2 Eylül 1998… Atlantik Okyanusu üzerinde korkunç bir kaza meydana geldi. Swissair’in SR 111 sefer sayılı MD-11 tipi yolcu uçağı içindeki 229 yolcu ve ekibi ile Kanada yakınlarında Atlantik okyanusuna düştü. Atlantik adeta yutmuştu!
Cenevre’ye gitmek üzere New York John F. Kennedy Uluslararası Havaalanı’ndan Türkiye saatiyle 03.17’de havalanan Swissair’e ait MD-11 tipi uçak, Kanada Novia Scotia yakınlarında okyanusa düştü. Uçağın havalandıktan yaklaşık 40 dakika sonra pilot kabininde nedeni anlaşılamayan bir yangın çıktı. Pilotun, Kanada’nın uluslararası havalimanı olan Halifax kontrol kulesiyle yaptığı son konuşmada, pilot kabininde duman olduğunu bildirdiği ve mecburi iniş izni istediği kaydedildi. Bu konuşmanın ardından pilot, uçağın yakıtını boşaltıp alçalmaya başladı. Ancak yine bu konuşmadan sonra uçakla bağlantı kesildi. Uçak Halifax’a 64 km. kala okyanusa çakıldı. Blandford kasabasında oturan bazı kişilerin gök gürültüsünü andıran bir ses duydukları belirtildi. Uçakta bulunan 14’ü ekip 229 kişiden kurtulan olmadı.
Uçağın düştüğü Peggy’s Cove bölgesinde sabahın erken saatlerinde başlayan kurtarma çalışmaları gün boyu aralıksız sürdü. Kurtarma çalışmalarına bölgedeki balıkçılar da katıldı. Ancak hava şartlarının kötü olması nedeniyle görevlilerin işi daha da zorlaştı.
Uçağın ABD’den havalanması ve Swissair’in son 20 yıldır hiç kaza yapmamış olması akıllara bir sabotaj ihtimalini getirdi. Swissair görevlisi Georges Schorderet bunun bir terörist saldırı olduğuna dair hiçbir kanıt olmadığını söyledi.
Bu arada Cenevre ve John F. Kennedy havaalanlarına toplanan yolcu yakınları umutlarını yitirmeden saatlerce haber bekledi. Havaalanı yetkilileri, ölenlerin ailelerini teskin etmek üzere, psikologlar ve rahipler görevlendirdi.
Swissair’in ilk kazası
Düşen McDonnell Douglas firması üretimi MD-11 tipi uçak, üç motorlu ve dünyanın tek modern geniş kabinli yolcu uçağı. Uçak, 60 metre uzunluğunda ve tam 298 yolcu kapasitesine sahip ultra modern bir yolcu uçağı. DC-10’ların halefi olarak dizayn edilen MD-11’ler, ilk olarak 1986’da Paris’te düzenlenen bir hava gösterisinde üretici firma McDonnell Douglas tarafından dünyaya tanıtılmıştı.
Araştırmalar
Araştırmacılar ilk kritik ipucunu, kokpit ses kayıtlarından elde etti. Pilotlar nereden geldiğini tespit edemedikleri bir koku almış ve acil iniş kararı vermişlerdi. Uçuş ekibi Panpan terimini kullanarak iniş istedi Panpan, kuleye acil bir durum olduğuna ilişkin haber vermekte kullanılan uluslararası bir terim ve Mayday’den bir kademe aşağı.
Bunun üzerine Swissair 111, Halifax’a yönlendirildi ve alçalmaya başladı. Halifax, pilotlara 20 dk uzaklıktaydı. Uçakta her şey kontrol altında gibi görünsede emergency ilanından kısa bir süre sonra kuleyle irtibat kesildi. Atlantik saatiyle akşam 22:30da Atlantik Okyanusunda şiddetli bir patlama duyuldu.
Kokpit, ses kayıtlarına bakıldığı zaman söz konusu, arızalı bir uçak değil kokpitte çıkan bir yangın. Uzmanlar uçuş verilerinde hiçbir arıza veya sorunla karşılaşmamıştı yani uçakla ilgili bir sorun görünmüyordu. Araştırmacılar okyanustan çıkarılan enkazla dolu koca bir hangarda çalışmalara devam etti. Sonunda bazı yanık izlerine rastladılar. Yangın kokpitin arka kısmında yardımcı pilotun arkasında yer alan panelde çıkmıştı.
111 sefer sayılı uçakta yangın, hızlı bir şekilde kokpitten birinci sınıftaki mutfağa(gallaey) sıçradı. Bazı parçalar 1100 derecelik sıcaklıkta meydana gelebilecek izler taşıyordu. Uçuş ekibinin panpan anonsundan 12 dk sonra kokpitteki tüm sistemler devre dışı kalmıştı.
Deniz yatağından çıkarılan enkaz, inanılmaz boyutlardaydı. Yalnızca kablo ve elektronik aksam bile 250 km’lik bir uzunluğa erişiyordu.
Swiss Air enkazında 2 milyona yakın parçaya ulaşıldı ve hepsi incelendi. Uçağın parçalarının okyanustan çıkarılma işlemi 5 ay sürmüş, uçağın %98’i okyanustan çıkarılmıştı. Kara kutular da parçalanmış olduğundan, yangın hakkında kesin bir bilgi verilemedi. First Class’da kullanılan eğlence sistemleri ve uçakta kullanılan izolasyon malzemeleri sebep gösterildi. Uçağın kargosunda bulunan mücevherler, değerli İsvçre saatleri ve Pablo Picasso tabloları hiçbir zaman bulunamadı.