ŞURA’DAKİ HAYALLER…

Havacılık şuraları aslında çok önemli konular içerir. Şura’ya getirilen konularda ilgililer daha önce aylarca çalışırlar ve konuları Şura’ya demokratikleşsin mantığıyla getirirler. Sonuç bildirgesi şura öncesi zaten hazır olup açıklanması için şura’nın bitişi beklenir ve şura daha biter bitmez bu hazır doküman basına deklere edilir. Yine aynı senaryo uygulandı.
Kısaca; Şuradaki konuşmacılar genelde konu mankeni olarak kullanılırlar.1998 yılındaki şurada, delege olarak bulundum. Bu şuralara son derece iyi hazırlanır ve sanki tüm sorunlarımızı dile getirdiğimde önemsenecek ve çözüm bulunacak hissine kapılır ve mutlaka konuşma yaparım. Ancak sonuç benim dilediğim veya istediğim şekilde hiç olmadığı gibi sadece benim değil, diğer panelistlerinde konular hakkındaki düşünceleri şimdiye kadar uygulanmış değil.
Evet; Yine böyle bir şura daha yaşadık. Bu şura öncesinde oluşan gelecekle ilgili planların uygulanıp uygulanmamasını yine birlikte göreceğiz. Ama umutlu olmakta yinede fayda var. Şura’nın bir anlamı danışma kurulu olsa da bizde bu danışmadan ziyade konuşma kurulu olarak kullanılıyor. Ancak işte adet olmuş yapılır gider nasıl olsa masrafını sponsorlar karşılamakta. 
10 uncu Ulaştırma şura’sı bu sene diğer senelere nazaran katılımı bence daha yüksek oldu. Ülkemizin ulaştırma sektörünün tamamının temsil edilebilmesinin yanı sıra yabancı katılımcıların çokluğu yani şuranın uluslar arası bacağının olması bu şura’yı eskilerinden ayıran en büyük farklılıklardan biri olarak dikkat çekti.
 Şura’yı değerlendirmeden önce şura’nın yapıldığı yer olan Haliç kongre merkezine ve organizasyonun yapılanmasına bir göz atmakta fayda var.
Yepyeni ve mükemmel bir tesis yapılmış ancak bu mükemmel tesisin bir eksiği var. Bu eksik yine her zaman karşımıza sıklıkla çıkan işletme ve organizasyon sorunumuz. Ulaştırma konulu şura’nın yapıldığı bu merkezde ilk sorun ulaştırma idi ancak bu bildiğimiz büyük boyuttaki genel ulaştırma sorunumuz değil yerel ulaştırma sorunumuz olan insanları oraya ulaştıracak olan şehir içi ulaşımda ve park yerlerinde yaşandı. Sanırım oraya o mükemmel tesisi kondururken ulaşımındaki zorlukların çözümüne de aynı ölçüde değer verilmeliydi. Bu kongre merkezinin konuşlandığı yer ile İstanbul’daki Olimpiyat stadımızın konuşlandığı yer ve ulaşım zorlukları arasında fazla fark yok. İkisi de mükemmel tesisler ancak ulaşımı ile yapılarının mükemmelliği örtüşmüyor.
Bu büyük ve çok katılımlı şura’da organizasyon bozukluğu hemen ilk girişten itibaren dikkatinizi çekiyor. Şura’ya katılımın yüksek olacağı bilinmesine karşın,  açık büfeli yemek ikramındaki çok uzun kuyrukların oluşması ve molalardaki çay, kahve gibi ikramların stantlarının yetersiz olması, yine alıştığımız ve vazgeçmemeye direndiğimiz kuyrukların oluşmasına yol açtı. Kısaca tesisin mükemmelliğinin yanı sıra içine dolduracak ve hizmet ağını oluşturacak insan faktörümüzün eksikliği burada da kendini göstermekte idi.
Şura’mız sadece havacılık değil tüm ulaşım sektörlerini ihtiva ediyordu. Zaten, Sayın Bakanla yaptığım bir iftar yemeği davetindeki sohbet şeklindeki konuşmamızda bu şura öncesi bayağı bilgilenmiş ve hükümetimizin 2023 planlarını beraber tartışma olanağı bulmuştum. Hatta bu sohbet ortamında İstanbul’a yapılacak 3. köprünün 1993 yılındaki devlet planlama teşkilatı raporlarında olduğu yani kendilerinin bu plan çerçevesinde hareket ettiklerini söylemesi son derece ilgimi çekmişti.
Bu şura’da sadece havacılığımız değil,  kara, deniz, demiryolları, haberleşme, karayolları, kıyı emniyet, DHMİ, PTT ve tabii ki SHGM masaya yatırıldı. Ancak burada sadece havacılığı işleyecek ve orada neler geçtiğini sizlere kısaca yorumlamaya çalışacağım.
Havacılık şura’mız;  alt yapı, üst yapı, yönetmelik/tüzük(regülasyon) ve Ar-Ge olarak dört bölümde yapıldı. Hepsini aynı anda takip etmekte zorlandığım bu şura’da dikkatimi çeken Alt yapıya olan konuk ve izleyici sayısının beklenilenden çok az olmasıydı.  Alt yapı sorunlarının tartışıldığı salonda boş koltuk bulmak son derece kolayken regülasyon salonu hınca hınç doluydu. Buda ülkemizin insanının, yatırımcısının ve basınımızın en çok üstünde durulması gereken konu diyerek önemser gözüktüğü aslında hiç önemsemedikleri ALT YAPI mız olduğunu bir kez daha gözlemleme şansına maalesef yeniden sahip oldum.
Biz, sanırım vitrini çok seviyor ve üreteceğimize, başkaları üretsin biz tüketelim veya kullanalım mantığı çerçevesinde kalkınmamızı(!) şekillendiriyoruz. Aslına bakacak olursanız bu konuda bile başarılı değiliz. Adamlar malı yapıyor kullanımına ilişkin kitaplar üretiyor, kurallarını koyuyor ve uygulanmasını istiyor. Biz ise hala bu kuralların uygulanmasını bile layıkıyla yapamıyoruz.
Varsa, yoksa 2023. Sanırsın ki uzay yolculuğundayız. Bir an düşündüm de o zamana kadar kim öle kim kala. Türkiye gibi siyasi yelpazelenmenin yüksek olduğu bir ülkede uzun vadeli bu düşüncelerin başka iktidarlarla da desteklenip desteklenmeyeceği tartışılır. 
Hele, hele;  ABD ve AB politikalarının dışında fazla hareket serbestliğini gözlemleyemediğim Türkiye’de uçak yapımı gibi çok büyük yatırımsal projelere izin çıkacak mı veya hangi boyutta izin çıkacak beraber göreceğiz. 
Çünkü; 1925 yılında Alman Junkers firması ile Türk tayyare cemiyeti uçak motor ve gövde imalatı için  TOMTAS’ı kurup 1932 yılına kadar 15 adet Junkers A20 uçağı üretildi.Bu üretim ikinci dünya savaşına kadar 112 değişik tipte uçak imalatına ulaştı.,Savaş sonrasında ABD Türkiye’nin önünü kesmek için,ünlü Marshall planının devreye girmesiyle “siz bu işi yapmayın ben bedava size uçak ve motor temin ederim”  teklifi neticesinde bu fabrikalarımız işlevsiz hale getirilmiş ve sonucunda yani 1959 yılında bu tesisleri, yine ABD’nin isteği doğrultusunda Traktör fabrikasına çevirme yanlışına düşürülmüştük. Yukarıdaki, izin çıkacak mı sözcüğüme neden olan bu olayın gerçekliği, bu ümitsiz sözcüğümü size açıklar sanıyorum. Sonuçta; ATATÜRK’ÜN yarattığı bu muhteşem vizyon 35 sene içerisinde yok oldu gitti.  
O dönemki ABD ve AB bağımlılığımızın, bugünkünden daha az olduğu gerçeğini unutmayalım.
Ancak yinede bu yeni vizyonun, geçen şuraların sonucunda olduğu gibi bir halusinasyon olmamasını diliyorken, Cumhuriyetimizin 100.yılının kutlanacağı 2023 tarihinin temel alınmasını bir hayal bile olsa ilgili tarih adına saygıyla karşılıyorum.
Olsun ama yinede hayalde olsa, hepinizin şura sonuç bildirgesini bildiğinizi düşünerek detaya inmeden önemli maddelerin başlıklarına şöyle bir baktığımızda, Türk sivil havacılığının özerk ve tam bağımsız hale getirilme isteği, kaza kırım komisyonlarının bağımsız bir kurul olarak yeniden yapılanması ve ihtisas mahkemelerinin kurulması konuları her zaman yazdığımız ve desteklediğimiz konulardı.
Ancak bu konular içindeki İhtisas mahkemeleri projesini, Amerika NTSB kanalıyla aynı futbol federasyonu tahkim kurulunun işleyişi şeklinde çözmektedir. 
Bu konuyu ilerleyen zamanlarda tartışacağız.
Bu konuların çözülmesinde samimiyet varsa, bu başlıklarını verdiğim maddeler bile sivil havacılığımızın büyük bir sorununu çözmeye yeterli olabilir.
Sonuç olarak; Belki 2023 değil ama çok ilerde bu düzeyde bir havacılık yapma şansına sahip olacağız. Buna inanıyorum daha doğrusu inanmak istiyorum. Ancak ben şimdiye kadar bu tür şura’lardaki projelerin tozlu raflarda, önemsenmeden bulundurulduğunu bildiğimden ve Ülkemizin gidişatını pek beğenmediğimden fazla umutlu olamıyorum.
Ancak; “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış” derseniz buyurun beraber yaşayalım ve bir dahaki şura’da Allah ömür verirse mutlaka bu yazdıklarımla yüzleşelim. 
NOT/ Şura ile aynı zamana denk gelen ICAO üyesi 64 ülkenin sivil havacılıklarını konuk ettiğimiz ICAN’09 İstanbul toplantısının başarılı geçtiği söylenmekte. SHGM’nin konuğu olarak katılan bu Afrikalı ülkeler arasındaki işbirliğinin ilerde iyi neticeler vermesini temenni ederim.

Exit mobile version