Geçtiğimiz günlerde tüm dünyayı şoke eden bir olay yaşandı. 67 yaşındaki Japonya’nın eski başbakanı Shinzo Abe Nara kentinde düzenlenen bir etkinlikte konuşma yaparken silahlı saldırıya uğrayarak hastaneye kaldırıldı ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Japonya tarihinde en uzun süre başbakanlık yapmış olan Abe’nin öldürülmesinin ardından pek çok lider taziye mesajı yayınladı . Suikastin sebebi ile ilgili farklı görüşler olsa da saldırının ardında tam olarak ne olduğu henüz netleşmedi. Yaşanan bu elim hadise benim de aklıma Abe’ye yönelik insansız hava aracı kullanılarak gerçekleştirilmiş olan protesto eylemini getirdi. Bugünkü yazımda da sizlere söz konusu olayı anlatmak istiyorum.
Takvimler 11 Mart 2011’i gösterdiğinde Japonya’da 1986’da Ukrayna’daki Çernobil nükleer santralindeki faciadan sonraki en büyük facia meydana geldi. Japonya’nın kuzeydoğusunda yer alan Töhoko bölgesinde meydana gelen 9 şiddetindeki deprem ve neticesinde oluşan dev tsunami nedeniyle binlerce insan hayatını kaybederken Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali de ağır zarar görmüş ve nükleer sızıntı meydana gelmişti. Nükleer sızıntının tehlike derecesi ise Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Olay Ölçeği(INES) tarafından en yüksek seviye olan 7. seviyede yani “büyük kaza” seviyesinde değerlendirildi (Bu da Çernobil ile aynı seviyedir). Felaketin öncesinde elektriğinin yaklaşık yüzde 30’luk kısmını nükleer santrallerden sağlayan ve enerji için dışa bağımlı olan Japonya için bu facianın ardından nükleer enerji konusuna karşı doğal olarak çok ciddi bir hassasiyet oluştu.
2009 yılından beri iktidarda olan Japonya Demokratik Partisi facianın ardından Ulusal Politika Birimi’nin bir parçası olarak Temmuz 2011’de Japonya’nın 2050’ye kadarki enerji politikası ile ilgili tavsiyeler vermek üzere Enerji&Çevre Konseyi(Enecan veya EEC)’ni kurdu. İlk değerlendirme nükleer enerjinin elektriğe katkı hedefinin yüzde 0, 15% veya orta vadede 20-25% olması şeklindeydi. Enecan’ın “Yenilikçi Enerji ve Çevre Stratejisi” Eylül 2012’de yayımlandı. Buna göre kademeli olarak 2040’a kadar nükleer enerjinin bırakılması tavsiye edildi. Ancak bu strateji ağır ekonomik etkileri olacağı için tepki gördü. Zira zaten 2012 yılının ilk yarısında Japonya’nın 31.78 milyar Dolarlık dış ticaret açığının en temel sebeplerinden biri fosil yakıt ithalatındaki artıştı. Tepkiler üzerine Japonya Demokratik Partisi bu çalışmanın bir referans olduğunu ve enerji politikasında esnekliğin önemli olduğunu ifade etti.
Aralık 2012’ye gelindiğinde ise seçimi Liberal Demokrat Parti’nin kazanması ile beraber bu planlar değişti. 2012’deki seçimin neticesinde 2006’da bir yıl kadar başbakanlıktan yaptıktan sonra rahatsızlığı sebebi ile istifa eden Shinzo Abe ikinci defa başbakan oldu. Abe çeşitli vesileler ile nükleer güçten vazgeçmenin zaten sıkıntılı olan Japon ekonomisi için sarsıcı olacağını ve bu nedenle de bunun sorumsuzluk olduğunu ifade etti ve bu nedenle Enecan’ı lağvetti. 2014 yılına gelindiğinde ise Ekonomi, Ticaret ve Endüstri Bakanlığı 20 yıllık bir dönem için 4. Temel (veya Stratejik) Enerji Planı(Japon Enerji Politikaları Hukuku’na göre her üç yılda bir güncellenmektedir)’nı teklif etti ve Nisan ayında söz konusu plan kabul edildi. Buna göre 20 yıl içinde nükleer enerji temel enerji kaynağı olacaktı ve küresel ısınma ile mücadeleyi de göz önünde bulundurarak bu enerjinin güvenli bir şekilde elde edilmesi için çalışılacaktı.
Abe’nin nükleer enerji politikasını destekleyenler olduğu gibi elbette geçmiş facianın da tesiri ile buna karşı çıkan da pek çok kişi oldu. İşte bunlardan biri olan Yasuo Yamamoto isimli bir kişi Nisan 2015’te eski başbakanın Tokyo’daki ofisinin bulunduğu binanın çatısına içinde Fukushima’dan alınmış olan radyoaktif toprak (radyoaktivite seviyesinin insan sağlığını riske edecek miktarda olmadığı tespit edilmiştir) bulunan bir insansız hava aracını indirdi. Abe’nin politikasını protesto etme maksadıyla söz konusu eylemi yaptığını ifade eden kişi iki yıl hapis cezasına çarptırıldı ve cezası ertelendi.
Bunun üzerine de aynı yıl Japonya’da yeni bir düzenleme yapılarak İHA’nın kullanım amacına, ağırlığına, büyüklüğüne bakılmaksızın; yoğun nüfuslu yerleşim alanlarında veya havaalanı yakınlarında izinsiz uçurulması yasaklanmıştır. Yine 10 Aralık 2015’te yürürlüğe girmiş olan söz konusu Havacılık Yasası uyarınca gece vakti ve etkinlik sırasında da İHA uçurulması yasaklanmıştır. Serbest alanlarda ise 150 metrenin (492 feet) altından uçurulması ve insanlar, binalar ve araçlarla arasında en az 30 metre (98 feet) boşluk bırakılması zorunlu hale getirilmiştir. İhlal halinde ise 500.000 Yen’lik bir para cezasının ödeneceği düzenlenmiştir.
Takip eden dönemde Japonya’nın nükleer enerji politikasının ne olduğu; Shinzo Abe’nin başbakanlık dönemindeki icraatı, uyguladığı ekonomi politikaları, suikastin neden gerçekleştirilmiş olabileceği vs. konuları benim alanım olmadığı için bu konular hakkında konuşmam doğru olmaz. Sadece uzun yıllardır üzerinde çalıştığım insansız hava araçlarının risklerine ilişkin dikkat çekici bir örnek olduğu için sizlere bu protestoyu ve protestonun sebebini anlatmak istedim.
(Not: Yazılarımla ilgili sorularınız için bana avukatnazlican@gmail.com ve nzl_can@yahoo.com adreslerimden ulaşabilirsiniz)
Tüm değerli okurlarıma saygı, sevgi ve selamlarımla;