Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF) nedir ve Neden Önemli

SAF

Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF-Sustainable Aviation Fuel), havayolları CO2 emisyonlarını azaltmak için çalışırken havacılık endüstrisinde büyüyen trenddir. Buna rağmen 2018 yılında bu yakıtlar, tüketilen havacılık yakıtının % 0,01’inden daha azını oluşturdu. Bu değişmek zorunda. Peki, SAF tam olarak nedir ve neden önemli?

Örneğin, Londra’dan uçakla San Francisco’ya bir gidiş-dönüş, atmosferimize yaklaşık bir ton CO2 emisyonuna neden oluyor. Bu rakam, ekonomi sınıfında seyahat eden her bir yolcu için, CO2 emisyonlarının bir dizel motorlu otomobili 6,000 kilometre kullanmaya eşdeğer.

Uluslararası Hava Taşımacılığı Örgütünün (IATA) önümüzdeki 17 yıl içinde 8,2 milyar yolcuyu tahmin ediyor. Havacılık endüstrisinden kaynaklanan emisyonların artacağı çok açık. İşte, SAF’ın devreye girdiği yer burası.

Havayolları bazı uçuşlarda geleneksel fosil yakıtlar yerine sürdürülebilir yakıt kullanırsa, karbon ayak izlerinde yaklaşık % 80 tasarruf edebilirler. Bunun nedeni, SAF’ın, adından da anlaşılacağı gibi, fosil yakıt bulmak için dünyayı taramaktan çok, sürdürülebilir olmasıdır.

SAF nasıl yapılır?

Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı çeşitli çünkü, onu üretmenin tek bir yöntemi yok. Bu ayın başlarında, Lufthansa güneş ışığından SAF üretmeyi planladığını bildirmişti. Lufthansa’nın yaklaşımı özellikle yenilikçi ve yeni çıkmış olsa da, çok daha erişilebilir seçenekler var. Bazı SAF’lar yemeklik yağlar ve palm yağı hariç, atık yağ kullanırken, diğerleri ise katı atığa bağlıdır. Buradaki amaç, endüstrinin karbon ayak izini azaltmaktır. Havayolları isterlerse kendileri SAF geliştirebilirler.

Fosil yakıt kullanmanın belirgin yararı, SAF’a göre daha uygun maliyetli olması ve altyapının zaten mevcut olması. Havayolları, deney yaparak, işlerine en uygun SAF’ın hangisi olduğuna kendileri karar verebilir.

İlgiye rağmen, şu anda SAF’lerin alımı nispeten düşüktür, bu nedenle potansiyel olarak bu yeni teknolojiye yatırım yapmak için yatırımcı gerekiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, 2019 başında dünyada sadece beş havaalanı biyoyakıt (bitki gibi biyolojik kaynaklardan gelen SAF) ikmali yapabiliyor.

  • Norveç-Bergen Havalimanı,
  • Avustralya-Brisbane Havaalanı,
  • ABD-Los Angeles Uluslararası Havaalanı,
  • Norveç-Oslo Havaalanı,
  • İsveç-Stockholm Arlanda Havaalanı.

Havayolları söz konusu olduğunda, birkaçı SAF’ı normal operasyonlarının bir parçası haline getirmek için yatırım yaptı. 2019’da United Airlines, önümüzdeki iki yıl içinde kullanmak üzere 10 milyon galon biyoyakıt satın aldı. KLM, sürdürülebilirlikte öncü havayollarından biri ve geçen yılın sonunda, Amsterdam Schiphol Havalimanı’ndaki merkezinde biyoyakıt tanıtmak istiyordu. Delta Air Lines ayrıca orman tabanındaki döküntülerden biyoyakıt üretmeyi umuyor. SAS, yolcularının uçuşlarında biyoyakıtla uçacak seferlerinde blok satın almalarına izin veriyor.

SAF üzerinde faaliyet göstermek, havayollarının sektörün sürdürülebilir geleceğine olan bağlılıklarını göstermeleri için mükemmel bir yol. Birçok taşıyıcı, 2005’teki emisyon oranlarına kıyasla 2050’ye kadar CO2 emisyonlarını yarı yarıya azaltmayı hedefleyen CORSIA (Carbon Offsetting and Reduction Scheme for International Aviation) anlaşması yükümlülüklerine tabi. CORSIA anlaşması uyarınca, etkilenen tüm havayolları artık karbon nötr büyümeyi öncelikleri haline getirmelidir.

SAF, hava yolu endüstrisinin iklim hedeflerinin yanında geliştirdiği en son ilerlemedir. Halâ önümüzde uzun bir yol olduğu açık, ancak bu umutlu başlangıçlar, endüstrinin kalbinin doğru yerde olduğuna işaret ediyor.

 

Exit mobile version