SORUN GERÇEKTEN GÜVENLİK AÇIĞI MI ?

Geçen hafta yaşadığımız tatsız bir sürpriz de İstanbul’un önce ABD hemen ardından da Birleşik Krallık tarafından güvensiz havaalanları arasında sayılması, cep telefonundan büyük elektronik aletlerin yolcu beraberinde uçağa alınmasına yasak getirilmesiydi. Birleşik Krallık’ın bu yasağı tüm uçuş ve uçaklara uygulanmakta, ABD ise yasağına aktarmalı uçuşlar dahil edilmediği için kendi havayolu şirketlerini kapsamamaktaydı.

***

ABD’ye günde ortalama 3 bin 100 yolcu taşıyan, 9 şehrine sefer yapan THY de bu haksız rekabet ve teşvikten etkilenmemek için hemen yaratıcı yöntemler üstünde düşünmeye,  yolcularına ücretsiz internetten tablet dağıtmaya kadar kadar pek çok çözüm modelini tartışmaya başladı. Belki yakında aktarmalı uçuşlar da gündeme gelebilir. THY de, tıpkı Amerikalı ve diğer şirketler gibi aktarmalı uçuşları düşünebilir.

Yasaklamanın nedeni gerçekten güvenlik açığıysa ve bu açık Türkiye havaalanlarının ya da şirketlerinin eksik uygulamalarından kaynaklanıyorsa, eminim kısa süre içinde aşılır. Yeni tarama cihazları da alınır, gerekli tedbirler de uygulamaya konur. Terörün hepimiz için böylesine önemli tehdit oluşturduğu bir dönemde hiçbir havayolu şirketi, hiçbir havaalanı işletmesi güvenlik zafiyetiyle anılmak istemez. Özellikle de terörden, terörün akla gelebilecek her türlüsünden bunca sıkıntı çekmiş bir ülke göremediği, ihmal ettiği bir açık varsa anında kapatır.

Ama sorun ihmal ya da açık değil de siyasiyse, Türkiye ve tabii ki diğer bazı ülkelerin havaalanları bu listeye müeyyide uygulamak amacıyla sokulduysa, o zaman diplomatik ve hukuki yöntemlere başvurmak gerekebilir. ICAO’ya, DTÖ’ye gitmek, belki mütekabiliyet söz konusu olabilir. Sorunu belki de daha geniş şekilde düşünmek, çözümünü başka yerlerde aramak icap edebilir. Çünkü şirketler ne yaparsa yapsın, güvenlik güçleri hangi tedbiri alırsa alsın sonuç değişmez. Bir gerekçe nasılsa yine bulunur.

Peki kararın siyasi olup olmadığını nereden bilebiliriz. Bilimsel anlamıyla “bilemesek” bile çıkarsama yapabiliriz. Her şeyden önce kendimize neden böylesi bir yasağın tüm havaalanları yerine birkaç ülke havaalanından yapılan uçuşlara uygulandığını sorabiliriz. Unutmayalım ki teröristlerin ille de İstanbul üstünden Amerika ya da İngiltere’ye gideceğine dair bir kural yok.

İstanbul kapısı kapandıktan sonra teröristler Atina’dan, Madrid’den ya da başka bir yerden bindikleri bir uçağı neden havaya uçurmaya kalkmasınlar? Veya İstanbul’dan gidip de Paris ya da Amsterdam’dan uçağa binmeyi akıl edemez mi elinde bu denli gelişmiş teknoloji olan teröristler?

Bir başka mantıksal açık da aktarmalı uçuşlarla ilgili. Patlayıcısını THY’nin ya da yasaklı bir başka havayolunun uçağına sokmakta zorlanmayan terörist Delta ya da AA’nın Frankfurt aktarmalı uçağına sokarken neden zorlansın?  Maksat uçak havaya uçurmak, insan öldürmek, sansasyon yaratmak, siyasi etki üretmekse bunun ille de THY uçağında ve ABD hava sahasında mı olması gerekir?

Benzeri bir eylem, diyelim ki aktarma sırasında çok müthiş cihazlar kullanıldı ve teröristin ABD’ye varmasına izin verilmedi, iyi de eylem Frankfurt ya da başka bir aktarma noktası üstünde gerçekleşirse aynı sonucu doğurmaz mı, insanlar yine ölmez mi, terörist amacına yine ulaşmaz mı?

Kaldı ki aktarmalardaki güvenlik rutinlerinin İstanbul’da uygulanamıyor olmasını anlamak da çok zor. İçeriden destek başka havaalanlarında mümkün değil mi? Anlaşılması zor bir başka konu ise uçağın içinde, sahibin yanında tehlikeli olan bir aletin nasıl olup da bagajında ya da kabin memurunun gözetimindeyken tehlike arz etmediği.

Deniyor ki bagajlar çok daha detaylı kontrol ediliyor. Peki, aynı kontrolü biniş sırasında da yapmak mümkün değil mi? Hatta zaten yapılmıyor mu? Ayrıca Türkiye’de terörist var da başka ülkelerde yok mu? Hepsi bir yana ABD’de hiç mi terör saldırısı yaşanmadı? Uçak dışında başka araçlar kullanılmadı mı? Nice’de, Berlin’de, Londra’da “yalnız kurtlar” sıradan ulaştırma araçlarını terör eylemlerinin vasıtası haline getirmedi mi? Her şeyin ötesinde de tedbir dediğiniz şey bu kadar mantıksız mı olmak zorunda?

***

Tüm bu soruların umarız “teknik” açıklamaları vardır. Ancak şu aşamada duyduğumuz hiçbir açıklama mantıklı ve tutarlı gelmiyor, özellikle de Amerikalı otoritelerin aldığı ayrımcı karar örtülü ambargo olarak görünüyor. Bu yüzden de THY, TAV gibi şirketlerin alacağı tedbirlerin yanı sıra sorun siyasi anlamda da yaratıcı düşünülmesini, büyük resme bakılmasını, silah ve askeri malzeme satışı da dahil diğer kısıtlamalarla birlikte değerlendirilmesini, dünyadan kopmadan ve çıkarlarımızı zedelemeden neler yapabileceğimizin tartışılmasını gerekli kılıyor…(KARAR/Mensur Akgün )

Exit mobile version