13 Mayıs 2024 günü vefat eden Tayyar Güler abimiz 14 Mayıs Salı günü Beşiktaş Sinan Paşa Camiinde öğlen namazını müteakip kılınan cenaze namazı sonrası Ortaköy Mezarlığına defnedildi. Allah’ın rahmeti daim üzerine olsun İnşallah. Uçak teknisyenlerinin Tayyar Baba’sı olarak anılan, bilinen, duayen Uçak Teknisyeni Tayyar Güler’i biraz daha yakından tanımak ister misiniz?
Tayyar Güler 1930 yılında Kayseri’de doğdu. Kayseri Teknik Meslek Lisesinden mezun oldu. (o tarihteki adıyla Erkek Sanat Enstitüsü) Okulu bitirdikten sonra babasının görevi nedeniyle Kayseri’den Eskişehir’e taşındı. Hv. Kuvvetleri’nin Eskişehir’deki Motor Fabrikasına teknisyen olarak girdi. 1950’de askere gitti, havacı er olarak Kütahya Hava Er Eğitim birliğine katıldı. Temel askerlik eğitiminden sonra, Teknik Meslek Lisesi mezunu olması nedeniyle Teknik Assubaylarla birlikte, Uçak Teknisyenliği eğitimi alması için, Hv. Kvv. İzmir Hava Teknik Okulu’na gönderildi. Bu okulda Uçak Teknisyenliği Temel Eğitimi aldı, bitirme sınavlarında başarılı olunca aynı okulda, DC-3/C-47 Uçak Tip Eğitimini de tamamladı. Bu eğitimler 16 ay sürdü. Mezuniyet sonrası Uçak Teknisyen Eri olarak Eskişehir Hava Üssüne tayin edildi. Askerlik görevini uçak teknisyeni olarak tamamladıktan sonra tekrar, eski işi olan Eskişehir Motor Fabrikasına girdi.
THY’nın Ankara Güvercinlik havaalanında çalıştırılmak üzere Meslek Lisesi mezunları arandığını duyunca Kasım 1952’de başvuru yaptı. Yapılan sınavda başarılı bulununca 10 Kasım 1952 tarihinde THY’nın teknik personeli oldu. (THY’nın 1955 yılına kadar adı Devlet Hava Yolları idi.)
İstanbul Yeşilköy Havaalanında THY için yapılan çelik hangar 1953 yılında kullanıma açılınca Ankara Güvercinlikteki Uçak Bakım Atölyesi ile beraber Tayyar Güler de Ankara’dan İstanbul’a taşındı. Tayyar Güler’e, DC-3 Tip Eğitimi olduğu için, THY’de DC-3’lerde uçucu teknisyenlik görevi verildi.
O zaman her uçağın standart uçucu ekibi 2 pilot, 1 teknisyen, 1 telsizci ve 1 hostesten oluşuyordu. Teknisyenin görevi, her iniş yaptığı yerde uçağın sefer öncesi bakımını yapmak, varsa arızasını gidermek ve yakıt ikmali yapmaktı. Henüz uçaklarda radyo/telsiz olmadığı için uçağın yer istasyonları ile iletişimi sözlü değil, telgraf yani maniple yöntemiyle yapılıyordu. Mors alfabesi olarak alınan mesajları deşifre edip kaptana, kaptanın soru veya cevaplarını yer istasyonuna yine Mors alfabesi ile iletme işini kokpitteki telsizciler yapıyordu. DC-3’lere modifikasyon ile HF ve VHF alıcı-verici cihazlar monte edildikten sonra ihtiyaç kalmadığı için, telsizciler uçuş ekibinden ayrılıp yer istasyonlarında muhabereci olarak görev aldılar.
Birkaç yıl bu görevi yapan Tayyar baba, çok garip bir kader sonucu bir uçak kazasında hayatını kaybeden meslektaşı için kendisini haksız yere suçlayarak kendi isteği ile uçucu teknisyenlikten ayrıldı, hangarda uçak bakımlarında çalışmaya başladı. (Bu elim kazayı detaylı olarak 2016 tarihli yazımı aşağıda okuyabilirsiniz) Teknisyen, Posta Başı, Teknik Kontrolörlük, Baş Teknisyenlik görevlerinde bulundu. Uçak teknisyenliği için sadece okulundan mezun olmak, uçak tip eğitimi almak yetmez. Mutlaka iyi bir usta-çırak ilişkisi ile pratik eğitimler de almak gerekir. İşte, ustamız Tayyar Güler bu nedenle herkese kolayca verilmeyen “BABA” lâkabını hak eden bir ustamızdı.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü uçak teknisyenleri için 1950’li yılların ortasında ICAO kurallarına göre uçak üzerinde çalışan teknisyenlere lisans edinme zorunluğu getirince Tayyar Baba’mız SHGM’den lisans sınavları yetkisi alan THY Teknik Eğitim Şefliğinde lisans sınavlarına girip 12. kişi olarak 12 numaralı SHGM Uçak Bakım Teknisyeni Lisansını aldı. DC-3/C-47, Vickers Viscount, F-27, DC-9, B727, B707 uçaklarında görev yaptı.
Emekliye ayrıldıktan bir süre sonra ihtiyaç nedeniyle THY tarafından bu defa Sözleşmeli Teknisyen olarak tekrar göreve çağrılınca severek kabul etti. THY’ındaki ikinci görev süreci içinde NATO-AWACS uçaklarının büyük bakımında ve Uçak Revizyon’da (Üs Bakım) Teknik Kontrolör olarak çalıştı.
Nurlar içinde rahat uyu, mekânın Cennet olsun İnşallah büyük ustamız.
Erhan İnanç Mayıs 2024
Bundan 8 yıl önce 2016 yılında AirlineHaber’de yayımlanan yazım:
DC-3 İLE YAŞANMIŞ ELİM BİR OLAY – UÇAK TEKNİSYENİ TAYYAR GÜLER (TAYYAR BABA)
Aşağıda okuyacağınız hikaye değil, yaşanmış gerçek bir olaydır. Olayın kahramanı, Allah uzun ve sağlıklı ömür versin, halen yaşamakta olan THY’den Emekli Uçak Teknisyeni Tayyar Güler ustamız, abimizin anlatımı üzerine tarafımdan yazıldı. Kaderin, ağları nasıl ördüğünü okuyunca sizin de çok şaşıracağınızdan eminim. Olayı anlatmadan önce size Tayyar Güler’i tanıtmalıyım. THY Teknik camiası kendisini “Tayyar Baba” olarak tanır.
Uçak Teknisyeni Tayyar Güler 1930 yılında Kayseri’de doğdu. Kayseri Teknik Meslek Lisesinden mezun oldu. (o tarihteki adıyla Erkek Sanat Enstitüsü) Okulu bitirdikten sonra Hv. Kuvvetleri’nin Eskişehirdeki Motor Fabrikasına teknisyen olarak girdi. 1950’de askere gitti, havacı olarak Kütahya Hava Er Eğitim birliğine katıldı. Temel askerlik eğitiminden sonra, Teknik Meslek Lisesi mezunu olması nedeniyle Teknik Assubaylarla birlikte, Uçak Teknisyenliği eğitimi alması için, Hv. Kvv. İzmir Hava Teknik Okulu’na gönderildi. Uçak Teknisyenliği Temel Eğitimi aldı, bitirme sınavlarında başarılı olunca aynı okulda, DC-3/C-47 Uçak Tip Eğitimine devam etti. Bu eğitimler 16 ay devam etti. Mezuniyet sonrası Uçak Teknisyeni olarak Eskişehir Hava Üssüne tayini çıktı. Askerlik görevini uçak teknisyeni olarak tamamladıktan sonra tekrar, eski işi olan Eskişehir Motor Fabrikasına girdi.
Aldığı bir duyum üzerine, 9 Kasım 1952 tarihinde Ankara Güvercinlik Havaalanında bulunan Devlet Hava Yolları’nın (sonra THY) teknisyen alımı sınavına girdi. Aynı gün, sınavı kazandığı ve ertesi günü yani, 10 Kasım günü işe başlaması bildirildi.
Devlet Hava Yollarında (DHY) işe girdiği tarihte filodaki DC-3 uçaklarının her biri, bir Uçak Teknisyenine zimmetli olarak teslim ediliyor. Teknisyen, üzerine zimmetli olan uçağının her uçuşuna uçuş ekibi olarak katılmak zorunda. Uçağın indiği her havaalanında uçağın bakımını yapacak, varsa arızasını giderecek, yakıt alıp uçağı bir sonraki uçuşa hazır olduğunu onaylamak için, Tech Log’u imzalayacak. Ayrıca, uçağının ana üsde yapılacak tüm periyodik bakımlarında da çalışmak zorunda. Yönetimin izni olmadan üzerine zimmetli olan uçağı değiştirmesi kesinlikle yasak. Bu yasağın delinmesinin cezası ağır; işten çıkarma. Tayyar abinin üzerine zimmetli DC-3 uçağı : TC-EGE tescilli.
Devlet Hava Yolları’nın Ana Üssü Ankara Güvercinlik Hava Alanı. Uçuşlar, yolcu ve uçağın yakıt kapasitesinin azlığı nedeniyle, çok bacaklı olarak yapılıyor. Örneğin, Ankara’dan Van’a gidecek sefer, Ankara’dan kalktıktan sonra sırasıyla Kayseri, Malatya (veya Elazığ), Diyarbakır, Van olarak yapılıyor. Dört bacaklı uçuşun son durağı olan Van’da yatı oluyor. Uçağın her indiği havaalanında inen, binen yolcular oluyor. Uçağın tuvaletindeki klozet, döşemeye sabitlenmiş bir küvet temeli içine yerleştirilen özel bir kova ve üzerinde bugünkü Alafranga tuvalet gibi menteşeli oturacak yeri ve bir kapağı var. Uçağın indiği her istasyondaki temizlik görevlisi bu kovayı alıp tanımlanmış uygun bir yere boşaltıyor, yıkayıp içine belli bir miktar su koyup tekrar tuvaletteki yerine yerleştiriyor.
Teknisyen, yatı yapılan istasyonda, uçağının Konaklama Bakımını yapıyor, varsa arızasını gideriyor, işi bitince uçağını kapatıp ekibin kaldığı otele gidiyor. Ertesi sabah kokpit ve kabin ekibinden daha erken bir saatte havaalanına gelip uçağı açıp uçuş öncesi bakımını yapıyor, geceden kaptanın bildirdiği miktarda yakıtı alıyor. Yakıt demişken bunun jet motorlarında kullanılan kerozen değil, 120 Oktan Benzin olduğunu hatırlatmak isterim. DC-3’ler hava muhalefetinden çok etkilendikleri için çok sık karşılaşılan yedek meydana divert mecburiyeti nedeniyle genellikle full yakıt alınıyor.
DC-3 uçaklarında ekip; 1 Kaptan, 1 First Officier (FO), 1 Teknisyen, 1 Telsizci ve 1 Hostes olmak üzere 5 kişiden oluşuyor. Bugün telsizci hariç, diğer tüm meslekleri tanıyoruz. Tayyar abi telsizciyi şöyle anlatıyor: O tarihlerde uçaklarımızda iletişim için VHF/HF radyo sistemi henüz yok. Yer istasyonlarıyla ve diğer uçaklarla haberleşmenin tek yolu uçaklardaki manipleli telgraf sistemi. Verici ve alıcıdan oluşan bu cihazı kullanan kişi de Telsizci. Sistemi telgraf olunca iletişim mecburen Mors Alfabesi ile yapılıyor. Telsizci, kaptanın söylediklerini Maniple kullanarak yer istasyonuna veya havadaki bir diğer uçağa iletiliyor, yer İstasyonunu veya diğer uçaktaki telsizcinin gene Mors Alfabesiyle gönderdiği mesajı deşifre ederek kaptana veriyor. 1955’den sonra peyderpey uçaklara mod yapılarak, pilotların kulaklıkla dinleyebildiği, mikrofondan konuşabildiği sesli iletişim sağlayan telsiz cihazları monte edilince kokpitlerdeki manipleli telgraf cihazları sökülmüş ve Telsizcilerin uçuş görevi sona ermiş.
Tarih : 25 Eylül 1953 Cuma. Tayyar baba, bu tarihi hafızasına kazımış, ezberden söyledi.
Tayyar abi, o gün zimmetli DC-3 uçağı TC-EGE ile Ankara-Van seferinde görevli. TC-EGE uçağının bu uçuş öncesinde, uçuş saati sınırlaması (Life Limited) nedeniyle her iki motoru, revizyonlu (uçuş saati sıfırlanmış) olanlarıyla değiştirilmiş. Kural gereği uçak, motor değişim sonrası tecrübe uçuşu yapmış ve normal bulunmuş. DC-3 uçaklarında tek motor değiştirildiğinde bile tecrübe uçuşu yapılması şarttı. “Pratt&Whitney R-1830” tipi, 14 silindirli yıldız motorlarının büyük bakımları (overhaul) o tarihlerde Ankara Türk Kuşu Motor Tesislerinde yapılıyordu.
TC-AND tescil isimli DC-3 ise aynı gün, Ankara-Karaköse’ye uçacak (Karaköse, Ağrı ilinin esi adıdır). Karaköse’ye uçacak uçağın Teknisyeni olan Osman, (soyadını hatırlamadı) Tayyar abiye gelip “Tayyar, ben AND ile Karaköse seferine, sen de EGE ile Van’a gideceksin, biliyorsun ben Van’lıyım, Van’da bu akşam bir yakınımın düğünü var, uçak Van’da yatıya kalıyor. Gel, seninle uçakları değiştirelim, sen benim AND uçağımla Karaköse’ye, ben de senin EGE uçağıyla Van’a uçayım, akşam düğüne katılırım, hem annemi, babamı ve akrabalarımı da görürüm” diyor.
Tayyar abi, uçak değiştirmek kesin yasak olduğu için, Osman’nın bu teklifini hemen reddediyor, yönetimin onayı olmadan uçak değiştirmeyi kabul edemeyeceğini, aksi halde işten atılacaklarını söylüyor. Sabahın erken saatinde henüz işe gelmiş bir yönetici yok. Tayyar abi TC-EGE ile Van’a, Teknisyen Osman ise TC-AND ile Karaköse’ye uçacak. Kaderin bir cilvesi midir bilinmez, bu sırada Başteknisyen Kemal Özgüç, uyku tutmadığı için, erken saatte işe geliyor. Teknisyen Osman, Başteknisyen Kemal beyi görünce, uçak değiştirme isteğini ona anlatıyor. Başteknisyen Kemal bey, Tayyar abiyi çağırıp “Tayyar, sen ne diyorsun, Osman Van’da bu akşam düğüne katılmak istiyor, uçak değiştirmeye razı mısın” diye soruyor. Tayyar abi de “EGE bana, AND Osman’a zimmetli. Yönetici onayı olmadan değişiklik yaparsak ikimizde işten atılırız, yönetimin onayı olursa değiştirmeyi kabul edebilirim” diye cevaplıyor.
Başteknisyen Kemal Özgüç de “burada şu anda yetkili tek kişi benim, ikinizde kabul ettiğinize göre, uçak değişikliğinizi ben onaylıyorum, Tayyar TC-AND ile Karaköse’ye, Osman da TC-EGE ile Van’a uçacak, Ankara’ya dönüş sonrası herkes gene kendi zimmetli uçağında uçacak” diyor.
Başteknisyenden değişikliğin sözlü onayı alındıktan sonra Tayyar abi AND uçağı ile, Kaptan Adil Gözendor, (ikinci pilotun adını hatırlamadı) Telsizci Tevfik Kazankaya ile Ankara’dan Karaköse’ye uçmak üzere havalanıyorlar. EGE’nin Van uçuşu ise onlardan 1 saat sonra. Tayyar abini içinde olduğu AND uçağı kalkıştan yaklaşık 1 saat kadar sonra Erzurum’a yaklaşırken manipleden mesaj alan Telsizci Tevfik kokpitten çıkıp Tayyar abiyi el işaretiyle dışarıya çağırıyor ve fısıldayarak “Tayyar, manipleden aldığım habere göre, TC-EGE uçağı Ankara kalkışında düşerek parçalanmış, ekip ve yolculardan ölenler olmuş, moralleri bozulmasın diye bu haberi Erzurum’a inmeden Adil kaptana söylemiyeceğim” diyor.
Bu acı haberi alan Tayyar abi kokpit ile yolcu kabini arasında olan bölgede diz çöküp ağlamaya başlıyor ve Telsizciye “Düşen EGE benim zimmetli uçağım, onunla Van’a ben uçacaktım, Osman’ın isteği ve Başteknisyenin onayı ile uçakları değiştirdik, yani benim yerime Osman öldü” diyor.
Erzuruma’a iniş yapıldıktan sonra aprona taxi sırasında Telsizci, Kaptan Adil Gözendor’a EGE uçağının Ankara kalkışında düştüğü haberini veriyor. Tayyar abi halâ, benim yerime Osman öldü diye, ağlamaya devam ediyor. Kaptan Adil Gözendor, “Tayyar oğlum, ağlama, bu bir alın yazısı, senin ecelin gelseydi o uçakta sen olacaktın, demek ki ecel Osman’a gelmiş, öyle olmasaydı Başteknisyen Kemal Bey sabahın erken saatinde işe gelmez, uçak değişikliğinizi de onaylamazdı, onay olmasaydı siz de uçakları değiştirmeyecektiniz, Allah’ın dediği olur” diye teselli ediyor.
Ertesi günü Karaköse’den Ankara’ya dönüldüğünde, uçak değişimini onaylayan Başteknisyen Kemal beyin Tayyar ile Osman’ın uçak değişikliğini General Decleration’da (GenDec) yapmayı unuttuğu anlaşılıyor. Bu nedenle kazayla ilgili ilk gazete haberlerinde ölen ekip isimleri içinde Teknisyen Osman değil, General Declarationdaki Tayyar Güler’in adı yazılıyor.
Ölümlü kaza olduğu için savcılıkta ifadeler alınıyor. Başteknisyen Kemal Özgüç, uçak değişimine kendisinin onay verdiğini ama GenDec’e yazmayı unuttuğunu, Kaptan Adil Gözendor’un da bu değişiklik onayından bilgisi olduğunu, değişikliği kabul ettiğini söyleyince Tayyar abi işten atılmaktan kurtuluyor. Tayyar abi bir süre sonra, “Osman’ın ölümüne ben sebep oldum, keşke değişikliği kabul etmeseydim, ben bu vicdan azabıyla uçuş görevinde çalışamam” diye şirketten istifa etmesine karşın, Teknik Müdür Suat Yelkin bey Tayyar abiye “bu olayda senin bir suçun yok, Osman ısrarla uçak değişikliği istemiş ve başteknisyen de onaylamış, onun kaderi böyle imiş, istifanı kabul etmiyorum, göreve devam ediyorsun” diyor.
Kazadan sonra yapılan araştırmada, TC-EGE uçağının T/O takatında yerden kesildiğinde Ana Biyel’in kırılması nedeniyle sağ motorun durduğu ve yangın çıktığı, tek motora kalan uçağın hızı düşüp kaldırma gücünü (Lift) kaybettiğinden, uçağın bir tarafa yıkılarak 450 feet gibi düşük bir yükseklikten yere çarptığı anlaşılıyor.
Motorların büyük bakımlarını yapan Türk Kuşu Motor Tesislerinde büyük bakımı yapılan motorların parçalarına çatlak kontrolu yapılıp yapılmadığı, yapılabiliyorsa o gün için hangi NDT metodunun uygulandığı, kırılan Ana Biyel’in overhaul sırasında çatlak olup olmadığı hakkında bilgi sahibi değiliz maalesef. Kendi kusuru, kabahati olmamasına rağmen, meslektaşının ölmesine neden olan olayın psikolojisinden kurtulamayan Tayyar abi, aylar sonra dilekçe verip, uçucu teknisyenlikten affını istiyor ve hangarda uçak bakımlarında çalışmaya başlıyor.
NOT: Gazete haberine göre TC-EGE kazasında 5 kişilik ekipten 4’ü, 21 yolcudan biri olmak üzere 5 kişinin öldüğü bildirilmiş.
“İnsan kaderini kendi hazırlar” sözü bu olay ile gerçekleşmiş oluyor. Bu vesile ile, ulu çınar Tayyar abimize buradan bir kere daha, sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
NOT: Bu yazıyı, Tayyar abi ile 2016 yılı Nisan ayında Kuzuluk Termal Tesislerine buluştuğumuzda bana anlattıklarını derleyerek yazdım.
Erhan İnanç 2016
Erhan ağabeyiğim teşekkür ederim her iki yazınız için,sağlıklar diliyorum…
AIRLINEHABER de teşekkür ederim…
Erhan ağbim
Her iki yaziniz tam bir havacılık bilgilendirmesi ve anıolarak hafizalarda kalacak cok tesekkur ederim.Tayyar baba ya rahmetler size de saglikli uzun omurler dilerim.