Aman ha, “Gökten cesetler yağacak” diye attığım manşeti okuyup ta ne oluyor Sefa Bey sonunda çıldırdı diye düşünmeyin. Çünkü bu sözü ben söylemedim.
Evet, bu haftaki yazıma olumsuzluklarla başlıyorum. Yaşanan çifte standartlara ve koca koca adamların yani yöneticilerin bir yerlerden aldıkları direktiflerle, kendi mantıkları ve zekâları ile alay edercesine, yanlışa doğru dediklerine şahit olmak beni onlar adına çok üzdü. Kimse kusura bakmasın tüm THY üst yönetimi, bir başka yerlerden aldıkları talimatla hareket ettiler. Bir nevi vicdan mı yoksa cüzdan mı sorusuna tabii ki cüzdan dediler.
Aslında onlara da hak vermiyor değilim. Onlara eskiden bu mevkilere geleceksin deseler, “Hadi canım sen de” diyerek gülümserlerdi ama gerçek oldu. Şimdi durduk yere rüyalarında bile görmedikleri makamları, imkânları, vicdan muhasebesi yaparak kaybetmeyi göze almak zor iş. Belirli bir makamı ya kabul edip susacaksın, ya da reddedip hayatın boyunca vicdanının sesiyle mışıl mışıl uyuyacaksın.
Hani, sıklıkla Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir derim ya. Bu sözcük yine gerçek çıktı. Geçen hafta baktım ki, bu bizim THY yönetiminin niyeti kötü. Aldıkları emirden dönmeleri zor. Yine de şansımı denemeye karar vererek, THY ile Hava-Sen in arasını düzelteyim istedim. Aslında, ortada bir yanlış yok. Hava-Sen’ i bir dinleseler, ortada sorun falan kalmayacak. THY yönetimine de haksızlık yapmayalım. Yukarılardan kesilmiş bir racon varken nasıl kendi vicdanları ile adil bir karar verebilirler ki…
Çünkü çok iyi biliyorum ki, onlar da içlerinden benim gibi düşünüyorlar. (aklın yolu bir ise…) Neden mi? Çünkü iddia ediyorum, THY görevi olmayan ve sadece çalışanları ilgilendiren konuya maydanoz olmasa, Hava-İş te üye sayısı maksimum %20’yi geçemez. Aslına bakacak olursanız, Ne güzel işte… THY çalışanları kendi istedikleri sendikayı seçmiş ve işverenin karşısına yolluyorlar.
Ama nerdeeeeeeee….Hesabın içinde başkaları da var. “Kellenizi alırım hee” diyor olabilirler. O halde bırakalım vicdanı micdanı, var gücümüzle cebimize çalışalım, hayatımız boyunca düşleyemeyeceğimiz bu makamları koruyalım diyerek mücadeleye başladılar.
Hava-İş sendikası, Hava-Sen ile mücadelesinde, genelde hep geri planda kaldı.
Çünkü onlar işi, THY’ye ihale etmişler ve ne olup biteceğini biliyorlardı. Atatürk havalimanı’ndaki Hava-Sen Ofisini, söyleyin o odayı kapatsınlar diyen sizce kim? Peki, üyelere çiçek dağıtan Hava-Sen üyelerini dışarıya çıkartan…
Onlara odayı veren kuruluş, Hava-İş’i i dinler mi…THY en büyük müşterisi, ona hayır denmez ki… Hava-İş THY yönetimine görevi ihale etmiş çekilmiş kenara…
İskender Çarkcı’dan savunma istendiğinde ne yapacakları belli olmuştu. Yani sözün bittiği yere gelinmişti. Ancak yine de, belki bu sefer vicdan cüzdanı yenebilir diyerek yola çıktım. Tarafsız arabuluculuk yapayım dedim. Çünkü baştan sona tüm gelişmeleri bilmemin yanı sıra sendikal bilgim de fena değildir.
Masaya yumruğunu vuracak babayiğit aradım. Hani bir söz vardır. Dine imana gelmek derler. Aynı hesap… Ancak, yönetimin cüzdan korkularını yenmek nasıl olacak diye düşünmedim de değil hani… Belli mi olur, hiç olmazsa bir tanesi çıkar biz yanlış yapıyoruz der diye düşündüm. Biz evde 3 kişiyiz. Bu üç kişi birlikte sinemaya gitmeye karar vermeye çalıştığımızda 3 kişiden hangi filme gidelim derken ayrı fikirler çıkıyor da, Disiplin kurulunun 3 sendikadan 3 de işverenden oluşmuş kurulunda neden farklı fikir çıkmasın ki… Robot değil ki bunlar İnsan. Farklı kültürlerden, farklı yörelerden gelmiş insanlar.
Ancak gördüm ki; ooooooo çok geç kalmışım mermi silahtan çıkmış bile… Disiplin kurulu kararı, sendika ve işverenin kurul yetkilileri tarafından, kapalı kapılar ardında imzalanmış bile. İş bitmiş…
THY yönetimine akıl sır ermiyor. Ellerindeki pilotları harcıyorlar sonra da yabancı ülkelerdeki pilotlara kancayı atıp, “ne olursan ol gel” diyorlar. Yahu, daha yeni 211 kişiyi FETÖ cu diyerek işten attınız. Bunlardan 11 tanesi kaptan veya pilottu. Şimdi başka şirketlerde uçuyorlar. 211 kişinin 210 kişisinin mahkemelerde kazandığını söylüyorlar. Özür dile al bunları dedik almadılar. Şimdi de Hava-Sen üyesi pilotları atmaya çalışıyorlar. Elindekine sahip çıkmayacaksın sonra da kapı, kapı dolaşıp ne olduğu belli olmayan pilot almaya çalışacaksın. Allah akıl fikir versin bunlara…
Değerli okurlarım; Yazmak çok güzel bir hobiymiş. Sadece çalışanlardan yana politika izleyeceğiz diyerek yola çıktık ve sizlerin sesi olduk. Gördüğünüz üzere, yayın politikamızda hiç dönüş yapmadık. İşverenin borazanı olmak yerine çalışanların borazanı olduk. Şimdi de, SÖZÜN BİTTİĞİ YERDE sizin sözcünüz olmaya karar verdik.
Neyse uzatmadan konumuza girelim
Yanılmıyorsam 1970 li yıllardaydı. Şimdiki yöneticiler ve sendikacılar, ya doğmamıştı veya kısa pantolonları ile geziyorlardı. İşte o zamanlar bir THY kaptanı yine şimdiki gibi yapılan haksızlıklara dayanamayıp “GÖKTEN CESET YAĞACAK” demişti. Kaptanımızın ismini hatırlamak için saatlerce düşündüm, yine de yanılıyorsam özür dilerim, kaptan Emin Âşık diye hatırlıyorum. Viscount uçaklarında uçardı. Sonra B707’lere geçmişti.
O zaman TV yok, İnternet Yok. Sadece gazetelerde yazıldı çizildi. Ortalık birbirine girdi.
Sonuçta, Emin Kaptan atılmadı. Hemen yönetime çağrılıp, bu sözü neden söylediği soruldu, aksaklıklar öğrenildi ve giderildi.
Şimdikilere bakıyorum da ne kadar farklılar, sorunları çözmek yerine cadı avına çıkmış gibiler… Çalışanları Kunta Kinte gibi görüp, bir hata yapsınlar da atalım diye düşünüyorlar. İşleri güçleri atmak, satmak. İnsanı kazanalım, derdini dinleyelim, sorun varsa çözelim diyen yok.
İskender Çarkcı kaptanın savunmasını aynen yayınladım. “ Hava-Sen başkanı olarak konuşuyorum diyor ve son zamanlardaki uçuş ekiplerinin yoğun programlarını eleştirmek için, kokpit’de bayılan pilot oldu diyor. Kim diyor? THY kaptanı İskender Çarkcı demiyor. Hava-Sen başkanı İskender Çarkcı diyor. . Doğru mu? Evet.
Bu bayılma hikâyesi henüz daha çok yeni. Bütün medya yazdı çizdi. Medya’ya neden yazıyorsun, bu haber yalan diyen oldu mu?, olmadı. Çok sonraları Hava-Sen başkanı, hepimizin okuduğu ve tüm medyanın yazdığı bu cümleyi sarf etti diye savunma istenmiş. Haydaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
Merak ettim. İskender kaptandan rica ettim savunmanı bana whatsapp tan at dedim sağ olsun attı. Harika bir savunma. Kimsenin ismini bilmediği, uydudan yayın yaptığını sandığım bir TV ekranına çıkmış ve THY ismini zikretmeden bizim ve tüm gazetelerin yazdığı cümleyi sarf etmiş. Vay efendim sen onu nasıl söylersin…
Yahu biz de yazdık çizdik, bize neden yayından kaldırın diye tebligat çekmedin? Medya’yı neden savcılığa vermedin. Şimdi mi aklına geldi… Haber yalan ise, suç varsa bu medyanın suçu. Bu kaptanımız da bu sözü aynen kullanmış. KRT isimli uydudan yayın yapan TV yi tanıyan var mı? Hürriyet yazmış CNN yazmış. Kaptanımız da oradan duyup söylemiş olmalı. İşte ben de söylüyorum. Evet, kaptan bayılmış ben de okudum şahidim. İskender kaptan ile beraber bizlerden de savunma istesene… Yok tabii. Konu bayılan ayılan değil. Konu, disiplin kuruluna sevk edebilmek için mini, minicik bir suçlamaya kılıf bulmak.
Gülmeyin lütfen. Gerçekten savunma bayılma konusuna endekslenmiş. İşten atılma nedeni bu? Hem de tazminatsız mazminatsız. Bari verimsiz, performans düşüklüğü yalanını söyleseydiniz ya. Bu kadar gaddarlık olur mu Hava-İş … Pardon THY diyecektim. Dilim sürçtü…Aslında, “ha Ali Veli ha Veli Ali” aynı şey…
Disiplin kurulu sistemi nasıl çalışıyor önce size bu sistemi anlatayım
Neyse, İskender kaptan yazılı savunmasını 6 Nisan 2018 de verdikten sonra Gisad’a çağrılıyor. Kaptan zannediyor ki, kurul kuruldu, kurul ona sorular soracak, o da anlatacak. İçi rahat gidiyor. Karşısında Hava-İş ve THY yöneticilerini görmeyi bekliyor. Aslında normali sözlü savunma almak ama yazılı ifadesine bakılarak da karar verilebilir, Disiplin kurulu, İskender kaptanın yüzüne bakıp rezil olmamak için bu ikinci yolu seçmiş olsa gerek. Tabii ki kapalı kapılar ardında 3 sendika 3 işveren imzalarının atılması şart. Daha sonra da genel müdüre götürülüp anında imzalanıyor ve buyrunnnnnnnnn, atıldınız deniyor.
Peki, bu işin aslı nasıl olmalıydı?
Disiplin kurulluk bir suç işlendiğinde, Genel müdür makamını işgal eden şahıs kimse, olayın teftiş kurulunca incelenmesini ister. Teftiş kurulu, olayı araştırır ve genel müdür makamına rapor yazarak, yaptığımız araştırmada, ilgili kişinin hizmet akdinin bildirimsiz feshi için gerek görülen nedenleri belirtir. Genel müdür isterse, bu raporun bir kere daha değerlendirmesini isteyerek geri yollayabilir veya direk disiplin kurulu başkanlığına geri yollar. Ancak şimdiki durumda teftiş kurulluk bir durum söz konusu olmadığından doğrudan disiplin kurulunu göreve çağırmak mümkün.
Disiplin kurulu, kendine genel müdür makamından gelen bu sevki alır ve disiplin kurulu başkanının çağrısı ile toplanır. Kurul 3 işveren ve 3 sendika temsilcisinden oluşuyor. Genelde 3 sendika temsilcisi, üyesini koruma amaçlı HAYIR dese bile bir şey fark etmiyor. Çünkü 3 işveren temsilcisinin hepsi EVET dediğinde oylar eşitlenmiş olur. İşte o zaman diğer madde devreye girer ve kurul başkanı olan işveren kanadındaki üyeye berabere durumunda karar yetkisi için verdiği oy iki kabul edilerek, savunma alınan kişi parasız pulsuz kapı dışarı edilir, bir nevi sabıkalı olur. İskender kaptanın disiplin kurulu raporunu mutlaka göreceğiz. Çünkü o mahkemede kullanılacak. Bakalım Hava-İş sendikasının 3 temsilcisi ne oy vermiş?
Görüldüğü üzere disiplin kurulu, İskender Çarkcı’nın sözlü ifadesini almadan, savunma metnini okuyup işi bitirmiş. Tabii ki disiplin kurulu için zor karar. Ortada suç yokken, birini yüzüne karşı suçlamayı yapmak zor.
THY işte böyle bir şirket oldu. GÖKTEN CESET YAĞAYACAK diyen kaptanı dinleyip sorunları öğrenmeye çalışan bir yönetimden, kapalı kapılar ardında sözlü savunma bile almaya cesaret edilemeden verilen tazminatsız atılma kararı. Çok ama gerçekten çok zor bir iş Vallahi… Bu kurul üyeleri, gece uyuyabilmişler midir, ben onu merak ediyorum.
Suç buysa yani konu kokpitte bayılan kaptan ise önce o haberi İskender Çarkcı daha konuşmadan haber yapan medya suçlu. Onlara dokunmaya cesaret edemeyip, sonra oradan duyduğunu yumuşatıp THY ismini vermeden söyleyen Hava-Sen başkanına vurmak… Zor be dostlar çok zor… İnsanın vicdanı sızlar da. Peki, ya vicdan gitmiş, yerine cüzdan oturmuş ise? Mışıl mışıl uyumuşlardır. Bu kurul üyelerine ve THY yöneticilerine bir Atasözünü hatırlatmak isterim : “Men Dakka Dukka” Bunun ne demek olduğunu merak eden araştırıp bulur.
Hadi eşdeğeri olanı da yazayım: “Su-i zan eden, su-i zanna maruz kalır”
Şimdi konu iş mahkemesinde sonuçlanacak. İyi bir savunma yapılırsa, sendikal tazminatlar da dâhil, yüksek bir tazminat alabilir. Ancak trilyon bile alsa, bu yanlışı hiçbir zaman ne THY çalışanı nede kendileri unutacaktır. Bu günün THY ve Hava-İş yöneticileri, adaletsiz kararınızla tarihe kara harflerle yazıldınız, haberiniz olsun.
Aslına bakacak olursanız bu ceza çok mantıksız ve abartılı. En kötü ihtimalle bu TV konuşması için basın müşavirliğinden izin almak gerekiyorsa ve İskender Kaptan sendika başkanı olarak değil de illa da THY kaptanı olarak yargılanacak ise, alınacak ceza maksimum 3 yevmiye veya kıdem terfi inin durdurulması ile sınırlıdır. Bu cezayı Tip müdürlüğü verebilir ve bir üst makama itiraz edilebilir. THY Yönetiminin verdiği disiplin kurulu kararı çok ama çok ağır ve teamüllere uymayan bir cezadır.