Her hafta sonu beni stres basıyor. Bu stresin nedeni ise şimdiye kadar yaz, kış, bayram, seyran demeden yazdığım köşe yazılarım.
Bilirsiniz bazıları gibi sipariş yazı alıp onların istediği tarzda yazı yazmam. Kişilerin veya kurumların yanlışı varsa yazar eleştirim. Eleştirmenin dozunu da iyi ayarlamam lazım. Bir kişiyi eleştirirken onun ailesini, çoluğunu, çocuğunu eleştiri kapsamı içine almanın yakışık olmadığını bilirim, istesem bile yapamam.
Eleştireceğim konuda emin olmadıkça yazı konusu yapmam.
En çok nefret ettiğim konu, çalışanların emeklerinin karşılığını alamaması ve çalışanların kurduğu dernek ve sendikaların üyelerinin sorunlarına karşı olan ilgisizliğidir. Bu ilgisizliğin yanı sıra birde kendi menfaatini ön plana alıp, oy aldığı kitleyi önemsememek var ki… İşte o kişilerden NEFRET ederim.
Bir derneği veya sendikayı eleştiriyorsam, mutlaka elle tutulur bir nedeni olmalı. Kişisel olarak ne dernek, ne sendika ve ne de işveren benim muhatabım değildir. Yukarıda yazdığım ahlak ve edep kuralları eşliğinde, eleştirmek gerekirse hiç düşünmeden eleştirim.
Aslında, bu hafta gündemimde yine teknik bir konu vardı. Onu hazırlarken, AirlineHaber sayfalarında rastlamış olabileceğiniz bir yorum ve sendika ile ilgili bir duyum beni şaşırttı ve teknik yazımı her zaman yazabilirim diyerek, çok önemli olduğuna inandığım bu iki konuyu yazmaya karar verdim.
SENDİKA TEMSİLCİLİĞİ ÜCRETLİ OLACAKMIŞ!
Özçelik İş sendikası dışındaki sendika temsilcileri ücret alıyorlarmış. İnanın ki onlar adına yüzüm kızardı…
Yahu dernek veya sendika temsilciliği ücretli olur mu? Çalışanlar arasından seçilen bu kişilere neden ücret verilsin ki? Bu tür görevlere layık görülüp mesai arkadaşlarının sorunlarını sendika yönetimine, sendika yönetiminden aldıkları bilgileri ise çalışanlara sunması için seçilmek, aslında çok saygın bir görevdir.
Çünkü her ne kadar sendika temsilcisi olarak atandıysa da, aslında kendi arkadaşlarına ve meslektaşlarına hizmet vermesi gerekir. Sendika ile işyerlerinde çalışan arkadaşları için köprü görevini yapması gerekir. Kısaca benim sendika temsilcisi dendiğinde anladığım bu olup ücret karşılığı yapılacak bir görev değildir.
O KADAR BÜYÜK AVANTAJLARI VAR Kİ NEDEN ÜCRET ÖDEYECEKSİNİZ Kİ…
Temsilci zaten şirketinden maaşını, mesaisini alıyor. Temsilci olduğundan, çalıştığı işyerinde istediği zaman sendikal izin alabiliyor. Şurada veya burada toplantı var dediğinde izin veriliyor. Hukuken sendika yönetimi gibi ayrıcalıklı.
İŞTEN BİLE ATAMAZSINIZ.
Çünkü temsilciyi işten attığınızda, işverene dava açarak tazminatını ve geriye dönüşü alır.
Diyelim ki, işveren bir acemilik yaptı ve temsilciyi atma gafletine düştü. Temsilci mahkemeye başvurup geriye dönüşü aldı ve işverene mahkeme kararıyla gelip beni işe başlat dedi… İşveren de temsilciye tazminatı ödeyip işe başlatmadı.
İŞTE TEMSİLCİ İÇİN BÜYÜK AVANTAJ BURADA BAŞLIYOR…
İşe geri dönmeyi ve tazminatı alıp işe başlatılmadığında, o temsilci, hiç işe gitmeden aynen maaşını almaya devam ediyor. Ta ki… Sendikanın genel kuruluna kadar. Yani, diyelim ki sendika genel kuruluna 3 sene var ve temsilcisi işten atıldı ve işveren geriye dönüşünü alan temsilciyi işe başlatmadı. İşte o zaman o temsilci hiç işe gitmeden yan gelip yatar ve şirketten alacağı maaşı tıkır, tıkır alır.
Yaptığı iş, sendika veya derneğinden aldığı bilgiyi mesai arkadaşlarına aktarmanın yanı sıra, toplumun yani çalışanların memnuniyetsizliklerini ve sorunlarını da sendikaya aktarmaktan öte değil. Aynı görevi dernek yönetimleri de yapıyor. Bu mantıkla bakıldığında onlarda mı ücret almalı?
Bazıları diyor ki telefon ve otobüs masrafları var. Yahu bu ayda yılda bir olacak minik giderler için maaş almak şart mı? Utanır insan yahu. Bu ay sendika ile ilgili xxx liralık konuşma yaptım veya AKBİL’im bu yüzden bitti diyen olmuş mudur acaba? O kadar büyük avantajlarınız var ki… İnsanın aklına temsilci olmak geliyor.
Temsilciye ücret ödenmesi veya ödenmek istenmesi bence tuzak…
Temsilci aslında sendikanın değil işverenin çalışanı. Mağduriyet veya başarıyı diğer meslektaşları ile birlikte paylaşıyorlar. Sendika yönetimleri, temsilcilere yönelik bu uygulamayı başlatırsa, amatör ruhla çalışmayı bitirir. Çalışanların temsilcisini sendikanın elemanı yapar.
İşyerlerindeki sorunları sendika yönetimine, sendikanın söylediklerini ise çalışanlara iletmekle görevli olması gereken temsilcilik terse döner ve sadece sendikanın isteklerini çalışanlara iletmekle görevlendirilmiş paralı askere döner. Bu kişilerin adı her ne kadar “Sendika Temsilcisi” olsa da, onlar gerçekte işçi yani çalışanın temsilcisidirler.
TALPA’NIN DAHA DİKKATLİ OLMASI LAZIM
Geçen hafta bir pilot okurumdan köşe yazıma atılmış bir yorum gördüm. Aslında bu yorum köşemde yazdığım konu ile ilgili olmayıp bir yakınma olduğundan onayladım.
Neydi O Yorum;
TALPA Rumuzu ile yazılmış bu yorum geçen haftaki köşe yazımda mevcut.
“Sefa bey merhaba
Bu yeni TALPA yönetimi vakıf işleri haricinde hiç bir şey yapmıyor keşke Pilotlar vakfına aday olsalardı. Sigorta, telefon, otopark derken epeyce ticarette yol aldılar maşallah. Apoletlerden sökülen yıldızlar, kabin dâhil herkese dağıtılan pilot bröveleri, getirilen vergi yükleri, olmayan pilot iş kanunu, Sağlık muayenelerinde yaşanan rezaletler, bu beyefendilerin hiç umurunda değil. Bu sessizliklerinin bir sebebi var mıdır? Pilotluk mesleğinin itibarsızlaştırma hareketlerine karşı durması gereken bu beyler niye çıt çıkartamıyor. Bu yeni Talpa’cıların dosyasını artık bir açsanız, Sizin eleştirileriniz her zaman yerindedir merakla bekliyoruz”
Okurun haklı yanı var mı yok mu? Değerlendirmeyi objektif olarak TALPA Yönetimi yapacaktır.
***
Bu pilot okurumuzun yorumu bana son zamanlarda TALPA ile ilgili bir görüşte bulunmadığımı hatırlattı. Aslında planımda olan bir konuyu erken dile getirmek için fırsat buldum. Eski bir dernekçi olarak, dernek yönetimlerinin bu tür akçeli işlerle ilgilenmelerini son derece yanlış bulan biri olduğumu ve TALPA’nın eski başkanı Ayhan Günal’ın, yine bu tür olmasa da buna yakın akçeli iş planlarını yanlış bulduğumu yazmış biri olarak, aynı girişimleri şimdiki yönetimden de görmek beni şaşırttı diyebilirim.
Neydi beni şaşırtan;
Bildiğiniz üzere geçtiğimiz haftalarda TALPA tarafından düzenlenen Finans çalıştayı yapıldı. THY’nin, pilot olmak isteyen gençlere bir fırsat sunarak, ücretini taksitler halinde tahsil etmek üzere, pilotaj ve tip eğitimi verdiğini biliyoruz.
Pilotaj eğitimi, ya THY’nin Aydın Çıldır’daki Uçuş Akademisinde ya da anlaşmalı özel uçuş okullarında veriliyor. Öğrendiğim kadarı ile kaynaklarım beni yanılmıyorsa, pilotaj ve tip eğitimi için pilot adaylarının imzaladığı sözleşmenin bedeli tam 140.000 Euro imiş.
Bu para 120 ayda eşit taksitlerle pilotun maaşından kesiliyor. Bu da aylık 1.166 Euro’ya denk düşüyor. Bildiğiniz gibi, geçen Ağustos ayındaki kur şokunda Euro 8 TL’ye çıkmış, eğitim borcu olan pilotların ödediği para da 9.000 TL’yi geçmişti. Yarın Euro 10 TL’ye çıksa ödenecek aylık taksit 16.600 TL’yi bulacak. Bu sadece pilot adayları için geçerli değil. THY’den tip eğitimi alan pilotlar da aynı sisteme dâhil. İşte THY’den eğitim alan tüm pilotların en büyük şikâyeti bu eğitim borçları.
Kurdaki değişime göre, bazen maaşın dörtte biri bazen üçte biri eğitim parası için kesiliyormuş. Yıllardır çözülemeyen bu soruna Pilotlar Derneği TALPA iyi niyetle el atmaya karar vermiş. Pilotların, THY yetkililerinin ve bankaların bir araya geldiği çalıştayda soruna çözüm aranmış.
Sonuçta ortaya bir formül çıkartılmış. Bu formüle göre, pilotlar anlaşılan bankalardan toplam eğitim borçları kadar kredi alacak ve THY’ye olan tüm borçlarını kapatacak. Ondan sonra da sadece bankalarla muhatap olunacak ve krediyi TL olarak bankalara ödeyecekler.
Peki, bu işten kim karlı çıkacak? Şüphesiz THY…
Neden mi?
Çünkü borcun kalan miktarına göre THY, 5 yılda 10 yılda taksitler halinde alacağı eğitim parasını tek seferde tahsil ederek aradan çekilecek. Bankalar da maaşı yüksek bir gruba tahsil edilmesi çok kolay olan garantili kredi vererek büyük para kazanacak.
Bu anlaşmada en risk altında olanlar tabii ki pilotlar.
Geçen hafta beni arayan bazı II. pilotlar, alacağını tamamen tahsil eden THY’nin dilediğinde kendilerini işten çıkartabileceğini söylüyorlar.
Ayrıca, eskiden alacağını tahsil etmek için ufak tefek kusurlara göz yuman THY yönetiminin artık kolayca ve keyfi biçimde işten çıkartma yapabileceğini ekliyorlar.
Böyle olunca da işini kaybetmiş pilotlar, yıllar sürecek banka borçları ile baş başa kalacaklar. Bir de sağlık nedeniyle lisansını kaybetmişlerse o zaman sıkıntı daha da büyüyecek. Baştan da söyledim. TALPA iyi niyetle yola çıkmış. Ama konuyu yeterince analiz etmemiş anlaşılan. Aceleye getirilen ve çözüm olarak sunulan formülde en karlı çıkan THY olacaktır.
En zararlı çıkacak olan ise kendi üyesi pilotlar.
THY yönetimi bu avantajı, yukarıda görüşünü söyleyen pilotumuz gibi kullanıp, işine gelmeyenleri işten atıp yerine yenisini almak için kullanır mı dersiniz. Mümkün ama yapmaz diye düşünüyorum. Çünkü bu tür bir art niyetli yaklaşım anında duyulur ve THY yönetimin yıpranmasının yanı sıra bu sistem anında çöker.
Aslında TALPA Yönetiminde ben olsam bu tür riskli işlere girmem. Çünkü TALPA, yukarıda bana yorum atan pilotun yazdığı gibi sadece mevcut üyelerinin sorunları ile ilgilenmeli diye düşünürüm. TALPA’nın bir dönem önceki başkanı ve yönetimini eleştirdiğim gibi mevcut yönetimi de henüz eleştirmeden uyarayım istedim.
TALPA’NIN BU İYİNİYETLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜM GİRİŞİMİ “KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARTMAYA BENZEMEZ İNŞALLAH…
2020 yılının milletimize, ülkemize, dünyamıza ve tüm insanlığa barış, kardeşlik, huzur ve mutluluk getirmesini diliyor, bütün sektör çalışanlarına ve okurlarımıza,sevgi ve saygılarımı sunuyorum.