SIKORSKY KAZASI ARDINDAKİ SORULAR.

Son günlerde, ne yazık ki askeri havacılıktaki kazalarda da artış gözlenmektedir. Bu kazalar, beni olduğu gibi, bir çok yurttaşımızı da son derece üzüyor ve kaygılandırıyor. Geçen hafta berberde tıraş olurken, benim havacı olduğumu bilen berberim; ”Sefa bey bu kazalar neden sıklaştı?”diye sordu. Ben de bu soruya karşılık, bildiğim kadarı ile bir şeyler anlatmaya çalışırken, yan koltuktaki müşteri bize dönüp, “Bu kazalar, takdiri ilahidir. Pilotlarımızın vadeleri dolmuş.” diyerek söze karıştı…
Bu sözler üzerine, aramızda tartışma yaşandı ve ona; “her kazayı, takdir-i ilahiye bağlayacaksak, bu hava araçları için neden sürekli uçuş emniyeti içeren eğitimler alınıp, yeni kurallar oluşturuluyor?” yanıtını verdiğimde, tartışma hız kazandı. Tartışma o kadar hararetlendi ki, sonuçta bu kadar sığ düşünen insanlarla aynı memlekette yaşamak bile istemiyorum dediğimde; dananın kuyruğu koptu ve tartışma elli kolluya dönüşüverdi.  Berber araya girmese, az kalsın aramızda caddeye taşan bir kavga oluşacaktı.
Ne güzel memleket ..? Sen; bakımı, kuralları hiç düşünmeden her şeyi takdir-i ilahiye bağla, kazada yaşamlarını yitirenleri de vadeleri dolmuş olarak nitelendir, iş bitsin.  Bu kadar cahillik olabilir mi? Bu kafa yapısına göre, Kaza-Kırım Komisyonlarının, hatta SHGM’nin bile kapatılması gerekir. Sen eşeğini sağlam kazığa bağlama, sonra da eşek kaybolduğunda, “kaybolacağı varmış” demek gibi bir şey bu.
Son günlerde ülkede yaşanan siyasi kaos nedeniyle, bu kaza da diğerleri gibi unutulup gidecek gibi görünüyor.
Hava aracı kazalarının kaza Kırım Ekipleri tarafından araştırılıp, daha sonra benzer kazaların olmaması için gerekli önlemlerin alınması, çok önemli bir konudur. Bilindiği üzere tüm askeri hava aracı kazalarından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından da kaza kırım heyetleri oluşturularak, gerekli incelemeler yapılıp raporlar hazırlanarak, yetkili makamlara verilmesine rağmen, bu veriler her nedense kamuoyuyla paylaşılmamaktadır.
Şimdiye kadar oluşan tüm askeri havacılıkla ilgili kaza ve sonrasındaki kaza-kırım komisyon raporlarında, hangi eksiklikler veya sorunlar saptandı ve bunlara karşılık hangi önlemler alındı? Bilen duyan var mı?  Bunların artık kamuoyuna açıklanmasında yarar var diye düşünüyorum.
Bir vatandaş olarak; son yıllarda çeşitli bahanelerle TSK’ya yönelik yapılan operasyonların bu kazalara etkilerini çok merak ediyorum. Örneğin; bu operasyonlar nedeniyle personel üzerinde gerek deneyim, gerekse moral açısından yönetimde bazı zayıflıklar oluşmuş olabilir mi? Ya da; pilotların içerisinde bulunduğu ve komutanlarının içeriye atıldığı bu stresli ortamın, kazalara etkileri nelerdir?  Pilotlarımıza psikolojik danışmanlık hizmetleri veriliyor mu? Bu ve buna benzer yüzlerce konunun bu kazalara etkilerinin mutlaka çok sağlıklı bir şekilde araştırılması gerekir diye düşünenlerdenim.
Yine son zamanlarda TSK’dan ayrılarak, özel hava yolu işletmelerine geçen çok sayıdaki deneyimli pilot nedeniyle, herhangi bir zayıflığın oluşup oluşmadığı konusu ilk aklıma gelenlerden biri oldu.
Bilindiği üzere; TSK ile yapılan protokollerle, THY’ye ve diğer özel hava yolu işletmelerine her yıl pilot verilmektedir. Başlangıçta sivil havacılığımızın gelişmesi adına emeklilik hakkını elde eden ve askeri kariyerlerinde ilerleme olanakları azalan pilotlar arasından, isteyenlerin, “TSK‘nın öncelikli görevlerini aksatmayacağının TSK tarafından onaylanması halinde” sivil havacılık sektörüne geçmeleri sıklıkla rastlanmaktadır.
Ancak, son yıllarda gerek THY, gerekse sayıları hızla artan özel hava yolu işletmelerinde oluşan pilot gereksinimi nedeniyle, başta Hava Kuvvetlerimiz olmak üzere TSK’dan ayrılmaların; TSK’de deneyimli pilot sıkıntısı yarattığı gerçeği bu kazadan bile anlaşılmaktadır.
Son yıllarda TSK’dan ayrılanların; üsteğmen, yüzbaşı ve binbaşı rütbesindeki deneyimli pilotlardan oluşmaya başladığı dikkate alındığında, bu konunun ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Sadece son 5 yılda TSK’dan herhangi bir nedenle ayrılan pilotların sayısının açıklanması halinde bile konunun korkutucu boyutu açıkça görülecektir.
Sivil uçuş okullarıyla karşılaştırıldığında; eğitimleri çok yüksek maliyetlere mal olan TSK kökenli pilotların, sivil hava taşımacılığı sektöründe istihdam edilmesi, çok büyük maddi kayıplara ve TSK adına israfa neden olduğu bir gerçektir. Ayrıca, kısa süre içerisinde bunların yerine eğitilmiş deneyimli pilotların konulması da olanaklı olamadığından, bu sorunun artık askeri havacılığımızda emniyetsizlik yaratmaya başlattığı ve hatta ulusal güvenliğimizi zora sokacak boyutlara ulaştığı konusunda kaygılarım var. Çünkü uçuş görevleri devamlı artarken, deneyimli pilot sayısının azalması ve iş yükünün eskiye nazaran dahada artmasının, kazalara davetiye çıkarır biçimde gelişmeler olduğunu düşünüyorum.
Bu nedenle TSK’nın sivil pilot konusunda ana kaynak olmaktan ivedi olarak çıkarılması gerekmektedir. Ancak, buna rağmen TSK’daki 15 yıllık zorunlu hizmetin 10 yıla indirilmesi konusundaki çalışmaların amacı nedir? bunu anlamak olanaklı değil. Askeri pilotların, sivil sektöre geçmek istemesi yani daha çok maddi gelir etmek istemesini doğal karşılamakla birlikte, TSK’nın da bu pilotları bünyesinden kaçırmamak için önlemler alması gerekirken, hadi artık gidin dercesine zorunlu hizmeti 10 yıla çekmesini anlayan beri gele… Bu arada askeri pilotlarla sivil sektördeki maaş farklılıklarını gözden kaçırmayın. Buradaki sorun ile SHGM’deki sorun hemen hemen aynı görülüyor. Sivil Havacılık Genel Müdürü bana “istediğim elemanı alabilecek maddi güce  sahip değilim” diye şikayet ederken, sanırım askeri havacılıkta da bir paşa, “bu pilot benden nasıl çok maaş alabilir” diyerek defans yapıyordur.
Bu bilgileri, yeni sivil sektöre geçmiş bir Sikorsky pilotundan alıyorum. Askeri havacılıktan çıkıp sivil sektöre geçmesini, tamamen ekonomik koşullara bağlıyor.
TSK’nın bir pilotunun; en az Yüzbaşı rütbelerine geldiğinde deneyimli olması ve bu duruma tam gelindiğinde, zorunlu hizmetin de bitme sınırına ulaşmasını “manidar“ bulmaktayım. Tabii ki bu pilotlar, sivil sektöre de geçtiğinde ülke şirketlerinde çalışacaklardır. Bu tür bakışla bir kayıp yok diye düşünülse de, sizce askeri havacılıkta bir zayıflık oluşmaz mı?
Geçmiş yıllarda TSK, pilotlarını bünyesinde tutmaya yönelik çok ciddi çalışmalar yapardı Ancak, alınan tüm önlemlere rağmen, çok sayıda pilotun kariyerini sivil havacılıkta planlamak üzere, tüm haklarını bırakıp, hatta büyük riskler alarak, TSK’dan ayrılmayı sürdürdüklerini görürdük. Şimdilerde her nedense zorunlu hizmetin 10 yıla düşmesi, bir tür; gidersen git!” demek gibi olmuyor mu?
Bu nedenle, TSK’nın özellikle de Hava Kuvvetlerinin konuyu yeniden değerlendirerek, pilotları bünyelerinde daha uzun süre tutabilmek için, başta maddi olmak kaydıyla, motive edici önlemler alması gerekir diye düşünüyorum.
Bu tür, kaçışı önleyici önlemler alınacağına, ayrılışı özendirici kararlar alınmasını, inanın ki hiç, ama hiç, anlayamıyorum!
Tüm dünyada,;Askeri havacılık ile sivil havacılık sektörleri bir çok alanlarda işbirliklerine gittikleri gibi, var olan kaynaklarını da ortak kullanmaya başladılar.
Gerekirse; Asker ve Sivil Uzmanlardan oluşan bir ekip oluşturarak, son yıllarda meydana gelen bu kazaların araştırılarak, yeni önlemlerin geliştirilmesi, askeri havacılığımızın emniyeti için büyük önem taşıyor.
Ülkemizde hala 1500 feet yüksekliğin altında VFR uçuş yapabilecek helikopteri gören radar bile yok.
Sahil Güvenliğin helikopterlerinde uçuş verileri ve kokpit konuşmalarını kaydeden aygıt varken, Sikorsky’lerde neden yok?  Oysaki düşen Sikorsky helikopterde, bu aygıt olsa idi, şimdi çok rahat bir şekilde kaza nedenini anlamış olacaktık.
Bu ve bunun gibi yüksek gerilim hatlarını görebilen cihazların olduğunu biliyorum. Benim anımsadığım son yıllardaki onlarca helikopter kazasının en önemli nedeni; yüksek gerilim hatları. Havacılıkta bu kadar benzer kaza olur mu? Daha önce aynı nedenlerle olan benzer kazalardan sonra, hiç bir önlem alınmadı mı?
Ayakkabı kutularından ve odalardaki kasalardan milyon dolarların ortaya saçıldığı bir ülkede; askeri hava araçlarını, bir kaç milyon dolarla daha emniyetli hale getirmek çok mu zor? Anlamak olanaklı değil. Eğer bu aygıtlar ödenek yetersizliği vb. nedenlerle bu güne kadar helikopterlere taktırılamadıysa, sorumlularını ayakkabı kutularına ve para sayma makinalarına havale ediyorum!
Bir zamanlar sivil havacılığın önünde seyreden askeri havacılığımız, son zamanlarda neden sivil havacılık sektörünün altında kalmıştır?
Helikopter kazalarının sıklıkla yaşandığı bölgelerde, herhangi bir şekilde hava sahası kontrolü yapılıp yapılmadığı gerçeğinden de yola çıkarak, Allah’a emanet olarak yapılmak zorunda kalınan bu tür uçuşlarda, pilot hatasından kaza olduğuna inanmak olanaklı mı? Bu bölgelerde VFR uçuşlar için gerekli olan alt yapının kurulup kurulmadığı ve kurulmadıysa bunun sorumlularının kim veya kimler olduğunu kamu oyu bilmek istiyor.
THY’de bakım çıkışlarında uçacak pilotlar, her tip uçak için seçilmiş kişilerdi. Bu pilotlarımız bakım çıkışı uçakta yanlarına birkaç teknisyen alarak, havada tüm sistemleri kontrol edip arızaları teknisyenlerle birlikte değerlendirip yazar ve indiklerinde uçaktaki o arızaların giderilmesi sağlanırdı.
Son yaşanan Sikorsky helikopter kazasında; uçağın bakım çıkışı kontrolü açısından deneyimli pilotları eşliğinde iki pilot iki teknisyen olarak uçması ve yüksek gerilim hatlarına çarpması, bakım hatasından kaynaklanan bir durum sonucunda kontrolsüz bir şekilde alçalan helikopterin tellere takılarak düştüğünü düşündürüyor. Tabii ki bu benim kişisel düşüncem, bakalım kuruldan ne karar çıkacak?
Ve tabii ki en önemlisi; açıklanacak mı?
NOT/ Düşüncelerinizi yazımın altındaki yorum hanesine atın lütfen. 

Exit mobile version