Değerli Okurlarım;
Bildiğiniz üzere Teknik A.Ş nin Toplu İş sözleşme süreci 3 aylık çok zorlu bir mücadele sonucunda nihayet bitti.
Bu zorlu süreç Temmuz ayında başlamış ve kıran kırana mücadeleden sonra sendikanın istekleri doğrultusunda şekillenmiş ve imzalanmıştır.
Sendikanın üyeleri ile devamlı irtibatta olduğu ve imza anına kadar üyelerine devamlı bilgi akışı sağladığı bu sözleşme aşamasında, tabii ki başarı kaçınılmazdı.
Toplu İş sözleşmesi, 2 yıllık istenmesine rağmen 3 senelik yapılmasındaki neden, alınan hakların mükemmelliğini 3 sene boyunca garanti altına almak amaçlıdır.
Bu mükemmel toplu iş sözleşmesi Ocak ayında başlayacak THY A.O toplu iş sözleşmesine de baz olarak alınabilecek niteliktedir.
%14 gibi astronomik bir rakam eşliğinde başlayan bu süreç yeterli görülmemiş ve işgüzar birinin, “Temmuz-Ağustos-Eylül aylarındaki enflasyon farkını verin” isteği, işveren teklifi olarak sunulmuş ve sendika yönetimimiz bu teklifi her ne kadar cazip bulmamış olsa da, Teknik A.Ş ile olan diyalogları bozulmasın diyerek, kabul edilmek zorunda kalınmıştı.
Bir tek hatamız sonradan işveren teklifi olarak gelen %9 un kümülatif faizini hesaplamadan sözleşmeyi imzalamamız olmuştur. Keşke o işgüzar kişi, bizi arayıp bu hesaplamanın nasıl yapılması gerektiğini de anlatsaydı bu hatayı yapmazdık. Siz değerli üyelerimiz bilmelidir ki sene sonunda bu kayıp mutlaka telafi edilecektir.
%3.33 nispetinde alınan iş/uçuş ve kıdem ücretlerine aynen yansıtılan zamlar, seyyanen uygulanan rakamlar ve sosyal yardımlar ile pekiştirilmiş ve taçlandırılmıştır. Bu başarı, Teknik A.Ş çalışanları tarafından, iş yerlerinde kutlanmış ve bu başarıyı kendilerine yaşatan sendika yönetimine teşekkür mesajları yağmıştır.
Enflasyon rakamlarını düştüğünüzde 3 yıllık toplu iş sözleşmesinin 3,33 gibi THY tarihinde olmayan bir iyileştirme ile sonuçlanmasının takdire şayan olduğu sizlerce de kabul edilmiş olmalıdır.
……………………………………………………………………………..
Değerli Okurlarım;
Yukarıdaki metini, sendika tarafından kullanılsın diye yazdım. Sanırım sendika yönetimi de sizlere bu tür bir mesaj(!) yayınlamış veya yayımlayacaktır.
Evet, şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Her şey ortada. Yanlışsa yanlış Doğruysa doğru yazın. Seviyeli yazılmış her yorumu onayladığımı biliyorsunuz. Yorumlarda ki,beğen veya beğenmedim ikonları yorumun genelde beğenilip beğenilmediğini göstermesi açısından önemli olmakta.
Bu sözleşme gerçekten THY tarihine geçebilir ama tersten…
O kadar çok yazı yazmışım ki… Bu hafta, yazmadığım veya bini aşkın kişinin izlediği youtube sayfamda konuşmadığım ne kaldı diye düşünüp durdum.
Evdeki arşivimi açtım bulduğum eski toplu iş sözleşmelerini inceledim. Yok, böyle bir şey. Hava-İş zamanında ki (metal iş kolu yokken onlar sözleşmeye giriyordu) Toplu iş sözleşmelerinin en kötüsü bu olmuştur.
Sakın ola ki hiç kimse ve hiçbir medya kuruluşu bu zammı yanlış yazmasın. Bildiğiniz gibi enflasyon rakamı sözleşme aşamasında konuşulmaz bile. Zaten belli olan ve verilmesi şart olan bir rakamın neyini konuşacaksınız ki. Hükümet, Ocak-Şubat-Mart-Nisan-Mayıs-Haziran aylarındaki oluşan enflasyonu %9,17 açıklamışken neye itiraz edeceksin ki… Aynı hükümet Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını ise %9,15 açıkladığına göre bu konuda da konuşacak bir şeyimiz olamaz. (reel enflasyon tabii ki çok daha fazla. (Yani çarşı-pazar enflasyonu)
Şimdi durup düşünelim. Farz edinki, toplu iş sözleşmeniz yok. Sendikasız bir iş yerinde çalışıyorsunuz. Bu enflasyon rakamlarını vermezler mi sanıyorsunuz. Örneğin, THY A.O sözleşmesinde enflasyon farkının verilmediği zaman var mı?
Memur ve İşçi emeklileri bile enflasyon farkını alıyorken size yok mu diyecekler. Bu nedenle sözleşmedeki enflasyon paylarını buraya koymaya gerek bile yok. Normalde Toplu iş sözleşmesinin başladığı Temmuz ayının üçünde Ocak-haziran ayının enflasyon rakamları belliydi. Yani, %9,17 idi
Sendika daha sözleşme masasına oturduğu an ilk yapacağı konuşma;
Sayın İşverene vekili; Siz bize Ocak-Haziran ayı enflasyon rakamını şimdiden çalışanların maaşına ekleyin ve sonra biz pazarlığa başlayalım olması gerekirdi.
Siz bunu demeyip, sonra kalkıp da %14 istiyoruz diyorsunuz. Yapmayın etmeyin… Siz sözleşmeye, işverenden %4,83 refah payı alırız diye oturdunuz.
Toplu İş sözleşmesi için istediğiniz %14 den enflasyon rakamı olan %9,17’yi düştüğümüzde ne kalıyor? %4,83 değil mi? REFAH PAYI OLARAK İSTENEN BU DEĞİL Mİ?
İnanılmaz yahu…2 senelik bir sözleşmede işverenden %4,83 istiyorsunuz ve bu sözleşmeyi 3 seneye çıkarttığınız halde ala ala %3.3 alıyorsunuz.
Kısaca her seneye 1,1 zam…
Bırakın enflasyonu falan. Onlar sizin işiniz değil ne açıklanırsa o zaten alınacak. Siz ÖZEL olarak yani Refah payı olarak istediğiniz %4.83 var ya… Bu komik rakamın daha komiği olan %3.33 almışsınız.
Ayrıca; İşveren %12,5 açıkladıktan sonra gelen ve üstüne ilave edilmesi istenen Temmuz-Ağustos-Eylül enflasyon farkı olan %9,15’i, işverenin daha önce verdiği %12,5 a eklenmesini ben mi yapacağım siz mi? Masa da ben mi varım siz mi? Hesabı kümülatif mi yaptınız yoksa bakkal hesabı gibi mi? Bu konuda da bir açıklama yok.
Ben bu hesap kümülatif yapılmalı diyorum ama hesap uzmanımız Fazıl bey ve sendika birlikte kümülatif hesap yapmadıysa ben ne yapabilirim…İmzayı atanlara sorun.
İlker Bey; “Enflasyon ne olursa olsun sene sonunda kayıp yaşanmadan hesaplara yatırılacaktır” demişti. O söze güvenmekten başka ne yapabiliriz ki…
Sonuç olarak; Bu sözleşme ile 3 seneyi tamamlamak çok zor. Bana göre, bir sene sonra bir iyileştirme yapılmadan 3 sene bu şartlarla sürdürülebilmesi mümkün görünmüyor.
Değerli Gençler;
Bana attığınız, yorum, mail ve whatsapp iletilerinde en çok sorduğunuz ve tavsiye almak istediğiniz konu sendikadan nasıl çıkarız, dayanışma nasıl ödenir ve yeni bir sendika kurulması isteğiniz olmakta.
Önce size yaşamış olduğum bir örneği vereyim.
Yıl 1993 di sanırım. Sendika da Atilay Ayçin dönemi hüküm sürmekte. THY Genel müdürü Tezcan Yaramancı. THY ile Hava-İş anlaşamamış ve grev kararı alınmıştı. Tezcan Yaramancı Atilay Ayçin’in bu hamlesine karşın grev oylamasını gündeme getirerek, grev oylaması yapılmasını sağlayarak, çalışanlar greve evet veya hayır şeklinde oy kullanmışlardı.
Yapılan oylama sonucunda sendika kaybetti ve greve gidilemedi. Bu tür grev oylamalarında genelde sendika kazanırdı. Sürpriz olan işverenin kazanması oldu. Tabii ki grev falan yapılamadı ve işverenin verdiği ücret kabul edilmiş oldu.
Sendikanın bu prestij kaybı, delegeleri kışkırttı ve olağanüstü genel kurul yapılarak Atilay Ayçin düşürülüp bir başka başkan adayı ile devam ettirilmek istendi.
Bilhassa Anadolu delegeleri tarafından başlatılan bu girişim sonucunda, sendika mecburen olağanüstü genel kurula sokuldu. Şirket adeta kaynıyordu. Muhalif kanat başkan arayışında idi. Tabii ki ben delege olmadığımdan uzaktan gelişmeleri izliyordum.
Bir gün hiç tanımadığım THY’nin Anadolu delegelerinden birkaç kişi ve THY genel müdürlükten bazı delegeler benimle konuşmak istediklerini ilettiler. Tabii ki hepsi THY çalışanı idi. Bir iki kişi haricinde kimseyi tanımamama rağmen randevu verilen salona gittim.
Tüm muhalif delegeler oradaydı. Kısaca bana başkanlık teklif ettiler. Yani Atilay Ayçin’e karsı beni destekleyeceklerdi
Ya Arkadaşlar dedim. Ben delege bile değilim. Böyle bir düşüncem de yok. Ayrıca UTED in başkanıyım. Bu nedenle size bir faydam dokunmaz. Ben öyle dememe rağmen ısrarlı arayışları devam etti. Birde baktım ki yanımda bir dolu tanımadığım kişiler, kimisi Antalya’dan kimisi Adana’dan. Beni markaja alıp bir dolu sorunlarından bahsediyorlar.
Kısaca, beni başkan yapacaklar ama onların iş yerlerindeki isteklerini çözmelerine yardımcı olacağım. Kimisi şeflik ister kimisi müdürlük. Şaşırdım kaldım. Ben henüz EVET bile dememişken…Bu nedenle sendikacılığın Türkiye’deki işleyiş seklini sevemedim.
Bu sefer 5. Veya 6. Toplantıydı sanırım. Ben bir şartla başkan adayınız olurum dedim. Ben maaş almayacağım ve bu görevi amatör olarak sürdüreceğim. Herkesin suratı asıldı. Çünkü benim amatör olarak ücret almadan bu işi yapmam, sendikacılığı meslek gibi gören ve bu işi nemalanma olarak gören bu kitleyi şaşırttı.
Kısaca profesyonel olarak Hava-İş başkanlığını kabul etmedim. Muhalif delegasyon bu sefer, Hava-İş başkanı Atilay Ayçin döneminden önce başkanlık yapan ve sonra ANAP’dan milletvekili olan İbrahim Öztürk’e yanaştı.
ANAP iktidarı kaybetmiş ve muhalefete düşmüştü. İbrahim Bey boştaydı ama ANAP’tan milletvekili olarak görev yaptığından Atilay Ayçin için kolay yemdi.
Çünkü ANAP o zaman işçi düşmanı olarak lanse ediliyordu. Neyse İbrahim Öztürk toplantıya geldi ve benimle bir görüşme yaptı. “Sefa Bey madem profesyonel başkanlığı kabul etmiyorsunuz gelin bizim genel sekreterimiz olun” teklifi yaptı. Tabii ki başkan adaylığını kabul etmeyip genel sekreterlik görevini kabul etmem mümkün değildi. Teşekkür ettim ve bu oluşumdan çekildim.
Yani o zamanlarda sendikacılığın para karşılığı yapılmasına karsı idim şimdi de karsıyım. Bazıları benim nabız yokladığımı falan sanıyor:) Sonuçta Atilay Ayçin, ikinci defa başkan olmaya hazırlanan İbrahim Öztürk’e 10 oy farkla geçti ve tekrar başkanlığına devam ettiydi.
Ben Evet deseydim sanırım İbrahim Öztürk’den daha çok oy alırdım. Çünkü Atilay Ayçin’in delegelerinden birçoğu teknisyendi.
Kısaca bu konularda yeni değilim. Bana ne yapmalıyız diyenlere cevabımı da yazayım.
Sendikadan istifa etmek yerine delegelerin beşte biri kadar delege veya tüzükte yazılan üye sayısı kadar üyenin imzası ile şubeyi olağan üstü genel kuruluna götürebilirsiniz. (Tüzükte kaç delege veya kaç üye imzasına gereksinim olduğu yazar)
Veya dayanışma öderseniz, hiçbir maddi kaybınız olmaz ama seçme ve seçilme hakkından olursunuz.
Kısaca tüzükte yazılı olan üye sayısı vaya delege sayısının yanı sıra Şube başkanlığının yönetim kurulu kararı ile alacağı genel kurul kararı ile yeni bir yapılanmaya gidebilirsiniz.