Teknik A.Ş nin Toplu İş Sözleşmesi süreci beklendiği gibi bitti. Dikkat ederseniz, beklendiği gibi diyorum.
Bilirsiniz, “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” derler. Bu Atasözümüzün yaşanan toplu iş sözleşmesi süreci ile ne ilgisi olabilir diye düşünenler için hemen konuma gireyim.
Öncelikle toplu iş sözleşmesine taraf olan Özçelik İş sendikasının ve başkanının havacılıkla uzaktan yakından alakası yoktu. Tabii ki, Yunus Değirmenci havacılık sektöründen bihaber olunca bilgileri Şube başkanı olarak atadığı, benim temsilci dediğim kişiden almak zorunda kaldı ve sonuç olarak ruhsuz bir toplu iş sözleşmesi imzalanmış oldu.
Toplu İş sözleşmesindeki stratejiyi THY/Teknik adına Ahmet Karaman ve Çelik İş adına da Yunus Değirmenci’nin yürütmesi işin olağan seyri iken, Ahmet Bey bu görevi, hesap uzmanı (muhasebeci) Fazıl Beye, Yunus Değirmenci’de görevi şube başkanı olarak atadığı Yavuz Güver’e devretti.
Hatırlarsınız;
Yavuz Güver Bey, bir anda THY’den emekli ve Özçelik İş’in şube başkanı oluverdi. Emekli olmadan, şube başkanlığı sözü verilmese durduk yere neden emekliliğini istesin ki?
Hak-İş konfederasyona bağlı Özçelik İş sendikası Teknik A.Ş yi bir şekilde eline geçirince, Teknik A.Ş de çalışmış ve emekli olmuş birini şube başkanı yapmak zorunda kaldı. Çünkü Özçelik İş sendikası daha önce havacı olup ta bir şekilde Metal İş koluna geçirilmiş bir başka iş yeri olmadığından konuya hâkim olamazdı.
Benim tahminime göre; Özçelik İş işverenle görüştü ve Teknik A.Ş ile Özçelik İş arasındaki irtibatı sağlayabilecek birinin kendilerine tavsiye edilmesini istedi. Neyse uzatmayayım bu kişi Yavuz Bey oldu. Yavuz Bey; Hem THY’den tüm özlük haklarını (pas bilet dahil) alarak emekli oluyor, emekli maaşı almasının yanı sıra birde sendika şube başkanı olarak ayrı bir gelir daha kazanmış oluyor. … Hani bir sözümüz vardır. “Yemede yanında yat” derler ya işte öyle bir durum.
Yavuz Bey geçmişinde de başarılı(!) bir arkadaşımız idi. Hani o Yunan HATA firmasından alınan lisanslar var ya… O konuyu sadece Yavuz beye bağladılar. Halbuki bu konu yine işveren tarafından kotarılmış ve o zaman ki, SHGM’nin lisans verme sıkıntısı içinde olduğu dönemde lisanslı teknisyen açığını giderebilmek amaçlı Teknik A.Ş yönetiminin bilgisi doğrultusunda yapılmış ortak bir girişim idi. Yavuz bey tek başına günah keçisi ilan edildi. Halbuki bu işin arkasında Yavuz bey tek değildi.
Şimdi siz bu Yavuz Bey ve Fazıl Bey den ne bekliyordunuz ki… Aslına bakacak olursanız işveren olarak Fazıl Çiftçi görevini yaparak sözleşmeyi ucuza kapattı diyebiliriz.
Her zaman söylerim. İşveren işveren gibi, sendika da sendika gibi davranmalıdır. Bu açıdan baktığımızda,Fazıl beyi kutlamak gerekir. Çünkü çalışanların da işverene karşı maaşlarını ödediği ve gerekirse denetleyebileceği sendikaları vardı. İşçiler kendi sendikalarını kullanamıyor ve istekleri doğrultusunda hareket ettiremiyorlarsa, başta delegeler olmak üzere çalışan kesimde suçludur.
Neyse konu üzüyor. Sadede geleyim.
Sözleşme boyunca, Yavuz bey de Fazıl Bey de aynı enstrümanı çalıp durdu, sizler de 3 ay boyunca aynı müziği dinlediniz. Teknik A.Ş deki toplu iş sözleşmesi stratejisi tamamı ile bir fiyaskodur.
Kısaca; Teknik AŞ de sendika olmasa idi de aynı hakları alırdınız, şimdi de aynı hakları alıyorsunuz.
Değerli okurlar;
Öncelikle sizlere refah payı nedir onu anlatıp sonra sözleşmeye bağlamaya çalışacağım.
Bildiğiniz üzere THY’de ki toplu iş sözleşmelerinde her zaman enflasyon farkları alınmıştır. Bu sözleşmede de alındı. Ocak-Temmuz arası oluşan (reel değil) %9,17 enflasyonu zaten cepte biliyordunuz. Bu enflasyon rakamı geçmişe dönük son altı aylık alım gücü kaybınızı gösterir. Tabii ki gerçek enflasyonun yani alım gücünüzün kaybı %9,17 den çok daha fazla olduğunu söylemeye gerek bile yok.
Ancak; Çalışanlar olarak enflasyon kaybını bir şekilde aldınız diyelim. Peki, bu kaybı almak, size ekstra refah mı yaratır yoksa sadece 6 ay öncesindeki alım gücünüze tekrar kavuşmanızı mı sağlar? Tabii ki bu enflasyon farkı yani %9,17 sizin Ocak-Haziran 2018 arasında ki paranızın değer kaybıdır.
Başka bir tabir ile alım gücünüzü 6 ay önceki duruma getirtir. Yani sıfıra sıfır elde var SIFIR.
Ekstra olan REFAH payıdır. Şimdi diyeceksiniz ki, enflasyon farkını aldık. Yani, altı ay öncekindeki alım gücümüze kavuştuk. Refah payı da neyin nesi oluyor?
Sevgili Arkadaşlar; İnsan olarak hepimizin ailesi var. Kimimiz evli, kimimiz evlenecek, kimimiz ana babasına bakıyor, kimimiz ise bekar olarak yaşamını sürdürüyor. Bu yaşamlarında evleri, eşyaları, araçları, kılık kıyafetleri eskiyor. Belki de çocukları okula başlıyor ve bir dolu ekstra gider oluşuyor. Bu değişiklikleri nasıl yapacak?
Ocak-Haziran ayına göre aldıkları ücret enflasyon farkı ile çalışan kesim yerinde sayıyor. Her insan düne göre bugününün refah düzeyinin daha iyi olmasını ister. İşte yukarıda eskidiği için değiştirmek zorunda oldukları eşyaları, araçları ve tabii ki sosyal seviyelerini yükseltebilmek için mutlaka enflasyon rakamının dışında farklı bir ücretin daha olması gerekir.
İŞTE BU REFAH PAYIDIR.
İki senelik başlayıp üç senelik olarak imzalanan Toplu iş sözleşmesinde, ne istendi ve ne alındı? İşveren ve sendika (ben birlikte çalışıyor olarak görüyorum) %14 İSTEDİ. Bu %14 ün %9,17 si geçmiş enflasyon farkı idi.
THY bu rakamı sendika olsun veya olmasın her zaman verdi ve verir de…
O halde bu garanti olan %9;17 yi ,sendikanın ilk altı ay için istediği %14 den düşelim. Ne kaldı? %4,83 ve pazarlık başladı…
İşte şimdi tiyatro başlıyor… İyice arkanıza yaşlanın ve okuyun…
Toplantı üstüne toplantı. Çalışanda heyecan dorukta… Ancak işveren ve sendika rahat. Onlar sonucu biliyor. “Hımmm hemen vermeyelim, oyun belli olur, uzatalım…” sözcükleri havada uçuyordur. Bu görüşmede şu maddeler kaldı bu maddeler kaldı… Heyecan yine dorukta… Nefesler tutulmuş bekleniyor.
Acelesi yok yahu. Onlar rahat. Her dönem oynanan tiyatronun tadını çıkarın biraz.
Neyse uzatmayalım, Temmuz-Ağustos-Eylül ayları geçiyor ve sonuçta o kadar kavga (!) gürültü (!) Veeeeee Sonuç; 3 yıllık refah payı olarak istenen %4,83 ama ancak %3,33 alınabiliyor. ALIN SİZE GERÇEK ZAM. REFAH PAYI YANİ
Aslında bazıları başarılı olarak görebilir? Bence de başarılı…Bakış acısına göre değişir. Neden mi? Sen sendika olarak refah payı olarak %4,83 isteyip %3,3 verilirse bu yakın bir rakamdır ve istenen rakama göre başarılı sayılabilir. 3 seneye vurduğunuzda her seneye sadece %1,1 refah payı düşüyor. Önemli olan taslakta bu kadar komik bir refah payı istenmesiydi. Bu kadar az rakam istersen işveren bu rakamı daha azaltarak verir. ÖYLE DE OLDU.
Aslına bakacak olursanız ben olsam ve bu durumda kalsam, işverene söyle bir teklif yazardım.
Sevgili İşveren; Biz 3 sene boyunca refah payı falan istemiyoruz. Siz bizim enflasyon farklarımızı verin yeterli. Refah payı olarak da, sendikaya vermek zorunda bırakıldığımız aidat parasını, bizim adımıza ödemeniz yeterli olacaktır.
Bir başka bakış açısı ile 3 senelik alınan zam, aşağı yukarı, sendikanın sizlerden 3 sene içinde alacağı aidat kadardır. Çünkü sizin senelik refah payınız,1;11 dir.
Tabii ki bu yazının muhatabı, Teknik A Ş deki şube ve temsilcileri değildir. Muhatap Başkan Yunus Değirmenci olup cevap vermek isterse bu sütunlar ona da açıktır. Tekzibini Aynen yayınlar ve gerekirse anında cevap veririm.
NOT/ Bu arada toplu iş sözleşmesine Ekim-Kasım-Aralık ayı enflasyon farkı olarak eklenen %9 luk fark, İlker Aycı tarafından avans niteliğinde verdirilmiş olup, sene sonunda bu avans niteliğinde verilen %9 fark çıkartılıp yerine altı aylık enflasyon farkının tamamı yansıtılacak denmektedir.