SHGM Özerkleşmeli.

Bilindiği gibi, Anayasamız gereği erken seçim kararı alındı ve seçim sürecinin tarafsız yönetilebilmesi için ilgili yasa gereği, Ulaştırma, Adalet ve İçişleri Bakanları görevlerinden istifa ettiler. Aslında, başlangıçta demokratik ve çok yerinde bir uygulama olan, krıtik bakanlıkların seçim sürecinde hükümet inisiyatifi dışında bırakılması, zamanla biçim değiştirerek anti demokratik bir biçim alarak bugünkü komik uygulama ortaya çıkmış bulunuyor.
Nasıl olacaksa (!?), görevlerini tarafsız yapmak üzere, aynı bakanlıkların müsteşarları ve bir vali, bu bakanlıklara hükümet tarafından (tarafsız görev yapmak üzere) atandılar… Bu bakanlıkların hükümet inisiyatifi dışında görev yapabileceklerinin kanıtı olsa gerek(!)
Bu hafta siyasi konulara değinmek istemiyordum. Ancak, Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın istifa etmek zorunda kalması ve yeni bir seçim telaşı içine girilmesi, devletin bürokratik kadrolarının seçimlerde şahsi paralarını harcamaksızın ağabeylerinin himmeti ve ülkeye hizmet aşkıyla(!) çeşitli partilerden seçilme istekleriyle görevlerini birakmaları ve kurumlarda yaşanan hareketlilik beni oldukça kaygılandırdı.
Ülkemiz ne kaybediyorsa, devlet kurumlarımızın siyasi yapı değişikliklerinden doğrudan etkilenmesinden kaybediyor. Bu durum; demokrasi gereği oyla iktidara gelmek, kişisel ya da partisel beklentiler nedeniyle takınılan tavırlar, kurumların özerk yapı sergilemesini engelliyor.
Sayın Binali Yıldırım, Türk sivil havacılığına bence yeterli olmasa da mutlaka yararlı faaliyetlerde bulunmuştur. Bilet ücretlerinin üstünden vergilerin kalkması dolayısıyla bilet fiyatlarının ucuzlaması en büyük başarısıdır. Tabii ki uçak biletinden kalkan bu vergilerin, halka bir şekilde başka yerlerden yansıdığını tahmin edersiniz.
Aslında, havacılık sektörü, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada hızla ilerlemekte ve tüm şirketler yolcu sayısını artırmaktadır. İnsanlar artık gelişen teknolojiye ayak uydurmakta; hızı, güvenliği ve konforu önemsemektedirler. Ülkemiz havacılığı da bu genel yükseliş trendinde tabii ki yerini almış, coğrafi konumunun ve dış ülkelerdeki yüksek işçi potansiyeli avantajını kullanmıştır. Ünlü 11 Eylül’den sonra uçak yolculuğundaki dalgalanmalar, dünyanın en büyük şirketlerini silkelerken, bizim havayollarımız başta THY olmak üzere, altın dönemlerini yaşadılar.
Şirketlerimiz; Özellikle milli ve dini bayramlardaki yolcu yoğunluğunu, hac seferlerine ilgiyi iyi kullanmışlardır. Bu avantajların yanı sıra, yukarda yazdığım bilet fiyatlarını ucuzlatan taktik, her ne kadar sonuçta yük halka bindirilse de, başarılı bir pazarlama taktiği olarak gözlemlenmiştir. Ayrıca;
Ulaştırma Bakanlığı’nın ve dolayısıyla SHGM’nin; eski yanlışı olan ulusal havayolumuzun yöneticilerinin etkisinde kalmasına (bilgisizliklerinden) son vermesi ve gerçek görevi olan denetim ve gelişime dönmesi ve hepsinden önemlisi, hala tam yeterli olmasa da Bakanlığını pasif konumdan çıkartarak, artık strateji belirleyen bir yer haline gelme çalışmaları, Sayın Bakanın yeterli olmasa da gerçekten kayda değer başarılı çalışmalarıydı.
Sivil havacılıkta atılan bu adımları, sürekli kılmak adına yapılacak en önemli girişim, bence SHGM’yi özerkleştirecek demokratik bir yapılanma içine sokabilmek olmalıdır.

Sayın Bakandan; bakanlıkta kaldığı süre içinde, sektörümüzün stratejisini belirleyen ve hakemliğini yapan SHGM’nin, enazından TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) gibi özerk bir yapı sergilemesine olanak sağlamasını beklerdim.
Yoksa, SHGM’nin şu anki taraflı, siyasi etkenlerle şekillenmiş yapılanması ile; Türkiye gibi siyasi dalgalanmaların sık sık değişiklikler ürettiği bir ortamda, binbir çabayla gerçekleştirilmiş olan birçok kazanım ve gelişmenin bir anda sıfırlanması olasıdır.
SHGM bence, havacılık sektörünün, havayolu şirketlerimizin, MRO’ların, Üniversitelerimizin, havalimanı işletmeciliği yapan ve handling hizmetleri veren kuruluşlar gibi, sektörün olmazsa olmazlarını temsil eden kurum ve kuruluşların, şirket büyüklüğü ve istihdam ölçüsü gibi bir çok parametreler baz alınarak verecekleri delege sayısıyla ve seçimle yönetim kadrolarını belirlemelidir. Bu özerk yapı mutlaka Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olmalı ama, iç işlerine karışılmamalı, özerk olmalıdır. Yani SHGM, Bakanın iki dudağı arasında akıbetini bekleyerek görev yapma zorunda kalan bir genel müdürlük zorunluluğundan kurtulmalıdır. Devletin başını halkın seçme iradesine bırakmak isteyenler sektörün kendisini idare edecek kadrolarını seçmesine de müsaade etmeli diye düşünüyorum.
.
Çünkü;
İlk kurulduğu günden bu yana çalışmalarına destek verdiğim ve o zamanki UTED başkanı olarak, şimdide Airporthaber olarak katılım sağladığımız TUHAP (Türkiye Ulusal Havacılar Birliği) neden kuruldu dersiniz?
Havacılık sektöründeki tüm şirketleri ve sivil toplum örgütlerini bir araya getirmeye çalışan bu oluşumun kuruluş amacı ne idi sizce?
Bu kuruluş, sektörün profesyonellerini ve mesleki örgütlerini bir araya getirerek Türk sivil havacılığının gelişmesine olanak sağlamak amaçlıdır.
Şimdi siz sayın okurlarımıza soruyorum: SHGM yukarıda yazdığım tarzda özerkleşse, şirketlerimiz, mesleki örgütlerimiz bu özerk yapıda söz sahibi olabilseler, yani, sorunlarını ve bu sorunların çözümüne ilişkin önerilerini iletebilseler idi bu platforma gerek kalır mıydı? Bu platformun kurulması Bakanlığa madem otoritenizi paylaşmak istemiyorsunuz bari bize biraz kulak verin anlamı taşımıyor mu sizce.

Ayrıca SHGM kadar DHMİ’yi de masaya yatırıp yeniden yapılanmasının gerekliliğini tartışmaya açmak gerekir diye düşünüyorum.
Özelleştirmeyi dillerinden düşürmeyen hükümetler, özerkleşmeyi her nedense kendi işlerine müdahale olarak görmekte ve her zamanki yanlışları olan BİZ BİLİRİZ’i oynamaya devam etmekteler.
Devlet, ticari faaliyet içerisinde bulunmamalı söylemleriyle hareket ederek Özelleşmeyi nasıl teşvik ediyorsa, Özerkleştirmeyi de kendi iç işlerine karışmak olarak almamalı, aksine teşvik etmeli ve sektörün sadece denetim mekanizmasını üst düzeyde temsil etmelidir. Bu temsilini de kullanırken yukarıda anlatmaya çalıştığım özerk yapı içinde sistemin kendi içinde seçtiği profesyonelleri kullanmalıdır.
SHGM’nin, şimdi olduğu gibi, siyasi yapılanması devam ettiği sürece; gelebilecek olan yeni yapı, THY örneğinde görüldüğü üzere kendince bu işte başarılı olacak kadrolarını bilgili, bilgisiz olmalarına bakmaksızın sil baştan yenileriyle değiştirebilir her şeye yeni baştan başlamayı seçebilirler.
Mehter marşı çalarak yürüyüş örneğinde olduğu gibi; üç ileri adımdan sonra bir yarım sağa ve sola dönüşlerle çalışan sivil havacılık örgütünden de bir şey beklemek olanaksızdır.

Kısaca özerk bir yapı içersinde; seçimle ve sektörün aday gösterdiği ve oyladığı profesyonel kadrolarla sivil havacılığımız istenilen düzeye kolaylıkla gelebilir. EASA, FAA gibi önemli ve gerekli kriterlere hemen ulaşılmakla kalmayıp, devamlılığında ve uyumunda da sorunlar çıkmaz.
İyi haftalar… 

Exit mobile version