Değerli Okurlar,
Soma Maden faciasının üzerinden altı yıl geçti,Göçükten sağ çıkan Madenci nin sözleri hala yankılanıyor kulaklarımda.Yerin yüzlerce metre altından sağ çıkıp ”Çizmelerimi Çıkarayım mı sedye kirlenmesin” diye görevlilere seslenişi. Madende oğlu kalan bir annenin ”oğlum yüzme bilmezdi ne yaptı” diye hepimizi yerin dibine sokan feryadı.
Ve altı yıl sonra 301 işciyi ölüme terkeden sorumlulardan hiç birinin cezaevinde olmadığı bir ülkede evlerimizdeyiz. Yerin altında işciler ölürken seyrettik. Bugün Yerin üstünde bir vürüs ” karanlığa” gömerken hepimizi, 14 Mayıs 2014 tarihinde yazdığım yazıyı sizinle tekrar paylaşmak istiyorum.
”Çizmelerini Çıkarma Sevgili Madenci”
Kader mi diye sorduk sürekli, olur böyle şeyler diyerek geçiştirdik, kaygılarımız vardı hayata dair, ekmek parası ne yapalım başa gelen çekilir dedik ve öldük.
12 yaşında çocukların Türkiye topraklarında yerin altında çalıştığını duyduk, duymazlıktan geldik. Tekstil atölyelerinin bodrum katlarında yanan genç kızlarımızı gazete sayfalarında kısa bir haber olarak okuduk. Vicdanlarımız sızlamıştı gerçi ama kararlıydık, yaşamaya ve unutmaya devam ettik. Bizim için birer rakamdı onlar, altı tekstil işçisi yanmıştı. O kadar. Tarlaya giderken traktörler devrilmiş kadın ve çocuk işçiler ölmüştü, neden diye sormadık, traktörün üstünde ne işleri vardı diye kızdık arkalarından daha cenaze namazları kılınmadan. Ama kararlıydık unuttuk ,öyle ya hayat devam ediyor. Unutmalıydık ve ölmeye devam etmeliydik.
Yıl 1990 Zonguldak büyük madenci yürüyüşü sürerken, Kömür karası yüzleri ile madenciler hep bir ağızdan bağırıyorlardı, Gemileri yaktık geri dönüş yok. Niye yaktılar gemileri sormadık.
Ölmek istemiyorlardı madenciler. Analar, çocukları babasız kalsın istemiyordu. Ölüm hak, ancak zamansız ve acımasız olmamalıydı. Sermayenin işçileri genç yaşta çocuklarından koparan bu kirli anlayışına karşı en büyük madenci isyanı idi Zonguldak 1990.
O gün devlet erkanı, büyük holdinglerimiz ve onların medyası, madencileri ve işçileri vatan haini ilan etti. Madenciler bu büyük yürüyüşü tamamlayamadı.
Ve işçiler yerin altında, yerin üstünde ve gökyüzünde ölmeye devam ettiler.
Şimdi ağlayabiliriz, hatta birazda kızalım ”niye bu kadar çok öldünüz” diye.
Hani 3-5-10 hatta 20 filan olsaydı sayı mesele yoktu. Protokol iptali olmaz, kongreler devam eder, 19 mayıs törenleri yapılır, dış geziler aynen sürer, bayraklar olduğu yerde dalgalanmaya devam eder, Radyo ve TV’ ler şen şakrak proğramlarına yapar ve biz insan olmanın en güzel erdemi ile ile çocuklarımızın başını okşardık ve sürüp giderdi hayat bildiğimizce.
Olmadı bu sefer, çok öldü işçiler. Bu kadar fazla sayıda ölünmez ki !
Ve Soma’da ki iş cinayetinden tesadüfen kurtulan maden işçisi Murat’ ın kömür karası dudaklarından dökülüyor o sihirli sözler.’’ çizmelerimi çıkarayım mı sedye kirlenecek”…
Çizmeyi çıkarma sevgili Murat çizmelerini giy ve yürü, bir daha durmamak üzere .
Sözün bittiği yerdeyiz…
Saygılarımla.
Ali GÜLÇİÇEK