Sevgili Okurlarım;
Hayatımın hiç bir döneminde bu kadar çok mail almadım diyebilirim. Sağ olsunlar sektörde çalışanlarla aram hep iyidir. Tabii ki çalışanlarla arası iyi olan işverenler tarafından da pek sevilmez. Kendilerini işveren olarak görenlerinde canı sağ olsun…Benim için hiç önemli değil. Kendilerini işveren olarak gören bu kitle mensupları kendilerini her ne kadar ayrıcalıklı görüyorsa da ben onları aynı sizler gibi çalışan olarak görüyorum. Kısaca beni okuyan işveren yok herkes çalışan diyebilirim.
Aşağıda görüleceği üzere dün, Uçuş işletmeden bir kaptan arkadaştan benimle sohbet eder tarzı bir mail aldım. Ben bu maili okuduğumda aklıma çok sevdiğim bir sözcük geldi. ” Kızım sana söylüyorum gelinim sen duy” derler. Bu sözcüğün anlamını bilmeyenler için önce sözcüğün anlamına kısaca değineyim sonra sizi bana yollanan mektupla baş başa bırakacağım. Malum kaynanalar her nedense pek sevilmez. Gelinlere lafları çok batar. Bu nedenle aile içinde kaynana gelini eleştirmesi gerektiğinde atacağı lafı kendi kızına söyler. Bir nevi fırçalar… Kaynana suçu olmayan kızına lafı atar ama, asıl sorun gelinde olduğundan,gelin mesajı alır ve yapılması gerekeni yapar. Kaynana da gelini üzmeden onun yapması gereken işi yaptırtmış olur.
İŞTE AYNI BU TÜR BİR MEKTUP; Kaptanımız benle değil aslında THY yönetimi ve Sendika ile konuşuyor. Bakalım sendika ve THY yönetimi gelin gibi konuyu anlayıp gerekeni yapacak mı?
Sefa Bey Merhaba,
Malum gündem yoğun, ne yazık ki öyle bir hale geldik ki sizden başka sesimizi duyuracak kimsemiz kalmadı. Herkes kendi arasında bile bu konuları konuşmaya korkar oldu. Son yaşadıklarımızla alakalı, TİS süreci ve Hava İş’in yaptıklarıyla alakalı birkaç şey söylemek istiyorum.
Öncelikle TİS ile başlamak istiyorum. Yaşadığımız bir aidat meselesi var, THY kanunun birkaç maddesine dayanıp insanları mağdur edecek gibi duruyor. Madem böyle bir durum vardı, neden bunun ocak ayının son cuma günü mesai bitimine yakın bir zamanda duyurarak insanların hareket alanını kısıtladı bilmiyorum fakat THY gibi büyük bir şirketin bu denli küçük hesaplar peşinde koşacağına inanmak istemiyorum. Siz ne dersiniz? Hepsini geçiyorum, bu açıklamadan önce TİS görüşmeleri neden bu kadar savsaklanıyor anlamış değilim. Yetkili sendika yetkiyi tazeleyeli aylar oluyor, yapması gereken ilk iş yaz ayarlarında taslağı hazırlayıp üyelere sunmak ve son çeyrekte pazarlıklara başlamalıydı. Ancak bunlar aklımızla dalga geçer gibi taslağı ocak ayının ortasında kamuoyu ile paylaştı, yetmezmiş gibi açıklanan şimdiye dek sadece 1 kez THY ile görüşme yapılmış. Yahu 30 bin kişi bu sözleşmeyi bekliyor, insan bu kadar ağırdan nasıl alabilir? Ortada başka bir durum mu var? Hayır sanki THY ile çetin bir mücadeleye girecekler de uzatıyorlar, imzala gitsin kardeşim ne var sanki? Geçen TİS döneminde gördük olanları neredeyse tüm maddelerde anlaşmazlık vardı, ama ne bir uyuşmazlık zaptı tutuldu, ne de bir arabulucu talebi yapıldı. THY’nin karşı çıktığı hiçbir şey kabul edilmeden imzalandı gitti. Şimdi de öyle yapılır muhtemelen birbirimizi kandırmayalım.
Sefa Bey, siz de biliyorsunuz TİS’in çoğu maddeleri kopyala/yapıştır yapılır. Zaten standart kanun maddeleridir, uçucular için önemli olan birkaç madde vardır, gerisi genel geçer kurallardır. Bunlar da, uçuş görev süreleri, mesai limitleri vsdir. Biliyorsunuz FTL canımızı okuyor 2 yıldır. Avrupa standartlarına ve uçuş dinamizmine göre yapılan şeyi hiçbir uyarlama yapmadan bir anda önümüze koydular. Ortada ne TİS kaldı ne SHT, hayır koydular da, nasıl koydular? Uçucular lehine olan tüm maddeleri 2019’a erteleyerek, 2016’dan beri yaşadıklarımız ortada, herkes yorgun, bayılan ayılan, haberlere çıkan, limitlerde uçmaya zorlanan onlarca vaka yaşandı.
Bu açıdan 2019 bizim için önemli bir yıldı. Öncelikle yıllık uçuş saati 1000 saatten 900 saate düşecekti. Bu önemli bir kazanımdı. Sefa Bey, ister misiniz bu talimat değişikliği TİS’e eklenmek zorunda olduğu için Hava-İş kalkıp uçuş saatlerinizi 100er saat düşürdük desin? Olmaz mı dersiniz, inanın olur, hayır komiği buna inanan, bunu onların aldıklarını zannedenler de çıkar ya ona yanarım ben. Neyse dağıtmayalım, başka bir mevzu da biliyorsunuz günlük uçuş görev limitlerinin azaltılmasıydı. Örneğin eskiden 06.00’da mesai açan bir kişi 13.30 saat görev yapabilirken yeni talimat ile bu 13.00 saate düşürülmüştü. Bizim için en önemli nokta canımızın çıktığı 17.00 – 04.59 dilimi arasında 12.00 saatlik dilimin 11.00 saate düşürülmesiydi. Böylelikle artık yoğun gece mesaileri azalacak ya da yatıya çevrilerek ekiplerin daha zinde uçuş görevlerinin yapılması sağlanacaktı. O tablo farklılıkları internette çok kolay erişilebilir. O yüzden daha fazla uzatmıyorum, ana fikir anlaşılmıştır. Bizim için en önemli FTL kazanımı bu iki maddenin değişmesiydi.
Sefa Bey, nedense Hava-İş taslağında gözden kaçan çok önemli detaylar var. Bugün yayınlanan THY duyurusundan sonra o garipsediğim madde anlamını kazandı ve gerçekten bu kadar da olmaz dedirtti. İzninizle o maddeleri paylaşmak isterim.
TİS Taslağındaki maddeler:
2/48. Madde ER Tanımı:
b) Tek inişli uçuş için 8 saat veya daha fazla yapılan uçuş veya
c) İki inişli uçuşlarda ise uçuşlardan en az birisinin süresi 6 (dahil) saati geçen ve bu iki uçuşun süreleri toplamı 8,5 (dahil) saati geçen bir uçuş görevini ifade eder.
95. Madde
Her bir uçuş ekip üyesi için, uçuş süresi birbirini takip eden 7 günde 30 saati, birbirini takip eden 7 günde; gidiş-dönüş veya konaklama süresini içeren uzun menzilli (ER) uçuş görevi varsa 36 saati,
Bu değişikleri hatırlayan var mı? Bunlar hali hazırda bizim kazanılmış haklarımızdı. Hava-İş, tarafımıza herhangi bir bilgilendirme yapmadan bu maddeleri ortadan kalkmıştı. Böyle olunca 738 filosunun ER boşlu Afrika uçuşları ER boşları ortadan kalkmıştı. 330 filosunun yaptığı MRU, SEZ, DAC, JNB, CPT gibi uçuşlar da saat farkı olmadığı gerekçesiyle ER boşundan muaf tutulmaya başlamıştı. EE şimdi birileri aklımızla alay mı ediyor, daha 1 sene önce hakkımızı elimizden alan Hava-İş şimdi bunları geri mi istiyor? Peki geri istiyorsa neden o zaman zamanında bu değişikleri kabul etti? Hadi şimdi geri istiyor ve aldı diyelim. Zaten 1 sene önce bizim olan bu hakları kazanım mı sayacağız?
THY’nin bu gün duyurduğu uzatılmış mesai limitleri değişikliği biraz 101. maddeyi ilgilendiriyor. Bu zamana dek 101. maddede böyle bir tablo yer almıyor ve sadece bilgilendirme paragrafı yer alıyordu. Özetle dinlenme süremiz kısa uçuşlar hariç daima uçuş süresi x 2 olarak hesaplandığı için 12 saatin üzerinde geliyordu. Evet ve kimsenin ilgilenmediği bu madde aslında hayatımızı doğrudan etkileyen ve gelmiş geçmiş en büyük TİS kazanımlarından biriydi.
Biliyorsunuz charter şirketlerinin tamamı aşağıdaki UGS tanımlı tabloyu kullanırken THY personeli eski Hava-İş yönetiminin kazanımı olan uçuş süresi x2 kuralını uyguluyordu. Örneğin git gel 9 saat süren bir Londra seferi için THY personeli 18 saat dinlenirken özel şirketler dinlenmeleri 12 saat ile sınırlayabiliyordu. Maddeleri okurken neden böyle bir tabloya yer verildiğini anlamadım.
Ana Üs Konaklama Meydanı
6 saate kadar (tek inişli (gidiş/dönüş) 12 saat 12 saat
11 saate kadar (dahil) 12 saat 12 saat
11 saatten fazla 12 saat 12 saat
12-14 saat veya zaman farkı 3 saatten fazla 14 saat 14 saat
Sefa Bey, bugün yayınlanan duyuruda Planlı Uzatma diye bir kavram öne atılmış. Açıkçası buna dair bu zamana kadar hiçbir şey duymadık. FTL’de de yer almıyor. İlgili kurala göre +4 saate kadar dinlenme süresi arttırılarak mesai süreleri FTL limiti üzerine çıkarılabiliyormuş. Yukarıda söylediğim gece seferlerinin tutmadığı saat aralıklarını ve seferleri hatırlayacaksınız.
Örneğin FTL’e göre 11.00 saat mesai aralığında olan bir sefer 11.30 saat aralığına çekilerek icra edilebileceği ve bunun için +4 saat fazla dinlenme sağlanacağı söyleniyor. Yani uçucuların özlemle beklediği mesai saatlerinin düşürülmesi konusu yine etrafından dolanarak çözülmüş oluyor! Bir diğer deyişle ortada kazanım felan kalmıyor. Tabi diyebilirsiniz ki ne var kardeşim şirketin ihtiyacı var uçun, bakın size ekstra dinlenme saati de veriyor, daha ne istiyorsunuz, zaten geçen seneye kadar bu seferleri yapıyordunuz. Evet ben de haklısınız, karşılıklı özveriyle son 3 senede büyük zorlukları beraber göğüsledik, biz de fedakarlık yapmaya hazırız deriz. Ama durum öyle mi? Değil Sefa Bey, değil!
Hemen özetleyeyim, örnek olarak 9.30 saat süren toplam UGS’si 11.30 saat olan bir sefer düşünelim. Bu sefer FTL’ye göre 11.00 saat mesai diliminde olduğu için yatı seferi olarak planlanmalı. Ancak planlı uzatma uygulanarak 11.00 saatlik dilim 11.30 olarak güncelleniyor ve sefer FTL’ye uygun hale getiriliyor. Dinlenme kurallarına göre 9.30×2 kuralıyla 19.00 saat dinlenmesi olan sefer +4 saat de planlı uzatma uygulandığı için 23 saat olarak verilmeli. Ancak yapılan protokole göre ilgili seferin dinlenme süresi 12.00 saat olarak tespit ediliyor, sonra da x2 kuralına atıf yapılarak dinlenmenin 19.00 saat olarak uygulanacağı söyleniyor. Yani hiçbir ek kazanım olmadan. Şimdi anladınız mı o tablo TİS’e neden girmiş?
Ben yoruldum Sefa Bey, gerçekten, siz söyleyin, biz neyiz?
Biz ne istiyoruz Sefa Bey söyleyeyim, herkesin fikirlerini açıkça belirttiği bir ortam istiyoruz. Hepimiz bu ülkenin, bu şirketin iyiliği için çalışıyoruz. Burası bir bayrak taşıyıcı şirket. Bayrak taşıyıcı şirketin bir sorumluluğu ve misyonu vardır. Bunlar birçok şeyden önce gelir, kar elde etmekten mesela! Biz istiyoruz ki farklı fikirler yeşersin, hep beraber bir arada olalım. Ama nedense hep bizi karıştırmak istiyorlar, kokpitle kabininin arası bozukmuş gibi, teknikle kokpitin arası bozukmuş gibi, tgs kabini sevmezmiş gibi. Hayır Sefa Bey, söyleyeyim biz kocaman bir aileyiz, hepimizin vücudun bir parçasıyız. Bir parçamız eksik kalsa diğer parçalar ne kadar sağlam olsa neye yarar, elbet sendeleyip düşersin. Biz hepimiz burada yazılanlardan fazlasıyız, burada aramıza nifak tohumları ekmek isteyenler operasyondan uzak oldukları o kadar belli ki, orada herkes kader birliği yaptığının ve değerinin farkında.
Ne istiyorsun be adam sadede gel deseniz ne diyeceğim bilmiyorum. Bizim iş huzurumuzu ve barışımızı bozmasınlar. Yorgun uçmazsak daha mutlu oluruz, daha mutlu olursak çevremiz mutlu olur, tüm çalışanlar mutlu olur, biz kazanırız, şirketimiz kazanır, Türkiye kazanır. Ama nedense tüm çevreler bir olmuş bizim kaybetmemizi istiyor gibi. Yeni bir sendika kurduk, neden? Çünkü mevcut sendika ile aynı fikirde değildik, fikirlerimiz dikkate alınmıyordu, istedik ki kendi fikirlerimizi açıklayacağımız bir yer olsun. Sendikamız kuruldu.
Bu çok kıymetli bir süreçti, işçilerin doğrudan memnuniyetsizliklerini dile getirerek sendika kurmaları az rastlanılan bir şey. Amacımız sadece bakın bu durumun aslı böyle, gelin bize bir kulak verin demekti. Ancak olanları biliyorsunuz, bizler gözbebeğimiz şirketimize zarar verecekmiş gibi dışlandık, yok sayıldık, bazı üyelerimiz işlerini kaybetti, diğerleri sindirildi. Bizler bunu hak etmedik.
Hava-Sen’e de sesleniyorum, bizi çatınız altında birleştirin, ama kullandığınız dil Hava-İş’in dili olmasın, birleştirici olun, uzlaştırıcı olun, adınız hakkını verin, size kötü davranana siz kötü davranmayın, zeyin dalını unutmayın, yaptığınız son açıklamayı üzüntüyle okudum, o dil sizin diliniz olamaz, bir dönün bakın 5. maddede ne yazdınız, işte biz bu dile karşıyız. Bir olalım, beraber olalım ama nasıl olursa olsun zihniyetiyle değil. Ayrılan arkadaşları suçlamayalım, daha fazla kişiye ulaşalım, anlatalım.
Gerekirse hak verelim, kapımızın hep açık olduğunu hatırlatalım. Dedim ya, hepimizi ayrıştırmaya çalışıyorlar, bari biz onlara çanak tutmayalım. Farkındalığı biz yaratalım, bu belki bir başlangıcın sinyali olur.
Tüm havacılık çalışanlarına selam ve sevgilerimle.