Teknik AŞ'nin İş Kolu Neden Değiştirildi. İşveren-Sendika ve Çalışanlar

Değerli okurlarım;
THY-SENDİKA ve ÇALIŞANLAR’ın oluşturduğu arasındaki üçgen her geçen gün bozulmaya devam ediyor. İşveren ve sendika adeta tavşan kaç tazı tut oyunu oynamakta. Hangisine sorsanız, suçlu karşı taraf. Bana sorarsanız suçlu, çalışma düzenindeki ben yaptım oldu mantığındaki saçmalıklar. Öyle bir duruma gelinmiş ki kimse suçu üstüne almıyor.
Bana kalırsa, bu duruma gelinmesinde herkesin payı var.
Birkaç aydır hep aynı konuyu işliyoruz. Pandemi dönemi öncesinde başlayan bu süreç hala devam ediyor. Belirsizlik herkesin moralini sıfıra indirmiş durumda. Biz ise buradan devamlı haber yapmanın yanı sıra görüşte belirtiyoruz.
Köşe yazılarımızdaki görüşleri beğenen de var beğenmeyen de. Eleştirileri bile son derece normal görüyorum. Ancak bu aralar öyle bir duruma gelindi ki, tarafsız görüş belirtmek mümkün değil.
Bu hafta yazımı yazmaya başladığımda ortalarda geçen haftaya göre değişen hiçbir durum söz konusu olmadığından genel ve bilinmeyen bir konuya yönelik yazmaya karar verdim.
BAKIN BAKALIM ÇALIŞMA HAYATIMIZDA NASIL AYAK OYUNLARI YAPILIYOR
Çalışma hayatımızın olmazsa olmazı olan, işveren-sendika ve çalışanlar üçgeninin çalışma sistemini hepimiz biliriz. Bu üçgenin her bacağı iyi çalışacak ki işveren-sendika ve çalışanların hepsi birlikte mutlu olsunlar.
Çalışanı temsil eden sendika yönetimi ile işvereni temsil eden şirket yönetiminin anlaşması, işin doğası gereği, her zaman zor olmuştur. Çünkü şirket yönetimi, çalışanın emeğini en ucuza kapatmak için uğraşırken sendika yönetimi çalışanın emeğinin tam karşılığını almak isteyecektir. Dikkat ederseniz almak isteyecektir diyorum. Çünkü sendika yönetimi eğer şirket yönetiminin desteğini alıp göreve geldiyse, o sendika yönetimin çalışanın emeğini pazarlaması ve hakkını yedirmemeye çalışması mümkün olamıyor.
Havacılık sektörü bildiğiniz üzere iş kolu olarak taşımacılık dalında temsil ediliyor. İlgili kanun;   mevcut olan ve hala geçerliliğini koruyan iş kanununda bir şirketin (THY A.O.) asıl iş kolu ne ise (taşımacılık), işin yapılması için olmazsa olmaz işlerde çalışanlar da aynı iş kolunda mütalaa edilir diyor.
Mevcut durum böyle iken, bir işgüzar yönetici 1933 yılında kurulmuş olan THY’nin uçabilmesi için uçakların bakım, onarım ve arızaların giderilmesi için görev yapan Teknik departmanın iş kolunu 2013 yılında metal iş koluna çeviri verdi. Bu işgüzar yöneticinin adı hepinizin bildiği ve Bay Hamdi idi.
Kısaca, 1933 yılından 2013 yılına kadar hiç değişmeyen ve değişmesi için hiçbir teklif bile götürülmeyen iş kolu, DANIŞTAYIN kabul etmemesine rağmen, Metal İş koluna geçirildi.
Bakın şimdi bu gereksiz işgüzarlık nasıl başladı.
Hafızamızı güncelleyip biraz geçmişe dönelim… THY tarafından Sabiha Gökçen’deki dev hangarlar yapıldığında, tabii ki oraya da teknisyen alımları başlamıştı. Bu teknisyenler, HABOM adı altında bir organizasyon altında çalışmaktalardı.  THY’nin Atatürk Havalimanında ki tesislerinde yapılan işlerin aynısı (uçak bakım ve onarım) bu yeni yapılan hangarda da yapılıyordu. Kısaca hiç fark yoktu. THY ismi aynı, yapılan iş aynı, işkolu ise taşımacılık olmalıydı.
Bay Hamdi isimli hasbelkader THY gibi bir kurumun en üst makamına getirilmiş bir işgüzar eşliğinde neden ve niçin olduğunu anlayamadığımız bir gelişme yaşandı.   (Bana göre; Bay Hamdi, Hava-İş’in eski başkanı Atilay Ayçin dönemindeki Hava-İş in Atatürk Havalimanı tesislerindeki gücünü bildiğinden HABOM tesislerinde çalışanları ayrı bir iş kolu ve ayrı bir sendika içinde tutmak istemiş olmalı. Böl-Parçala-Yönet sistemi eşliğinde
Çünkü Hava-İş THY’de grev yaptığında HABOM farklı bir sendikada olduğundan greve katılamayacaktı) Yapılan iş aynı ama sendikalar ve iş kolları farklıydı.
Neyse bu konunun detayları, kitabı yazılacak kadar uzun olduğundan kısaca ana konuya girmeye çalışıyorum.
Sonuçta, kirli entrikalar yaşandı ve HABOM adı altında açılan yeni hangarlarda çalışanlar Çelik İş’e üye olmaya başlatıldılar.  (Çalışanlar otobüslere bindirilerek üye olmaya götürüldüler)
Aynı sendika (Çelik İş) bu seferde Teknik AŞ’nin Atatürk’teki tesislerinde örgütlenmeye başladı. Tabii ki Bay Hamdi’nin bu örgütlenmedeki payı çok yüksek.
Teknik A.Ş iş kolu değiştiğinde HAVA-İŞ Yönetimi tabii ki itiraz etti. Çünkü önemli bir mama (aidat geliri) başka tarafa geçecekti.
Neyse, iş kolu ile ilgili mahkeme aşamaları başladı
Konu, Teknik A.Ş’ metal iş kolu mu? Yoksa Taşımacılık iş kolunda mı olmasıydı
İtiraza Danıştay baktı ve Yürütmeyi durdurdu. Yani DANIŞTAY Teknik AŞ’nin iş kolunu THY gibi taşımacılık olarak olması gerektiği kararına vardı.
İş mahkemesi de, Danıştay’ın yürütmeyi durdurmasından sonra Teknik A.Ş nin taşımacılık iş kolunda kalması gerektiğini belirtiyordu.
Tabii ki işgüzarlık hemen bitecek değil ya. Bay Hamdi Danıştay’ın bu kararını bir üst mahkeme olan Yargıtay’a yollatıyor. Yargıtay, teamüllere göre normalde, kararın bir kez daha incelenmesini isteyebileceği gibi incelemeye almadan anında reddedebiliyorlar.
İşte sürtüşme burada başlıyor.
Yaptığım incelemede, Yargıtay’ın o zamanlarda ki başkanı İsmail Rüştü Cirit. Bu isim Bay Hamdi ile çok samimi ilişkileri olduğu görülüyor. TIKLAYIN
Acaba diyorum, Bay Hamdi samimi olduğu Yargıtay başkanını bu konu için aramış mıdır?
Neyse burası hassas bir konu ve detaylara girmeyeceğim. Kısaca anlatmak istediğim TEKNİK A.Ş ‘nin tekrar taşımacılık iş koluna getirilmesi için her ne kadar Yargıtay reddetse bile yapılması gerekenler var. Örneğin; Yargıtay kararını bir üst mahkeme olan Anayasa mahkemesine sunmak gibi… Yargıtay kararı verdikten sonra bu konunun üstüne gidilmemiş olduğunu düşünüyorum
Bir zamanlar et ve kemik gibi birbirine bağlı olarak çalışmış ve Danıştay’ın dediği gibi hem THY’nin hem de Teknik AŞ’nin taşımacılık iş kolunda olduğu günlerin gelmesi mümkün.
Kendi düşüncem ve ilgili konu için danıştığım iş hukuku danışmanlarına göre bir hata yapılmış olduğuna %100 inanıyorum. Et ile Kemiğinin bir araya gelmesinden daha mantıklı ne olabilir ki?
Bay Hamdi 1933 yılından beri Taşımacılık İş kolunda görev yapan tekniği neden farklı bir iş koluna çevirmeye kalktı? Bundan ne avantajı vardı? Bunlar bilinmiyor. Malum Teknik A.Ş de aşağı yukarı 8000 çalışan var. Bu 8000 kişinin aidatının ne kadar olacağını düşündüğünüzde, sendikaların ağzının suyunu akıtacağı kesin.
Bu günkü Hava-İş yönetimini iktidara taşıyan Bay Hamdi’nin farklı bir planı mı vardı? Bay Hamdi’ye rağmen Hava-İş’in ilgili kararı Anayasa mahkemesine kadar götürebilmesi için ne gibi çalışmalar yaptı. (yaptı ise cevap verebilir mi?)
Hava-İş Bay Hamdi ilişkileri hepimizce bilinmesinin yanı sıra Bay Hamdi’nin kendi istediği olduğuna göre, Hava-İş Bay Hamdi’nin isteğine karşı çıkıp itiraz eder mi?
Özçelik İş rüyalarında bile göremeyeceği bu aidatı tek başına mı aldı yoksa Özçelik İş’e bu kıyağı yapanların da bir menfaati oldu mu? Karşılıksız mı verildi dersiniz koskoca 8000 civarı çalışanın aidatı?
Şu an kadar bu davadan şüphelenmeyeniniz var mı?
Ben o aralar emekli edilmeseydim ve UTED’in başında olsaydım bu geçiş olur muydu? Mümkün müydü bu?  Maliye bakanlığını tek başıma mahkemeye verip, çalışanların haklarını arayıp kazanan ben, bu davada sessiz kalır mıydım? Sizin şanssızlığınız, derneğinizin ve sendikanızın olmamasından kaynaklı.
Neyse fazla uzatmayacağım. Sizlere söz veriyorum bu konunun üstüne düşüp mutlaka ve mutlaka Teknik A.Ş yi olması gereken iş koluna birlikte tekrar sokacağız. Dava ile ilgili oluşacak her türlü hukuki danışmanlık ve mahkeme masraflarını da sizden almayacağım.
İnanıyorum ki; Bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti ise bu davanın neticesi bellidir.    
Biraz da UTED ile ilgili yazayım. Nede olsa bir zamanlar UTED’in onursal başkanıydım ve derneğin ve sözde başkanının gidişatını beğenmediğimden tek taraflı onursal başkanlıktan istifa etmiştim. (istifa etmem rağmen hala tüzükte adımın önünde onursal başkan yazması yine mevcut UTED yönetiminin beceriksizliğindendir.   
Tüzük tadilini bile beceremeyen bir yönetimden bahsediyorum.
İstifa nedenim; İsmimin bu kadar vasıfsız bir yönetimle idare edilen bir dernekle beraber anılmaması idi. Şimdi tarafsız bir şekilde siz değerli UTED üyelerini daha rahat aydınlatabiliyorum.
UTED yönetimi bu aralar çok büyük bir gelişime imza atmak üzere:) 
UTED yönetimin çok faal olduğunu ve çalışanlar için cansiperane çalışmalar yaptıklarını biliyorsunuz:)  Bu son derece faal derneğimiz, şimdiye kadar olan kurumsal kimliğimizi ve 52 senelik logoyu değiştirme kararının yanı sıra, “BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜYÜZ” söylemini de kurumsal kimliklerine yazacakmış.
Her iş bitti şimdi sıra Logo değişimi için anket düzenlemeye geldi:)Örneğin ben şimdiye kadar kurumsal bir kimliği olan hiçbir şirket, dernek veya sendikanın logo değiştirdiğini görmedim. Bu ciddi konu anketle yapılamaz ki. Anket ile yapılacak duruma gelinirse, bunlardan sonra gelen her yönetim bende bu logoyu beğenmedim diyerek değiştirebilir ve konu maskaralığa dönüşür
Ayrıca; Anketle logo değişimine TALPA-TASSA gibi havacılık derneklerinde de rastlamadım. Bu değişim fikrinin hangi aklı evvel tarafından gündeme getirildiğini merak ediyorum.
 Pandemi ortamında, çalışanların ne olacağız kuşkuları varken, çok ama çok önemli bir uygulamaya daha imza atan bu arkadaşları canı gönülden alkışlamamak mümkün değil. Bu nasıl bir cesaret yahu. Mevcut üyeleri karşısına almak ve sonra da üye olmayanları üye yapmak istemek. 
Bu anket dedikleri uygulama çok ilginç. Bu ankete sadece UTED üyeleri katılmıyor.
Ankete asil üyelerin yanı sıra fahri üyeler, öğrenci üyeler ve üye değilim diyenler bile katılabiliyor. Sokaktan geçenlere de anketi cevaplatabilirsiniz:)  Bu kişiler, UTED Kurumsal Kimliği için oy kullanacaklar. Halka açılmış bir holding gibi, Maşallah.
Tek yapamadıkları meslektaşlarının sorunlarına eğilebilmek. Eeeee o kadar da olur değil mi?  
Durun daha bitmedi…
Kurumsal kimliklerinde “Birlikte daha güçlüyüz” deyişi olacak. Bildiğiniz üzere “Birlikte daha Güçlüyüz” söylemi bana bir yerlerden alıntı geliyor ama hatırlayamadım nereden….
Bu söylem, siyasi söylem ise eskiden sadece uçak teknisyenlerini bünyesinde bulunduran ve her zaman apolitik davranışlar sergileyerek bugünlere getirilen derneği nereye çekmek istiyorlar ben anlayamadım.
Emekli arkadaşların hiç biri anlayamadı ve bol bol tenkit ettiler. Düşünsenize meslek büyüklerinden bir kişi bile bu anketi uygun görmedi. Çünkü bu anketin, Birleştirici değil bölücü bir eylem olduğunu düşünüyorlar.
Bu arada 1991 yılından itibaren her ay hiç ara verilmeden çıkartılmış dergimizi Mart Ayından sonra hiç göremedim.  Bunu da beceremedik demeyin. Çünkü dergi devam edebilsin diye 2006’nın TL alım gücü ile 520.000 TL yi kasada bırakmıştık. 10 TL aidat ile dernekçilik yapıp ayrıca dergi çıkartan yönetimlerden sonra ayda 30 TL alıp dergiyi bile çıkartamayan yönetimlere gelmek UTED üyeleri için üzücü olsa gerek.
Hadi paranız bitti diyelim. Elektronik ortamda bile dergiyi yayınlayamadınız. 1991 den itibaren her ay aralıksız çıkan, sektörün ilk dergisini nasıl çıkartamazsınız anlayamadım.
UTED Dergi aylık olarak başlamış ve aylık olarak sürmesi gerekirken ne oldu sizlere yahu:)  Anket yerine dergiyle uğraşsanız daha doğru olmaz mıydı? Size eskilerden kalan dergi mirasını böyle mi yönetiyorsunuz?
 

Exit mobile version