THY Teknik çalışanları en büyük kazığı Bay Hamdi Topçu’dan yemiştir. Bu yenilen kazığın travmaları uzun süre silinecek gibi görünmüyor. Tam bir işçi düşmanlığı yaratılmıştı. Hafızalarınızı biraz zorlarsanız o dönemde yapılanları siz de hatırlarsınız. O dönemde, Teknik A.Ş ile Hava İş sendikasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle işveren, sendikaya rest çekip daha ucuz iş gücü sağlamak için HABOM A.Ş. diye bir şirket kurmuştu. Bay Hamdi’nin gayesi ucuz iş gücü yaratmaktı. Teknik A.Ş. adeta, alternatif bir şirketle, yeni alınacak tüm personeller kendi içinde taşeronlaştırılmıştı.
Yapılan yanlışı bir düşünsenize, aynı atölyelerde, aynı hangarlarda ve aynı ofislerde aynı işi yapan ama farklı şirketler yaratılarak böl parçala yönet sistemi yaratılmış ve farklı ücret ve farklı muamelelerle tabi tutulan saçma sapan bir sistem oluşturulmuştu. Bundan daha büyük saçmalık THY tarihinde hiç görülmemişti.
O dönemki çalışanların aidiyet duygusu alt üst edilip karma karışık bir düzenle işler yürütülmeye çalışılırken, bir yandan da yukarılarda yeni kurulan şirkette yönetici olma hevesiyle acımasız entrikalar ve savaşlar dönüyordu. Ne de olsa yeni birimler aynı zamanda yeni yönetici koltukları ve yeni yönetici maaşları da demekti. Yeni yönetici kadroları oluştuğunda genel müdür, gen md yardımcılığı ve ona bağlı, başkanlıklar ve müdürlükler, şeflikler vs vs… THY Teknik’e bomba atılsa bundan daha çok zarar verilemezdi.
Neyse ki iki başlı dönemin, başarısız yönetim anlayışının aşamadığı yetki ve sorunların yanı sıra artan bakım ihtiyacı karşısındaki yetersiz tesis ve kabiliyet problemleri nedeniyle işi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
Bu nedenle, Habom A.Ş. çalışanlarının tümünü bir anda apar topar Teknik A.Ş’ye geçirilerek iki şirket, tekrar tek şirkete düşürüldü. Yapılan onca yatırım ve masrafların yanı sıra ihdas edilen makamlar bu ağır giderlerin hepsini THY’nin omuzuna ağır bir yük olarak bindirerek zamanla, bu anlamsız şirketleşme, aşama, aşama bitirildi. Tabii ki fatura THY’ye kesildi, olan yine şirkete ve çalışana oldu.
Nasıl mı kesildi?
Her zamanki gibi en ağır fatura, şirketin yanı sıra hak ve ücret kayıpları nedeniyle çalışanlara kesildi. Durduk yere ve hiç gereği yokken yapılan İşkolu ve Sendika değişikliği, yetki kargaşaları ve Hava-İş ve Özçelik İş sendikaları kavgalarıydı derken yapboza dönen sistemde Habomlular ortada kaldı.
Habom çalışanlarını, Hava-İş sendikasının 10.0 Kadro kazığıyla büyük bir sürpriz bekliyordu. Kıdem, ücret ve izin hakları gibi birçok konuda ağır kayıplarla herkes Teknik A.Ş.’ye geçmek zorunda bırakılmıştı. Böylece Teknisyenlerin yılların emeği ve birikimiyle kazanılmış ücret skalası delinerek bütün ücret dengelerinin alt üst edilmesi başarılmıştı.
Uzun senelerin mücadelesi ile kurulan sistem bir anda ancak bu kadar rezil hale getirilebilirdi.
Habom çalışanlarına bir kapıdan istifa ettirilip, öteki kapıdan yeni sözleşme imzalatılarak herkesi yeni kaderine mahkûm edenler, bu durumu sorgulayanları ya da işlerine gelmeyenleri de ayıklama fırsatı bulmuş, çoğu kişi de geçişte hiç bir gerekçe göstermeden Teknik A.Ş ye alınmayıp bir nevi işten çıkartılmıştı. Bunları unuttuk mu?
İşte o beceriksiz Hamdi’nin yaptığı tek yıkım bu değildi. İleride Bay Hamdi’nin, sıfır havacılık bilgisi ile ucuz, ucuz diyerek manavdan domates alır gibi borçlanarak aldığı bir dolu uçak şu anda yerde yatıyor. THY pandemi dönemine bu kadar çok uçakla yakalanmasaydı şimdi ki zararı daha da az olacaktı. Kısaca, o zaman bir deli kuyuya taş atmış ve şimdikiler o taşı kuyudan çıkartmaya çalışıyorlar.
Tabii ki iki şirketin teke düşmesinden sonra sorunlar hemen bitmedi. Yukarıda yazdığım sorunlar yetmezmiş gibi birde bu kargaşada eline fırsat geçiren yönetim, Teknik Destek ve Destek İşçisi gibi düşük ücretli kadrolar açılarak neredeyse taşeron maaşına yakın skalalarla kadrolu personel alınmasına yeşil ışık yaktı.
Her şey, sendikanın sarı öküzü verme hikâyesi gibi, 10.0 kadrosunu kabul ettirmeleriyle çorap söküğü gibi ardı ardına geliyordu. Ve ne yazık ki artık 10.1 – 10.2 gibi kadroların da geleceği tehlikedeydi.. Zamanla yayınlanan genelgeyle artık mahkeme koridorlarında, uzunca yıllar ve toplu sözleşmeler sonucunda kazanılmış ücretler ve haklar, can çekişiyordu. Artık çalışanlar sosyal ve ekonomik olarak günden güne geri gitmeye ve erimeye mahkûm olmuştu. Ve ne yazık ki işçiye asıl sahip çıkması gereken derneği ve sendikası da buna engel olamıyordu ya da olmak istemiyordu.
O günlerde depo, takım hane ve lojistik destek gibi geri hizmet olarak gördükleri işler için açtıkları iddia edilen TEKNİK DESTEK ve DESTEK İŞÇİ kadroları, zamanla asıl bakım işi yapan uçak üstünde, hat bakımda ve komponent atölyelerinde yetkili personel olarak hizmet vermeye devam eden kadrolara dönüştü.
Sendikaların uzun zaman önceleri geçirdiği, eşit işe eşit ücret kuralını altüst eden durum hem sahada iş ve görev çatışmasına, hem de işyerinde huzursuzluk ve mutsuzluklara sebep oluyordu.
Şimdilerde kulağıma gelen bilgilerde, taşeron işçilerin çalıştırıldığı yerlerdeki işlere de bu kadrolardan farklı birimlerden eleman toplandığı duyumunu alıyorum.
Habom’la başlayan ve mevcut yönetimin bile yanlış görerek iptal ettiği, düşük ücretli adam çalıştırma politikasıyla asıl işi yapan herkesi taşeronlaştırmanızın, kurulan şirket ve makamların size kârdan çok ne kadar zarara mal olduğu üzerine acaba yeterince düşünülüp ders alınmadı mı?
Son dönemde aldığımız duyumlarda, takım hane ve depolardan kayıp tool ve malzemelerin ve yetkisiz kimselerle yapılan hatalı, yanlış ve sorunlu işlerin şirketi uğrattığı zararlar artmış ve astarı yüzünden pahalıya geldiği görülmüyor mu?
Habom yanlışının yarattığı yanlış sistem, birkaç yönetici değişikliği ve çalışan personel tipinin rötuşlamasıyla acaba bu zararın üstü örtülebilecek mi? Şirketin mali olarak pandemiden dolayı zaten çok zor günler geçirdiği bu dönemde bence bu kadar yanlış insan ve iş planlamasının da sorumluluk sahiplerine muhakkak bir geri dönüşü ve yansıması olacağı kaçınılmaz.
Şimdilerde bu hataları düzeltmeye çalışırlarken yeni hatalara gebe kalınacağını düşünmüyorlar mı? Neredeyse her birimde Teknik destek ve destek işçisi olarak çalışan, en düşük gelir gurubundaki arkadaşların hangi ölçü ve kriterlere göre seçildiği bile belli değilmiş. Yönetimin yaptığı yeni uygulamalar, bana anlatılan gibiyse, çok yanlış olduğunu söyleyebilirim.
Bu çalışanların, depo ve takım hanelere gönderilmeye kalkışılması, yeni bir ayrıştırma ve çatışma ortamına neden olmayacak mı? İş barışı bir kez daha darbe almayacak mı? Bir çalışanın yıllardır çalıştığı birimi, yaptığı işi, tecrübeyi ve iş hafızasının bir anda çöpe atılarak, adeta başka bir yere sürülürcesine küstürülerek gönderilmesi, ne kadar mantıklı ve verimli olabilir ki? Bu geçişlerde hak mağduriyeti oluşursa Özçelik İş sendikası devreye girer mi?
Hali hazırda zaten teknisyenliğe geçişlerinin bu kadar zor ve ağır koşullarda olduğu bu düşük ücretli kadrodakilerin geri kalan çalışma hayatlarını yetkisizliğe ve hiçbir ek kazanım ile kariyer imkânı sunmadan, önü kapalı biçimde çalışmaya mahkûm etmeniz ne kadar adaletli olacaktır?
Aslına bakarsanız, başta bu ünitelerdeki iş gücü ihtiyacınızı belirleyip, hangi vasıflarla ne kadar kişinin bu işlerde çalışacağı belirlenerek ona göre depo ve lojistik ihtiyacınıza uygun planlamalar yapılması gerekirdi.
Çalışanları ilk baştan vasıflarına göre seçip değerlendirselerdi, bu gün cezalandırırcasına iç ihtiyacınızı karşılamak zorunda kalır mıydınız? Herkes yapacağı işi ve geleceğini bilerek isteyerek tercih imkânı bulacaktı. Kimsenin çalıştığı yerden ya da yaptığı işten şikâyet etme ya da işini ret etme gibi durumlarla karşılaşılmayacaktı.
Böyle günü kurtaran yanlış istihdam politikalarıyla aynı departmanda aynı işi ‘’hem taşeron personeline, hem destek ve teknik destek personeli hem de teknisyen ile memura ‘’ yaptırdığınız bir ortamda ne huzur kalır, ne de verimden bahsedebilirsiniz.
Sırf daha düşük ücret verip personel maliyetini düşürmek adına Teknik Destek ve Destek İşçi ihtiyacını Taşeron personelle, Teknisyen ihtiyacını Teknik Destek ve Destek İşçi ilanıyla, Mühendis ihtiyacınızı Uzman ilanlarıyla, Uzman ihtiyacınızı Memur ilanlarıyla karşılamaya devam ederseniz kısa vadede maliyetinizi düşürdüğünüzü düşünüp kendiniz başarılı gibi görebilirsiniz.
Bu çalışanların, kendi aralarındaki geçişi, çok ağır kriterlerle ve sonucu dahi açıklanmayan çok zor sınavlarla kariyer yönetimi yaptığınızı da düşünebilmeniz mümkün..
Ancak; Size ilk başlarda, kârlı ve güzel gelen bu yöntemin, uzun vadede bocalayacağını, işleri vasfına uygun kimselere yaptırmadığınız için hep ağır kayıp ve zararlara neden olabileceğinizi, her şeyden önemlisi, calışan kesimin kendini dışlanmış olduğunu görerek mutsuz olup, düşük performansa neden olacağını siz ve sendika birlikte düşünemiyormusunuz?