Sürçülisan Havalar: "O..spu hava şartları yüzünden''…"Bizimle Uçtuğunuz İçin Özür Dileriz"

Ses kontrol, ses kontrol… si… siiiii…
Mikrofon kontrolü yapmak küçüklüğümden beri istediğim bir şeydi. Zorla götürüldüğümüz düğünlerde ilgimi çeken tek şey, mikrofonu eline alan müzisyenin nasıl sesler çıkartacağına odaklanmaktı. Hem komik, hem de ilginç buluyordum. Elime alsam da bir kez denesem nasıl olurdu?
Bazen de okulda yapılan etkinliklerde, mikrofonu kullanmak için anonsları yapacak kişi olmak isterdim. Hiç olmadı… Arkadaşlarıma yardım etme bahanesiyle yanlarına gider, mutlaka bir kez elime mikrofonu alır, ses kontrolü yapmaya çalışırdım. Çocukça bir şeydi ama ben çok eğleniyordum. Her çocuk gibi evde misafircilik oynarken nedense elimize saç fırçasını alır, kendi aramızda yaptığımız konuşmalarda fırçaya konuşurduk mikrofon niyetine. Sanki evde herkes mikrofonla konuşuyordu. Belki de, sesimizin mikrofonda gibi güçlü çıkması isteği bu sayede sözümüzün de dinleneceği yanılgısından başka bir şey değildi. Yetişkin olmak isteğinin çocukluk halindeki algısıydı.
Zaman o kadar hızlı akıyorken yetişkin olduğumuz zamanlar da gelivermişti daha hayalini kurarken. Öyle bir iş yapıyordum ki,  elimden ne fırça ne mikrofon düşüyordu.
Çocukluk hayallerimden biri daha uçuş hayatım sayesinde gerçek olmuştu. En az haftanın dört günü uçuşta olduğumu düşünürsem, yıllar içerisinde bir sahne sanatçısı kadar elime mikrofon aldığımı söyleyebilirim.
Bunun yanında her uçuşa gidişte, her gün saçıma çektiğim fönleri hesaba katarsam hem fırça hem de mikrofonla dost yıllarım olmuş demektir. Yetişkin biri olarak elime mikrofonu alıp, sesimi en etkili ve en güçlü şekilde çıkartabileceğim, gerektiğinde söylediklerimin komut kabul edileceği, belki de hayat kurtaracak sözleri söyleyeceğim bir işim vardı. O zaman bunun tadını çıkartacak en iyi şekilde yapmaya çalışacaktım. Evde her boş zamanda sesli bir şekilde anons okuyordum.
En iyi yankı veren yer olarak banyoyu seçiyor, okuduğum her kelimenin banyo duvarlarına çarpıp kulağıma gelen ekolu sesini dinlerken çok eğleniyordum: ”Bayanlar baylar, ladies and gentlemen… ses ses…sisisiiii…” Gerçekten banyo, stüdyo etkisi yaratıyordu. Uçakta ilk zamanlar heyecandan düzgün anons okuyamazdım, sesim titrerdi.  Ekolu ses pratiği yapmaya başlayınca okumam düzelmeye başlamıştı.
Türbülans anonslarını birkaç dilde ezbere bilmemiz gerekiyordu. Şiddetli türbülans yaşanan bir uçuştaydık,  kabin amiri hemen anonsu okumamı söyledi. Heyecanlandım. Bu ilk anonsum olacaktı. En etkili ses tonuyla yolcuları uyaracak, yerlerine oturmalarını sağlayacaktım. Evet yapabilirdim. Benden beklenen performans buydu. Elime mikrofonu aldım, okumaya başladım. Türkçe tamam da,  Almanca anonsu okuyunca yolcuların kahkaha sesleri gelmeye başladı. Durakladım ama okumayı kesmedim.  Kahkahalar da kesilmiyordu. Anons sonrası kontrol için kabine çıktım. Bir Türk yolcu beni durdurdu,  ”Anonsu kim okuduysa sağ olsun, bizi pek güldürdü,  korkumuzu da aldı” dedi.  Sebebini sormaya çekiniyordum…
Ekibin de yüzünü görünce, ortada bir hata olduğunu anladım.  ‘Kötü hava koşulları sebebiyle’ demek isterken, ‘O..spu hava şartları yüzünden’ demişim de, haberim yokmuş. Sürçü lisan affolunacak gibi değildi, utanmıştım.
Baktım hala gülüyorlar, ”Yani, yalan değil, türbülans bu, sağı solu belli olmaz derler, hani…” bu sözler de kurtarmıyordu beni. Vazgeçtim, razı oldum duruma.
Uzun yıllar sonra benim pot kırma popülerliğimi elimden alacak biri çıkmıştı nihayet. Yoğun trafik sebebiyle uçuşumuzda iki saatlik gecikme yaşanmıştı. Arka kabin sorumlusu arkadaşım,  veda anonsunu okumak istedi.
”Tamam, oku bakalım, yalnız anonsun sonuna gecikmeden dolayı özür dilemeyi unutma sakın” dedim. ”Siz hiç merak etmeyin Arzu Hanım” dedi.
Etmiyordum da.
Ta ki…
Uçak iniş yaptı. Frenlemenin bitmesini, anonsa başlanmasını bekliyorduk. Her şey olağan seyriyle devam ediyordu. Anonsa başladı, devam etti… etti…
Ve kelimelerin çarpışmasına 5 saniye.
Kabinde en etkili ve en güzel ses tonuyla duyulan son cümle;
”Bizimle uçtuğunuz için özür dileriz…”
 

Exit mobile version