Kırk yedi senedir havacılığın içindeyim. Bu kırk yedi senemi verdiğim havacılık camiasında, Dernek Başkanlığı, Organizasyon Yöneticiliği, Şeflik, Habercilik ve şu anda yaptığım Köşe Yazarlığı gibi bütün unvanların hepsini her zaman her yerde gururla, onurla dile getirdiğim asıl mesleğim olan Uçak Teknisyenliğine borçluyum. Tabi ki bu başarıların meyvesini de dernek başkanlığını bıraktığım genel kurulda fazlasıyla aldım.
İstanbul Akgün otelde yapılan genel kurula sadece İstanbul değil, THY’nin uçtuğu tüm şehirlerden gelen üyeler de katıldı. 500 kişiyi aşkın katılım ile yapılan bu genel kurulda, üyelerin isteği doğrultusunda ONURSAL BAŞKANLIK unvanım oylandı ve katılım yapan üyelerin hepsi tarafından kabul edilerek en büyük ikramiyemi almış oldum. UTED’deki 20 senelik çalışmamdan sonra verilen bu ödül hiçbir ödülle mukayese bile edilemez.
Değerli okurlarım;
Havalanan uçakların bakım ve emniyetini sağlayan, uçuş güvenliğinin, taşınan canların ve malların mesuliyetini omuzunda taşıyan, her anı, her detayı ciddi bir emek ve dikkat isteyen, hatası asla telafi edilemeyen, başarısı havalandığı mavi ufuklar kadar sonsuz haz veren bu kıymetli mesleğin bir mensubu olmaktan her zaman çok onur duydum. Ülkemin bayrağını taşıyan en kıymetli şirketlerinden birinin çalışanı olma ayrıcalığını saymıyorum bile…
Dernek başkanlığı yaparken, zaman zaman, kötü yönetimlerle yasadığım çatışmalar sonucunda çok ağır bedeller ödedim. Bildiğiniz üzere, toplu iş sözleşmelerinde yetersiz iyileştirmelere karsı, sendika ve işverenle mücadeleye girdim ve THY tarihinde hiç olmayan ve bundan sonra da olabileceğini hiç ihtimal bile vermediğim, Toplu sözleşme imzalandığı halde, verilen rakamları yetersiz bulup mücadeleye devam ederek, Toplu sözleşme %25 zam olarak imzalandığı halde bunu yetersiz bulup, sadece teknik camiaya verilmek üzere sendikanın aldığı %25’ in üstüne %148 daha iyileştirme yaptırdık.
Tabii ki bu başarılı gidişatı, UTED yönetim kurulu üyeleri ile birlikte yürüttük…
Maalesef siyasetin başımıza atadığı liyakatsiz idarecilerin kısır dünyalarında hak kaybına, adaletsizliklere maruz kalınca, yapım gereği sessiz kalmayıp, tavrımdan hiç ödün vermeden mücadeleme devam ettim ve tabii ki bedelini de büyük bir keyifle ödedim. Kırk yedi senedir bu mesleğin içinde ve çok başarılı olmamın mükâfatını da, teknik camiadan fazlasıyla gördüm ve hala da görüyorum.
Meslek hayatımı, bu mesleğin ve bu camianın sorunlarına ve sıkıntılarına adadım. Alelade gazeteci bozuntuları gibi, zik zaklı yanar döner olmadım. Dün tükürdüğüm yüzlere ya da eleştirdiğim makamlara yalakalıkla el açıp medet ummadım. Başarıyı alkışladım, yanlışları eleştirdim, adaletsizliği taşladım... Tenkitlerimiz ve sitemlerimiz bizi anlamayanlara, sesimize kulak vermeyenlere yönelik oldu. Kılık kıyafetimizle, sosyal haklarımızla ve tabii ki sendikaya (!) rağmen aldığımız maddiyatımızla, bu mesleğin altın devrini yaşadık.
Aslına bakacak olursanız, ülkemizin en değerli şirketinde çalışıyor olmaktan kim gurur duymaz ki…
Ancak gelin görün ki, içi boşaltılmış derneklerle, kurumuş sararmış sendikacılara kızmadan edemiyorum. Her ikisini de çok ama çok yetersiz görüyorum. Bir teknisyenler gününü bile, sıradan tweetlerle iki iltifatlı cümleyle geçiştirdiler. Dernek başkanı şirketten ayrılmış. Başka bir şirketle yeni bir düzen kurmanın telaşındaymış… Aslına bakacak olursak, bu arkadaş THY’de çalışırken bile klimalı odalarda yasayarak, sizlere gelmiş geçmiş dernek yönetimlerinin en pasif ve etkisiz dönemini yaşattı.
Sendikalara gelince, aldıkları aidatların hakkını veremeyen koltuk savaşına kapılmış birbirine düşmüş bir avuç zavallının elinde üyeler can çekişiyor. Kısaca al birini vur diğerine. Çalışanlara hizmet vermek için soyunan bu zat ı muhteremlerin sadece ceplerini düşündüğünü bilmeyen kaldı mı?
Bu arkadaşlar toplumun içine girdiğinde yüzleri kızarmıyor mu? Ya çalışanların tepkisizliği, ona ne demeli? Sevgili çalışanlar, sendika ve derneklerin patronu sizsiniz yahu... Bu yönetime soyunan ve sizden oy bekleyen arkadaşlar sizin emir kullarınız. Bu tepkisizliğinizin nedenini çözemedim… KORKUYOR MUSUNUZ?
Teknik A.Ş deki sekiz yıllık başarısızlığı bir birlerine fatura etme, seçimde üst kurul delegelerini yalanla vaatle yedirip içirip kafalamanın derdine düşmüşler. Bir de, bu krizlerden fırsat yaratmaya çalışan sülükler varmış ortalıkta gezen… Kimi elinde çiçek, çikolata kimi hangarda sahte gülcüklerle poz vererek, hem sendika, hem derneği çiftliğe çevirip oradan oraya cirit atıp duruyorlarmış. Yahu sizde hiç mi utanma hiç mi gurur yok. Onca yalan dolanla fırıldağa rağmen hala nasıl o koltuklarda oturup, nasıl çalışanların yüzüne bakabiliyorsunuz, şaşırıyorum.
Her seçimde hile, tehdit ve yalanlarınız yetmez gibi gizli ve kirli ittifaklar eşliğinde, sadece ve sadece koltuk ve para hırsıyla, çalışanların arasında dolaşıp, gezenlere acıyorum.
Yahu, sendikadan alacağınız bir maaşla bineceğiniz bir araba bu kadar mı değerli sizin için… Değer mi bir araba ve alacağınız maaşa bu kadar hakaret yemek. Aldığınız ahlar işittiğiniz ağır eleştirilerle hiç mi kulaklarınız çınlamıyor? Şimdiye kadar ne verdiniz topluma ki bundan sonra verebilesiniz.
Sevgili çalışanlar, sizi dürten, denetleyen ne bir derneğiniz nede adam gibi bir platformunuz olmayınca böyle öksüz ve sahipsiz kalırsınız. İşten atılsanız, maşalarınız düşürülse, toplu sözleşmelerde haklarınız gasp edilip günden güne erise de, çıkıp derdinizi adam gibi samimi biçimde anlatacak, sizi savunacak bir kapınızın kalmadığı söyleniyor.
THY Yönetim Kurulu başkanı, Sayın Ahmet Bolat enteresan bir kişilik. İyi niyetli ve alçak gönüllü biri… Kim randevu istese hayır demeyecek bir kişilik yapısı var. Bakın, Ahmet Bolat’ın mevcut sendika başkanını makamında kabul etmesi son derece normal ve olması gereken bir durumken, sendikayı ve üyelerini, tek başına resmen temsil etme hüviyeti olmayan, birkaç kişiyi makamında karşılamasına şaşırmıştım. Çünkü sendika başkanını randevu ile kabul etmek son derece normal ve olması gerekirken, sendika başkanının alt kadrolarındaki kişileri de kabul etmesi pek görülmüş bir durum değil.
Aslında sendikanın iç işlerinde ki sürtüşmeler THY yönetimini bağlamaz. Sizler THY yönetimine değil çalışanların yanlarına gideceksiniz. Hal böyleyken ve Ahmet Bolat Bey bunları bilirken, bu ziyareti kabul etmesi, hiyerarşik düzen dışında olsa da, Ahmet Bolat’ın iyi niyetli ve alçak gönüllü kişilik yapısı düşünüldüğünde normal karşılanabilir.
Yıllarca eleştirdiğimiz eski yönetimlerin aksine bu yıl tüm yöneticilerin samimi bir biçimde hangara inip pasta kesmesi ve güzel bir törenle teşekkürlerini ve temennilerini sunmaları tabii ki çok olumlu bir adım.
Ahmet beyin de, giderayak İlker beyin yarattığı olumlu havayı hiç düşürmeden devam ettirmesi. Her iştirak şirketine adil ve yapıcı bir anlayışla yaklaşması açıkçası çalışanlarda çok olumlu bir hava yarattığını takdirle izliyorum.
Başta sürekli dile getirdiğimiz pass bilet senyorite sorununu hızlıca gündemine alıp çözümü için çalışma başlatması herkeste ciddi bir memnuniyet yarattı. TGS ve diğer iştiraklerde ced bilet hakkı da kesinlikle gecikmiş bir uygulama idi ve memnuniyetle karşılandı. Hak etmeden oturdukları koltukları işgal edip yeni yönetim anlayışının ayağına bağ olanlara, şirketin çalışanlarıyla bütünleşmesine engel olan, başarıyı yavaşlatan, sekteye uğratan, motivasyonunu kaybetmiş, yorgun ve bugüne kadar kendi yandaşlarıyla kadrolaşmak ve çalışanlara baskı kurmak dışında hiçbir vasfı olmayanlarla derhal yollar ayrılmalıdır.
Çalışanlar, yönetimle çalışanın dost olabildiği, dertleşip birbirini anlayabildiği günler yaşamak istiyor. Düşmanlaştırmış, germiş, yormuş kim varsa değişmelidir. Bu anlayış en tepeden en aşağıya sirayet etmezse başarısızlık ve huzursuzluk bitmez. Şirkete aidiyet duygusu, mesleğe saygı ve bağlılık isteği gelişmez.
Başta çalışanların yaşadığı tüm sorunların düzgün bir ekiple tespit edilip bugüne kadar birikmiş olan tüm kronik sıkıntıların hızlıca çözüme kavuşturulması gerekir. Bu süreçte sizin adınıza sıkıntıları doğru bir diyalogla iletecek ve çözüm arayışına katkı sunacak dernek ve sendika kadrolarına ihtiyacınız var. Geri durursanız, kötü ve niteliksiz insanların ön plana çıkmasına ve sizi daha da kötüye götürmesine rıza göstermiş olursunuz.
Bilhassa dernek yönetimi çok önemli. Bana göre sendikadan da önemli diyebilirim. Hal böyleyken UTED adeta içine kapanmış ve işlevsiz hale gelmiş durumda.
Bence, Ahmet Beyin başını çektiği, diyaloğa kapıları açık ve yapıcı, olumlu bir hava yaratılmışken bu fırsatı iyi değerlendirin. İşten haksız biçimde atılan 212 kişinin, aynı ofiste çalışan taşeron ve kadrolu çatışmalarının, kariyerinizin önündeki fırsat eşitsizliğinin, mesleğinizin gelişimine ve icrasına mani olan her derdinizin ve sıkıntınızın dile getirilebileceği ekipler kurun. Artık korku ve baskı ile şirketin yönetilemeyeceği ve çalışanların huzursuzluğu ve mutsuzluğu ile verim alınamayacağını, umarım herkes çok iyi anlamıştır.
Hileyle kurulan sendika şubelerinizi geri alarak, derneklerinizi pasif ve ikiyüzlü yönetimlerin esaretinden kurtararak işe başlayabilirsiniz. Ekonominin ağır koşullarında yarın daha kötü günler yaşanırsa sesinizi duyuracak sizi bir araya getirip derdinize çare olacak bir çatınız olsun.
Başarılı olmadıkları halde, klimalı odalarında, toplumsal sorunlara değinmeyen hatta yazıya bile dökmeyen, dernek ve sendika yönetimlerine kişisel çıkarlar ve menfaatler için yapışmış keneleri silkeleyin. Bunların benim gibi, zamanım geldi diyerek, kendi kendine karar alıp bırakıp gideceği yok. Sevgili çalışanlar, Artık korkmayın, kendinize gelin. İnanın çok daha fazlasını hak ediyorsunuz ama maalesef çok ama çok pasifsiniz.
Uçak teknisyenliği mesleğini onurla gururla ifa eden tüm meslektaşlarımın bir kez daha Uçak Teknisyenleri gününü kutluyorum. Önü, arkası, atölyesi ve hangarı demeden omuz omuza birlik içinde size hizmet için geldiğinden emin olduğunuz, sizi hizmetkârı olarak görmeyen dernek ve sendikalarla temsil edildiğiniz başarılı ve huzurlu günlerin ümidiyle hepinize iyi haftalar diliyorum…
NOT/ 25 Mayıs günü biteceği söylenen Seniority çalışması henüz sonuçlanmış değil. . Bu çalışma bittiğinde sizlere duyuracağım. Kısaca takipteyim…