konu yasal zemin varken kullanılmayıp, temcit pilavı gibi yeniden ısıtılıp, ısıtılıp ortaya konmakla kalmayıp Isparta kazamızın acısı bitmeden yolculara dağıtılacak “Yorgun uçmak istemiyorum” başlıklı broşürler hazırlayarak bir kampanyaya hazırlanılıyor. Bu kampanya sürdürülürken, Yolcular onlara, kardeşim bu konu Toplu İş sözleşmenizde olmazsa olmaz maddenizdi ve çalışanlardan bu konuda grev yetkisi almış ve yasal zeminde kullanma hakkınız varken kıvırıp, şimdi yinemi karşımıza çıkıyorsunuz. Lütfen bizi alet etmeyin siz uçmazsanız bizde zaten uçamayız meselede hallolur. Derlerse ne cevap verirler dersiniz.
Bu konuda şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim, sivil havacılık eskiden daha kuralsızdı, havalimanlarımız çok daha yetersiz teknik donanımlarla donatılmıştı. Ankara ve İstanbul’dan başka meydanda ILS bile yoktu, Uçaklar, şimdikilerden çok daha teknik donanımsal eksiklikler içeriyor, pilotlarımız oto pilot çalışmadan bile en uzun seferlere gidebiliyorlardı. O zamanlarda da bizler yolcuyduk, o dönemki pilotlarımız da hala sağlıklı ve yaşamlarını sürdürüyorlar.
Bazı eksiklikleri her türlü platformda abartan ve konuyu en hassas yer olan uçuş emniyetine çeken bazı pilot arkadaşlara sorum şu olacak.
Siz hiç No-Go itemle uçmadınız mı?
Uçağın defterine yazmanız gereken arızayı VHF’le(Telsizle) Teknikle paylaşıp, uçağın seferi var denildiğinde, deftere yazmaktan vazgeçerek, o arızayla başka pilotun da uçmasına neden olmadınız mı?,
Kesinlikle uçmam dediğinizde, yukarıdan; genel müdür yardımcınızdan gelen telefon emriyle, gelmeyecek uçakla aslanlar gibi uçağı alıp gelmediniz mi?.
Ya da, Teknik departman, MEL’e göre verilmeyecek bir uçağı size almanız yönünde baskı uygulamaya kalkmadı mı?
Teknik şefler bizzat gelip, kişisel diyaloglarla sizleri ikna etmeye çalışmadı mı?
Bunları yaşamadınız, ya da duymadınız mı?
Uçuş emniyeti; kuralların önce çalışanlar tarafından sindirilmesi ve içselleştirilmesi ile başlar. Kurallar kanla yazılmıştır derken, bu kanların akmasına neden olan ve olabilecek kişisel korku ve baskılardan da uzak olmak gerekir ki, rahat, rahat her sistemi eleştirip çözüm önerilerinde bulunabilelim.
Önce kendimizi sonra sistemi sorgulayalım.
İyi haftalar…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir