TAMAM, MI?  DEVAM, MI?

Ülkemiz alınan erken seçim kararı ile adeta çalkalanıyor. Hangi TV’yi veya gazeteyi açsam karşımıza siyasilerin, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak seçimdeki neticeye odaklanmış beyanatları çıkıyor. Tamam mı? Devam mı? Sözcükleri sosyal medyada çığ gibi büyürken, havacılık sektörümüzün önde gelen devlet bürokratlarından biri de bu modaya katıldı ve “Devam” dedi. Aslına bakacak olursanız, Tamam dese de eleştirecektim. 
Devletin en önemli makamlarının birinde,havacılık sektörümüzün tepelerinde, en üst düzeyde görev yapan bu bürokratımızın sıklıkla kullandığı Twitter’dan 10 Mayısta attığı mesaj dikkatimi çekti. Benim görüşüme göre, devleti için görev yapan kişiler, hükümetin değil, devletin memuru olduklarının bilincinde olup bu tür mesajlar atmamalıdırlar. Onların görevi, iktidarda kim olursa olsun, görevlerini aynen sürdürmeleridir. Bakanlığa bağlı bir iktisadi devlet teşekkülünde en üst makamı işgal eden kişi devlet memurudur. Siyasilerin emri ile o göreve atanmış olsalar dahi başkanlığını yaptığı kurumda siyasetle işi olamaz.
Tamam mı? Devam mı? Sözcüğü siyasi bir söylem haline geldiğinden, devlet memurları bu söylemden uzak durmalıdırlar. Kendisini atayan siyasiye selam(!) için önünü tıkayan bir mesaj atmak bence akla ziyan…
Airlinehaber olarak biz burada sadece tarafsız habercilik yapıyoruz. Devlet memurları da aynen bizim gibi apolitik bir yapı sergilemeli ve sadece görevini yapmalıdırlar. Siyaseti seviyorlarsa o halde devletin makamlarını bırakıp parti teşkilatlarında görev alabilirler.
Mesajım ilgili kişiye ulaşmıştır sanırım.
Değerli okurlarım;
Haber sitelerini kullanıp, siyasi veya ticari beklentiler içerisinde kalem oynatanları yakından tanıyorsunuz. Bakan veya başbakan ile birlikte görünmek için, fotoğraf karelerine girebilmek için, bin bir türlü şaklabanlık yapanları birlikte izledik. Bu şaklabanları senelerdir THY’de besledi. Her türlü olanak sağladıktan sonra bir anda baktık ki çark etmiş.   
Şimdi şaklabanlık yaptıkları yerlerden yüz alamayınca, anında çark edip, barınabilmeleri ve ekmek yiyebilmeleri için ceket veya etek ne bulurlarsa altına sığınmaya çalışacaklardır. Bu tür, dansöz gibi kıvırtanların ve kalem oynatan omurgasızların, niyetlerinin habercilik değil, siyaset ve ticaret olduğunu ben biliyordum, artık sizler de öğrendiniz.
Bu tür omurgasızlar için önemli olan, ülkenin çıkarları değil kendi çıkarlarıdır. Haberciliği, çevre kazanıp ticari ilişkilerini sürdürmek veya siyasete girip dünyalığını yapmak olarak kullananların kirli çamaşırları tek tek ortaya çıkmaya başladı.
Yeni dönemde kim gelirse gelsin bizim tarzımız hep aynı olacaktır. Yani güçsüz ve haklıdan yana…
Köşe yazılarımın yanı sıra bazen haber/analiz adı altında sektörü ilgilendiren konulara yer veriyorum. Cumartesi günü, Do&Co- Teknik A.Ş ve Pegasus ile ilgili görüşlerimi okumuş olmalısınız. (Tıklayın)
Bu haftaki yazımda kısa da olsa önemli bir konuyu işleme gereği duydum.
Önümüzde bir seçim var. Bu seçimin sonuçlarını biz vatandaşlardan çok siyasiler ve onların önemli yerlere atadıkları yöneticiler merak ediyordur.
Siyasetle gelen siyasetle gider derler. Bu söz bizim ülkemizde hala geçerliliğini koruyor. Şirketin en üst düzeyine getirilen kişinin ilk yaptığı icraat, kendi yakınlarını, arkadaşlarını, parti kaynaklı istekleri yerine getirmek oluyor.
Bu yapılanma içinde, mevcut kadrolardaki çalışanların, bulundukları görevlerde yaptıkları işlerdeki gidişatı, deneyimlerini önemseyen pek olmuyor.
Örneğin; THY’deki genel müdür ve altındaki tüm kadrolarda çalışanların kaçı eski yönetimlerle birlikte çalışmışlardır?  Her yeni gelen, kendinden önce o kadroda bulunanı kapı dışına yollarsa, kendilerinden sonra yeni gelen de aynısını onlara uygulayacaktır. Çalma kapıyı, çalarlar kapını.
Bu yanlış yapılanma aynen devam ettiği müddetçe iktidar değiştikçe, THY’deki kadrolar da değişir. Bu normal midir? Tabii ki, bu uygulamanın normal olduğunu kimse iddia edemezken, bu yanlış ne zaman sona erecektir.
Şimdiki duruma bakalım. Olası bir iktidar değişiminde THY’nin A dan Z ye tüm kadrolarının yine değişeceği kesin. Normal mi? Tabii ki değil ama, sistem baştan bozuk başlamış. Liyakat, bilgi ve deneyim esaslı bir sistem hiç kurulmadığından, THY kadroları iki dudağın arasından çıkacak bir sözle anında değişmiş olacak.
Olası bir iktidar değişiminde yine aynısı olacak gibi… İş böyle yürüyünce de THY mehter takımı gibi iki İleri bir geri yapar durur  
Aslına bakacak olursanız, siyaset kanallı gelen kişi, partizanlık yapmamış, pozitif deneyim kazanmış ve iyi çalışmışsa neden gitsin ki?
THY’deki kadrolara hiç mi liyakat esaslı atama yapılmamış. Liyakat esaslı atamalar yapılsa idi bu kişiler her iktidar değişiminde gitmek zorunda kalırlar mıydı?
Örneğin; THY’deki alt kadrolara girebilmek için, lisan bilgisi, mezun olduğu okul, daha önce çalıştığı yerler, yaş kriteri, deneyim gibi bir dolu özellik aranırken, yazılı sınavlar, mülakatlar yapılırken, siyasi atama ve bu siyasi atamaların işe aldırdıkları kişiler için sınav yapılıyor mu?
Siz hiç, THY’de ticari, mali, idari kadrolar için genel müdür yardımcısı, başkanı, müdürü aranıyor diye bir iş ilanı duydunuz mu? Kendisi nasıl en yukardaki kişinin iki dudağın arasından çıkan bir sözcük ile atandıysa, alt kadroları da aynı sistem dahilinde kendi atayacaktır.
İşte bozuk düzen buradan başlıyor. Şimdi de bu bozuk düzenden nemalanarak görevlere getirilenler olası bir değişiklikte masalarını toplamak zorunda kalacaklar. Masalarını toplamak zorunda kalacaklara mı yoksa THY’ye yemi yazık?
Aslında kan, kanla yıkanmaz. Bir gün siyasi iktidarların birisi bu bozuk düzene dur diyecektir. Aksi takdirde böyle gelmiş böyle gider diyerek, ülkemizin kalkınması için iki ileri bir geriye hatta bazen bir ileri, iki geri devam eder dururuz.
 
 

Exit mobile version