SENDİKALAR, SERMAYESİ İŞÇİNİN ALIN TERİ OLAN BACASIZ FABRİKALARDIR  

SENDİKALAR,-SERMAYESİ-İŞÇİNİN-ALIN-TERİ-OLAN-BACASIZ-FABRİKALARDIR

Sendikalar, sermayesi işçinin alın teri olan bacasız fabrikalar gibidir. Ülkemizde sendikalar 80 lerden sonra sermaye sahiplerinin ve siyasetçilerin oyuncağı haline geldi. Her gelen iktidarın etrafında palazlanan bu düşük profilli kişilerce, resmen sömürge düzenine döndürüldü. Her ay trilyonlarca aidat alıp üyesini masada işverene peşkeş çeken, işverenlerin lütfettiği rakamları işçiye başarı diye satan ve Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi sendika ağalığına ve aidatların hiç edildiği saltanatlara dönüştü.

Çalışanların alım gücü düşmüş, maaşının yanı sıra, kötü günler için biriktirdiği elinde avucunda ne varsa eriyip gitmiş. Çalışanlar resmen işverenlerin merhametine terkedilmiş halde. Umarım asgari ücrete yapılması beklenen  ‘’ fevkaladenin fevkinde bir iyileştirme’’ Teknik AŞ çalışanlarını da müspet anlamda etkiler ve sendika ağalarının merhametine muhtaç kalmazsınız.  Aksi takdirde, mevcut düzendeki enflasyon artı 1- 2 puanla belinizi doğrultamazsınız.

Baksanıza yeşil yeşil diye gençliğin tohumu sandığımız gençlerin bile ipini ellerine çoktan almış oynatıyorlar. Duyduğuma göre, günler evvel bu arkadaşların bazıları Ankara’ya huzura çağrılıp sadakat yeminleri ettirilip, görev taksimatları bile yapılmış.

Peki, nasıl hesabını vereceksiniz bu kadar oy ve desteğin hakkını? Yarın işveren vermeyince sizde Bay Yavuz gibi bir kenara çekilip “yahu biz yapmadık, biz satmadık, Ankara’dakiler sattı sizi, Genel Merkeziniz imzayı atıverince, biz de ortada kaldık” diye timsah gözyaşları döküp sızlanacak mısınız? 

İşyerinin kapısına çıkıp arkanıza aldığınız bu destekle sesinizi çıkarabilecek misiniz? İşverene ve sendikanıza karşı dik durabilecek misiniz? Göreceğiz… Yoksa taktik aldığınız Ankara’daki abileriniz gibi hep işi başkalarına ihale edip bahanelerin arkasına mı sığınacaksınız, hep birlikte göreceğiz… Sakın ha işverenin önünüze koyduğunu, çalışanlara allayıp pullayıp başarı diye yutturmaya kalkışmayın. Çünkü bu kriz ortamında kimse bunları yemez… 

İzlediğim kadarıyla, şu dakikaya kadar ne teklif ettiğiniz net bir rakam, nede sizi adam yerine koyup teklif edilmiş bir ücret var önünüzde… Dahası sürekli oynak kur gibi bir aşağı bir yukarı güya revize ediyorsunuz karşılıksız tekliflerinizi… Bu andan itibaren inanın ki artık kimse yemez her zaman yaptığınız bu ikili oyununuzu…

Özçelik İş sendikası istese de size fazlasını alamaz… Çünkü bunu diğer üyelerine, ne Kardemir, ne İsdemir, nede batmaktan son anda dönmüş Temsa ile Eti Alüminyum işçisine izah edemez. Onlar Teknik AŞ ye ne verildiyse onu isterler. Bu nedenle, işveren kendi başıma ben çalışanıma %100 zam yapacağım dese bile bunu Özçelik İş sendikası kabul etmez. Çünkü üyesi olan Teknik AŞ dışındaki çalışanlar da kendileri için aynı rakamları telaffuz edecekler ve diğer metal iş kollarında sorun çıkacaktır.    

Çünkü oralardaki çalışanlar, standart ücretlerle çalışan işçilerden ibaret… Ne bilsinler havacılığı, lisansı, CS’i, QM’ i, yetkili, yetkisiz teknisyenle, vardiyayı, hattı ve komponenti, uçuş emniyetini... Onlar, genelde tezgâhlarda çalışan fabrika işçileri..

Tabii ki Bay Hamdi zamanında, kurulduğundan itibaren ulaştırma (havacılık) iş kolunda olan THY Tekniği hangi kafayla çelik/metal işleriyle bir tuttunuz? Acaba bu girişimi yapan Bay Hamdi ne düşünmüş olabilir? Durduk yere iş kolu değişikliğini kimse babasının hayrına yapmaz… Dikkat edin bu aidatlardan gelen gelir trilyonlarca lira… Bir anda, kurulduğundan beri taşımacılık iş kolunda olan Tekniğin, yasalarla oynayarak metal İş koluna geçirilmesinin, bedeli neydi acaba? Bu işten nemalanan oldu mu dersiniz?   

Değerli okurlarımız;  İşte asıl yanlışın başlangıç noktası buydu. Mevcut (bugünkü) Hava-İş sendikası Teknik AŞ deki iş kolu değişikliğine itiraz etmiş, mahkemeyi kazanma ihtimali oluşunca bir anda avukatlarını davadan çekmişlerdi. Sizce neden davaya devam etmediler? Bay Hamdi zamanındaki THY yönetimi Hava-İş yönetimini “bu işten vazgeçin yoksa…” diye tehdit etmiş olabilir mi? 

O zamanlarda çok yazdık çizdik ama başaramadık.  Sendikacıları ve tek güçleri de onları içeri sokan iktidara yakınlıkları. Buralardan her ay aldıkları 10-15 milyon aidatı aralarında bölüşmenin kavgasındalar. Sizden yeşil olsun mavi olsun fark etmez her renkten kafalarına uyan birkaç adam ısmarlama kişiyi bulup koyarlar önünüze, sizde bugün olduğu gibi delege bile seçmediğiniz adamı, yine size kendi elinizle başkan seçtirirler, kendi ellerinizle seçmiş olursunuz cellatlarınızı.  

Pandemi döneminde bile acımadan tam aidat alıp çatır çatır harcayanlar gün gelir sizi de harcar. Vazgeçemediler lükslerinden, yılbaşında hediye diye kolunuza bir kadın çantası takma gafletinde bile bulunup rezil oldular.. Onların en büyük kavgası oturdukları makamlar. Sizi düşünen mi var?  Size kredi mi açtılar, borç mu verdiler. En zor zamanda devletin ve çoğu özel sektörün bile kesmediği bursları bunlar kestiler. Bugüne kadar hile ile değişen işkolu ve sağa sola ayakta kalmak için harcadıkları rüşvet ve haraçlar dışında ne yapmışlar sorarım size. Size ikide bir İngilizce kursu indirimi maili dışında ne vermişler göremiyorum.

Mahkemelerde bile kazandığınız haklarınızı onlarla arabulucuda kaybettiniz. Yüksek avukatlık ücretiyle 2 katı aidat ödediniz. Yukarıda yazdığım gibi, İşkolu değişikliğine simsarlık edenlere devletten emekli olduktan sonra aidatlarınızla sendikada iş ve maaşlar verdiler. Birde utanmadan karşınıza bunları kendi alanında uzman tecrübeli bürokrat diye de hangarlarda size pazarladılar. Hoş rezil olup bir daha o kapılardan giremeyecek hale geldiler ama nafile… Bay Hamdi döneminin günahları çok, bu günahları kâtip melekler bile yazmakla bitiremez. Bu yapılanların vebali de hesabı da o kadar çok ağır ki öteki tarafta bile ödenmez. 

Bana göre sendika ve derneklerin aldığı aidat çok yüksek. UTED’de 10 liralık aidat 30 liraya çıkmış durumda. 10 liralık aidatlarla yapılan hizmetler ortada. Ayrıca benim zamanımda üye sayısı 1200 kişi civarındaydı. Şimdilerde ne kadar bilemiyorum. 1991 yılında ilk sayısı yayınlanmış ofset baskılı, aylık yayınlanan UTED dergimiz, UTED’in para ve prestij kaynağı idi. Dernek mülkümüz, kutlama gecelerimiz, iftar yemeklerimiz, her yıl üyelere dağıtılan hatıra eşantiyonları dergimizde ki reklamlar sayesinde idi. Gördüğüm kadarı ile bu dergi artık yok. Buda çok büyük bir maddi kayıp olmuş.   

Bugün trilyonlar ödediğiniz sendikanızın kasasını doldurup sürünüyorsunuz.  Aranızdan birkaç düşük ücretliye maaş ve benzini tahsis edilmiş iki araç dışında bir masrafta yok.

Sendikalar bu kadar yüksek aidatı sizlere nasıl kabul ettiriyor anlayamıyorum. Bu nedenle, bir şekilde kendi sendikanızı, kendi iş kolunuzda kurar, geleceğinize sahip çıkarsınız. Ya da daha çok uzun yıllar, haraç verir gibi aidat ödemeye mahkûm kalırsınız. Her gün bir adım daha geriye, biraz daha kötüye gidiyorsunuz. Ya bu sözleşmeden sonra dersinizi alır, dayanışma aidatıyla bu sendikanın yetkisini düşürüp kendinizi kurtarırsınız… Ya da bu soygun düzeni içinde yaşamınıza devam edersiniz… KARAR SİZLERİN…

NOT/ THY işvereninden ricam, Toplu sözleşmelerden sonra verilen  imza parası adı altındaki uygulamanızda, THY çalışanları ve Teknik AŞ çalışanları farkı yaratmamanın yanı sıra, Antalya toplantılarında başarı primi olarak verildiğini tahmin ettiğim primlerin dağıtımında, ayrımcılık yapmazsınız. Unutmayın ki yapacağınız her ayrımcılık, çalışanların aidiyet duygusunu yok ediyor ve ister istemez verim düşüklüğü yaratıyor.   

Exit mobile version