Sevgili Okurlarımız;
Bildiğiniz üzere, söz konusu adaletsizlik olduğunda her zaman, haksızlığa uğrayandan, zayıftan, çalışandan yana tarafımı koyarım. THY ve Teknik AŞ de çalışanların sorunlarını yetkililere iletmek ve çalışanlardan yana taraf olmanın yanı sıra, sektörün diğer şirketlerinde çalışanların da, sorunlarını bizlere ilettiklerinde, her zaman konuları gündeme taşıyıp seslerini duyurmaya çalışıyoruz.
Örneğin; Atlas Global ve Onur Air çalışanlarının yaşadığı sorunlara yönelik onlarca yazı yazmakla kalmayıp, bizzat devreye girdiğim (Cankut BAGANA ile görüşmelerim) malumunuzdur. Bildiğiniz üzere daha Onur Air krizi başlamadan önce “Atlaszedelerin yanına Onurzedeler de gelmek üzere” diye ahkâm kesmiş ve Onur çalışanlarından tepki almıştım. (https://www.airlinehaber.com/thy-ne-yapmak-istiyor-cankut-bagana-ne-dedi-onurzedelermi-geliyor-b737-max-lar-ne-zaman-ucabilir/ )
2020 yılında öngördüğüm Onur Air çalışanlarını bekleyen tehlikelerle ilgili yazımızdaki tespitlerimizde maalesef haklı çıktım. Görüleceği üzere, Onur Air çalışanları da şimdiden Onurzede oluverdiler. Tabii ki, dün Atlas Global çalışanlarına verdiğimiz desteğin aynısını bugün Onur Air çalışanları içinde sonuna kadar sürdüreceğimizin de bilinmesini isterim.
Havayollarımız maalesef bir bir dökülürken, ayakta kalan Teknik AŞ’nin toplu iş sözleşme görüşmelerini ve her an başlayacak olan THY AO’nun toplu iş sözleşme süreçlerini büyük bir dikkatle takip etmeye ve sizlere anında bilgilendirmeye çalışıyoruz.
1975-2006 tarihleri arasında görev yaptığım bu şirketimiz, yeni bir toplu iş sözleşmesi sürecinde… Malum pandemi, her şirkette olduğu gibi Teknik AŞ çalışanlarını da vurdu. Sektörümüzdeki tek sendikalı işçi çalıştıran şirketler THY ve Teknik AŞ olduğundan toplu İş sözleşmesi sürecinde olan şu anda Teknik AŞ çalışanları var. Bu arada söylemek isterim ki, çok yakında Hava-İş’inde sözleşmesi başlayacak. İşverenler aynı, çalışanlar farklı olacak. Bu aynı işyerinde iki ayrı sendika Bay Hamdi’nin başının altından çıkmıştı. Bay bile zorla dediğim, Hamdi denilen şahsiyet, kısaca böl-parçala-yönet taktiğini uyguladı. Hâlbuki bizim zamanımızdaki gibi pilotu, teknisyeni, mühendisi, büro çalışanları, kabin memurları vb… birlikte sözleşmeye girilseydi emin olun o kadar büyük bir kitlenin gücüyle netice çok çok farklı olurdu.
Bazen düşünüyorum da, Türkiye’mizdeki sendikal yasalar ile bu şirketlerin çalışanları nasıl tatmin olabilir ki… Düne kadar Hava-İş’i tenkit eden ve Hava-İş’e ve THY yönetimine rağmen o zamanki meslektaşlarıma ve meslektaşlarınıza toplu iş sözleşmesinin, ücret zamlarının yetersizliğini görüp, toplu iş sözleşmesinde alınan rakamın üstüne, sendikaya rağmen %148 zam alan UTED’in başkanıydım. O zamanlarda ki Hava-İş başkanı Rahmetli İbrahim Öztürk,o zamanki UTED’in aldığı bu ekstra zammı önce kabul etmemiş ve tüm çalışanlara yansımasını istemiş olmasına rağmen, uçak teknisyenleri dışında ancak %25 ekstra zam alabilmişti. Şimdi, UTED o zaman neden diğer çalışanlara da zam istememiş demeyin. Biz sendika değil dernektik. Sadece kendi meslektaşlarımızın (üyelerimize) sorunlarımıza yönelik çalışmalar sürdürebilirdik. Ancak, diğer çalışanlara da bu sayede TİS bitmiş ve imzalanmış olmasına rağmen, ekstra %25 iyileştirme yapılmıştı. O uğraşılar olmasa ne Teknisyen grubu nede diğer çalışanlar şimdiki aldığı ücretlere bile çıkamazlardı. Rahmetli olan o zamanki sendika başkanı İbrahim beyin çabasıyla daha birkaç ay önce imzalanmış TİS’in üstüne diğer iş guruplarına ekstradan %25 kadar zam alınabildi.
Bunları yazmamın nedeni, bizim o zamanlar gölge sendika gibi çalışmamızı anlatabilmek içindir.
Mevcut duruma bugün emekli olmuş biri olarak bakıyorum da üzülüyorum. Pandemi dönemi bizim zamanımızda iyi ki yaşanmamış…
Mevcut durumda Teknikte faal dernek veya dernekler olmadığına göre her şey Özçelik İş ile Teknik AŞ arasında…
Bana soracak olursanız, eski mahrumiyetlerden arınıp sözleşmeye başlamanız işin normali. Aslına bakarsanız ben aracı kurumlar dediğim ( sendikaları )hiç sevmem. Onları, çalışanların sırtından para kazanan bacasız fabrika gibi görürüm. Herhalde hiç bir şey üretmeden bu kadar kolay para kazanan başka bir yapılanma yoktur. Bu nedenle her dönem, arkadaşlarca yapılan baskı ve ısrarlı tekliflere rağmen, sendikada başkanlığa veya yönetimlere hiçbir zaman talip olmadım.
Benim kişisel tavrım diğerlerinden veya sizlerden çok farklı olabilir. Kişilerin özel hayatı beni hiç mi hiç ilgilendirmez. Çünkü sonuçta her koyun kendi bacağından asılıyor. İçki içermiş-içmezmiş, namaz kılarmış-kılmazmış, çapkınlık yaparmış beni asla ilgilendirmez.
Benim için önemli olan ve hiçbir menfaat gözetmeden dürüstçe temsil ettiği insanlara hizmet etmesi ve onların haklarını onurluca savunmasıdır. Aksi durumda kim olursa olsun başkalarının sırtından menfaat sağlamaya, başkalarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak hak yemeye kalkışırsa bilinsin ki; onu her zaman ve en ağır eleştirilerle en rezil biçimde ifşa etmeye devam edeceğim. Bundan kimsenin hiçbir zaman şüphesi olmasın.
Yukarıdaki satırları neden yazdım?
Sevgili yeşil liste delegeleri, sakın kimsenin güdümüne girmeyin. Bu kişiler sizi yönlendirenleri kullanarak sadece kendi saltanatlarını devam ettirmenin peşindeler. Sakın Yeşil Listenin başarısını kimseye sahiplendirmeyin. Unutmayın ki, genç ve kendi içinizden bağımsız iradelerin bir araya gelmesi ve kazanması için elimden gelen her türlü desteği size açıkça sundum. Ama üzülerek söylemeliyim ki, duyduğum kadarıyla yeşil listeyi delegelerden habersizce Ankara’daki Ferhan’la yönlendirip profesyonel kadrolara girme çabası içinde olanlar varmış. (Sanırım onlar da bir zaman sonra buraları kendi menfaatleri için peşkeş çekerek arkadaşlarını da habersizce kullandıracaklar) Bu nedenle gözüm üzerinizde, oralarda sizi çok yakından takip ediyorum…
Ekibi kuranlar neden kenara çekilip sorumluluk almaz? Maaş kaygısı mı, işe geri dönememe korkusu mu? Yoksa cesaretiniz olmadığı için mi önünüze konulmuş, adı sanı bilinmeyen bu işlerde tecrübesizleri seçtirmeye çalışıyorsunuz? O kadar seçilmiş bir delege içinden bir başkan adayı çıkaramadınız mı? Kendi sandığında bile delege olarak seçilememiş birini size kim ısmarladı ki, seçilmiş delegelerinize seçilmemiş birini başkan olarak servis etmeye çalışıyorsunuz?
Ayrıca ortada henüz seçilmiş bir yönetim ve yeni bir başkan yokken, mevcut yönetim de görevdeyken, sizi kimler gayrı resmi bir başkan ve yönetim gibi ilan edip TİS’e sokuyor. O zaman imzalanacak olan bu TİS’nin hesabını da size soracağız anlaşılan. Bakın bütün detaylarına hâkimim. Sizlerin Bay Yavuz ve onun zehirli kuyruklarından sıyırılıp düzgün bir yönetim belirlemenizi beklerken, görüyorum ki yeşil liste delegelerini planlı biçimde yönlendirerek, Ankara da 1 yıl sonraki genel merkez seçimine yatırım yapanlara yem etmeye çalışıyorsunuz…
Aldığınız maaşlardan bindiğiniz araçlara kadar her şey biliniyor. Bu delegeler peşinde olduğunuz her şeyi burnunuzdan getirir bilesiniz. Sırf bu yüzden bu pırıl, pırıl gençlerimizi size yedirmem, bilesiniz. Yanlış yapan her kim olursa olsun, onu burada büyük harflerle aşağılayarak afişe edeceğimi sanırım biliyorsunuzdur.
Sevgili okurlarım;
Sendikanın bu ısınma turları bitsin iş maaşlara da gelecek. İşte orada sendikanız bakalım ne yapacak? Aslında elleri çok güçlü, üyeleri pandemi döneminde canla başla çalıştı. Aslına bakacak olursanız her ne kadar sendika sendika desem de, yasalarımız işçi menfaatine göre yapılmamış. Bazı arkadaşlar, grev yaparız falan diyor. Bu grev konusu çok ilginç.
Bakın süreç nasıl işliyor;
Sendika ve işveren TİS görüşmelerinde belirli sürede anlaşamazsa uyuşmazlık tutuluyor. Uyuşmazlıkta araya resmi arabulucu giriyor. Bu arada işçilerin en az ¼ ü çalışma il müdürlüğüne başvurarak grev oylaması isteyebilir. Tabii ki bu grev oylaması, Greve Evet mi? Hayır mı? Şeklinde olacak.
Diyelim ki “Greve EVET” çıktı. İşte o zaman Cumhurbaşkanı isterse, milli güvenlik veya sağlık sorunları var diyerek grevi erteleyebilir. (Mevcut hükümet sisteminde yetki hükümet adına Cumhurbaşkanında)
Grev ertelemesi 6356 sayılı sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununa göre en fazla 60 gün süre ile ertelenebiliyor.
Diyelim ki erteleme sonrası da çözüme ulaşılamadı… İşte o zaman Yüksek Hakem Kurulu (YHK) devreye giriyor ve artık o ne derse o oluyor. Umarım bu tür durumlarla karşılaşılmaz. Benim ilgili kanundan anladığım grevi bir şekilde yaptırtmayacakları şeklinde…
Yukarıda yaşanması muhtemel durumları yazdım. Umar ve dilerim ki sözleşme süreci yukarıda yazdığı şekilde gerçekleşmesin. Yüksek Hakem Kurulundan nasıl bir netice çıkacağını tahmin ediyorsunuz bilemem ama, benim pek ümidim yok.
Sonuç olarak ben de sizler gibi aynı ortamlardan gelmiş biri olarak temennim, yukarıda yazdığım durumlar oluşmadan sulh ile sözleşmenin bitirilmesidir.