Değerli okurlarım;
Köşe yazılarımda sıklıkla THY’de ki yaşadıklarıma yer verirken bunların teyidi için bazı isimler veririm. Yaşadıklarımı teyit etmek üzere verdiğim bu örnekleri sizlere yalan yanlış bilgiler sunmadığımı ispat için değil, arkadaşlarımın da bu anılarda yer almalarını arzu ettiğim içindir. Tabii ki bu anılarım, sadece yeni nesil havacı arkadaşlarım tarafından olduğu gibi emekliliğini yaşayan ve birlikte çalışmaktan dolayı çok mutlu olduğum arkadaşlarım tarafından da okunmaktadır.
Bu haftaki DDK ve Sendikacılık başlıklı yazımda, yazdığım konuyu güçlendirmek için yine aynı tarzı uygulayacağım.
Öncelikle geçen hafta, Airlinehaber sayfalarında flaş haber olarak duyurduğumuz, (Tıklayın) DDK (Devlet denetleme kurulu) nun faaliyet alanına yeni giren, sendikalar, dernekler ve vakıfların denetlenmesine yer verilmesinin avantajlarından bahsedeceğim.
Bu konuya girmeden önce DDK’nın görevlerinden kısaca bahsetmek istiyorum.
Bu Kurul, yönetimin hukuka uygunluğunun, verimli ve düzenli bir şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması için, Cumhurbaşkanlığına bağlı şekilde kurulmuş olup, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanınca atanan başkan ve üyelerden oluşuyor.
Bu kurul diğer denetim kurulları gibi çalışmıyor. Bu kurul, Cumhurbaşkanının gerek duyduğu alanlarda inceleme araştırma ve denetim yaparak, Cumhurbaşkanına sadece denetleme sonucunu bilgi sunar. Disiplin ve ceza kovuşturması yapmaz, yetkili ve ilgili kuruluşlar gerekli soruşturma ve araştırmayı yapar, sonucunu da Başbakanlık aracılığı ile Cumhurbaşkanlığına iletir.
Devlet Denetleme Kurulu dokuz üyeden oluşur. Bu üyeler, yükseköğrenimlerini bitirdikten sonra en az on iki yıl Devlet hizmetinde başarı ile çalışmış ve temayüz etmiş olan tecrübeli kimseler arasından Cumhurbaşkanınca atanır. İki yılda bir Kurul üyelerinden üçte biri yenilenir. Devlet Denetleme Kurulu Başkanını üyeler arasından Cumhurbaşkanı seçer. Başkanın Görev süresi iki yıldır.
Bu kurul kendine verilen görevi sonuçlandırmak için devletin tüm kurumlarını kullanabilir, bankalardan bilgi isteyebilir ve gerekirse işin uzmanlarından yardım alabilir.
Bu kurulun çalışmalarına, daha önce de birçok havacılık kaza ve kırımlarında rastlamışsınızdır.
DDK, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasında ölümünü şüpheli bulmuş ve Abdullah Gül’ün talebi ile konuyu incelemiş ve raporu sonucunda Abdullah Gül araştırmayı genişletmişti.
DDK Devlet Denetleme Kurulu, uluslararası sözleşmeler-ABD-ÇİN-ALMANYA VE İNGİLTERE’deki uygulamaları ile birlikte, Türkiye’deki sivil havacılığın tarihsel gelişimini dikkate alarak, sivil havacılık sektörümüzün güncel durumunu incelemiştir. SHGM’nin kurumsal yönetimi ile ilgili saptamalar ve değerlendirmeler yapmış ve bu uzun raporu Cumhurbaşkanlığına sunarak, ilgili bakanlığın da değerlendirmesini istemiştir.
Bu tür birçok örnek vermek mümkün ama yazım fazla uzamasın diye bu örneklerden sonra DDK’nın yeni eklenen görevine değineceğim.
Linkini verdiğim haberde görüleceği üzere, DDK bundan sonra sendikalar, sendika konfederasyonları, vakıflar ve dernekleri de (mesleki dernekler, spor kulüpleri, yardım dernekleri vb…) kapsamı altına almış durumda.
Bence bu çok önemli ve gerekli bir değişiklik. Malumunuz olduğu üzere, bilhassa sendikalar ve spor kulüplerinde sadece kendi kurullarınca denetlenen(!) ve yine delegelerce bir iki saat içinde ibra edilebilen bir yapı var. Üç senelik bir yönetim aşamasında milyonlarca girdinin akıbeti bir iki saat de anlaşılması mümkün değilken “el kaldır – indir” sistemi ile anında ibra edilebilmektedirler.
Bilhassa sendikalar seçim vaatlerinde, maddi konularda şeffaf olacaklarını ve düzenli olarak resmi sitelerinde, giren ve çıkan maddi gelir ve giderleri yayınlayacaklarını bildirdikleri halde bunu yapmıyorlar. Bu konuda yapılan eleştirileri de duymamayı tercih ediyorlar.
Örneğin en son yaşanan Hava-İş sendikasının genel kurul öncesi, kendilerine bir şekilde ulaşan resmi, banka kayıtlarındaki harcamalar için bile görüş belirtmeden genel kurula çıkıp ibra edildiler. Üyelerin böyle bir yeteneği olmadığı için arı kovanına çomak sokmak istemezler. Medya olarak bize ulaşan ve ulaştırılan harcamalardaki suçlamalarımıza yönelik dava bile açmadılar. (Tatlıbal’ın eskiden dondurmacılık yaptığına dair gerçek bilgiye bile hakaret davası açan bir sendika yönetiminin başkanlık makamındaki kişi, tarafımıza ulaşan banka kayıtlarının doğruları ifade etmediğine yönelik neden dava açmamıştır anlayan beri gele…)
Şimdi gelelim benim zamanımdaki denetlemelere…
Hatırlar mısınız bilemem ama bir zamanlar dernekler çok sıkı denetim altındalardı. Emniyet, Dernekler Masası ve Maliye’den birer görevlinin periyodik denetimleri vardı. Bu görevliler, derneğe gelir ve son denetledikleri dönemden sonraki tüm gider ve gelirleri mercek altına alıp sorgularlardı. Yılda bir defa üyeye yapılan yılbaşı hediyeleri için kaç yerden teklif aldığımızı ve teklif mektuplarındaki rakamları inceler ve sorgularlardı. Üyeye yapılan hediyelerin, yönetim kurulu kararı ile karar defterine işlenip işlenmediğine kadar sorgularlardı.
Bir örnek vermek gerekirse; Benim yönetimimdeki UTED’de Mali Sekreterimiz teknisyen arkadaşların yakından tanıdığı ve çok sevilen arkadaşımız Salih Aygün idi. Çok titiz ve dikkatli bir arkadaşımızdı.
Yine periyodik yapılan bir denetlemede derneğe gelen ve denetlemekle görevli üç ayrı departmandan gelen ekip, tüm gider ve gelirleri tek tek araştırmış, banka kayıtları ile eşleştirmiş, karar defterini sayfa sayfa incelemiş ve o zamanın parası ile 10.000TL fazla bulmuş.
Salih kardeşimiz beni aradı ve Başkan acil derneğe gel dedi. Bende denetlemede sorun çıktığını anladım ve işyerinden izin alıp Bakırköy’deki derneğimize gittim. Salih Aygün kardeşimizi iyice sıkıştırmış olsalar gerek ki suratı sapsarı idi. 10.000 TL fazla çıktığından (eksik değil) gelir ve gideri eşleştirememiş olduklarından,10.000 TL’nin nereden geldiğini araştırmış ve bulamamışlar. Bu şekilde biz denetimi imzalamayız demişler
Bir ara Salih arkadaşımla baş başa görüştük ve gelen denetim ekibinin fazla görünen 10.000 TL’nin bir şekilde halledilmesi gerektiğini söylerlerken gülümsemelerinden paylaşmak istediğimiz şeklinde bir şeyler hissettiğini söyledi ve ben böyle bir işe kalkışamam dedi.
Ben de ona, sen merak etme bu işi halledeceğiz dedim ve önerimi sundum. Dernek gelir makbuzunu aldık ve derneğe 10.000 TL bağış yapmış gibi gelir makbuzunu doldurup ,” sanırım şimdi gelir ve gider eşitlenmiştir” diyerek teslim ettik.
Denetleme ile görevli yetkililer, birbirilerine baktılar ve 10.000 TL’yi paylaşmaya niyetimiz olmadığını gördüklerinden imzalamak zorunda kaldılar. Denetim bitmişti ama biz Salih arkadaşımla uzun uzun bu konuyu gülerek anlatıp durduk. İşin ilginç yanı o fazladan kasaya giren 10.000 TL nin nasıl ve nereden geldiğini hala anlayabilmiş değiliz.
Her ne kadar bu tür hoş olmayan durumlarla karşılaşmış olsak da şimdiki düzene göre çok daha etkili ve suiistimali mümkün olduğu kadar azaltabilen bir sistem olduğu gerçekti.
Sonra ne olduysa oldu ve FETÖ bağlantılı olduğu sonra anlaşılan “Kimse Yok mu? Ve ona benzer isimli bazı derneklerin baskısı olsa gerek ki denetim mekanizması bir anda kalktı.
O günlerden bu günlere dernekler, sendikalar vb… Korkusuzca harcamalar yapabiliyor.
Şimdi diyeceksiniz ki; “Bu dernek ve sendikaların üyeleri var, genel kurulları var. Onlar denetim yaparlar veya yaptırtırlar.” Nerdeeeee… Şimdiki yeni nesil üyeler, ben aidatımı veriyorum. Yeseler de yemeseler de bana geri dönecek değil ya… Bana ne… diye umursamayan bir yapı sergiliyorlar.
Yapı ve kanunlar talan düzenine uygun olunca kirlilik başlıyor. Bu nedenle DDK’nın bundan sonra sendika, dernek ve vakıfları da gerektiğinde denetlenmesini ve hatta başkanını bile görevden alınmasını şeffaflık oluşumunda olumlu bir gelişme olarak görüyorum.
Bundan sonra herhangi bir üye veya grup, derneğinde veya sendikasında gördüğü suiistimali anında CİMER vasıtası ile DDK’nın dikkatine diyerek bildirebilecek veya biz havacılık medyası olarak, gördüğümüz herhangi bir suiistimali “DDK ‘NIN DİKKATİNE” başlığı altında yazıp yayınlayabileceğiz.
NOT/
Teknik A.Ş sözleşmesinde bu Çarşamba günü işveren vereceği zam oranını muhtemelen açıklayacak gibi görünmekte. Çünkü 30 Temmuz 2018 de süre bitiyor. .
Ücretler henüz konuşulmadan toplu iş sözleşmesinin uyuşmazlığa girmesi bu sözleşmenin zor geçeceğinin şimdiden göstermekte.
Hatırlayacağınız üzere, Çelik İş sendikasının ilk altı ay için %14 lük teklifini yetersiz bulduğumu söylemiştim. Ancak taslağın tümünü incelediğimde, bazı kadrolara ekstra giydirmeler yapıldığını gördüm. Bu giydirmeler en yüksek kadrolarda %20 lere yanaşırken düşük kadrolarda %50 civarında seyrediyor. Bakalım işveren bu tekliflere ve giydirmelere ne cevap verecek?